Şimdi o şehid olup aramızdan ayrıldı
Geride kalan bizleri
Mülteci kıldı.
[Mahmud Derviş “Yafa’ya Dönüş”]
Bazı şehitler vardır, onlar tüm örgütlere
aittirler. Bazı şehitlerse belirli politik örgütlerce sahiplenilirler ve birer ikona
dönüştürülürler. Örnek şehitlerin anılmasında örgütler arasındaki ilişkilerin
karmaşıklığının yanında politik örgütlerin stratejileri, ideolojileri ve
iddialarındaki karmaşıklık da kendisini hissettirir.
Örnek şehitlerin hayat hikâyeleri, ait oldukları
partilerin ideolojilerini yansıtır, bu hâlleriyle söz konusu hikâyeler, tüm
partiler şehidi mitolojik, bazen de mistik bir biçimde takdim etseler de, şehit
üzerinde tesis edilen mülkiyet hakkı temelinde ikonlaştırma düzeyine göre
farklılık arz ederler.
İzzeddin Kassam’ın dirilişini anlattığı
çalışmasında Ted Swedenburg, Kassam’ı İntifada savaşçılarının öncüsü olarak
takdim eder.[1] Altmışlarda Marksist bir örgüt olan Filistin Demokratik
Kurtuluş Cephesi, silâhlı kanadını Kassam Güçleri olarak adlandırmış, “Kassam’ı
Filistin işçi sınıfını örgütleyen ilk isim” olarak takdim etmiş, onun “Che
Guevara gibi isimlerin atası” olduğunu söylemiştir.[2]
Kassam, sonrasında İslamî hareketlerce
sahiplenilir. Bu hareketlere göre Kassam, İslam’ı Filistin ulusal mücadelesiyle
ilişkilendiren halkçı bir vaiz ve savaşçıdır.
1985 yılında, Fetih ile Suriye devleti arasındaki
gerilimin iyice tırmandığı dönemde Suriye’nin desteklediği FHKC-GK isimli
örgüt, Kassam’ı, Filistin’i birleşik Arap topraklarından ayrışmasına karşı
çıkan isim olduğunu söyleyip anmıştır.[3]
Oslo Anlaşmaları’ndan kısa bir süre sonra Ebu
Nidal örgütünün çıkarttığı, anlaşmaya itiraz eden yayın organı, Kassam’ın
uzlaşma bilmeyen silâhlı mücadelesi üzerinde durmuştur.[4]
Tüm örneklerde görüldüğü üzere, Kassam’ı ananlar,
şehitlerini kendi ajandalarına ve ideolojilerine uyduğu için hatırlama
eğilimindedirler. Bu örgütler, şehidin stratejileriyle mevcut dönemde
uygulanacak stratejiler arasında benzerlik kurmakta, bu benzerlik üzerinden
belirli çıkarımlarda bulunmaktadırlar.
Tüm bu örgütler açısından anma etkinliklerinde
hedef, Filistin halkıdır. Bu noktada şehidin halkın (diasporada sürgünde
yaşamak gibi) kimi özelliklerine benzeyen yanları üzerinde durulur ya da milli
mücadelenin İslam’la ilişkilendirilmesi, panarabizm, silâhlı direnişe sunulan
destek türünden hususlara bakılır. Örgüt, anma pratiği üzerinden, şehidi ve onu
hatırlama pratiğini namluya sürer.
Filistin’deki politik partilerin yücelttikleri
örnek şehitler, bize o partilerin politik konumları hakkında da bir şeyler
söyler. Örneğin FHKC ile bağlantılı birçok büroda Che Guevara resimlerinin
yanında Gassân Kenefâni’nin resimleri durur. Che, FHKC imgeleminde önemli bir
yere sahiptir, öyle ki İsrail’e karşı düzenlenen bir operasyonda öldürülen
gerillanın kod adı, Gazzeli Guevara’dır.
1967 savaşından sadece dört ay sonra katledilmiş
olan Che’nin ölümü, devrimci gerilla direnişinin bir simgesi hâline
dönüşmüştür. O, artık 1967’de İsrail’e mağlup olan “gerici rejimler”e ait
düzenli ordularda askerlik yapmaya dönük itirazın adıdır.
FHKC üyesi Leyla Halid, Che’nin ölümüne ilişkin
haberleri işittiğinde nasıl harap olduğunu anlatır ve şunu söyler:
“Bana
göre Che’nin şehadeti, ancak dünya devrimi nezdinde sahip olduğu değer
üzerinden anlaşılabilir. Onun hayatı sürekli yenilenen bir hayattır, o herkese
örnek teşkil edecek davranışlarda bulunmuştur. Davaya eksiksiz bağlıdır. Bunlar,
devrimci hareketin sahip olması gereken vasıflardır. Ondaki maceracılık ve
romantizm, Amerika’ya dönük korkunun milyonlarca insanın içini kemirdiği, süper
güçlerin ellerinin kollarının bağlandığı, profesyonel devrimcilerin felç
geçirdikleri bir dünyada insan ruhunun o kimsenin ele geçiremeyeceği gücüne
dair zaruri birer andaç niteliğindedir. Che yiğitçe yaşamış, yiğitçe ölmüştür.”[5]
1972 yılında Mossad’ın Beyrut’ta arabasına
yerleştirdiği bomba sonucu Gassân Kenefâni katledildi. Bu suikast sonrası
ortalığı, Beyrut’taki güvenlik güçlerinin de suça ortaklık ettiğine dair
dedikodular kapladı. Bu suikast esasen, Lübnan’daki Filistinlilerin kaderini
yakından ilgilendiren bir gelişmeydi.
Kenefâni bir romancı ve ressamdı, aynı zamanda da
FHKC sözcüsüydü. Beyrut’ta düzenlenen cenaze törenine on binlerce Filistinli ve
onu seven Lübnanlılar katıldı.
Onun şehadetiyle ilgili olarak bir FHKC yetkilisi
şunları söyledi:
“Kenefâni’nin
şehadeti, direnişin sahip olduğu kudreti ve tesiri ortaya koymuştur. Bu şehadet
üzerinden düşmanın bundan sonra da uğraşmak zorunda kalacağı acıların düzeyini
görmüş olduk. Ayrıca cenaze törenine yönelik yoğun katılım da halkın öncünün
mücadelesine sunduğu desteğin bir delili. Bu bize, düşmana karşı verdiğimiz
devrimci mücadeleyi yoğunlaştırma konusunda gerekli cesareti vermeli.”[6]
Bu anlamda bir savaşçının kaybıyla yaşanan
yenilgi, devrimin gücüne dair bir işarettir. Kenefani “parti şehidi” olarak
kabul edildi, çünkü Filistinliler için “Felâket” anlamına gelen Nekbe’ye
yönelik gösterdiği hassasiyet ve edebi duyarlılık, Filistin direnişine ait
birçok simgeyi üretmesi, Filistin devrimci diline yerleşen sözleri ve FHKC’nin
sözcüsü olması, Kenefâni’de kılıç yerine kalemle savaşan milli aydının ideal
örneği olarak bir araya gelmişti.
Kenefâni ile ilgili anmalarda vurgulanan husus,
zaman zaman farklılık arz etmiş, bazen onun savaşçılığı, bazen de yazarlıktaki
ustalığı üzerinde durulmuştur. FHKC gibi silâhlı mücadele yürüten örgütlere
göre Kenefâni, hem yazar hem de savaşçıdır. Bu yönü, bilhassa FKÖ’nün uzlaşmacı
siyaset güttüğü dönemde muhalif örgütlerce daha fazla öne çıkartılmıştır.
Kenefâni’nin Filistinlileri sanat ve estetik alanında
takdim etme biçimi, özellikle Filistin’de sanatsal yaratımın varlığı veya
tesiri milli bir çaba olarak ele alındığı vakit sorgulanmıştır. Ayrıca Kenefâni
anmalarında çoğunlukla onun suikastında kullanılan üsluba da örtük olarak
atıfta bulunulmuştur. Nihayetinde o bomba, bir Arap ülkesinin başkentinde
Lübnan güvenlik güçlerinin suç ortaklığı ettiği süreç dâhilinde, ismi
bilinmeyen İsrail ajanlarının tertibiyle patlamıştır. Bu tür hikâyeler anmalarda,
sürgündeki Filistinlilerin yaşam koşullarına dair bir mecaz olarak iş
görmüşlerdir.
Lale
Halili
[Kaynak:
Heroes and Martyrs of Palestine: The Politics
of National Commemoration (2007), s.131-133.]
Dipnotlar
[1] Ted Swedenburg, Memories of Revolt: The 1936–1939 Rebellion and the Palestinian
National Past. Minneapolis MN: University of Minnesota Press. 1995: s. 105.
[2] Musa Budeiri, “The Palestinians: Tensions
between Nationalist and Religious Identities”, James Jankowski ve Israel
Gershoni (ed.), Rethinking Nationalism in
the Arab Middle East içinde. New York: Columbia University Press: 1997: s.
323, dipnot: 24.
[3] Il
al-Amam, 30 Kasım 1985: s. 30–32.
[4] Filastin
al-Thawra [Fetih–Devrim Konseyi] 18 Kasım 1993: s. 10–11.
[5] Leila Khaled, My People Shall Live: The Autobiography of a Revolutionary. George
Hajjar (ed.). Londra: Hodder and Stoughton, 1973: s. 94.
[6] al-Hadaf, 15 Temmuz 1972: s. 5.
0 Yorum:
Yorum Gönder