19 Ekim 2019

,

Mahrumlar Hareketi


Hizbullah ve kitlesi, Lübnan’da devam eden gösterilerde nerede duruyor?
17 Ekim günü eski 14 Mart Bloğu yetkilisi Faris Sueyd Twitter’da, göstericileri gayrimeşru ilân edebilmek adına, Lübnan’daki gösterileri Hizbullah’ın organize ettiğine ilişkin bir mesaj paylaştı. Bu, kesinlikle yanlış bir değerlendirmedir.
Hizbullah’ın bugün Lübnan’da (bilhassa partinin ciddi bir kitle desteğine sahip olduğu bölgelerde) sürmekte olan gösterilerle ilişkisini anlamak için bizim 2018 yılının başlarına dönmemiz gerekmektedir.
1992-2018 arası dönemde Hizbullah, hükümette çok az rol almayı öngören genel bir siyaset uyarınca hareket ediyordu (örneğin bu dönemde parti, önemsiz görülebilecek bazı bakanlıkları almakla yetinmişti). Bunun sebebi de partinin her daim “direniş faaliyetlerini öncelikli görmesi” idi.
Bu süreçte parti, tarihsel rakibi (kimi zaman da askerî açıdan hasmı olan) Emel Hareketi ile temelleri pek sağlam olmayan bir ittifak kurdu ve bu ittifak, Hizbullah’ın devlet içerisine soktuğu kollarının hukukî bir zemine kavuşmasını sağladı.
Ama rüzgâr, 2018 yılının başlarında dönmeye başladı. Mart 2018’de Nasrallah, sınıflar arasındaki uçurumu kapatacak bir refah devletinin, sosyal yardımları esas alan bir pratiğin acil ihtiyaç olduğunu söyledi ve ekonomik sistemin rantiyecilik ve finansal spekülasyon değil, üretim üzerine kurulu olması gerektiğinden bahsetti.
Bu tespitleri daha önce değil de şimdi işitmememizin sebebi, Hizbullah’ın devlet içinde daha fazla rol üstlenmesi, ayrıca partinin uzun zamandır müttefiki olan Emel Hareketi ile arasındaki ilişkilerin kopmanın eşiğine gelmiş olmasıydı.
Bu yönde atılan ilk adımsa Hizbullah’ın sağlık bakanlığını istemesi idi. Bu bakanlık, yeni oluşturulan bakanlar kurulunda bütçe açısından en büyük dördüncü bakanlıktı.
Söz konusu politika değişikliği öylesine önemli idi ki bazı Lübnanlı uzmanlar, Hizbullah’ın devlet kurumları içerisinde daha sağlam bir konuma sahip olma kararlılığında olduğunu söylediler ve bu değişikliği “partinin ikinci kuruluşu” olarak nitelediler.
O günden beri Hizbullah, devam etmekte olan krize yönelik kendine has bir değerlendirmede bulunuyor ve bu kriz bağlamında bir bütün olarak ekonomik yapıyı karşıya alıyor.
Partinin yeni bakış açısını tanımlayan üç temel özellik var: bankalara baskı uygulamak suretiyle devlet borçları kaynaklı maliyeti düşürme, artan oranlı vergilendirme programı ve tarım ile sanayiyi desteklemek için somut bir planın hazırlanması.
Yürüttüğü direnişi ekonomiyle ilişkilendirmek suretiyle Hizbullah, zekice bir hamleyle ekonomi meselesini uhdesine aldı ve onu kitle tabanı bağlamında ulusal bir mesele hâline getirdi.
Süreç içerisinde Hizbullah destekçileri arasında yolsuzlukla mücadele edecek bir kesim inşa etmeye başladı. Son kırk yıl içerisinde ilmek ilmek ördüğü “Direniş Toplumu”na benzer bir biçimde parti, pratikte yeni mali politikalara kitlesel meşruiyet kazandıracağı beklentisiyle, ekonomik reform üzerinde duran bir kültür oluşturdu.
Bu bağlamda yapılan ilk hamle dâhilinde parti, bu yılın Mart ayında eski başbakan ve hakkında görevde kaldığı dönemde 11 milyar doları zimmetine geçirdiği iddiaları ortaya atılan, ABD’nin müttefiklerinden Fuad Sinyora’ya suçlamalar yöneltti.
Fakat Hizbullah’ın bu suçlamaları üzerine Sünnilerin başmüftüsü, Sinyora’nın “kırmızıçizgileri” olduğunu söyledi ve meseleyi mezhep düzlemine çekti, ayrıca Hizbullah milletvekillerinin Sinyora’yı yıpratma gayretlerine mani oldu.
Ne yazık ki bu süreçte Hizbullah başarısız oldu. Partinin yolsuzlukla mücadele etme ve yeni bir ekonomik rejimi tesis etme ile ilgili vaatleri, yıkıcı sonuçları olacak bir hayal kırıklığına yol açtı. Bunun birçok sebebi vardı; parti destekçilerine göre en önemli sebep, partinin Emel Hareketi ile kurduğu ittifaktı.
Esasen Hizbullah ile Emel arasındaki yarık bugün açılmadı. Son iki yıldır iki partinin destekçileri, günlerini birbirlerinin bam teline basmakla, birbirini sözle rahatsız etmekle geçiriyorlardı.
1992’den beri meclis sözcülüğü yapan, aynı zamanda Emel Hareketi’nin lideri olan Nebih Berri, ülkenin güneyinde kendisine finansal bir hanedanlık kurmuş bir oligark, aynı zamanda bugün halkın protesto ettiği, iç savaş sonrası kurulan neoliberal rejimi inşa eden Taif Troykası içindeki ana aktörlerden biri.
Bugün Güney Lübnan’da halk, ağırlıklı olarak şunu düşünüyor: ekonomik sefaletten asıl olarak Emel sorumlu, Hizbullah’ın zımni kabulü ve rızası aynı zamanda Emel’in karşısına dikilememesi halk nezdinde büyük bir hayal kırıklığına yol açmış durumda.
Bu duygunun, tepkilerin ilk işaretlerini 2018’de almıştık zaten. Hizbullah ve Emel arasındaki oy farkı yüz bindi ve esas olarak Hizbullah’a destek verilmişti.
Sayabildiğim kadarıyla şu ana kadar güneyde gösteri düzenlenen kasaba ve şehir sayısı 17. Buralardaki belediyelerin büyük bölümü Emel’in kontrolünde. En büyükleri Nabatiye, Tire ve Bint Cbeyl. Gösterilerde Emel milletvekillerinin evlerine ve afişlerine saldırılar düzenleniyor. Göstericiler, attıkları sloganlarda daha Nebih Berri ile eşi Randa’nın isimlerini anıyorlar.
Hatta benim memleketim olan Tire’de düzenlenen bir gösteride, üzerinde siyah abaya bulunan bir kadın şöyle bağırıyordu: “İç Pepsi İç Miranda kahrolasın emi şıllık Randa!”
Güney’deki protestolara öne çıkan diğer bir husus da Hizbullah’ın sürece hiç müdahale etmemesi karşısında oluşan o büyük hayal kırıklığı. Onlarca gösterici, Nasrallah’a müdahalede bulunmasını ve kitlesini sokağa dökmesini istedi. Hatta İsrail karşıtı direnişle yolsuzluk arasında paralellikler kuruldu.
Bu, göstericilerin Nasrallah gibi bir ismin toplum içerisindeki gücünü ve nüfuzunu gördüklerini ortaya koyuyor. Nasrallah, tek işaretiyle, istediği vakit yüz binleri sokağa dökebilecek bir güç.
Elbette güneydeki göstericilerin Hizbullah’tan silâhsızlanmasını isteyebileceğini veya partiyi politik sahneden tümüyle defedebileceğini düşünürseniz kendinizi sadece kandırmış olursunuz. Güneyliler için silâh, hâlen daha bir varoluş meselesidir ve diğer her türden düşünceye galebe çalar.
Son olarak tüm kalbimle şunu söylemek istiyorum: bugün İmam Sadr’ın “Mahrumlar Hareketi” bir kez daha Güney’deki komprador seçkin sınıfa karşı ayaklanıyor. Zafer halkımızın olsun!
Ali Kurani

0 Yorum: