Yetmişlerin başında üç Filistinli aydın, Gassân
Kenefâni, Mecid Ebu Şarar ve Kemal Nasır, el ele verip FKÖ’nün enformasyon
bürosunu kurdu.
On yıl içinde İsrailli teröristler üçünü de öldürmeyi
başardılar: 1972’de Kenefâni, 1973’te Nasır, 1981’de Ebu Şarar.
Siyonist hareket, insanları katlettiği harekâtları
dâhilinde siviller ve askerî hedefler arasında ayrım yapma zahmetine hiçbir
vakit girmedi: Aslında, birçok durumda İsrail hükümeti (hatta işgal devletinin
kurulmasından önceki Siyonist hareket) sivilleri hedef alarak halk arasında
terör yaratmak amacıyla hedef alan bir yapıydı. Muhtemelen İsrail, Kenefâni’yi
öldürüp sesini kısmak istedi. Yine de plan, amaçlandığı gibi işlemedi.
Kenefâni suikastının üzerinden kırk beş yıl geçti ve
Kenefâni, varlığını her yerde, herkese hissettirmeye devam ediyor.
O, Arap sosyal medyasında, kitap okumaya alışkın
olmayan genç kuşakta bile karşımıza çıkıyor. Birçok Arap, sosyal medyada profil
resmi olarak onun resmini kullanıyor. Makalelerine atıfta bulunuluyor.
Çizimleri, afişleri ve tasarımları bugünlerde oldukça yaygın bir biçimde
dolaşımda. Bu çalışmalar, Filistin, devrim gibi birçok değere ait semboller
olarak görülüyor.
1992’de Kenefâni’nin Suriyeli yazar Ghada Samman’a
yazdığı aşk mektupları ile birlikte ona dair yeni bir imaj oluştu (bu noktada
Samman’ın Kenefâni’ye yazdığı mektupları eksik yayımladığını belirtmek lazım).
Bu aşk mektupları, sosyal medyada Arap kadınları tarafından çokça
alıntılanıyor. Kenefâni’nin Samman’a yönelik özlemi, Romeo-Juliet aşkı veya
Araplarda karşımıza çıkan Kays-Leyla aşkı mertebesinde ele alınıyor.
Gassân Kenefâni’yi hiç tanımadım: Ben 12 yaşındayken
öldürüldü. Yine de ismini erken yaşlarımda duyma imkânı buldum; ama ismini ilk
ne vakit işittiğimi anımsamıyorum. Amcam Naci Ebu Halil, Arap Milliyetçi
Hareketi'nin sözcüsü Hürriyet dergisinde Kenefâni ile birlikte
çalışmıştı. Dergi, sanat, edebiyat ve siyasetten bahseden öncü aydınların
merkeziydi. Bunlar, Arap okurları Fransız solcu yazarlarla tanıştıran ve özel
olarak Filistin davasını Marksist dil ile ele alan aydınlardı. Bu Marksist
dilse 1947’de Birleşmiş Milletler’in Filistin’in bölünmesini öngören plana
Sovyetler’in sunduğu destek sonrası bir türlü iflah olmayan, bayat ve arkaik
Marksist dilden ayrışmış bir dildi.
Derdi Filistin’in Kurtuluşuydu
Amcamın Kenefâni’yi büyük bir sevgiyle andığını
anımsıyorum. Hatta Samman’la olan tek taraflı aşk hikâyesinin arkadaşlarını ne
denli rahatsız ettiğini de. Kenefâni, kadın-erkek, herkes açısından popüler bir
isimdi, ama onun kalbi Samman’a meftun olmuştu. Arkadaşları nafile yere onun bu
saplantısından kurtulmasını istiyorlardı. Oysa Kenefâni’nin kalbi Samman’a
aitti. Ama bu durum, Filistin’in kurtuluşu projesini dert edinmiş zihnini
yolundan asla saptırmadı. Kenefâni de kanadı kırık biriydi: diyabet hastasıydı
ve her gün kendisine insülin enjekte etmesi gerekiyordu. Bazen bayıldığına
tanık olunur, tatlı yiyerek kendisine gelirdi.
Kenefâni, Lübnan’daki kafelerin müdavimiydi. Güçlü bir
mizah anlayışına sahipti. O ve amcam, bir keresinde Şiir isimli dergiyle
bağlantılı sağcı Lübnanlıların savundukları “serbest vezin hareketi”ni alaya
almak için birlikte iş çevirmişlerdi. Kenefâni ve amcam, başka arkadaşlarıyla
oturup alakasız cümleleri yamayıp bir dergiye gönderdi. Ve tabii ki şiir,
müstear isim kullanan şaire övgüler düzülerek yayımlandı.
Ayrıca Kenefâni, herkesçe velut bir Lübnanlı köşe
yazarı ve gazeteci olarak da tanınan bir isimdi. Kenefâni, o dönemde önemli
dergi ve gazetelerin aranan siması idi. Epey popüler olan Muharrir gazetesinin
Filistin isimli ekinin yayın yönetmenliğini üstlendi. Muharrir,
ABD ve Körfez politikalarının görüşlerini aktaran sağcı Nahar gazetesine
tam zıt çizgiyi savunan bir Arap milliyetçisi gazeteydi. Muharrir,
birçok genç Lübnanlıyı çeşitli Lübnan milliyetçi mitlerinden alıkoymak ve aynı
zamanda bize Filistin hakkında güçlü inançlar aşılamak için gerekliydi.
Kenefâni, Havadis dergisinde, ayrıca Enver
gazetesinde yazdı. Enver bünyesinde Kenefâni, haftalık kültür dergisi
ekini çıkartmaya başladı. Ayrıca Havadis dergisinde Rabi Mater müstear
adıyla yazan Kenefâni, Enver’de Faris Faris adını kullanıyordu. Ne var
ki önemli Lübnan dergilerine ve gazetelerine sunduğu katkı, 1967 ile birlikte
sona erdi.
1967 Savaşı’nın yenilgiyle sonuçlanması ardından, Arap
Milliyetçi Hareketi’nin çeşitli kolları ülkeye özgü Marksist-Leninist örgütlere
dönüştüler. Filistin şubesi, 1967’nin sonlarında Filistin Halk Kurtuluş Cephesi
(FHKC) olarak ortaya çıktı. İleride Kenefâni’nin adıyla anılacak olan dergi
fikri, aslında ona ait değildi. FHKC’nin bugün de sözcüsü olan Hedef dergisini
çıkaran kişi, bilinenin aksine, Vedii Haddad idi.
Haddad, medya konusunda önemli fikirlere sahip bir
isimdi ve bilgilendirme meselesinin Filistin mücadelesinin parçası olduğunu
görüyordu. Arap Milliyetçi Hareketi’nin sol eğilimli aydınlarının ekseriyetinin
yüzünü, Haddad’ın en yakın yoldaşı ve arkadaşı Corc Habeş’in ezeli rakibi Nayif
Havatme’ye dönmesi konusunda endişe duyan Haddad, elindeki parayı Kenefâni’ye
teslim etti ve onun dergiyi çıkartmasını sağladı. Dergi, okurla ilk olarak
1969’da buluştu.
Kenefâni’nin Vurduğu Damga
Hedef, o güne dek çıkmış olan hiçbir dergiye
benzemiyordu. Yayın, Dünya genelinde çıkan tüm devrimci yayınlara damgasını
vurdu. Kenefâni, Beyrut’taki Mezra Yolu üzerinde bulunan Hedef bürosunda
Filistin devriminin en muhteşem afişlerini tasarlayıp üretti.
Kenefâni, Lübnan Komünist Partisi’nin sıkıcı
medyasının aksine Arap Marksist devrimci fikirlerini havalı ve modaya uygun
hâle getirdi. Filistin’in kurtuluşu için sanatı edebiyat ve bilgiyle
birleştirdi. Dergi, aynı zamanda şeffaflığı da esas alan bir yayındı: Dünyanın
dört bir yanından aldığı tüm mali katkıları yayınladı. Bazen bu katkılar, Batı
ülkelerindeki Arap öğrencilerden gelen (daha önce bir terör eylemi olarak
yasaklanmış olan) para yardımı, bazen de Filistin mülteci kamplarındaki
yoksullardan gelen ayni bağış biçimini alıyorlardı.
Dergi ve Kenefâni’nin bizatihi kendisi, Mahmud Derviş,
Semih Kasım ve Tevfik Zayyad gibi Arap şairlerinin geniş kitlelerce bilinmesine
önemli katkılarda bulundu. İsrail işgal devletinin idaresi altında yaşayan
Araplara kuşkuyla bakan o aptal tabuyu yıktı.
Hedef, FHKC’nin sancağıydı ve dünyanın dört bir
yanından insanlar, Kenefâni ile tanışmak ve örgüte katılmak için dergi bürosuna
akın ettiler. Buna karşın, Kenefâni’nin açık kapı politikası bir zayıflık
emaresi idi, zira bu sayede düşmana ait birçok istihbarat elemanı, onu yakından
inceleyip takip etme imkânı buldu. Suikasttan önceki haftalarda Hedef çalışanlarının
da fark ettiği üzere, o günlerde her zamankinden daha fazla sayıda Batılı
kadın, dergi bürosunu ziyaret etmişti ve bunlar, hep gazeteci kılığında arz-ı
endam ediyorlardı.
Kenefâni, soranlara Filistin davasını anlatmaktan asla
yorulmadı. İngilizcesi akıcı değildi, ancak kendini net ve güçlü bir şekilde
ifade etmeyi başarıyordu (örneğin Kenefâni bu röportajda uzlaşmaz bir tutum takınıyor ve
hâkim Batılı bakış açısı ile konuşan gazeteci ile tek bir hususta bile
anlaşamıyor.)
Ezberlerinin dışına çıkamayan bağnaz kimi isimler,
Batılı muhabirlerle vakit geçirdiği için Kenefâni’yle alay ediyorlardı. O ise
verdiği cevaplarda midesine inen her lokmanın hesabını verebileceğini, bu
konuda kimseyle pazarlık yürütmediğini, her türlü fırsatçılıktan uzak olduğunu
söylüyordu. Enver’de kendisine 2.000 Lübnan sterlini maaş verilmiş, ama
kendisi, bu işi bırakıp, 700 sterlin alacağı FHKC tarafından istihdam edildiği
işe geçiş yapmıştı. Üstelik Enver, sosyal yardımlarla birlikte, her ay
ikramiye de vermekteydi.
Habeş ve Haddad, Kenefâni’ye büyük hayranlık
duyuyordu. Haddad, herhangi bir operasyonu planlamadan veya yürütmeden önce
uluslararası durumu gidip ona sorardı. Ayrıca Kenefâni, Batı’da Filistin
davasıyla ilgili son tartışmaları bu iki isimle paylaşırdı. Habeş, onu en yakın
dostu olarak görüyordu. Öldüğünde Habeş, “Ben diğer yarımı yitirdim” diyecekti.
Bazıları, Habeş’in Kenefâni suikastı sonrası hiçbir zaman eskisi gibi
olmadığını söyler. FHKC, 1972’de Üçüncü Ulusal Kongresi’ni düzenlediğinde
Habeş, Kenefâni’yi “Yeni Aşamanın Görevleri” olarak bilinen o meşhur siyasi
raporu yazması için görevlendirmişti.
İsrail’in Hesabı
İsraillilerin, Kenefâni gibi birinin yeteneklerinden
ve harekette askerî bir rol oynamasa bile, Filistin davasına sunduğu
hizmetlerden haberdar olduğu açık. İsrail, Mahmud Abbas, Muhammed Dahlen, Yasir
Abid Rabbo ve Cibril Rajub gibi insanların söz sahibi olmasını tercih ediyor.
Kenefâni, hayatının her gününü davaya hizmete adarken, bu isimler, Filistin
devrimine zarar vermeye devam ediyorlar.
Gizliliği kaldırılmış Amerikan arşiv raporlarında
görülüyor ki Gassân Kenefâni üzerinde epey durulmuş. Raporlardan anlaşıldığı
kadarıyla Amerikalılar ve İsrailliler, Kenefâni’nin medya bağlamında oynadığı
rolden epey rahatsız olmuşlar. Hatta bazı ABD kaynaklı belgeler, Kenefâni’nin
düzenlediği basın toplantılarına özel olarak atıfta bulunuyorlar.
Kenefâni, suikasttan haftalar önce Batı Beyrut’ta
haydutların saldırısına uğruyor. Bu hikâyeyi sayfalarına aktaran Nahar gazetesi,
Kenefâni’nin iddiasını alaya alıyor. Vedii Haddad bu saldırıyı işittiği vakit
tedirgin oluyor. Şüphesini arkadaşlarına iletiyor. Arkadaşları ise “Saldırıyı
Mossad düzenlemiş olsaydı, onu oracıkta öldürürdü” diyorlar. Haddad ise verdiği
cevapta, “İlle de öyle olması gerekmez. Öldürmemiş olabilirler” diyor.
Haddad’ın önsezisi haklı çıkıyor.
Olayın, haftalar sonra meydana gelecek olan suikastla
rabıtası olup olmadığı hâlâ belirsizliğini koruyor. O süreçte Kenefâni hiçbir
güvenlik önlemi almıyor. Gündelik rutinine uygun hareket ediyor. Herkes, nereye
gittiğini biliyor: Önce Hedef’e, ardından da o dönemde gazetecilerin
uğrak yeri olan kafelere. Kenefâni Pazar günlerini ise ailesiyle geçiriyor.
Kenefâni, alışıldık olmayan bir biçimde Filistin karşıtı sağcıların kalesi olan
Doğu Beyrut’ta ikamet ettiği için düşmanları onu kolayca takip edebiliyorlar.
İsrail, bir ressam, şair, hattat ve gazeteciyi öldürme
konusunda hiçbir vakit herhangi bir gerekçeye veya kılıfa ihtiyaç duymadı.
İsrail (ve ondan önceki Siyonist hareket), Arap sivilleri öldürme, hedef alma
üzerine kurulu tarzını izah etme zahmetine hiçbir vakit girmedi. Batı’daki
insanlar hep İsrail’in cinayetlerinden söz ettiler, oysa Kenefâni öldüğünde
FHKC’nin politbüro üyesiydi. Kendisini nadiren ortaya koyan gerçeklik bize şunu
söylüyor: Kenefâni, başkalarınca politbüro üyesi kılınmış bir isim. Oysa Kenefâni,
uzun ve sıkıcı toplantılarda ömrünü tüketecek bir sabra sahip değildi.
Yeni kuşak Araplar, Kenefâni’yi keşfettikçe onun
geride bıraktığı miras yeniden can buluyor. Onun adına birçok internet sitesi
kuruluyor, kitapları baskı üstüne baskı yapıyor (bu noktada bir de korsan
baskılardan söz etmek gerekiyor). Öldüğünde henüz 36 yaşında olan bir adamın
böylesine kalıcı bir etkiye sahip olacağına kim inanırdı? Siyonistlerin bugüne
dek yaptıkları yanlış hesaplardan biri de bu galiba.
Esad Ebu Halil
12 Temmuz 2017
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder