08 Temmuz 2021

, ,

Gassân Kenefâni’nin İkinci Hayatı


Yetmişlerin başında üç Filistinli aydın, Gassân Kenefâni, Mecid Ebu Şarar ve Kemal Nasır, el ele verip FKÖ’nün enformasyon bürosunu kurdu.

On yıl içinde İsrailli teröristler üçünü de öldürmeyi başardılar: 1972’de Kenefâni, 1973’te Nasır, 1981’de Ebu Şarar.

Siyonist hareket, insanları katlettiği harekâtları dâhilinde siviller ve askerî hedefler arasında ayrım yapma zahmetine hiçbir vakit girmedi: Aslında, birçok durumda İsrail hükümeti (hatta işgal devletinin kurulmasından önceki Siyonist hareket) sivilleri hedef alarak halk arasında terör yaratmak amacıyla hedef alan bir yapıydı. Muhtemelen İsrail, Kenefâni’yi öldürüp sesini kısmak istedi. Yine de plan, amaçlandığı gibi işlemedi.

Kenefâni suikastının üzerinden kırk beş yıl geçti ve Kenefâni, varlığını her yerde, herkese hissettirmeye devam ediyor.

O, Arap sosyal medyasında, kitap okumaya alışkın olmayan genç kuşakta bile karşımıza çıkıyor. Birçok Arap, sosyal medyada profil resmi olarak onun resmini kullanıyor. Makalelerine atıfta bulunuluyor. Çizimleri, afişleri ve tasarımları bugünlerde oldukça yaygın bir biçimde dolaşımda. Bu çalışmalar, Filistin, devrim gibi birçok değere ait semboller olarak görülüyor.

1992’de Kenefâni’nin Suriyeli yazar Ghada Samman’a yazdığı aşk mektupları ile birlikte ona dair yeni bir imaj oluştu (bu noktada Samman’ın Kenefâni’ye yazdığı mektupları eksik yayımladığını belirtmek lazım). Bu aşk mektupları, sosyal medyada Arap kadınları tarafından çokça alıntılanıyor. Kenefâni’nin Samman’a yönelik özlemi, Romeo-Juliet aşkı veya Araplarda karşımıza çıkan Kays-Leyla aşkı mertebesinde ele alınıyor.

Gassân Kenefâni’yi hiç tanımadım: Ben 12 yaşındayken öldürüldü. Yine de ismini erken yaşlarımda duyma imkânı buldum; ama ismini ilk ne vakit işittiğimi anımsamıyorum. Amcam Naci Ebu Halil, Arap Milliyetçi Hareketi'nin sözcüsü Hürriyet dergisinde Kenefâni ile birlikte çalışmıştı. Dergi, sanat, edebiyat ve siyasetten bahseden öncü aydınların merkeziydi. Bunlar, Arap okurları Fransız solcu yazarlarla tanıştıran ve özel olarak Filistin davasını Marksist dil ile ele alan aydınlardı. Bu Marksist dilse 1947’de Birleşmiş Milletler’in Filistin’in bölünmesini öngören plana Sovyetler’in sunduğu destek sonrası bir türlü iflah olmayan, bayat ve arkaik Marksist dilden ayrışmış bir dildi.

Derdi Filistin’in Kurtuluşuydu

Amcamın Kenefâni’yi büyük bir sevgiyle andığını anımsıyorum. Hatta Samman’la olan tek taraflı aşk hikâyesinin arkadaşlarını ne denli rahatsız ettiğini de. Kenefâni, kadın-erkek, herkes açısından popüler bir isimdi, ama onun kalbi Samman’a meftun olmuştu. Arkadaşları nafile yere onun bu saplantısından kurtulmasını istiyorlardı. Oysa Kenefâni’nin kalbi Samman’a aitti. Ama bu durum, Filistin’in kurtuluşu projesini dert edinmiş zihnini yolundan asla saptırmadı. Kenefâni de kanadı kırık biriydi: diyabet hastasıydı ve her gün kendisine insülin enjekte etmesi gerekiyordu. Bazen bayıldığına tanık olunur, tatlı yiyerek kendisine gelirdi.

Kenefâni, Lübnan’daki kafelerin müdavimiydi. Güçlü bir mizah anlayışına sahipti. O ve amcam, bir keresinde Şiir isimli dergiyle bağlantılı sağcı Lübnanlıların savundukları “serbest vezin hareketi”ni alaya almak için birlikte iş çevirmişlerdi. Kenefâni ve amcam, başka arkadaşlarıyla oturup alakasız cümleleri yamayıp bir dergiye gönderdi. Ve tabii ki şiir, müstear isim kullanan şaire övgüler düzülerek yayımlandı.

Ayrıca Kenefâni, herkesçe velut bir Lübnanlı köşe yazarı ve gazeteci olarak da tanınan bir isimdi. Kenefâni, o dönemde önemli dergi ve gazetelerin aranan siması idi. Epey popüler olan Muharrir gazetesinin Filistin isimli ekinin yayın yönetmenliğini üstlendi. Muharrir, ABD ve Körfez politikalarının görüşlerini aktaran sağcı Nahar gazetesine tam zıt çizgiyi savunan bir Arap milliyetçisi gazeteydi. Muharrir, birçok genç Lübnanlıyı çeşitli Lübnan milliyetçi mitlerinden alıkoymak ve aynı zamanda bize Filistin hakkında güçlü inançlar aşılamak için gerekliydi.

Kenefâni, Havadis dergisinde, ayrıca Enver gazetesinde yazdı. Enver bünyesinde Kenefâni, haftalık kültür dergisi ekini çıkartmaya başladı. Ayrıca Havadis dergisinde Rabi Mater müstear adıyla yazan Kenefâni, Enver’de Faris Faris adını kullanıyordu. Ne var ki önemli Lübnan dergilerine ve gazetelerine sunduğu katkı, 1967 ile birlikte sona erdi.

1967 Savaşı’nın yenilgiyle sonuçlanması ardından, Arap Milliyetçi Hareketi’nin çeşitli kolları ülkeye özgü Marksist-Leninist örgütlere dönüştüler. Filistin şubesi, 1967’nin sonlarında Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) olarak ortaya çıktı. İleride Kenefâni’nin adıyla anılacak olan dergi fikri, aslında ona ait değildi. FHKC’nin bugün de sözcüsü olan Hedef dergisini çıkaran kişi, bilinenin aksine, Vedii Haddad idi.

Haddad, medya konusunda önemli fikirlere sahip bir isimdi ve bilgilendirme meselesinin Filistin mücadelesinin parçası olduğunu görüyordu. Arap Milliyetçi Hareketi’nin sol eğilimli aydınlarının ekseriyetinin yüzünü, Haddad’ın en yakın yoldaşı ve arkadaşı Corc Habeş’in ezeli rakibi Nayif Havatme’ye dönmesi konusunda endişe duyan Haddad, elindeki parayı Kenefâni’ye teslim etti ve onun dergiyi çıkartmasını sağladı. Dergi, okurla ilk olarak 1969’da buluştu.

Kenefâni’nin Vurduğu Damga

Hedef, o güne dek çıkmış olan hiçbir dergiye benzemiyordu. Yayın, Dünya genelinde çıkan tüm devrimci yayınlara damgasını vurdu. Kenefâni, Beyrut’taki Mezra Yolu üzerinde bulunan Hedef bürosunda Filistin devriminin en muhteşem afişlerini tasarlayıp üretti.

Kenefâni, Lübnan Komünist Partisi’nin sıkıcı medyasının aksine Arap Marksist devrimci fikirlerini havalı ve modaya uygun hâle getirdi. Filistin’in kurtuluşu için sanatı edebiyat ve bilgiyle birleştirdi. Dergi, aynı zamanda şeffaflığı da esas alan bir yayındı: Dünyanın dört bir yanından aldığı tüm mali katkıları yayınladı. Bazen bu katkılar, Batı ülkelerindeki Arap öğrencilerden gelen (daha önce bir terör eylemi olarak yasaklanmış olan) para yardımı, bazen de Filistin mülteci kamplarındaki yoksullardan gelen ayni bağış biçimini alıyorlardı.

Dergi ve Kenefâni’nin bizatihi kendisi, Mahmud Derviş, Semih Kasım ve Tevfik Zayyad gibi Arap şairlerinin geniş kitlelerce bilinmesine önemli katkılarda bulundu. İsrail işgal devletinin idaresi altında yaşayan Araplara kuşkuyla bakan o aptal tabuyu yıktı.

Hedef, FHKC’nin sancağıydı ve dünyanın dört bir yanından insanlar, Kenefâni ile tanışmak ve örgüte katılmak için dergi bürosuna akın ettiler. Buna karşın, Kenefâni’nin açık kapı politikası bir zayıflık emaresi idi, zira bu sayede düşmana ait birçok istihbarat elemanı, onu yakından inceleyip takip etme imkânı buldu. Suikasttan önceki haftalarda Hedef çalışanlarının da fark ettiği üzere, o günlerde her zamankinden daha fazla sayıda Batılı kadın, dergi bürosunu ziyaret etmişti ve bunlar, hep gazeteci kılığında arz-ı endam ediyorlardı.

Kenefâni, soranlara Filistin davasını anlatmaktan asla yorulmadı. İngilizcesi akıcı değildi, ancak kendini net ve güçlü bir şekilde ifade etmeyi başarıyordu (örneğin Kenefâni bu röportajda uzlaşmaz bir tutum takınıyor ve hâkim Batılı bakış açısı ile konuşan gazeteci ile tek bir hususta bile anlaşamıyor.)

Ezberlerinin dışına çıkamayan bağnaz kimi isimler, Batılı muhabirlerle vakit geçirdiği için Kenefâni’yle alay ediyorlardı. O ise verdiği cevaplarda midesine inen her lokmanın hesabını verebileceğini, bu konuda kimseyle pazarlık yürütmediğini, her türlü fırsatçılıktan uzak olduğunu söylüyordu. Enver’de kendisine 2.000 Lübnan sterlini maaş verilmiş, ama kendisi, bu işi bırakıp, 700 sterlin alacağı FHKC tarafından istihdam edildiği işe geçiş yapmıştı. Üstelik Enver, sosyal yardımlarla birlikte, her ay ikramiye de vermekteydi.

Habeş ve Haddad, Kenefâni’ye büyük hayranlık duyuyordu. Haddad, herhangi bir operasyonu planlamadan veya yürütmeden önce uluslararası durumu gidip ona sorardı. Ayrıca Kenefâni, Batı’da Filistin davasıyla ilgili son tartışmaları bu iki isimle paylaşırdı. Habeş, onu en yakın dostu olarak görüyordu. Öldüğünde Habeş, “Ben diğer yarımı yitirdim” diyecekti. Bazıları, Habeş’in Kenefâni suikastı sonrası hiçbir zaman eskisi gibi olmadığını söyler. FHKC, 1972’de Üçüncü Ulusal Kongresi’ni düzenlediğinde Habeş, Kenefâni’yi “Yeni Aşamanın Görevleri” olarak bilinen o meşhur siyasi raporu yazması için görevlendirmişti.

İsrail’in Hesabı

İsraillilerin, Kenefâni gibi birinin yeteneklerinden ve harekette askerî bir rol oynamasa bile, Filistin davasına sunduğu hizmetlerden haberdar olduğu açık. İsrail, Mahmud Abbas, Muhammed Dahlen, Yasir Abid Rabbo ve Cibril Rajub gibi insanların söz sahibi olmasını tercih ediyor. Kenefâni, hayatının her gününü davaya hizmete adarken, bu isimler, Filistin devrimine zarar vermeye devam ediyorlar.

Gizliliği kaldırılmış Amerikan arşiv raporlarında görülüyor ki Gassân Kenefâni üzerinde epey durulmuş. Raporlardan anlaşıldığı kadarıyla Amerikalılar ve İsrailliler, Kenefâni’nin medya bağlamında oynadığı rolden epey rahatsız olmuşlar. Hatta bazı ABD kaynaklı belgeler, Kenefâni’nin düzenlediği basın toplantılarına özel olarak atıfta bulunuyorlar.

Kenefâni, suikasttan haftalar önce Batı Beyrut’ta haydutların saldırısına uğruyor. Bu hikâyeyi sayfalarına aktaran Nahar gazetesi, Kenefâni’nin iddiasını alaya alıyor. Vedii Haddad bu saldırıyı işittiği vakit tedirgin oluyor. Şüphesini arkadaşlarına iletiyor. Arkadaşları ise “Saldırıyı Mossad düzenlemiş olsaydı, onu oracıkta öldürürdü” diyorlar. Haddad ise verdiği cevapta, “İlle de öyle olması gerekmez. Öldürmemiş olabilirler” diyor. Haddad’ın önsezisi haklı çıkıyor.

Olayın, haftalar sonra meydana gelecek olan suikastla rabıtası olup olmadığı hâlâ belirsizliğini koruyor. O süreçte Kenefâni hiçbir güvenlik önlemi almıyor. Gündelik rutinine uygun hareket ediyor. Herkes, nereye gittiğini biliyor: Önce Hedef’e, ardından da o dönemde gazetecilerin uğrak yeri olan kafelere. Kenefâni Pazar günlerini ise ailesiyle geçiriyor. Kenefâni, alışıldık olmayan bir biçimde Filistin karşıtı sağcıların kalesi olan Doğu Beyrut’ta ikamet ettiği için düşmanları onu kolayca takip edebiliyorlar.

İsrail, bir ressam, şair, hattat ve gazeteciyi öldürme konusunda hiçbir vakit herhangi bir gerekçeye veya kılıfa ihtiyaç duymadı. İsrail (ve ondan önceki Siyonist hareket), Arap sivilleri öldürme, hedef alma üzerine kurulu tarzını izah etme zahmetine hiçbir vakit girmedi. Batı’daki insanlar hep İsrail’in cinayetlerinden söz ettiler, oysa Kenefâni öldüğünde FHKC’nin politbüro üyesiydi. Kendisini nadiren ortaya koyan gerçeklik bize şunu söylüyor: Kenefâni, başkalarınca politbüro üyesi kılınmış bir isim. Oysa Kenefâni, uzun ve sıkıcı toplantılarda ömrünü tüketecek bir sabra sahip değildi.

Yeni kuşak Araplar, Kenefâni’yi keşfettikçe onun geride bıraktığı miras yeniden can buluyor. Onun adına birçok internet sitesi kuruluyor, kitapları baskı üstüne baskı yapıyor (bu noktada bir de korsan baskılardan söz etmek gerekiyor). Öldüğünde henüz 36 yaşında olan bir adamın böylesine kalıcı bir etkiye sahip olacağına kim inanırdı? Siyonistlerin bugüne dek yaptıkları yanlış hesaplardan biri de bu galiba.

Esad Ebu Halil
12 Temmuz 2017
Kaynak

0 Yorum: