04 Eylül 2020

, ,

Mısır Komünist Partisi


Birinci Dünya Savaşı sonrası Mısır, mütevazı ama aktif bir solcu harekete ev sahipliği eder.[1] Zamanla sosyalist parti, hızla komünist partiye dönüşür ve sendikalar ile federasyonlar üzerinden işçi hareketiyle nispeten güçlü bağlar kurar. Kısa süre içerisinde bu komünistler ezilseler de işçi hareketi adına ortaya koydukları çalışmalar, örgütün olağan nüfuz ve faaliyetinin sınırlarını aşan sonuçlara yol açar.

İlk komünist örgütlerin kurulduğu, sosyalizmle işçi hareketi arasında bağların tesis edildiği tarihsel süreçte en fazla öne çıkan isimse Joseph Rosenthal’dır.[2] Gençlik yıllarından beri sosyalist olan bu Filistin Yahudisi, on dokuzuncu yüzyıl sonlarına doğru Mısır’a gelir ve burada kısa sürede büyük ölçüde Yunanlardan oluşan yabancı işçilerin örgütlendiği İskenderiye’deki sendikalarla temas kurar.

1919’da Mısır’ın bağımsızlığı için yürütülen milliyetçi hareketler bağlamında Rosenthal, ilhamını daha çok bu yabancı işçilerin gerçekleştirdikleri grevlerden ve sendikal faaliyetlerden almaktadır. Genelde yabancı olan ve Mısırlı işçilerin sınırlı bir yere sahip olduğu bu işçi hareketinin amacı, muhtelif sendikaları ve örgütsüz işçileri birleştirip işçi hareketi içerisinde sosyalist yapı inşa etmek için bir işçi konfederasyonu kurmaktır.

1920’de Rosenthal, bir eylem çağrısı yapar. Şubat 1921’de İskenderiye’de Genel İşçi Konfederasyonu kurulur. Konfederasyon Avrupa’da, temelde Fransa’da sosyalistlerin öncülük ettikleri sendika konfederasyonlarını model almaktadır. Ancak yeni yapıdaki örgütlü işçilerin oranı çok düşüktür, çünkü Mısır’daki önemli sendikalar bu çalışmaya katılmak istememişlerdir.[3]

GİK’in kurulması sayesinde aynı yılın Ağustos ayı içinde Mısır Sosyalist Partisi (MSP) kurulur. Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden beri Mısır’da sosyalist parti kurma fikri, kimi Mısırlı aydınlarca tartışılmış bir meseledir. Bu aydınların içinde ismi en çok bilinen kişi ise Selamet Musa’dır.[4] Musa gibi aydınların sosyalizm konusunda beslendiği kaynaksa Marksizm değil, Fabyusçuluktur.

MSP kurulmadan önce Rosenthal gibi devrimci bir konum alan solcuların iki ayrı örgüt kurdukları görülmektedir: Kendisini Komintern’e bağlı bir yapı olarak gören Toplumsal Çalışmalar Grubu[5] ve kısa bir süre sonra kurulan Vuzuh [Aydınlık] grubu. Her iki yapı da işçi grupları içerisinde çalışma yürütür ve komünist fikirlerin yayıldığı birer kanal olarak iş görür. Ayrıca bu örgütler, ister yabancı ister Mısırlı olsun, tüm sempatizan işçilerle temaslar kurarlar.[6]

MSP ise Fabyusçuluktan sosyal demokrasiye Marksizmden Marksizm-Leninizme farklı akımların temsil edildiği bir yapıdır.[7] Bir Fabyusçu olarak Musa, diğer birçok Mısırlı solcu aydın gibi Ekim Devrimi’ne karşı çıkar. Buna karşılık Rosenthal, Yunan ve Yahudi kişilerle birlikte devrime bağlı insanlarla hareket eder.[8]

MSP, program düzeyinde, ülkenin yabancı hâkimiyetinden kurtulmasını, üretim araçların ortak mülkiyetini, ücretsiz zorunlu eğitimi, sendikalar aracılığıyla çalışma koşullarının geliştirilmesini, işçilerin seçim yoluyla meclise girmesini ve kadınların kurtuluşunu savunan yeni bir toplumun inşa edilmesini talep eder.[9] Tüm bunlar, partiye göre barışçıl yollardan ulaşılabilecek hedeflerdir. Burada sınırları net olmayan, daha çok, genelde Avrupa’daki sosyal demokrat partileri, özelde İngiliz İşçi Partisi’ni taklit eden bir yapı söz konusudur.[10]

Sosyalist partide zaman içerisinde sosyal demokratlarla devrimciler arasındaki farklılıklar artar. 1922’de parti merkezi Kahire’den İskenderiye’ye taşınır. Burada parti biraz daha radikalleşir. Bunun üzerine Bolşevizme karşı çıkan ve Fabyusçuluktan etkilenen Selamet Musa gibi aydınlar partiden ayrılırlar. Bu noktada Rosenthal ve Mısırlı avukat Mahmud Hüsnü Urabi liderliğinde parti, kendisini komünist parti olarak tanımlamaya başlar. Urabi, Moskova’da düzenlenen Komintern’in dördüncü kongresine gönderilir. Burada amaç, partinin Mısır proletaryasının temsilcisi olarak tanınmasının sağlanması ve Komintern’e üye yapılmasıdır.[11] Aralık 1922’de Urabi’nin ülkeye dönmesi ardından parti, Mısır Komünist Partisi ismini alır ve merkez komite, Komintern’in belirlediği 21 şartı kabul eder.[12]

MKP’nin Komintern’e katılması ardından 25 Ocak 1923 günü düzenlenen konferansta Komintern’in kabul ettiği komünist ilkeleri temel alan yeni bir program oylamaya sunulur.[13] İlki “milliyetçi politikalar”, ikincisi “sosyo-ekonomik meseleler” başlığını taşıyan iki ayrı bölümden oluşan program, Süveyş Kanalı’nın millileştirilmesini, Mısır ve Sudan’ın özgürleştirilip birleştirilmesini, yabancılarla yapılan kapitülasyon anlaşmalarının feshini, ulusal borcun silinmesini, buna ek olarak sekiz saatlik işgününü, Mısırlı işçilere ve yabancı işçilere aynı ücretlerin verilmesini talep etmektedir.[14]

Bu dönemde parti, milliyetçilere genelde tüm politik güçlere yönelik faaliyetlerini artırır, bu hareketlerle ilgili tavrını bir miktar esnetir. Komintern’in dördüncü kongresinde önerildiği biçimiyle, sömürge ve yarı sömürge ülkelerdeki komünist partiler, burjuva milliyetçi güçlerle ittifak arayışı içine girecek, kitlelerden kopuk olma meselesini aşmak için nispeten daha esnek taktiklere başvuracaklardır.

Aslında 1920’li yıllar boyunca Komintern stratejistlerinin asıl meşguliyeti, sonradan Üçüncü Dünya ülkeleri olarak bilinecek ülkelerdeki komünist partilerin burjuvazinin öncülük ettiği milliyetçi hareketlere nasıl katılacakları meselesini derinlemesine analiz etmekle ilgilidir. Bu partilerin önünde, burjuva milliyetçi güçlerle her türden birliği reddetme, komünist bir zeminde bağımsızlığını koruyarak mücadele etme ya da emperyalist hâkimiyete son verip ülkedeki gerici güçleri yok etmek amacıyla burjuvazinin belirli kesimleriyle ortak cephe kurma seçenekleri durmaktadır.[15]

Komintern’e göre Mısır Komünist Partisi, “İngiliz emperyalizmini en önemli sömürgelerinden birinden kovmak için mücadele etmek zorundadır.”[16] Gelgelelim Urabi Komintern'in dördüncü kongresinden döndüğünde, Mısır’daki komünist hareket, burjuva milliyetçiliğiyle işbirliği kurmanın imkânsız olduğunu, ayrıca bu işbirliğinin istenmeyeceğini tespit eder. Partinin ana yönelimi anti-emperyalist değil, anti-kapitalisttir ve esas olarak yabancı işçiler ve Mısırlı işçilerle sınıf mücadele vermek üzerinde durmaktadır. Dolayısıyla burjuvazinin öncülük ettiği bağımsızlık mücadelesi, tali bir konudur.

Bu dönemde milliyetçi burjuvazi, Vefd [Heyet] Partisi tarafından temsil edilmektedir. Partinin amacı ise İngilizleri ülkenin kontrolünü Mısırlı elitlerin eline teslim etmeye zorlamaktır. Parti, bu süreçte milliyetçi talepler dillendirmektedir. Dolayısıyla bu süreçte MKP ile Vefd arasında bir ittifak kurulması, pek ihtimal dâhilinde değildir.

Ancak 1923’te sıkıyönetimin kaldırılmasıyla birlikte oluşan politik iklim, MKP’nin bu türden bir yakınlaşma içine girmesi için gerekli zemini hazırlar. Urabi’nin her ikisinin de genel sekreterliğini üstlendiği MKP ve GİK, devrimci anlayışlarını ortaya koymak adına, o yıl yapılan grevlere ve eylemlere öncülük eder. Buna karşın İngilizlerin kontrolündeki Mısır hükümeti bu fırsattan istifade ederek Urabi’yi tutuklar, parti merkezini kapatır, yayınlarına el koyar. 1923’te politik hareketlere baskı uygulayacak bir dizi kanun çıkartılır. Bunların bazıları doğrudan komünistleri hedef almaktadır.[17]

Urabi serbest kaldıktan sonra MKP ve Genel İşçi Konfederasyonu, Moskova’nın belirlediği yeni stratejiye uygun olarak, çalışmalarına kaldıkları yerden devam eder. Bu stratejiye göre parti, İngiliz işgaline son verip Mısır’ı tam bağımsızlığına kavuşturmak için milliyetçi liderlerle birlikte çalışmaya başlayacaktır. Bu hedeflere ulaşıldığında komünistler, sosyalist Mısır mücadelesine geri döneceklerdir. Bu momentten sonra, milli mücadelenin sosyalist devrimin önüne konulup konulmayacağı ve politik hedeflere ulaşmak için burjuva güçlerle tek bir cephe içinde bir araya gelinip gelinmeyeceği meseleleri, yirmi birinci yüzyıla dek Mısır solunun temel ayrım çizgileri olmaya devam eder.

Ocak 1924’te Vefd Partisi seçimleri kazanır. Lideri ve kurucusu Saad Zağlul başbakan olur. Bu gelişme, halk kitlelerinde büyük beklentilere yol açar. Büyük Britanya’da bir İşçi Partisi hükümetinin kurulmasından da destek alan komünistler, politik koşullardan istifade etmeye ve işçiler arasında faaliyetlerini artırmaya çalışırlar. Fakat komünist liderler, Zağlul’un genelde komünist hareket, özelde MKP için hazırladığı planların hemen farkına varırlar. Vefd hükümetine dönük bir meydan okuma ve kendisine yönelik bir düşmanlık olarak nitelediği, Şubat ve Mart aylarındaki grevlerin ardından Zağlul, MKP kongresini yasaklar ve hem GİK’in hem de partinin liderlerinin tutuklanmasını emreder.[18]

İki örgütün merkezleri kapatılır. Medyada sola ve işçi hareketine yönelik karalama kampanyası başlatılır. Komünist hareket birkaç hafta içinde ezilir.[19] Milliyetçi hareketin temsiliyetini kendi tekeline almak isteyen, komünist ideolojiyle çelişen bir kitle tabanına sahip olan Vefd Partisi, MKP’yi boğmak zorundadır. Bu saldırı, İngilizleri epey rahatlatır ve onların ciddi bir desteğini alır.

1921-1924 arası kısa bir dönem hariç komünist hareket, Mısır’da aktif bir politik hareket olarak varolma imkânı bulamaz ve İkinci Dünya Savaşı’na dek birbirinden kopuk hücrelerle sınırlı kalır. Bu dönemde politik hayatın merkezindeki ana mesele, bağımsızlık mücadelesidir ve bu mücadele de Mısır burjuvazisinden kök alan güçlü bir milliyetçi örgüt olarak Vefd eliyle yürütülmektedir. Komünistlerin milliyetçi harekete öncülük edip, kitleleri harekete geçirmeleri, buradan milli kurtuluş davasını toplumsal dönüşüm kavgasıyla birleştirebilmeleri mümkün değildir. Komünist hareketteki soyut enternasyonalizm, yarı sömürge toplum için yeterince cazip değildir. Dahası, millet meselesinin toplumsal meseleleri kendisine tabi kılmak gibi bir etkisi olduğu görülmektedir. Halk, esas olarak, ülkedeki başka sorunların çözümü için zorunlu tek seçeneğin bağımsızlık olduğunu düşünmektedir. Bu sebeple, Vefd’in de tespit ettiği biçimiyle, tam bağımsızlığa ulaşana dek Mısırlıların kendi kişisel ve sınıfsal çıkarlarını milletin hayrına olan faaliyetlere tabi kılmaları gerekmektedir.[20]

Ayrıca komünistlerin büyük bir kısmının yabancı oluşu, onların halk kitleleriyle bağ kurmalarına mani olmuştur. Belirli ayrıcalıkları olan bu yabancıların engelleri aşıp Mısırlı işçilerle güçlü ilişkiler kurmaları, zor bir meseledir. MKP’ye katılan eğitimli Mısırlılar ise halk tabanından kopmuş, kendi toplumlarını analiz geliştirip onu anlama ve Mısır’daki duruma dair bir program geliştirme noktasında yüzlerini Avrupa’ya (bilhassa Moskova’ya, Londra’ya ve Paris’e) çevirmişlerdir.

Bárbara Azaola-Piazza

[Kaynak: Communist Parties in the Middle East: 100 Years of History, Yayına Hazırlayanlar: Laura Feliu ve Ferran Izquierdo-Brichs, Routledge, 2019, s.-152-156.]

Dipnotlar:
[1] Zachary Lockman, “La gauche et le mouvement ouvrier au début des années 1920”, Cahiers d’Histoire, revue d’histoire critique, 2008: s. 65.

[2] Joseph Rosenthal (1872–1927) ve onun Mısır’da ilk komünist partinin oluşumunda oynadığı rol ile ilgili olarak elimizde zengin bir kaynakça mevcuttur. Özel olarak ilgilenenler şu çalışmalara bakabilirler: Rami Ginat, A History of Egyptian Communism: Jews and Their Compatriots in Quest of Revolution, Boulder, CO, Lynne Rienner, 2011, s. 9–132, bilhassa 3., 4. ve 5. bölümler, ayrıca Tareq Ismael & Rifa’at El-Sa’id, The Communist Movement in Egypt, 1920–1988, New York, Syracuse University Press, 1990: s. 13–31 ve Joel Beinin & Zachary Lockman, Workers on the Nile: Nationalism, Communism, Islam, and the Egyptian Working Class, 1882–1954, Princeton, NJ, Princeton University Press, 1987: s. 137–54. O döneme ait polis raporlarına göre Rosenthal’ın adı, Filistin’deki Bolşevik gruplarla temas kurduğu ve Yahudiler arasında propaganda faaliyeti yürüten radikal bir anarşist kabul edildiği için 1901 sonrası Mısır polisinin hazırladığı listeye girmiştir. İngiliz yetkililer de Rosenthal’ın faaliyetlerini endişeyle izlemektedir. Rus devriminin başarıya ulaşması ardından İngilizler, Bolşevizmin Mısır’da ve Ortadoğu’da yayılmasından korkmuşlardır.

[3] Sosyalist ve komünistler, 1919’da Saad Zağlul tarafından kurulan Vefd Partisi’ni ülkedeki milliyetçi burjuvazinin temsilcisi olarak görüyorlardı. Buna karşılık Wefd ise kendi ideolojisine sempati duyan işçi örgütlerinin “yabancı radikaller” dediği kişilerin etkisi altına girmesini istemiyordu. Bkz. Zachary Lockman, a.g.e., s. 67.

[4] Selamet Musa (1887–1958) İngiltere ziyaretini gerçekleştirip Fabyusçular Derneği’ne girdiği 1909 yılından sonra, iki savaş arası dönemde Mısır’ı Darvinci sosyalizmle ve Fabyusçulukla tanıştıran aydın, gazeteci ve çevirmendir. Musa ile ilgili olarak bkz. G. Shukri, Salama Musa wa-azmat al-d.amir al-ʻArabi, Sayda, Manchurat al-Maktaba al-ʻAs.riya, 1965 ve V. Egger, A Fabian in Egypt: Salamah Musá and the Rise of the Professional Classes in Egypt 1909–1939, Lanham, MD, UPA, 1986.

[5] Rami Ginat, a.g.e. s. 36–7.

[6] Lockman, a.g.e., s. 67: Bu grupların merkezi İskenderiye’dedir ve üyelerinin büyük bir kısmı Yunan’dır. Vuzuh [Aydınlık -La Clarté] ismini 1919’da Paris’te kurulan, Mısırlı grubun temas hâlinde olduğu, Fransız edebiyat ve politika dergisinden almaktadır. Derginin saygın isimleri arasında, Anatole France, Henri Barbusse ve Romain Rolland gibi isimler bulunmaktadır. Bkz. Ginat, a.g.e., s. 37.

[7] Ginat, a.g.e., s. 56.

[8] Rifa’at el-Sa’id, Tarikh al-haraka al-ichtirakia fi Misr 1900–1925, Beyrut, Dar al-Farabi, 1975; Beinin & Lockman, a.g.e., s. 110.

[9] MKP programı şu çalışmada bulunmaktadır: Tareq Ismael & Rifa’at El-Sa’id, a.g.e., s. 17–19.

[10] Lockman, a.g.e., s. 68.

[11] Ismael & El-Sa’id, a.g.e., 21.

[12] Rosenthal, Moskova’nın belirlediği şartlara hiç itiraz etme gereği duymadan, onlara karşı çıktığı için partiden ihraç edilir. Ismael & El-Sa’id, a.g.e., 21.

[13] Ginat, a.g.e., s. 90, 103.

[14] Ismael & El-Sa’id, a.g.e., s. 21–2: MKO programının ayrıntıları için bkz. Ginat, a.g.e., s. 103.

[15] Lockman, a.g.e., s. 72–3.

[16] Ginat, a.g.e., s. 104.

[17] Lockman, a.g.e., s. 72.): Alexander Keown-Boyd, Mısır’daki İngiliz güvenlik aygıtı içindeki en güçlü isimlerden biridir. Sola karşı sert bir tutum içinde olan Boyd MKP karşıtı kampanyayı organize eder. Bu süreçte, yeni onaylanmış olan anayasa ile çelişmesine karşın, yıkıcı fikirleri yayanlara veya hükümete saldıran herkese hapis cezası verilmesini öngören bir kanun çıkartılmıştır.

[18] Komünist rejim kurmak için şiddete başvurarak devlet aygıtını yıkma suçlamasıyla on bir komünist lider tutuklanır. Bu isimler partiyle ilişkilerini ve ideolojiye dönük bağlılıklarını inkâr etmezler ama şiddet kullandıkları suçlamasını reddederler. 6 Ekim 1924 günü jüri altı lidere üçer yıl, diğerlerine altı ay hapis cezası verir. Mısırlı olmayanlar sınır dışı edilirler. Burada asıl amaçsa Rosenthal’dan kurtulmaktır. Sonrasında Rosenthal’a politik faaliyet yürütmemesi kaydıyla ülkede kalmasına izin verilir. (Lockman, a.g.e., s. 79; Ginat, a.g.e., s. 114-27.)

[19] Lockman, a.g.e., s. 78.

[20] Lockman, a.g.e., s. 80.