Kimin
söylediğine bağlı olarak değişse de insan nüfusunun ileride 9,7 milyar ve 11
milyar arasında bir sayıya ulaşacağı tahmin ediliyor. Peki bu kadar insanın
karnı nasıl doyurulacak? Ekonomi liderleri, her fırsatta bu soruya “böcek,
bitki veya yapay gıda ürünleri gibi et harici protein kaynaklarından elde
edilen gıdalarla doyurulacak” cevabını veriyor.
Wired’da çıkan
son habere göre, Kaliforniya’da NASA’ya bağlı çalışan bilim insanları,
atmosferi karbondioksitten arındırmak için bakterileri kullanıyorlar. Sonra
aynı bilim insanları “et”i ikame edecek bir ürün elde etmek amacıyla, protein
tozu meydana getirmede bu bakterilerden yararlanıyorlar.
Kiverdi
çalışması içinde yer alanlar dünyanın ileride, ortaya çıkacak sonuç dâhilinde,
sonrasında ölçeği daha da genişletilebilecek, karbonsuz, proteinin hayvan dışı
kaynaklardan temin edildiği, sürdürülebilir bir seçeneğe kavuşacağını iddia
ediyorlar. Bu seçenek, milyarlarca insan için yeterince proteinin nasıl
üretileceği sorusunun acilen cevaplandırılması noktasında bir çözüm yolu olarak
öneriliyor.
Bu
şirketin çözmeye çalıştığı sorun, gerçek bir sorun. Protein, insan sağlığı için
önemli bir temel yapı taşı. Ayrıca 1961’den beri dünyadaki et tüketimi dört
kattan fazla arttı. Düşük ve orta gelirli ülkelerdeki artış çok daha hızlı
yaşandı. Et, zamanla insanların talep ettiği lüks bir ürün olmaktan çıkıp,
temel besin kaynağı hâline geldi.
Fakat
et üretimindeki büyük artışın asıl sebebi, çiftlik hayvanı yetiştiriciliğinin
sanayileşmesiydi. Bu, doğalında çevre açısından ağır sonuçlara yol açtı.
Çayırlarda otlatılan hayvanların aksine fabrika benzeri çiftliklerde
hayvanların beslenmesi için çok fazla çayıra ihtiyaç oluyor, çayırlık alanların
açılması da ormanların zamanla yitirilmesini beraberinde getiriyor.
Eski
tarz karışık yöntemden yararlanan çiftlikler, hayvanın gübresini gerisin geri
toprakta kullanırken, entansif tarımda gübre, kirlilikle ilişkili bir dizi
soruna yol açan atık ürün olarak ele alınıyor. Entansif çiftçilik, aynı zamanda
hem karbonu yoğun olarak üreten, hem de antibiyotiklere dirençli bakterilerin
ürediği önemli bir kuluçka alanı.
Bugüne
dek sanayileşmenin bu türden yan etkilerini çözme konusunda ortaya atılan
fikirler, sanayileşmenin kapsamının genişletilmesi eğilimi içerisinde olmuşlar,
çoğunlukla hayvanlara yönelik zulme alan açmışlardı. Bu zulüm konusunda
Çin’deki on iki katlı domuz çiftliği örnek verilebilir. Bilindiği gibi bu
çiftlikte her bir domuz ihtiyaçlarından veya hareket alanlarından mahrum
bırakılmış bir hâlde yaşıyor, durmadan hastalık ve kirlilikle mücadele etmek
durumunda kalıyor.
Sanayileşmenin
yan etkileri konusunda bazı isimler de sanayileşme paradigmasının yol açtığı
sorunların o paradigma içerisinde kalınarak çözülemeyeceğini, bizim daha
bütünsel, kendisini yeniden üreten bir tarıma ihtiyacımız olduğunu söylüyorlar.
Peki
ya bu “kendisini yeniden üreten tarım” yaklaşımı, çok fazla mahsul ortaya
koymazsa, yani o tahayyül edilen yeşil cennet, herkese yetecek yiyecek
üretemezse, ne olacak?
Böylesi
bir durumda yapay et çözüm olabilir mi? Bill Gates olabileceğini düşünüyor.
2021’de zengin ülkelerin tümüyle suni ete geçiş yapmaları gerektiğini söyledi.
Fakat
şunu da görmek gerekiyor: ekolojiyi temel alan ütopyacı söylem, kimi sorunların
ölçeğinin görülmesine mani oluyorsa, Gates’in paradigması da toplumsal sınıfla
ilgili başka sorunların üzerini örtüyor.
Çünkü
bugün çalışmaların da ortaya koyduğu biçimiyle yoksullar, zenginlerden daha
fazla et tüketiyorlar. Yoksulların toplam besin tüketimi içerisinde etin payı,
zenginlerinkinden daha yüksek. Bu da milyarderlerin bugün neden et tüketimini
yeşil bir gelecek adına sıfırlamayı hedef olarak belirlediklerini izah ediyor.
Avrupa
Birliği, 2021’de havacılık sektöründen “çevre” vergilerinin alınacağını
duyurdu, ama özel jetlerin bu vergiden muaf tutulduğunu açıkladı.
Ayrıca
bugün “çevreci” et politikasının hâkim olduğu döneme girdiğimiz süreçte Bill
Gates’in Amerika’nın en büyük çiftlik arazisi sahibi olduğunu hatırlamak
gerekiyor. Gates, her yerde arazi satın alıyor, ama bir yandan da kitlelere
yapay et dayatmaya çalışıyor.
Bu
iki yaklaşımı duyanlar, ileride fabrika benzeri çiftliklerin yol açtığı
dehşetten uzaklaşıp, ya laboratuvarda üretilmiş ete ya da kendisini yenileyen
tarıma yöneleceğimiz düşüncesine kapılmasınlar. Bilâkis, aşırı zenginlere
getirilen uçuş kısıtlaması örneğinde olduğu gibi, iki seçeneğin de gündemde
olduğu, toplumsal statünün seçeneklerin belirlenmesinde belirleyici olacağı bir
geleceğe doğru ilerliyoruz. Toplumsal statüsüne göre kitleler yapay et, Bill
Gates ise parasını verip aldığı, ekolojik çayırlarda otlamış hayvanlardan elde
edilmiş, çevresel açıdan sürdürülebilir bifteğini mideye indirecek.
Mary Harrington
21 Şubat 2022
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder