28 Şubat 2019

,

Kadın Ticareti


Kadın Ticaretinin Farkında Olunacak Bir Tarafı Yok
Kadın ticaretini asıl yönlendirenin, kadın düşmanlığı olduğunu bilmeyen yok.[1] Milyarlarca doların aktığı bu ticaret, kadın ve kızların çektiği acılar, gördükleri zulüm üzerine kurulu. Ama buna karşılık liberal sol, bu istismarı ve kötülüğü esas alan endüstriye destek çıkıyor. Görünen o ki satın alınıp satılacaklar listesinin en başında siyah, melez ve yerli kadın ve kızların duruyor olması[2], fuhşa destek veren bu kişileri asla rahatsız etmiyor. Peki bu nasıl oluyor? Siyahlar ve etnik azınlıklar ile ilgili başka bir konu olsa damlara çıkıp çığlık atacak kişiler, erkeklerdeki fuhuş savunusuna sarılıyorlar, hatta bu desteği mümkün kılan ırkçılığı bile görmüyorlar.
Space International[3], tam da bu fikirle, kadın ticaretinin prangalarından kurtulmuş İrlandalı kadınlarca kuruldu. Bu insanlar, fuhşun kadına yönelik baskı ve zulümlerin sebebi ve sonucu olduğuna inanıyorlar. Aynı kadınlar, kadın ticaretinde ırkçılığın yeri ve konumunu ortaya koymak amacıyla, ilk dünya konferansını örgütlediler.
Londra’daki Conway Salonu’nda düzenlenen “Kadın Ticaretine Karşı Beyaz Olmayan Kadınlar”[4] başlığı ile düzenlenen organizasyona her yaş ve etnisiteden kadın (az da erkek) katıldı. Örgütleyicilerinden biri olarak ben, protestolarla karşılaşacağımı biliyordum. Bu protestoları çeteleşmiş ırkçı gruplar veya işlerini korumak isteyen pezevenkler değil, “seks işçisi hakları” ile ilgilenen çok sayıda sahte dernekten biri olan Uluslararası Seks İşçileri Birliği[5] gibi kendisini “ilerici” olarak tanımlayan kesimler ortaya koydular. Neyse ki bu sefer protestocular, 2017’de Fuhuş Tellâllığı[6] isimli kitabım çıktığında yaptıkları gibi, gelip kapımıza dayanmadılar. Kadın ticaretinin prangalarından kurtulan siyah ve melez kadınların sesini kısmamış olması, nadiren de olsa görülen hayırlı bir gelişme aslında.
Ama gene de giderek moda hâlini alan, “seks işi de bir iştir” anlayışını birçok beyaz, orta sınıftan öğrenci ve genç de benimsiyor. Bu farkında olma hâline ve söz konusu ideolojiye göre fuhşa karşı çıkmak, “beyaz feminizm”.[7]
Peki feministler, esas olarak zengin ve kudretli erkeklerin kontrolünde olan bir endüstriye nasıl destek verebiliyorlar? Bu endüstri ki temelde en yoksul, haklarından en fazla mahrum edilmiş kadın ve kızların sömürülmesi üzerine kurulu. Bu kadın ve kızlar ise gelişmekte olan ülkelerden veya savaşın yıkıma uğrattığı ülkelerden geliyorlar. Birleşik Krallık gibi zengin ülkelerde fuhşa yönelik talep, Güney Doğu Asya, Batı Afrika ve Doğu Avrupa’dan kadınların ve kızların kaçırılmasına neden oluyor. Sol, bir yandan ezilen insanları özgürleştireceği iddiasında bulunup bir yandan da gezegendeki en sömürücü endüstriye nasıl destek olabilir?
Conway Salonu’nda konuşmacılar, kadın ticaretinin kapısına neden kilit vurulması gerektiğini büyük bir coşku ve samimiyetle anlattıkça ortam iyice gerildi. Konuşmacıların yarısından fazlası, fuhuştan kurtulmuş kişilerdi, diğerleri ise cinsel sömürü ağına yakalanmış kadın ve kızlara desteklerini sundular.
Kadın ticaretinin elinden kurtulmayı başarmış, bugünlerde Kaliforniya’da risk altında olan kadın ve kızlar için çalışma yürüten Afro-Amerikan Ne’cole Daniels, konuşmalar karşısında mest olmuş olan salona şunları söyledi: “Kadın ticareti, ırkçılık üzerine kuruludur. Siyah kadınlara beyaz kadınlara kıyasla daha düşük para ödenmekte, onlara daha kötü muamele edilmektedir.”
Aslen Kanadalı olan, 12 yaşında fuhşa zorlanan Bridget Perrier, onca yıl gördüğü kötü muamelelerin, onurunun ayaklar altına alınmasının ardından, feminist örgüt Sex Trade 101’i kurdu.[8] Köleliğe karşı olan bu örgütün kurucusu olarak Perrier, konuşmasında fuhşa para ödeyen erkeklerin suçlanmasını mümkün kılacak kanunların yürürlüğe girmesi için kampanya yürüttü diye kendisini suçlayan, “ellerinde kan var” diyen fuhuş yanlısı lobi örgütü İngiliz Fahişeler Kolektifi’nden[9] bahsetti.
Bu kolektife göre, müşteri olarak erkeklerin peşine düşüldüğünde onlar daha da gerilecek, şiddete daha fazla başvuracaklar. Oysa bu türden kanunları yürürlüğe sokan ülkeler, tam tersinin geçerli olduğunu ortaya koymaktadır. Buralarda erkeklerin önüne engel konulmakta, kadınlar, ortada suç diye bir şey yok diye namussuz bir satıcı ile yüzleştiğinde, polisten destek alabilmektedir.
Conway Salonu’nda Perrier, konuşmasında bir de 69 fahişeyi katlettiği için hapis yatan Kanadalı çiftçi Robert Pickton’ın[10] kızını büyüttüğünden de bahsetti. Devamında bağırarak, “Biz kadınları asıl katleden alnımızdaki leke değil, bizi satın alan erkeklerdir” dedi.
Kadın ticaretinin legalize edilmesi fikri[11], olayın farkında olan kitle tarafından alkışlarla karşılandı. Asıl önemli olansa kadın kaçakçılığı karşıtı Roëlla Lieveld’in sözleri idi. Kadın ticaretine ve kadın kaçakçılığına karşı kampanya yürütmek üzere Amsterdam’da kurulmuş olan Share Network[12] isimli örgütün kurucusu Lieveld, “Amsterdam’daki genelevlerde et gibi teşhir edilen fahişelerin büyük bir kısmının, Romanya ve Batı Afrika’dan getirilmiş olan kadınlar olduğunu” söyledi. Aktardığı kadarıyla, pezevenkler az sayıdaki Hollandalı kadının varlığını öne çıkartmak için, sırf reklâm yapma amacıyla, pencereye Hollanda bayrağı veya NL yazısı yapıştırıyorlar.
1996’da Breaking Free[13] isimli örgütü kurmuş olan, kölelik ve kadın ticareti karşıtı Afro-Amerikan Vednita Carter, Minneapolis’te fuhuş yapan kadın ve kızlara destek hizmeti sunuyor. Conway Salonu’nda Carter, “siyah kadınlar, toplumsal hiyerarşinin en dibinde yer alıyorlar. Eğer fuhşu mahkûm etme noktasında bizim yanımızda durmazsanız ‘kızkardeşlik güçlüdür’ de demeyin. Siyah kadınların ve kızların bedenlerinin alınıp satılmasına destek veriyorsanız, bize ihanet ediyorsunuz demektir” dedi.
Eşitlikçi Asyalı Kadınlar Derneği’nden[14] Suzanne Jay ise beyaz olmayan kadınların erkeklerce sömürülmesinin, istismar edilişinin tarihini aktardı. “Filipinler’de ABD askerleri istismar ettikleri kadınları ‘küçük esmer seks makineleri’[15] olarak tarif ediyorlardı”. Jay konuşmasında ayrıca askerlerce kullanılan, Japon kadınların cinsel kölelik koşullarına mahkûm edildikleri o iğrenç uygulamadan da bahsetti. “Seks Köleleri Sistemi” denilen bu uygulama, İkinci Dünya Savaşı’ndan önce başladı, on beş yılı aşkın bir süre devam etti. Sistem, esas olarak Japon İmparatorluğu’nun Asya-Pasifik bölgesinde sahip olduğu ülkelerde uygulandı. ABD ordusu ise Japonya’yı işgal ettikten sonra yeniden tesis etti ve savaş sonrası dönem boyunca ayakta tuttu.
Askerî personelin gelişmekte olan ülkelerde uyguladığı cinsel istismar, bugün de devam ediyor. BM mensubu barış gücü askerleri arasında bu suç yaygın olarak işleniyor ve rutin bir hâl almış durumda. Fuhuş eşitsizlik üzerine kurulu, gelişmekte olan ülkelerdeki yoksul ve beyaz olmayan kadınlarla onlara yardım etme amacıyla oralarda bulunduklarını söyleyen beyaz erkek kurtarıcılar arasında çok net bir güç dengesizliği mevzubahis. Görüştüğüm müşterilerin bazıları, büyük bir cüretle, yoksul bir kadına seks karşılığı para vermek suretiyle en azından karınlarını doyurmalarını sağladıklarını söylemişlerdi.
Seks ticaretinden kaçıp kurtulmuş İrlandalı bir kadın olarak Rachel Moran, “seks işi”nin aç kalmaktan daha iyi olduğunu söyleyen İnsan Hakları Gözlemevi başkanına cevaben şunu söylüyor: “Ne demek yani, bir kişi karnını doyuracak para bulamıyorsa ağzına yemek yerine çük mü alsın?” Şu her şeyin farkında, ayırdında olup fuhşun “seks işi” olduğunu, kadınlara sunulmuş hakiki bir tercih olarak görülmesi gerektiği görüşünü benimseyen kadın ve erkekler, Moran’ın bu sözü üzerinde durup düşünmeliler.
Julie Bindel
28 Şubat 2019
Dipnotlar
[1] Julie Bindel, “Tell me if You Still Think Prostitution is Empowering”, 12 Ağustos 2017, Independent.
[2] Akeia A. F. Benard, “Colonizing Black Female Bodies”, 13 Aralık 2016, Sage.
[4] “Women of Colour against Sex Trade”, 21 Şubat 2019, Womensgrid.
[5] IUSW.
[6] Julie Bindel, The Pimping of Prostitution: Abolishing the Sex Work Myth, Goodreads.
[7] Paris Lees, “Ban Sex Work”, 10 Ağustos 2015, Vice.
[8] Sextrade.
[10] “The Disappeared”, Guardian.
[11] Maria Laura Di Tomasso ve Marina Della Ciusta, “Decriminalising Sex Work is Better for Everyone”, 12 Aralık 2017, Big Think.
[15] “Comfort Women”, Encyclopedia Britannica.
[16] Julie Bindel, “The UN’s Sexual Abuse Shame”, 14 Şubat 2019, Unherd.
[17] Irin Carmon, “Paid For”, 9 Eylül 2015, NYT.

0 Yorum: