12 Mart 2022

Seks İşçiliği İşçiliktir

Teorik Birikim

Terminoloji çoğunlukla teoriyle ilişkilidir, bu anlamda, belirli bir terimi veya tabiri benimseyen, onun ardındaki politik teoriyi de benimsiyordur. Aktivistler, stratejik düzlemde hep bu ilişkilendirmeyi yaparlar.

“Seks işçiliği işçiliktir” tabiri, bu tür bir tabirdir. Bu lafı eden, sadece belirli bir teoriye onay vermiş olmakla kalmaz, aynı zamanda o teoriyi temel alan tüm bir politik programı da kabul ediyordur.

Sorulan soru, sıklıkla verilecek cevapların genel çerçevesini de belirler. Seks işçiliğinin işçilik olup olmadığına ilişkin soru da sektörde çalışan seks işçilerinin çıkarlarıyla alakalıdır. Ama tabii bu ilişkilendirme yüzeyseldir, çünkü bir fahişenin çıkarları, pezevengin ve müşterinin çıkarlarıyla çelişir.

Bu anlamda “seks işçiliği işçiliktir” lafı, fuhşa zorlanan ve bu konuda baskı gören kadınların korunmasından çok seks endüstrisinin çıkarlarını korumakla alakalıdır.

Bence asıl mesele, fuhşun iş olup olmadığı değildir. Asıl sorulması gereken şudur: “Bu süreç dâhilinde alınıp satılan meta nedir, bu metalaştırma, kendi sınıfımız içerisinde yer alan kadınları ve LGBT kişileri nasıl etkilemektedir?”

Bir de tabii “işyerindeki tehlikeler”den söz edilmelidir. Tecavüz ve dayak gibi erkek kaynaklı şiddet olayları, seks ticaretinin doğal ve olağan bir parçasıdır.

Kapitalizmin içine girdiği krizlere bağlı olarak bu şiddetin sık görülme ihtimalini ve yol açtığı tehlikeleri seks ticareti denilen sahadan söküp atmak imkânsızdır.

“Seks işçiliği işçiliktir” ifadesi, fahişenin çıkarlarıyla pezevengin, müşterinin ve kapitalistin çıkarlarını bir tutar, böylece piyasayı genişletir.

Yazının sonunda yeniden üretim emeği ile ilgili kısa bir not aktarılacak, söz konusu ifadenin yersiz olduğuna neden inandığıma dair bir açıklama sunulacak.

İş Nedir? Önemli midir?

Juno Mac ve Molly Smith, Revolting Prostitutes [“Fahişeler İsyanda”] isimli kitaplarında seks işinin iş olduğunu savunuyorlar, “çünkü insanlar para kazanmak için cinselliklerini satıyorlar” diyor. Fahişenin ahlakî öznelliğini merkeze koyan bu argüman, bir bütün olarak endüstrinin üzerinden atlıyor. İş konusuna ayırdıkları koca bir bölüm boyunca yazarlar, tek bir şey söylüyorlar. “Seks endüstrisini kabul etmek zorundayız, çünkü kapitalizm, insanları kendi işgüçlerini satmaya zorluyor, işgücünü satamayan insanlar da cinselliklerini satıyor.”

Seks ticaretini tartışmayan kitap, aslında ona neden karşı çıkmamız gerektiği konusunda bir gerekçe de sunuyor: ezilen kadınlar, piyasada kendi işgüçlerini satamıyorlar, bu sebeple onlar, bedenlerini ve belirli kısımlarını seks ticareti dâhilinde satmak zorunda kalıyorlar.

Peki mesela hapishane emeği, mahkûmlara içeride veya dışarıda yaptırılan iş iş midir? Onun bir iş olup olmamasının bir önemi var mı?

Bir keresinde Kaliforniyalı bir siyasetçiyle eyaletin hapishane emeğini yangınla mücadele dâhilinde kullanması konusunu konuşmuştum. Bu siyasetçi mahkûmların bu işi seçtiklerini ve işten keyif aldıklarını söylemişti. Gazetelerde çıkan haberler de birçok mahkûmun işin tatmin edici olduğunu söylediklerinden bahsediyor. Hatta itfaiyeci olarak çalışan bu mahkûmlardan biri, “iş esnasında kendimi iyi hissediyorum” diyor. Peki bu tür sözler, hapishane emeğinin, mahkûmların emeğinin yangınla mücadelede kullanılması için bir bahane olarak kullanılabilir mi? Hayır. Çünkü bir şey para getiriyor diye onu benimsememiz gerekmez.

Proleter bir fahişe tek bir müşteriden vazgeçebilir, ama fahişe kadın ait olduğu işten ve toplumsal kesimden vazgeçemez. Orayı terk etmeye çalışırsa tüm geçim kaynaklarını yitirir. Bu yolla fahişelik kurumu, sadece kendi işgücünü satan işçi sınıfına mensup kişileri değil, sınıf altı fahişeleri de tuzağına düşürür.

Bir şeyin iş olarak varolması, bazı işçilerin bu işin keyfini çıkartıyor olması, bizim o endüstriyi savunmak zorunda olduğumuz anlamına gelmez. Şiddetin hüküm sürdüğü bir endüstriye, büyük ölçüde o işe zorla sokulmuş kadınlardan oluşan bir sektöre onay vermeli miyiz vermemeliyiz sorusunun cevabı aslında çok açıktır: Bu endüstriyle mücadele edilmeli, orada çalışan işçilere destek olunmalıdır.

İşyerindeki Tehlikeler mi Erkek Şiddeti mi?

Radikal feministler, uzun zamandır fuhuş sektöründe çalışanların işyerlerinde karşılaştıkları tehlikelere vurgu yapanları topa tutuyorlar. Liberaller, bu tespite karşı “ne var yani, her yerde tehlike ve risk var. Neden özellikle seks ticareti üzerinde duruyorsunuz ki?” diyorlar.

Mac ve Smith, fahişelerin artık masaj terapistlerinden daha az tecavüze uğradıklarını söylüyor mesela. Bu iki yazar, bizim “cinselliğini satan kadınların tüm bedensel sınırlardan vazgeçtiklerini düşündüğümüzü” iddia ediyor. Ama Mac ve Smith, aslında seks ticaretini tümüyle yanlış anlıyorlar.

Daha önce de izah ettiğim gibi, satın alanla satın alınan arasındaki çelişki, sınırlarla ilgili bir mücadeleyi gerekli kılıyor. Bu durumu ahlakî bir kılıfa kavuşturmanın âlemi yok. Ticaretin gerçeği bu.

Mac ve Smith kitaplarında, benim de aşağıda cevaplamaya çalışacağım soruyu soruyor.

“Eğer para el değiştirdikten sonra sınırlar anlamını yitiriyorsa, prezervatifsiz oral seks yapan kadınla prezervatifsiz yapan arasında bir fark kalıyor mu? Madem bu kadınların rızası parayla satın alınmış, aradaki farkın da bir anlamı kalmıyor.”

Seks ticaretinin tecavüzsüz olabileceği fikri, bana hep saçma gelmiştir. Eskiden gıda hizmeti veren işyerlerinde çalışan işçilerin örgütlenme sürecinde yer almıştım. Kısım şefinin garson kadına kıyasla daha fazla yanma ihtimali bulunduğu, tartışma götürmez bir gerçek. Kısım şefinin yanma ihtimali daha yüksek. Bunun sebebi, yaptığı işin ahlaken mahkûm edilmiş olması değil, o kişinin sıcak bir tavayla veya sıcak yağla münasebetinin daha fazla olması. Gerekli mevzuatın uygulanması ve çıkartılacak çalışma yasaları yanma riskini azaltır, ama asla tümüyle ortadan kaldırmaz.

O dönem en güçlü olduğunu bildiğimiz sendikalardan birinde çalışıyordum. Sendikanın ve işçi örgütünün sağladığı tüm korumaya rağmen kısım şefleri gene de yanıyorlardı. Üçüncü sınıf bir lokanta mevzuata daha az uyarken, bu tür yerlerde çalışan işçilere daha az koruma sağlanıyordu.

Peki bu söylediklerimin fuhuşla ne alakası var?

Aktivistler, tecavüz suç olduğu için onun işin olağan olarak yol açtığı bir risk olmadığını, ayrıca bu iş sahasında baskının değil, rızanın hüküm sürdüğünü söylüyorlar. Bu kişiler, hizmet almanın ve pezevenkliğin suç olmaktan çıkmasını, böylelikle çıkartılacak çalışma yasası ile tecavüz ve şiddet riskinin de ortadan kaldırılabileceğini iddia ediyorlar. Bu aktivistlerin endüstriyi tümüyle yanlış anladıklarını söylemek gerekiyor.

1. Endüstrinin kendisi, resmi planda tanınmayı ve kabulü istemez. Müşteriler isimlerinin gizli kalmasını, pezevenklerse yeraltında olmayı isterler. Birçok fahişenin talebi ise herkesin gözünden ırak olmak yönündedir. Resmiyette tanınma ve kabul meselesi, sadece mevzuatlar ve çalışma yasası açısından bir ön şarttır.

2. Fuhuş, fahişe ile müşteri arasındaki bir mücadeledir. Kadının bedeni içerisinde ve üzerinde bir güç mücadelesi yaşanır, seks esnasında ise kadının sınırları ihlal edilir ve bu ihlal kalıcı bir riske dönüşür.

3. Cinselliğin pazara çıkması, seks işçisinin bireysel iradesinden çok rekabet üzerine kurulu pazarın rızayı belirlediği anlamına gelir. Pazarda birilerine hizmet sunmayan bir fahişe, rekabet dışına düşer ve hayatta kalma imkânını yitirir.

Gücü belirleyense sınıftır. Fuhuş yapan kadınlar, sınıfımızın en ezilen kesimi olarak proletaryanın alt katmanına mensupturlar. Müşteri ise bazen ücretli emekçidir, küçük burjuvadır veya burjuvadır ama illâki üst sınıftandır. Bu sebeple müşteri, ilişkide o üstün konumunu hep koruyacaktır.

Bir adım geri çekilip seks ticaretinde hangi çizginin hâkim olduğuna bakalım. Kadınlar hayatta kalmak için zorla fuhşa sürüklenirler, bu durumu kabul etmek zorunda kalırlar, zamanla bunun da diğerleri gibi bir iş olduğunu düşünmeye başlarlar. Tecavüz kültürü, kendisini tam da bu şekilde ortaya koyar. Revizyonistlerse çoğunlukla seks ticaretini savunmak adına tecavüz kültürüne ses etmezler.

Amerikalı Demokratik Sosyalistler örgütüne ait Twin Cities [“İkiz Şehirler”] sitesinde bir örgüt üyesi, “seks ticareti doğası gereği sömürücüdür lafının gerçek sosyalistlerin savunabileceği bir laf olamayacağını, iş denilen şeyin kendisinin zaten sömürücü olduğunu” söylüyor.

Bu kişi, seks endüstrisini tümüyle yanlış anlıyor. Bu yanlış anlama da işler arasındaki farkları silmesinden ve Marksist teoriyi yanlış kavramış olmasından kaynaklanıyor.

Ücretli emek sömürüye dairdir, çünkü işçinin emeğinin ürettiği artık emeğe el konulur. Fuhuş cinsel sömürüdür, çünkü o, fuhuş sektörünü yaşatmak adına kadınların zayıflığından beslenir, para ve güç yoluyla kadınları seks yapmaya zorlar ve o kadınların tecavüzlere ve şiddete maruz kalmasına neden olur. Tüm işlerde kadınlar sekse zorlanmazlar. Tüm işler, tecavüz ve erkek şiddeti riskiyle yüklü değildirler. Tüm işler, bedeni ve ona ait bileşenleri pazarda satılığa çıkartmaz, en yüksek fiyatı verene kiralamazlar.

Fuhşa zorlanan seks işçisi için çalışma hakları talep edilemez. Resmi planda kabul görmekten ve tanınmaktan hep uzak duran bir sektörde çalışma hakları verilse bile bu adım yaraya merhem olmayacaktır. Kadına verilecek insan hakları, o zorla seks işçiliği sektöründe çalıştırılmaya başladıktan sonra değil, zorla seks yapıp hayatta kalmadan yaşama hakkı elinden alındığında talep edilmelidir.

Seks ticaretinin büyümesinden yana olanlar, bu çalışma haklarının kapitalistlere ve pezevenklere de verilmesini istiyorlar, bu taleplerini de “üçüncü taraflar” veya “yönetim” gibi terimlerin ardına gizlemeye çalışıyorlar. Ulusötesi Feminist Örgüt AF3IRm meseleyi gayet doğru bir biçimde tespit ediyor:

“Seks ticaretinin legalleşmesini savunanlar, fuhşu fahişenin yaptığı bir iş olarak takdim ediyorlar, bir de bunun üzerine, ‘işçi hakları’nın ‘yönetimde olanlar’ı ve ‘kapitalistler’i de kapsayacak şekilde genişletilmesini savunuyorlar. Bu türden bir tarih dışı ‘iş’ anlayışı, güvenli çalışma koşulları yanında adil bir ücret elde etmek adına yönetime ve sermayeye karşı kesintisiz mücadele yürütmek zorunda kalan işçi sınıfına edilmiş bir hakarettir.”

Mesele Kapitalizmin Krizleri mi Yoksa İşçilerin Korunmaması mı?

David Harvey’nin de dediği gibi, “krizler, kapitalizmin kendisini yeniden üretme süreci için zaruridirler.” Kriz momentlerinde işçilerin ekonomik sıkıntıları artarken fahişeler daha fazla tecavüze uğrarlar, prezervatif baskısıyla uğraşırlar, daha fazla şiddete maruz kalırlar.

Mac ve Smith’in prezervatif kullanımının rızaya delil olduğuna dair argümanı Kovid türünden kapitalist krizler esnasında boşa düşer. Kovid türü kriz momentlerinde prezervatif baskısı daha da artar. Seks ticareti yanlısı Açık Toplum Vakfı bile konuyla ilgili olarak şunu söylemektedir:

“Mali ihtiyaçlarının güdümünde hareket eden seks işçileri, prezervatif kullanımı türünden güvenlik önlemlerini müzakere dahi etmeyen, bu tür önlemlerden rahatsız olan müşterilerle bir araya gelmeyi kabul etmek durumunda kalıyorlar. Seks işçileri, Kovid tedbirleri kendi ülkelerinde kabul edildiğinden beri, müşterilerin fiyat konusunda pazarlığa tutuştuklarını veya prezervatifsiz hizmet almayı dayattıklarını söylüyorlar.”

Kapitalizmin krizleri, fuhuş sektöründe kadınların daha fazla şiddet görmesine neden oluyor. Bu durum, aynı zamanda alt sınıflar için de geçerli. Mac ve Smith, kitabında bir fahişenin şu sözünü aktarıyor: “Haftalarca para alamadığım durumlarda normalde riskli gördüğüm tekliflerden daha tehlikelilerini dillendiren müşterileri kabul etmek zorunda kalıyorum.” Kapitalizmin krizleri, bu tür durumları her zaman yaratır. Böylesi durumlarda fahişeler, hayatta kalmak için tehlikeli müşterileri kabul etmeye mecbur kalırlar.

Kapitalist piyasalar doğası gereği istikrardan yoksundur ve dalgalanmalara tabidir. Piyasa zayıfladığında, kapitalizm krize girdiğinde şiddet ve kişinin güvenliğini tehlikeye sokan durumların sayısı artar. Kovid dönemi bunun tanığıdır. Dolayısıyla pezevenklerin ve müşterilerin suçlu kategorisinden çıkartılmaları talebi krizleri sonlandıramaz. Bu tür bir talep, neoliberalizmin talebidir. Bu popülist slogan ardında kesif bir bireyciliği ve piyasanın özgürlüğü talebini saklar.

“Seks işçiliği işçiliktir” lafı, endüstrinin çıkarlarıyla proletaryanın çıkarlarını bir tutan bir laftır.

Başka hiçbir işkolunda o işkolundaki patronların çıkarları işçilerin çıkarlarıymış gibi takdim edilemez. Örneğin fosil yakıt endüstrisi, işçilere geçimlerinin endüstrisine bağlı olduğunu söyler. Buna göre fosil yakıt endüstrisinin ortadan kaldırılmasının işçilerin geçinemeyeceği bir durumu meydana getireceği üzerine durulur. İşçilere fosil yakıt ile ilgili geçiş planları bile ne pahasına olursa olsun karşı çıkılması gerekilen kötü şeyler olarak takdim edilir. Tabii seks ticareti ile fosil yakıt endüstrisi farklı şeylerdir. Ama her ikisi de işçi ile patronu bir araya getirme, sektörün çıkarlarını bu sayede koruma ve savunmacı bir pozisyon alma konusunda epey ustadır.

Kimi erkekler bahsi edilen yaklaşıma destek verirler, çünkü onların çıkarları seks endüstrisi ile uyumludur. Erkekler, kadınlardan daha zengin oldukça kadınlardan oluşan bir yedek ordu oluştururlar, dilediklerinde sekse, güce ve kadına ulaşma imkânını satın alırlar. Dolayısıyla seks endüstrisinin çıkarlarına itiraz etmezler.

Kadınların maddi koşullarını iyileştirmek için çalışacak kadar çalışkan olmadıklarından solcu erkekler de seks endüstrisine destek sunmayı tercih ederler. Onlara göre seks endüstrisi, başka seçeneği olmayan kadınların kabul etmesi gereken bir şeydir.

O hâlde, “seks ticaretini lekelemeyi bırakalım, onları topluma kazandıralım, fuhuş sektöründeki erkekleri suçlu kategorisinden çıkartalım, kadınları merkeze koyalım, seks işçileriyle dayanışma içinde olalım” türünden radikalmiş gibi görünen boş lafları bir kenara atmak gerekiyor. Bu laflar, o lekenin veya şiddetin kaynağını asla izah edemezler. “Seks işçileriyle dayanışma” sloganının her zaman pezevenklerin ve müşterilerin çıkarlarıyla yan yana düştüğünü görmezler. Radikal laflar ederler, ama bir yandan da erkekleri üstün gören kültürün sınırları dâhilinde, konforlu hayatlarını yaşamaya devam ederler. Kadını nesne kılan tutumlarına dönüp bakmazlar.

“Seks işçileriyle dayanışma” lafının yegâne anlamı şudur: Seks endüstrisini normalleştirin, meşrulaştırın, büyütün ve sterilize edin. Sloganın amacı doğrultusunda başka her türden eleştiri ve değerlendirme çöpe atılır, “seks işçiliği karşıtı” damgası yer. Bu sloganı atanlara göre, fuhuş yapmama hakkını, oradan çıkma hakkını, hayatta kalmak için seks yapmadan geçinme hakkını, yerli kadının toprağı için fuhuş yapmaması hakkını, üçüncü dünyaya mensup kadınların emperyalist erkeklere zorla hizmet etmeme hakkını savunmak, seks işçisi düşmanlığıdır. Devrimci feminist sol, “seks işçileriyle dayanışma” sloganının anlamını işçiden yana ve endüstriye karşıt bir şekilde yeniden belirlemeye mecburdur.

Fosil yakıt endüstrisi çevreyi tahrip etmediğini söylüyor. Tütün endüstrisi insanların sağlığını bozmadığını iddia ediyor. Seks endüstrisi de tecavüz ve şiddete maruz bıraktığı kadınlara zarar verdiği gerçeğini inkâr ediyor. Birçok insan da ona inanıyor, endüstriden yana olanın işçiden yana olamayacağını anlamıyor.

Yeniden Üretim Emeği Ücretlendirilmeli mi?

Birçokları bu soruya “evet” diyor. Bu konuyla ilgili düşüncelerimi sonradan aktaracağım. Burada sadece fuhuş meselesine bakalım.

Fuhuş, normalde ücret almadan yaptığı bir eylem karşılığında kadının, kendi evini ücretsiz temizleyip başkasının odasını parayla temizleyen kat görevlisinden daha fazla para kazanmadığı bir iştir. Eğer fuhuş, seks temelli emeğin karşılığında bir para ödemekse, o vakit kadının ücret almak için fazladan seks yapmaya ihtiyaç duymaması, olağan günlük süreç dâhilinde ihtiyaçlarını zaten karşılayabiliyor olması gerekir.

Kapitalizmde üretimle yeniden üretim arasında belirli bir işbölümü söz konusudur. Kimilerinin iddiasına göre bu işbölümü, ev işleri denilen pazarın ve cinsellik denilen pazarın genişletilmesiyle çözülebilir. Oysa söz konusu çelişki bu iki pazar üzerinde çözüme kavuşturulamaz, çünkü bu pazarlar, sadece farklı biçimler alan kadının çifte sömürüsüne yeni bir biçim dâhil eder. Kadının cinselliği, zaten yaptığı bir şey için para verildiğinde metalaşmaz, o sömürü sahasına eklendiği vakit metalaşır.

Proleter Feminist
8 Eylül 2020
Kaynak

0 Yorum: