01 Eylül 2020

,

Elon Musk’ın Arzusu


İnsanların beynine bilgisayar tarafından okunabilen beyin implantları yerleştirecek olan Neuralink, Elon Musk'ın son büyük fikri. Ne var ki düşüncemizin dijital düzlemde kontrol edilmesi, yanlış yönde atılmış bir adımdır.

Ağustos sonunda Elon Musk, Los Angeles'taki bir basın toplantısında Neuralink projesinin başarısının ilk canlı kanıtını sundu. Sergilediği şey, üzerinde beyin süreçlerini bir bilgisayarla okunur kılan bir implant bulunan, Musk’ın “sağlıklı ve mutlu” olarak nitelediği bir domuzdu. Asıl merak konusu ise Musk’ın domuzun mutlu olduğunu nasıl bildiği idi.

Ne söylenirse söylensin, bu, bizim zaten aşina olduğumuz bir hikâyeydi. Musk, (iç yaşamlarımız üzerinde eşi benzeri görülmemiş bir kontrolü tesis etme potansiyelinden yararlanan) Neuralink'in sağlığa faydaları üzerinde durdu ve şimdi denemek için gönüllü insanlar aradığını açıkladı.

Önce domuzları, sonra insanları kullanmak, 1938'de İtalyan psikiyatrist Ugo Cerletti tarafından icat edilen elektroşok terapisiyle kötü bir benzerlik arz ediyor. Kıyımdan geçmezden önce elektroşoku domuzlar üzerinde deneyen ve onları daha da uysal hâle getiren Cerletti, bu denemeden aldığı ilhamla, aynı tedaviyi insanlar üzerinde denedi.

Neuralink'i ele alırken ondaki aşırılıklar üzerinde durmadığımız takdirde bu verilen Cerletti örneği bir miktar bel altı saldırıymış gibi görünebilir. Biz, ne Neuralink’i biricik ve tek olmaya yol açabilecek (Tanrısal bir kolektif özfarkındalığa sebep olacak) bir icat olarak göğe çıkartmalı, ne de bireysel özerkliğimizi kaybedip dijital bir makinede çark hâline gelme tehlikesi olarak görüp ondan korkmalıyız.

Independent’ta son yayınlanan raporun başlığında ve alt başlığında görüldüğü üzere Musk, ideolojik bir rüyanın kollarına bırakıyor kendisini:

“Elon Musk, insan dilinin beş yıl gibi kısa bir süre içinde modasının geçeceğini öngörüyor: ‘Bunu hâlen daha duygusal sebeplerle yapabiliriz.’ Neuralink’in başındaki isim olarak Musk, şirketinin cihazı 12 ay içinde insan beynine bağlamayı planladığını söylüyor.”

Bu rüyanın teknik fizibilitesini görmezden gelsek bile, deneyimlerimizi doğrudan paylaşan zihinlerimizin gerçekliğinin dil alanı dışında, misal, erotik baştan çıkarma süreci için ne anlama geleceğini düşünelim.

Varsayalım ki iki kişinin beyinleri birbirine bağlanmış ve bu baştan çıkarma sahnesinde kişinin, diğer kişinin düşünce dizgesine erişmesi mümkün olsun. Muhtemel partnerim, niyetimi doğrudan deneyimleyebilirse, baştan çıkarma oyunlarının inceliklerinden geriye ne kalır? Diğer kişi, şöyle bir şeyle tepki göstermeyecek mi?: “Tamam, beni çaresizce becermek istediğini biliyorum, öyleyse neden zevk aldığım filmler ve akşam yemeğinde ne yemek istediğimle ilgili tüm bu aptalca şeyleri bana soruyorsun ki? Seninle asla seks yapmayacağımı hissedemiyor musun? Tüm bunlar bir saniyede olup biter.

Daha temelde, iç yaşamımız, düşüncelerimizin işlediği hat ve dış gerçeklik arasındaki mesafe, kendimizin özgür olarak algılanmasının temelidir. Düşüncelerimiz, gerçeklikten uzakta oldukları sürece özgürdür, böylece onlarla oynayabilir, düşünce deneyleri yapabilir ve gerçekliğe doğrudan bir etkisi olmadan, rüya görmeye başlayabiliriz. Orada bizi kimse kontrol edemez.

İç yaşamımız, doğrudan gerçeklikle bağlantılı olduğunda, düşüncelerimiz, gerçekte doğrudan sonuçlara yol açtığında veya doğrudan gerçekliğin parçası olan, bu anlamda artık bir makine tarafından düzenlenen düşüncelerimiz artık “bizim” olmadığında, pratikte biz insan sonrası hâle geçiş yapmış oluruz.

Bu sebeple Neuralink, bize şu türden temel soruları sordurtmalı: “Kablolarla dışarıya bağlı beyne teslim edildiğimizde gene de insan olmaya devam edebilecek miyiz?” Buradan şunu da sordurtmalı: “Bu tür sorular sorarken ‘insan’dan ne anlıyoruz?”

Neuralink tarafından açılan yeni, henüz hiç işitilmemiş sosyal kontrol tarzları da dâhil olmak üzere bu soruları Hegel in a Wired Brain isimli kitabımda ele almıştım.

Şu hususu hiç unutmamak gerek: Gerçekte süreçleri düşüncelerimle doğrudan düzenleyebilirsek, misal, sadece kahve makinemin bir latte macchiato hazırlaması gerektiğini düşünüyorum ve isteğim hemen yerine geliyorsa, bu noktada nedensel bağlantı da ters yönde işler. “Zihnimi okuyan” dijital makineyi kontrol edenler, zihnimi kontrol edebilir, içine düşünceler ekleyebilirler.

Bugün Covid salgınının ortasında bizim için önemli olan, sosyal mesafenin, daha doğrusu, bedensel mesafenin Neuralink vizyonunu tamamladığını görmektir. Peki ama nasıl?

Virüs bulaşma tehdidine karşı bir savunma olarak fiziksel mesafe, yalnızca karantinaya alınan aileler içinde değil, aynı zamanda başkalarıyla da (çoğunlukla dijital medya aracılığıyla) yoğunlaşan sosyal bağlantıya yol açtı. Ama bir yandan da bu karantinaya ve sosyal bağlantıya tepki olarak, çılgın partilerde ve farklı birliktelik biçimlerinde, genel anlamda fiziksel yakınlık kurma noktasında ciddi bir patlama yaşandı. Çılgın partiler, sadece bedensel yakınlığı değil, aynı zamanda daha az sosyal kontrolü ve dolayısıyla genel olarak topluma daha fazla mesafe almayı temsil ediyor.

Salgın sürecinde esasen, komünal yaşamdan mesafelenmeye basit bir geçişe değil, farklı yakınlık kurma biçimleri ve mesafelenme yöntemlerinden bir diğerine daha karmaşık bir nitelik arz eden bir geçişe tanıklık edildi.

Salgın öncesi dönemde ortak yaşam ile özel alan arasında var olan kırılgan dengenin yerini yeni bir bileşim aldı ve bu bileşim dâhilinde toplumda karantinalar vs. sebebiyle fiili/bedensel etkileşim alanı daraldı ve bu daralma, daha fazla mahremiyete yol açmadığı gibi, toplumsal bağımlılık ve kontrolle ilgili yeni normların ortaya çıkmasını sağladı. Bu noktada akla, karantina sürecinde bizi kontrol etmek için dronların bile kullanıldığına ilişkin örnekler gelsin.

Dolayısıyla şunu söylemek mümkün: bir ihtimal olarak Neuralink, bedenlerimizin tecrit edileceği, kopartılacağı, koruyucu baloncuklar içinde yaşayacağımız, aynı anda aynı zihinsel alanı paylaşacağımız yeni toplum vizyonuyla gayet iyi bir biçimde örtüşüyor. Ruhsal yaşamımızda birbirimize eskisine nazaran daha fazla yakınlaşacağız, ama hepimiz aynı alana mahkûm olacağız.

Şu anda ihtiyacımız olan şey, başkalarıyla daha fazla fiziksel yakınlık kurmak, ama aynı zamanda başka insanlara ruhsal düzlemde daha fazla mesafe koymaktır.

Slavoj Žižek
1 Eylül 2020
Kaynak

0 Yorum: