13 Temmuz 2021

, ,

Örnek Şehit: Kenefâni

Şimdi o şehid olup aramızdan ayrıldı
Geride kalan bizleri
Mülteci kıldı.

[Mahmud Derviş “Yafa’ya Dönüş”]


Bazı şehitler vardır, onlar tüm örgütlere aittirler. Bazı şehitlerse belirli politik örgütlerce sahiplenilirler ve birer ikona dönüştürülürler. Örnek şehitlerin anılmasında örgütler arasındaki ilişkilerin karmaşıklığının yanında politik örgütlerin stratejileri, ideolojileri ve iddialarındaki karmaşıklık da kendisini hissettirir.

Örnek şehitlerin hayat hikâyeleri, ait oldukları partilerin ideolojilerini yansıtır, bu hâlleriyle söz konusu hikâyeler, tüm partiler şehidi mitolojik, bazen de mistik bir biçimde takdim etseler de, şehit üzerinde tesis edilen mülkiyet hakkı temelinde ikonlaştırma düzeyine göre farklılık arz ederler.

İzzeddin Kassam’ın dirilişini anlattığı çalışmasında Ted Swedenburg, Kassam’ı İntifada savaşçılarının öncüsü olarak takdim eder.[1] Altmışlarda Marksist bir örgüt olan Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi, silâhlı kanadını Kassam Güçleri olarak adlandırmış, “Kassam’ı Filistin işçi sınıfını örgütleyen ilk isim” olarak takdim etmiş, onun “Che Guevara gibi isimlerin atası” olduğunu söylemiştir.[2]

Kassam, sonrasında İslamî hareketlerce sahiplenilir. Bu hareketlere göre Kassam, İslam’ı Filistin ulusal mücadelesiyle ilişkilendiren halkçı bir vaiz ve savaşçıdır.

1985 yılında, Fetih ile Suriye devleti arasındaki gerilimin iyice tırmandığı dönemde Suriye’nin desteklediği FHKC-GK isimli örgüt, Kassam’ı, Filistin’i birleşik Arap topraklarından ayrışmasına karşı çıkan isim olduğunu söyleyip anmıştır.[3]

Oslo Anlaşmaları’ndan kısa bir süre sonra Ebu Nidal örgütünün çıkarttığı, anlaşmaya itiraz eden yayın organı, Kassam’ın uzlaşma bilmeyen silâhlı mücadelesi üzerinde durmuştur.[4]

Tüm örneklerde görüldüğü üzere, Kassam’ı ananlar, şehitlerini kendi ajandalarına ve ideolojilerine uyduğu için hatırlama eğilimindedirler. Bu örgütler, şehidin stratejileriyle mevcut dönemde uygulanacak stratejiler arasında benzerlik kurmakta, bu benzerlik üzerinden belirli çıkarımlarda bulunmaktadırlar.

Tüm bu örgütler açısından anma etkinliklerinde hedef, Filistin halkıdır. Bu noktada şehidin halkın (diasporada sürgünde yaşamak gibi) kimi özelliklerine benzeyen yanları üzerinde durulur ya da milli mücadelenin İslam’la ilişkilendirilmesi, panarabizm, silâhlı direnişe sunulan destek türünden hususlara bakılır. Örgüt, anma pratiği üzerinden, şehidi ve onu hatırlama pratiğini namluya sürer.

Filistin’deki politik partilerin yücelttikleri örnek şehitler, bize o partilerin politik konumları hakkında da bir şeyler söyler. Örneğin FHKC ile bağlantılı birçok büroda Che Guevara resimlerinin yanında Gassân Kenefâni’nin resimleri durur. Che, FHKC imgeleminde önemli bir yere sahiptir, öyle ki İsrail’e karşı düzenlenen bir operasyonda öldürülen gerillanın kod adı, Gazzeli Guevara’dır.

1967 savaşından sadece dört ay sonra katledilmiş olan Che’nin ölümü, devrimci gerilla direnişinin bir simgesi hâline dönüşmüştür. O, artık 1967’de İsrail’e mağlup olan “gerici rejimler”e ait düzenli ordularda askerlik yapmaya dönük itirazın adıdır.

FHKC üyesi Leyla Halid, Che’nin ölümüne ilişkin haberleri işittiğinde nasıl harap olduğunu anlatır ve şunu söyler:

“Bana göre Che’nin şehadeti, ancak dünya devrimi nezdinde sahip olduğu değer üzerinden anlaşılabilir. Onun hayatı sürekli yenilenen bir hayattır, o herkese örnek teşkil edecek davranışlarda bulunmuştur. Davaya eksiksiz bağlıdır. Bunlar, devrimci hareketin sahip olması gereken vasıflardır. Ondaki maceracılık ve romantizm, Amerika’ya dönük korkunun milyonlarca insanın içini kemirdiği, süper güçlerin ellerinin kollarının bağlandığı, profesyonel devrimcilerin felç geçirdikleri bir dünyada insan ruhunun o kimsenin ele geçiremeyeceği gücüne dair zaruri birer andaç niteliğindedir. Che yiğitçe yaşamış, yiğitçe ölmüştür.”[5]

1972 yılında Mossad’ın Beyrut’ta arabasına yerleştirdiği bomba sonucu Gassân Kenefâni katledildi. Bu suikast sonrası ortalığı, Beyrut’taki güvenlik güçlerinin de suça ortaklık ettiğine dair dedikodular kapladı. Bu suikast esasen, Lübnan’daki Filistinlilerin kaderini yakından ilgilendiren bir gelişmeydi.

Kenefâni bir romancı ve ressamdı, aynı zamanda da FHKC sözcüsüydü. Beyrut’ta düzenlenen cenaze törenine on binlerce Filistinli ve onu seven Lübnanlılar katıldı.

Onun şehadetiyle ilgili olarak bir FHKC yetkilisi şunları söyledi:

“Kenefâni’nin şehadeti, direnişin sahip olduğu kudreti ve tesiri ortaya koymuştur. Bu şehadet üzerinden düşmanın bundan sonra da uğraşmak zorunda kalacağı acıların düzeyini görmüş olduk. Ayrıca cenaze törenine yönelik yoğun katılım da halkın öncünün mücadelesine sunduğu desteğin bir delili. Bu bize, düşmana karşı verdiğimiz devrimci mücadeleyi yoğunlaştırma konusunda gerekli cesareti vermeli.”[6]

Bu anlamda bir savaşçının kaybıyla yaşanan yenilgi, devrimin gücüne dair bir işarettir. Kenefani “parti şehidi” olarak kabul edildi, çünkü Filistinliler için “Felâket” anlamına gelen Nekbe’ye yönelik gösterdiği hassasiyet ve edebi duyarlılık, Filistin direnişine ait birçok simgeyi üretmesi, Filistin devrimci diline yerleşen sözleri ve FHKC’nin sözcüsü olması, Kenefâni’de kılıç yerine kalemle savaşan milli aydının ideal örneği olarak bir araya gelmişti.

Kenefâni ile ilgili anmalarda vurgulanan husus, zaman zaman farklılık arz etmiş, bazen onun savaşçılığı, bazen de yazarlıktaki ustalığı üzerinde durulmuştur. FHKC gibi silâhlı mücadele yürüten örgütlere göre Kenefâni, hem yazar hem de savaşçıdır. Bu yönü, bilhassa FKÖ’nün uzlaşmacı siyaset güttüğü dönemde muhalif örgütlerce daha fazla öne çıkartılmıştır.

Kenefâni’nin Filistinlileri sanat ve estetik alanında takdim etme biçimi, özellikle Filistin’de sanatsal yaratımın varlığı veya tesiri milli bir çaba olarak ele alındığı vakit sorgulanmıştır. Ayrıca Kenefâni anmalarında çoğunlukla onun suikastında kullanılan üsluba da örtük olarak atıfta bulunulmuştur. Nihayetinde o bomba, bir Arap ülkesinin başkentinde Lübnan güvenlik güçlerinin suç ortaklığı ettiği süreç dâhilinde, ismi bilinmeyen İsrail ajanlarının tertibiyle patlamıştır. Bu tür hikâyeler anmalarda, sürgündeki Filistinlilerin yaşam koşullarına dair bir mecaz olarak iş görmüşlerdir.

Lale Halili

[Kaynak: Heroes and Martyrs of Palestine: The Politics of National Commemoration (2007), s.131-133.]

Dipnotlar:
[1] Ted Swedenburg, Memories of Revolt: The 1936–1939 Rebellion and the Palestinian National Past. Minneapolis MN: University of Minnesota Press. 1995: s. 105.

[2] Musa Budeiri, “The Palestinians: Tensions between Nationalist and Religious Identities”, Yayına Hz.: James Jankowski ve Israel Gershoni, Rethinking Nationalism in the Arab Middle East içinde. New York: Columbia University Press: 1997: s. 323, dipnot: 24.

[3] Il al-Amam, 30 Kasım 1985: s. 30–32.

[4] Filastin al-Thawra [Fetih–Devrim Konseyi] 18 Kasım 1993: s. 10–11.

[5] Leila Khaled, My People Shall Live: The Autobiography of a Revolutionary, Yayına Hz.: George Hajjar, Londra: Hodder and Stoughton, 1973: s. 94.

[6] al-Hadaf, 15 Temmuz 1972: s. 5.

0 Yorum: