İlk komünist örgütlerin kurulduğu, sosyalizmle
işçi hareketi arasında bağların tesis edildiği tarihsel süreçte en fazla öne
çıkan isimse Joseph Rosenthal’dır.[2] Gençlik yıllarından beri sosyalist olan
bu Filistin Yahudisi, on dokuzuncu yüzyıl sonlarına doğru Mısır’a gelir ve
burada kısa sürede büyük ölçüde Yunanlardan oluşan yabancı işçilerin
örgütlendiği İskenderiye’deki sendikalarla temas kurar.
1919’da Mısır’ın bağımsızlığı için yürütülen
milliyetçi hareketler bağlamında Rosenthal, ilhamını daha çok bu yabancı
işçilerin gerçekleştirdiklrti grevlerden ve sendikal faaliyetlerden almaktadır. Genelde
yabancı olan ve Mısırlı işçilerin sınırlı bir yere sahip olduğu bu işçi
hareketinin amacı, muhtelif sendikaları ve örgütsüz işçileri birleştirip işçi
hareketi içerisinde sosyalist yapı inşa etmek için bir işçi konfederasyonu kurmaktır.
1920’de Rosenthal, bir eylem çağrısı yapar. Şubat
1921’de İskenderiye’de Genel İşçi Konfederasyonu kurulur. Konfederasyon Avrupa’da,
temelde Fransa’da sosyalistlerin öncülük ettikleri sendika konfederasyonlarını
model almaktadır. Ancak yeni yapıdaki örgütlü işçilerin oranı çok düşüktür,
çünkü Mısır’daki önemli sendikalar bu çalışmaya katılmak istememişlerdir.[3]
GİK’in kurulması sayesinde aynı yılın Ağustos ayı
içinde Mısır Sosyalist Partisi (MSP) kurulur. Birinci Dünya Savaşı’nın sona
ermesinden beri Mısır’da sosyalist parti kurma fikri, kimi Mısırlı aydınlarca
tartışılmış bir meseledir. Bu aydınların içinde ismi en çok bilinen kişi ise
Selamet Musa’dır.[4] Musa gibi aydınların sosyalizm konusunda beslendiği kaynaksa Marksizm değil Fabiusçuluktur.
MSP kurulmadan önce Rosenthal gibi devrimci bir konum
alan solcuların iki ayrı örgüt kurdukları görülmektedir: Kendisini Komintern’e
bağlı bir yapı olarak gören Toplumsal Çalışmalar Grubu[5] ve kısa bir süre
sonra kurulan Vuzuh [Aydınlık] grubu. Her iki yapı da işçi grupları içerisinde çalışma
yürütür ve komünist fikirlerin yayıldığı birer kanal olarak iş görür. Ayrıca
bu örgütler, ister yabancı ister Mısırlı olsun, tüm sempatizan işçilerle
temaslar kurarlar.[6]
MSP ise Fabiusçuluktan sosyal demokrasiye
Marksizmden Marksizm-Leninizme farklı akımların temsil edildiği bir yapıdır.[7]
Bir Fabiusçu olarak Musa, diğer birçok Mısırlı solcu aydın gibi Ekim Devrimi’ne
karşı çıkar. Buna karşılık Rosenthal, Yunan ve Yahudi kişilerle birlikte
devrime bağlı insanlarla hareket eder.[8]
MSP, program düzeyinde, ülkenin yabancı
hâkimiyetinden kurtulmasını, üretim araçların ortak mülkiyetini, ücretsiz
zorunlu eğitimi, sendikalar aracılığıyla çalışma koşullarının geliştirilmesini,
işçilerin seçim yoluyla meclise girmesini ve kadınların kurtuluşunu savunan
yeni bir toplumun inşa edilmesini talep eder.[9] Tüm bunlar, partiye göre
barışçıl yollardan ulaşılabilecek hedeflerdir. Burada sınırları net olmayan,
daha çok, genelde Avrupa’daki sosyal demokrat partileri, özelde İngiliz İşçi
Partisi’ni taklit eden bir yapı söz konusudur.[10]
Sosyalist partide zaman içerisinde sosyal
demokratlarla devrimciler arasındaki farklılıklar artar. 1922’de parti merkezi
Kahire’den İskenderiye’ye taşınır. Burada parti biraz daha radikalleşir. Bunun üzerine
Bolşevizme karşı çıkan ve Fabiusçuluktan etkilenen Selamet Musa gibi aydınlar
partiden ayrılırlar. Bu noktada Rosenthal ve Mısırlı avukat Mahmud Hüsnü Urabi
liderliğinde parti, kendisini komünist parti olarak tanımlamaya başlar. Urabi, Moskova’da
düzenlenen Komintern’in dördüncü kongresine gönderilir. Burada amaç, partinin Mısır
proletaryasının temsilcisi olarak tanınmasının sağlanması ve Komintern’e üye
yapılmasıdır.[11] Aralık 1922’de Urabi’nin ülkeye dönmesi ardından parti, Mısır
Komünist Partisi ismini alır ve merkez komite, Komintern’in belirlediği 21 şartı
kabul eder.[12]
MKP’nin Komintern’e katılması ardından 25 Ocak
1923 günü düzenlenen konferansta Komintern’in kabul ettiği komünist ilkeleri
temel alan yeni bir program oylamaya sunulur.[13] İlki “milliyetçi politikalar”, ikincisi “sosyo-ekonomik meseleler” başlığını taşıyan iki ayrı bölümden oluşan
program, Süveyş Kanalı’nın millileştirilmesini, Mısır ve Sudan’ın
özgürleştirilip birleştirilmesini, yabancılarla yapılan kapitülasyon
anlaşmalarının feshini, ulusal borcun silinmesini, buna ek olarak sekiz saatlik
işgününü, Mısırlı işçilere ve yabancı işçilere aynı ücretlerin verilmesini
talep etmektedir.[14]
Bu dönemde parti, milliyetçilere genelde tüm
politik güçlere yönelik faaliyetlerini artırır, bu hareketlerle ilgili tavrını
bir miktar esnetir. Komintern’in dördüncü kongresinde önerildiği biçimiyle,
sömürge ve yarı sömürge ülkelerdeki komünist partiler, burjuva milliyetçi
güçlerle ittifak arayışı içine girecek, kitlelerden kopuk olma meselesini aşmak
için nispeten daha esnek taktiklere başvuracaklardır.
Aslında 1920’li yıllar boyunca Komintern stratejistlerinin
asıl meşguliyeti, sonradan Üçüncü Dünya ülkeleri olarak bilinecek ülkelerdeki
komünist partilerin burjuvazinin öncülük ettiği milliyetçi hareketlere nasıl
katılacakları meselesini derinlemesine analiz etmekle ilgilidir. Bu partilerin
önünde, burjuva milliyetçi güçlerle her türden birliği reddetme, komünist bir
zeminde bağımsızlığını koruyarak mücadele etme ya da emperyalist hâkimiyete son
verip ülkedeki gerici güçleri yok etmek amacıyla burjuvazinin belirli
kesimleriyle ortak cephe kurma seçenekleri durmaktadır.[15]
Komintern’e göre Mısır Komünist Partisi, “İngiliz
emperyalizmini en önemli sömürgelerinden birinden kovmak için mücadele etmek
zorundadır.”[16] Gelgelelim Urabi Komintern'in dördüncü kongresiden döndüğünde, Mısır’daki
komünist hareket, burjuva milliyetçiliğiyle işbirliği kurmanın imkânsız
olduğunu, ayrıca bu işbirliğinin istenmeyeceğini tespit eder. Partinin ana
yönelimi anti-emperyalist değil, anti-kapitalisttir ve esas olarak yabancı
işçiler ve Mısırlı işçilerle sınıf mücadele vermek üzerinde durmaktadır. Dolayısıyla
burjuvazinin öncülük ettiği bağımsızlık mücadelesi, tali bir konudur.
Bu dönemde milliyetçi burjuvazi, Vefd [Heyet] Partisi
tarafından temsil edilmektedir. Partinin amacı ise İngilizleri ülkenin
kontrolünü Mısırlı elitlerin eline teslim etmeye zorlamaktır. Parti, bu süreçte
milliyetçi talepler dillendirmektedir. Dolayısıyla bu süreçte MKP ile Vefd
arasında bir ittifak kurulması, pek ihtimal dâhilinde değildir.
Ancak 1923’te sıkıyönetimin kaldırılmasıyla
birlikte oluşan politik iklim, MKP’nin bu türden bir yakınlaşma içine girmesi
için gerekli zemini hazırlar. Urabi’nin her ikisinin de genel sekreterliğini üstlendiği
MKP ve GİK, devrimci anlayışlarını ortaya koymak adına, o yıl yapılan grevlere
ve eylemlere öncülük eder. Buna karşın İngilizlerin kontrolündeki Mısır
hükümeti bu fırsattan istifade ederek Urabi’yi tutuklar, parti merkezini
kapatır, yayınlarına el koyar. 1923’te politik hareketlere baskı uygulayacak
bir dizi kanun çıkartılır. Bunların bazıları doğrudan komünistleri hedef
almaktadır.[17]
Urabi serbest kaldıktan sonra MKP ve Genel İşçi
Konfederasyonu, Moskova’nın belirlediği yeni stratejiye uygun olarak,
çalışmalarına kaldıkları yerden devam eder. Bu stratejiye göre parti, İngiliz
işgaline son verip Mısır’ı tam bağımsızlığına kavuşturmak için milliyetçi
liderlerle birlikte çalışmaya başlayacaktır. Bu hedeflere ulaşıldığında
komünistler, sosyalist Mısır mücadelesine geri döneceklerdir. Bu momentten
sonra, milli mücadelenin sosyalist devrimin önüne konulup konulmayacağı ve politik
hedeflere ulaşmak için burjuva güçlerle tek bir cephe içinde bir araya gelinip
gelinmeyeceği meseleleri, yirmi birinci yüzyıla dek Mısır solunun temel ayrım
çizgileri olmaya devam eder.
Ocak 1924’te Vefd Partisi seçimleri kazanır. Lideri
ve kurucusu Saad Zağlul başbakan olur. Bu gelişme, halk kitlelerinde büyük
beklentilere yol açar. Büyük Britanya’da bir İşçi Partisi hükümetinin
kurulmasından da destek alan komünistler, politik koşullardan istifade etmeye
ve işçiler arasında faaliyetlerini artırmaya çalışırlar. Fakat komünist
liderler, Zağlul’un genelde komünist hareket, özelde MKP için hazırladığı planların
hemen farkına varırlar. Vefd hükümetine dönük bir meydan okuma ve kendisine
yönelik bir düşmanlık olarak nitelediği, Şubat ve Mart aylarındaki grevlerin
ardından Zağlul, MKP kongresini yasaklar ve hem GİK’in hem de partinin
liderlerinin tutuklanmasını emreder.[18]
İki örgütün merkezleri kapatılır. Medyada sola ve
işçi hareketine yönelik karalama kampanyası başlatılır. Komünist hareket birkaç
hafta içinde ezilir.[19] Milliyetçi hareketin temsiliyetini kendi tekeline
almak isteyen, komünist ideolojiyle çelişen bir kitle tabanına sahip olan Vefd
Partisi, MKP’yi boğmak zorundadır. Bu saldırı, İngilizleri epey rahatlatır ve
onların ciddi bir desteğini alır.
1921-1924 arası kısa bir dönem hariç komünist
hareket, Mısır’da aktif bir politik hareket olarak varolma imkânı bulamaz ve
İkinci Dünya Savaşı’na dek birbirinden kopuk hücrelerle sınırlı kalır. Bu
dönemde politik hayatın merkezindeki ana mesele, bağımsızlık mücadelesidir ve
bu mücadele de Mısır burjuvazisinden kök alan güçlü bir milliyetçi örgüt olarak
Vefd eliyle yürütülmektedir. Komünistlerin milliyetçi harekete öncülük edip,
kitleleri harekete geçirmeleri, buradan milli kurtuluş davasını toplumsal
dönüşüm kavgasıyla birleştirebilmeleri mümkün değildir. Komünist hareketteki
soyut enternasyonalizm, yarı sömürge toplum için yeterince cazip değildir. Dahası,
millet meselesinin toplumsal meseleleri kendisine tabi kılmak gibi bir etkisi
olduğu görülmektedir. Halk, esas olarak, ülkedeki başka sorunların çözümü için zorunlu
tek seçeneğin bağımsızlık olduğunu düşünmektedir. Bu sebeple, Vefd’in de tespit
ettiği biçimiyle, tam bağımsızlığa ulaşana dek Mısırlıların kendi kişisel ve
sınıfsal çıkarlarını milletin hayrına olan faaliyetlere tabi kılmaları
gerekmektedir.[20]
Ayrıca komünistlerin büyük
bir kısmının yabancı oluşu, onların halk kitleleriyle bağ kurmalarına mani
olmuştur. Belirli ayrıcalıkları olan bu yabancıların engelleri aşıp Mısırlı
işçilerle güçlü ilişkiler kurmaları, zor bir meseledir. MKP’ye katılan eğitimli
Mısırlılar ise halk tabanından kopmuş, kendi toplumlarını analiz geliştirip onu
anlama ve Mısır’daki duruma dair bir program geliştirme noktasında yüzlerini
Avrupa’ya (bilhassa Moskova’ya, Londra’ya ve Paris’e) çevirmişlerdir.
Bárbara
Azaola-Piazza
[Kaynak:
Communist Parties in the Middle East: 100
Years of History, Yayına Hazırlayanlar: Laura Feliu ve Ferran Izquierdo-Brichs,
Routledge, 2019, s.-152-156.]
Dipnotlar
[1] Zachary Lockman, “La gauche et le mouvement
ouvrier au début des années 1920”, Cahiers
d’Histoire, revue d’histoire critique, 2008: s. 65.
[2] Joseph Rosenthal (1872–1927) ve onun Mısır’da
ilk komünist partinin oluşumunda oynadığı rol ile ilgili olarak elimizde zengin
bir kaynakça mevcuttur. Özel olarak ilgilenenler şu çalışmalara bakabilirler: Rami
Ginat, A History of Egyptian Communism:
Jews and Their Compatriots in Quest of Revolution, Boulder, CO, Lynne
Rienner, 2011, s. 9–132, bilhassa 3., 4. ve 5. bölümler, ayrıca Tareq Ismael
& Rifa’at El-Sa’id, The Communist
Movement in Egypt, 1920–1988, New York, Syracuse University Press, 1990: s.
13–31 ve Joel Beinin & Zachary Lockman, Workers
on the Nile: Nationalism, Communism, Islam, and the Egyptian Working Class,
1882–1954, Princeton, NJ, Princeton University Press, 1987: s. 137–54. O
döneme ait polis raporlarına göre Rosenthal’ın adı, Filistin’deki Bolşevik
gruplarla temas kurduğu ve Yahudiler arasında propaganda faaliyeti yürüten
radikal bir anarşist kabul edildiği için 1901 sonrası Mısır polisinin
hazırladığı listeye girmiştir. İngiliz yetkililer de Rosenthal’ın faaliyetlerini
endişeyle izlemektedir. Rus devriminin başarıya ulaşması ardından İngilizler,
Bolşevizmin Mısır’da ve Ortadoğu’da yayılmasından korkmuşlardır.
[3] Sosyalist ve komünistler, 1919’da Saad Zağlul
tarafından kurulan Vefd Partisi’ni ülkedeki milliyetçi burjuvazinin temsilcisi
olarak görüyorlardı. Buna karşılık Wefd ise kendi ideolojisine sempati duyan
işçi örgütlerinin “yabancı radikaller” dediği kişilerin etkisi altına girmesini
istemiyordu. Bkz. Zachary Lockman, a.g.e., s. 67.
[4] Salamet Musa (1887–1958) İngiltere ziyaretini
gerçekleştirip Fabiusçular Derneği’ne girdiği 1909 yılından sonra, iki savaş
arası dönemde Mısır’ı Darwinci sosyalizmle ve Fabiusçulukla tanıştıran aydın,
gazeteci ve çevirmendir. Musa ile ilgili olarak bkz. G. Shukri, Salama Musa wa-azmat al-d.amir al-ʻArabi, Sayda, Manchurat
al-Maktaba al-ʻAs.riya, 1965 ve V. Egger, A Fabian in Egypt: Salamah Musá and the Rise
of the Professional Classes in Egypt 1909–1939, Lanham, MD, UPA, 1986.
[5] Rami Ginat, a.g.e. s. 36–7.
[6] Lockman, a.g.e.,
s. 67: Bu grupların merkezi
İskenderiye’dedir ve üyelerinin büyük bir kısmı Yunan’dır. Vuzuh [Aydınlık -La Clarté]
ismini 1919’da Paris’te kurulan, Mısırlı grubun temas hâlinde olduğu, Fransız
edebiyat ve politika dergisinden almaktadır. Derginin saygın isimleri arasında,
Anatole France, Henri Barbusse ve Romain Rolland gibi isimler bulunmaktadır.
Bkz. Ginat, a.g.e., s. 37.
[7] Ginat, a.g.e.,
s. 56.
[8] Rifa’at el-Sa’id, Tarikh al-haraka al-ichtirakia fi Misr 1900–1925, Beirut, Dar al-Farabi,
1975; Beinin & Lockman, a.g.e.,
s. 110.
[9] MKP programı şu çalışmada bulunmaktadır: Tareq
Ismael & Rifa’at El-Sa’id, a.g.e.,
s. 17–19.
[10] Lockman, a.g.e.,
s. 68.
[11] Ismael & El-Sa’id, a.g.e., 21.
[12] Rosenthal, Moskova’nın belirlediği şartlara
hiç itiraz etme gereği duymadan, onlara karşı çıktığı için partiden ihraç
edilir. Ismael & El-Sa’id, a.g.e.,
21.
[13] Ginat, a.g.e.,
s. 90, 103.
[14] Ismael & El-Sa’id, a.g.e., s. 21–2: MKO programının ayrıntıları için bkz. Ginat, a.g.e., s. 103.
[15] Lockman, a.g.e.,
s. 72–3.
[16] Ginat, a.g.e.,
s. 104.
[17] Lockman, a.g.e.,
s. 72.): Alexander Keown-Boyd, Mısır’daki İngiliz güvenlik aygıtı içindeki en
güçlü isimlerden biridir. Sola karşı sert bir tutum içinde olan Boyd MKP
karşıtı kampanyayı organize eder. Bu süreçte, yeni onaylanmış olan anayasa ile
çelişmesine karşın, yıkıcı fikirleri yayanlara veya hükümete saldıran herkese
hapis cezası verilmesini öngören bir kanun çıkartılmıştır.
[18] Komünist rejim kurmak için şiddete başvurarak
devlet aygıtını yıkma suçlamasıyla on bir komünist lider tutuklanır. Bu isimler
partiyle ilişkilerini ve ideolojiye dönük bağlılıklarını inkâr etmezler ama
şiddet kullandıkları suçlamasını reddederler. 6 Ekim 1924 günü jüri altı lidere
üçer yıl, diğerlerine altı ay hapis cezası verir. Mısırlı olmayanlar sınır dışı
edilirler. Burada asıl amaçsa Rosenthal’dan kurtulmaktır. Sonrasında Rosenthal’a
politik faaliyet yürütmemesi kaydıyla ülkede kalmasına izin verilir. (Lockman, a.g.e., s. 79; Ginat, a.g.e., s. 114-27.)
[19] Lockman, a.g.e.,
s. 78.
[20] Lockman, a.g.e.,
s. 80.