05 Eylül 2020

,

Işıl-Işıl


Özelde Işıl Özgentürk, genelde sol için porno “devrimci bir faaliyet” değil miydi?[1] Gerici doğunun, cinsellik duvarını aşamamış, kendi bireysel haz noktalarını keşfetmekten aciz kadınlarının eğitimi için bu “devrimci faaliyet”, şart değil miydi? Şimdi neden çukur oldu? Bugün porno neden tukaka ilân ediliyor?

Işıl Özgentürk için dağa çıkmak, asker veya bürokrat biriyle evlenmekle aynı. Bu tür solcular, hükümetleri ancak asker ve bürokratın ağırlığının azalması konusunda eleştirebilirler. Bu solcular, “şanlı Dersim Harekâtı” sonrası oradaki 18’inden küçük genç kızları subaylara ikinci eş yapanlardır. Çünkü Dersim, modernizm tarihindeki ufak bir sapma ve hatadır. Çünkü o “öğretmen arkadaş”a kimse itiraz edemez. O öğretmen, çoğu zaman “devletin ve ideolojisinin uzantısı”dır.

Işıl Özgentürk’ün zihninde Kürd kadını, aşağılık bir varlıktır, güdülendir, eziktir, “devrim şehidi” olamaz. Olmamalıdır. Sonuçta “hayat, esir kampı değil, neşenin ve aşkın kaynağıdır.”[2] O neşeyi ve aşkı da batı ve batının devleti verebilir. Kürd kadını, dişe uygun hâle getirilmeli, kıvam kazanmalıdır. Neşeye ve aşka halel getirecek zararlı bir unsura dönüşmemelidir. O, ancak neşenin ve aşkın sahiplerine hizmetçilik edebilir.

Bu açıdan bugün Özgentürk’ü eleştirenler, kendilerinin ona benzediklerini görmelidirler. Sırf Batman’a ve Kürd’e laf etti diye küfür savurmamalıdırlar. Esasen Özgentürk, oluşacak, oluşması muhtemel HDP-CHP birlikteliği öncesi, bir abla olarak, zavallı ve küçük gördüğü HDP’lilere sevgi dolu bir tokat atmaktadır. Bu yazıyı, iki partinin yakınlığı bağlamında değerlendirmek gerekir. Parti de kıvam kazanmalı, kentin ve ülkenin sahiplerine yakışır bir süse dönüşmelidir.

Dolayısıyla, Özgentürk’ün yazdıklarına onun hoşuna gidecek, ruhunu okşayacak cevaplar vermenin bir anlamı yoktur. Yani, “biz ileriyiz, biz de senin gibi gericilikle mücadele ediyoruz, kadını özgürleştiriyoruz, onu feodal zincirlerden kurtarıyoruz” lafı, Özgentürk’ün cephaneliğini beslemekten gayrı bir işe yaramayacaktır. Söz konusu laf, ne yazık ki bugün Özgentürk’e verilen cevapların özetidir.

Özgentürk ise yazısında, olanca feministliğiyle, kadının zavallılığını ve ezikliğini öne çıkartmak, vurgulamak için tecavüzcü beyaz Türk erkeği aklıyor. Zira “devlet görevi olarak orada zaruretler gereği bulunan bir uzman çavuş, oradaki feodal zulüm ve baskıdan kurtulmak, bunun için de evlenmek isteyen bir kadının tuzağına düşmüştür”. Kendi askerini koruyan Özgentürk, savunma avukatı olarak davaya müdahil olmalıdır. Türkiye’de feminizmin ufku da menzili de budur.

Cumhuriyet’çi Özgentürk, yazıya gelen tepkiler üzerine yalandan özür dilemiş, devletine dayadığı sırtı, oturduğu lüks koltuğu adına konuşmuştur.[3] “Özür” yazısındaki kritik nokta ise “büyük kentlere gidenler”le ilgili sözüdür. Özgentürk’ün asıl derdi odur. Yoksul, cahil, ne yapacağı belli olmayan, yanlış kişilere oy veren, batıya ve şehre uyumsuz “sürüler”, Özgentürk’ün mahallesinde dolaştığı için bu yazılar yazılmaktadır. O, HDP soluna, “bunlardan rahatsızsanız, sizle birleşiriz” demektedir. Özgentürk, Sakarya’da Mardinli işçilere atılan dayağın parçasıdır. HDP de rahatsızdır ve birleşmeye hazırdır.

“İslamofobi’nin, İslam düşmanlığının emperyalizmin beslemesi” olduğunu söyleyen Deepa Kumar, onun ırkçılık ve faşizmle bağlarını sorgular.[4] Bu sorgu, Türkiye’de asla mümkün değildir. Çünkü “devletin başında İslamcı şeriatçı, gerici biri” vardır. Kitleler, ondan üstün olduklarına inandırılmalı, “bu kişi bana layık değil” dedirtilerek harekete geçirilmelidirler. Tek kurtuluş yolu budur.

ABD’de siyahlara yönelik düşmanlık bahsinde cinsellik temelli cümleler ön plana çıkartılır, siyahî erkeklerin beyaz kadınlara tecavüz ettikleri üzerinde durulur. Buranın devletçi solu ise aşağılık gördüğü milletin kadınını cinsel objeye indirger ve gerçek meseleleri gizleyip tüm mevzuyu bacak arasına kapatır. “Neşe ve aşk” ise kapitalist sömürünün gizlenmesi için örülen bir örtü görevi görür. Onlar, ilerlemenin bayrağı hâline getirilir.

Bugün sosyalist örgütler dergilerinde, bekâretini vermek için internetten erkek peşine düşen ve o anı “müthiş bir devrimci sıçrama” olarak anlatan yoldaşlarının yazılarına yer veriyorlar. Bu yazılar, Özgentürk’ün arkadaşlarının seksenlerde çıkarttıkları porno dergileriyle, o dergilere katkı sunan solcularla tutarlılık arz ediyor. Artık tek derdimiz, zaten tuzu kuru olan birilerinin apış arasıdır! Sonuçta sömürü ve zulüm, ancak buralardan başlayarak yok edilecektir. Ama önce oraların sömürünün ve zulmün konusu ve aracı olması gerekmektedir. İlerleme, bu sayede mümkündür. Sonuçta fuhuş da o ilerlemenin bir parçasıdır!

Ne var ki sınırdan ve sınıftan azade kılınmış beden algısı dâhilinde, cinselliğin, cinsel hazzın salladığı havuçla bedenlerin işgal ve istila edildiklerini kimse görmez. Estetik için bıçak altına yatan kadınların giderek birbirine benzeyen, ruhsuz vitrin mankenlerine dönüşmesini kimse umursamaz. Artık bireysel haz, devrimcilik boyasına daldırılmalıdır. Bir Devyolcunun dediği gibi, herkes, bilhassa kadınlar, AVM’lerde rahat gezebilmelidir.

Bu işgal ve istila sürecinde devlet, Kürd diyarını her dönemeçte yeniden ele geçirir. Batman, sembolik bir ifadedir ve bu anlamda işgal hattının Sivas-Dersim’den Batman-Siirt hattına çekildiğini ortaya koyar. Irak işgali sonrası Arap kadınlarıyla çekilen porno filmler piyasayı kaplamıştır. Bu ilerleme düzleminde sol için Lübnanlı Mia, öncü güçtür!

İslam düşmanlığı konusunda gerekli silâhın kaynağı, Fransa’dır. Bu anlamda Kürdler Cezayirlilerdir, ama kimi Kürdler kendilerini Parisli zannederler, öyle olduklarına inandırılırlar. Oysa İslam düşmanlığı ardındaki Kürd düşmanlığı, bu tür Cumhuriyet yazılarının ana fikridir. Cumhuriyet gibi gazeteler, buranın Charlie Hebdo’sudur. Hebdo ise Fransız devletinin ideolojik silâhıdır.

Sonuçta olanla hareket eden Marksistler kovulmalı, olması gerekene alık alık bakan anarşistler övülmeli, buradan da devletin ve sermayenin dönüştürücü faaliyetine sorgusuz sualsiz kul olunmalıdır. Fransa’da ve burada solun hâli budur.

Cezayirlilere yönelik asimilasyon, baskı ve sömürü politikaları, İslam düşmanlığı ardına gizlenir. Sömürgecilik ve emperyalizm, dişlerini bu tür politikalarla halkın etine ve ruhuna geçirir. “O’nu verin, size Rojava’yı verelim” sözü, tam da bu düzlemde edilir. Kürd, ilkel kabile statüsünde görülür, tutulur, o nedenle anarşizme ve liberalizme sığınılır. En geçmişe kaçanlar, “en ezilen” olduğunu iddia edenler, bugünün efendilerini rahatsız etmek istememektedirler.

Özgentürk, bu boşlukta konuşur. Kürd kadınına bu rahatlıkla küfreder. O, Türkan Saylan’ın yerini HDP’nin aldığını iyi bilmekte, daha fazlasını istemektedir. Özgentürk, Kürd’den o kadar rahatsızdır ki hâlen daha emin olmak için aklınca onu teste tabi tutmaktadır. Onu kendisine ram etme derdindedir.

Buradaki akıl, örgüt kanalını izleme ihtimali karşısında, sırf çanak antenler toplansın diye, “Kürt illerinde herkes porno izliyor, sapıtıyor, tecavüz artıyor, ölümler çoğalıyor” der.[5] Devlet, toplumsal ilişkilerde kaçağa, çatlağa izin veremez.

Bu Beşiktaşlıların laik hassasiyetlerini önemseyen solcular adına İrfan Aktan çıkar, güya Özgentürk’ü eleştiriyormuş gibi yapar. Eski bir ÖDP’li olarak yıllardır HDP ve CHP’yi buluşturmaya çalışan Aktan, meseleyi tabii ki birileri adına kişiselleştirip psikolojikleştirir.[6] İki örgüt arasındaki pazarlık sürecinde yaşanan bu türden yol kazalarında Aktan gibiler, “meseleyi sadece Kürd’e ve Batman’a hasmış gibi gösteriyorsun, bizi niye horgörüyorsun” diye ağlar ve Özgentürk üzerinden o birilerine, “bizi eşit görün artık n’olur” diye yalvarır. Özünde “bizi görün, o dediğiniz şeyleri yapıyoruz, yapacağız!” der. Dedikleri şeyse, Özgentürk’ün (güya) bindiği minibüste karşısında oturan ve dimdik duran kara çarşaflı iki kadının üstünü başını yırtıp saçlarını dağıtmaktır! Özgentürk, o cumhuriyetin o çarşaf yırtıldı diye savaşan bir halkın iradesine dayandığını unutmuştur.

Frantz Fanon, “her bir çarşaf yırtıldığında, her bir başörtüsü atıldığında işgalcinin saldırganlığının, dolayısıyla umutlarının on misli arttığını” söyler.[7] Bugün o Fransız’a kendi topraklarını dar eden milleti ilkel kabile derekesine düşürenlerle onu ilkel kabile görenler, bir kavşakta buluşmaktadırlar. Asıl tartışılması gereken, Işıl Özgentürk’ten önce bu gerçektir: buluşulan kavşak ve buluşturan irade, sorgulanmalıdır.

Eren Balkır
5 Eylül 2020

Dipnotlar:
[1] Işıl Özgentürk, “Porno Çukurunda Debeleniyoruz”, 30 Ağustos 2020, Cumhuriyet.

[2] Işıl Özgentürk, “Kara Çarşafın Karanlığında”, 13 Ağustos 2017, Cumhuriyet.

[3] “Işıl Özgentürk’ten Suçlayıcı Özür”, 1 Eylül 2020, Duvar.

[4] “İslamofobinin Kökenleri”, 21 Aralık 2015, İştirakî.

[5] Candan Tolga Işık, “Çanak Anten”, 31 Ocak 2011, Beşiktaş.

[6] İrfan Aktan “Işıl Özgentürk’ün Çukuru”, 31 Ağustos 2020, Duvar.

[7] Frantz Fanon, “Haik”, 1 Şubat 2018, İştirakî.

0 Yorum: