Kadın ticaretini asıl yönlendirenin, kadın
düşmanlığı olduğunu bilmeyen yok.[1] Milyarlarca doların aktığı bu ticaret,
kadın ve kızların çektiği acılar, gördükleri zulüm üzerine kurulu. Ama buna
karşılık liberal sol, bu istismarı ve kötülüğü esas alan endüstriye destek
çıkıyor. Görünen o ki satın alınıp satılacaklar listesinin en başında siyah,
melez ve yerli kadın ve kızların duruyor olması[2], fuhşa destek veren bu kişileri
asla rahatsız etmiyor. Peki bu nasıl oluyor? Siyahlar ve etnik azınlıklar ile
ilgili başka bir konu olsa damlara çıkıp çığlık atacak kişiler, erkeklerdeki
fuhuş savunusuna sarılıyorlar, hatta bu desteği mümkün kılan ırkçılığı bile
görmüyorlar.
Space International[3], tam da bu fikirle, kadın ticaretinin prangalarından
kurtulmuş İrlandalı kadınlarca kuruldu. Bu insanlar, fuhşun kadına yönelik
baskı ve zulümlerin sebebi ve sonucu olduğuna inanıyorlar. Aynı kadınlar, kadın
ticaretinde ırkçılığın yeri ve konumunu ortaya koymak amacıyla, ilk dünya
konferansını örgütlediler.
Londra’daki Conway Salonu’nda düzenlenen “Kadın
Ticaretine Karşı Beyaz Olmayan Kadınlar”[4] başlığı ile düzenlenen
organizasyona her yaş ve etnisiteden kadın (az da erkek) katıldı. Örgütleyicilerinden
biri olarak ben, protestolarla karşılaşacağımı biliyordum. Bu protestoları
çeteleşmiş ırkçı gruplar veya işlerini korumak isteyen pezevenkler değil, “seks
işçisi hakları” ile ilgilenen çok sayıda sahte dernekten biri olan Uluslararası
Seks İşçileri Birliği[5] gibi kendisini “ilerici” olarak tanımlayan kesimler
ortaya koydular. Neyse ki bu sefer protestocular, 2017’de Fuhuş Tellâllığı[6] isimli kitabım çıktığında yaptıkları gibi,
gelip kapımıza dayanmadılar. Kadın ticaretinin prangalarından kurtulan siyah ve
melez kadınların sesini kısmamış olması, nadiren de olsa görülen hayırlı bir
gelişme aslında.
Ama gene de giderek moda hâlini alan, “seks işi de
bir iştir” anlayışını birçok beyaz, orta sınıftan öğrenci ve genç de
benimsiyor. Bu farkında olma hâline ve söz konusu ideolojiye göre fuhşa karşı
çıkmak, “beyaz feminizm”.[7]
Peki feministler, esas olarak zengin ve kudretli
erkeklerin kontrolünde olan bir endüstriye nasıl destek verebiliyorlar? Bu
endüstri ki temelde en yoksul, haklarından en fazla mahrum edilmiş kadın ve
kızların sömürülmesi üzerine kurulu. Bu kadın ve kızlar ise gelişmekte olan
ülkelerden veya savaşın yıkıma uğrattığı ülkelerden geliyorlar. Birleşik
Krallık gibi zengin ülkelerde fuhşa yönelik talep, Güney Doğu Asya, Batı Afrika
ve Doğu Avrupa’dan kadınların ve kızların kaçırılmasına neden oluyor. Sol, bir
yandan ezilen insanları özgürleştireceği iddiasında bulunup bir yandan da
gezegendeki en sömürücü endüstriye nasıl destek olabilir?
Conway Salonu’nda konuşmacılar, kadın ticaretinin
kapısına neden kilit vurulması gerektiğini büyük bir coşku ve samimiyetle
anlattıkça ortam iyice gerildi. Konuşmacıların yarısından fazlası, fuhuştan
kurtulmuş kişilerdi, diğerleri ise cinsel sömürü ağına yakalanmış kadın ve
kızlara desteklerini sundular.
Kadın ticaretinin elinden kurtulmayı başarmış,
bugünlerde Kaliforniya’da risk altında olan kadın ve kızlar için çalışma
yürüten Afro-Amerikan Ne’cole Daniels, konuşmalar karşısında mest olmuş olan
salona şunları söyledi: “Kadın ticareti, ırkçılık üzerine kuruludur. Siyah
kadınlara beyaz kadınlara kıyasla daha düşük para ödenmekte, onlara daha kötü
muamele edilmektedir.”
Aslen Kanadalı olan, 12 yaşında fuhşa zorlanan
Bridget Perrier, onca yıl gördüğü kötü muamelelerin, onurunun ayaklar altına
alınmasının ardından, feminist örgüt Sex Trade 101’i kurdu.[8] Köleliğe karşı
olan bu örgütün kurucusu olarak Perrier, konuşmasında fuhşa para ödeyen
erkeklerin suçlanmasını mümkün kılacak kanunların yürürlüğe girmesi için
kampanya yürüttü diye kendisini suçlayan, “ellerinde kan var” diyen fuhuş
yanlısı lobi örgütü İngiliz Fahişeler Kolektifi’nden[9] bahsetti.
Bu kolektife göre, müşteri olarak erkeklerin
peşine düşüldüğünde onlar daha da gerilecek, şiddete daha fazla başvuracaklar.
Oysa bu türden kanunları yürürlüğe sokan ülkeler, tam tersinin geçerli olduğunu
ortaya koymaktadır. Buralarda erkeklerin önüne engel konulmakta, kadınlar, ortada
suç diye bir şey yok diye namussuz bir satıcı ile yüzleştiğinde, polisten
destek alabilmektedir.
Conway Salonu’nda Perrier, konuşmasında bir de 69
fahişeyi katlettiği için hapis yatan Kanadalı çiftçi Robert Pickton’ın[10]
kızını büyüttüğünden de bahsetti. Devamında bağırarak, “Biz kadınları asıl
katleden alnımızdaki leke değil, bizi satın alan erkeklerdir” dedi.
Kadın ticaretinin legalize edilmesi fikri[11],
olayın farkında olan kitle tarafından alkışlarla karşılandı. Asıl önemli olansa
kadın kaçakçılığı karşıtı Roëlla Lieveld’in sözleri idi. Kadın ticaretine ve
kadın kaçakçılığına karşı kampanya yürütmek üzere Amsterdam’da kurulmuş olan Share Network[12] isimli örgütün
kurucusu Lieveld, “Amsterdam’daki genelevlerde et gibi teşhir edilen
fahişelerin büyük bir kısmının, Romanya ve Batı Afrika’dan getirilmiş olan
kadınlar olduğunu” söyledi. Aktardığı kadarıyla, pezevenkler az sayıdaki
Hollandalı kadının varlığını öne çıkartmak için, sırf reklâm yapma amacıyla,
pencereye Hollanda bayrağı veya NL yazısı yapıştırıyorlar.
1996’da Breaking
Free[13] isimli örgütü kurmuş olan, kölelik ve kadın ticareti karşıtı
Afro-Amerikan Vednita Carter, Minneapolis’te fuhuş yapan kadın ve kızlara
destek hizmeti sunuyor. Conway Salonu’nda Carter, “siyah kadınlar, toplumsal
hiyerarşinin en dibinde yer alıyorlar. Eğer fuhşu mahkûm etme noktasında bizim
yanımızda durmazsanız ‘kızkardeşlik güçlüdür’ de demeyin. Siyah kadınların ve
kızların bedenlerinin alınıp satılmasına destek veriyorsanız, bize ihanet
ediyorsunuz demektir” dedi.
Eşitlikçi Asyalı Kadınlar Derneği’nden[14] Suzanne
Jay ise beyaz olmayan kadınların erkeklerce sömürülmesinin, istismar edilişinin
tarihini aktardı. “Filipinler’de ABD askerleri istismar ettikleri kadınları
‘küçük esmer seks makineleri’[15] olarak tarif ediyorlardı”. Jay konuşmasında
ayrıca askerlerce kullanılan, Japon kadınların cinsel kölelik koşullarına
mahkûm edildikleri o iğrenç uygulamadan da bahsetti. “Seks Köleleri Sistemi”
denilen bu uygulama, İkinci Dünya Savaşı’ndan önce başladı, on beş yılı aşkın bir
süre devam etti. Sistem, esas olarak Japon İmparatorluğu’nun Asya-Pasifik
bölgesinde sahip olduğu ülkelerde uygulandı. ABD ordusu ise Japonya’yı işgal
ettikten sonra yeniden tesis etti ve savaş sonrası dönem boyunca ayakta tuttu.
Askerî personelin gelişmekte olan ülkelerde
uyguladığı cinsel istismar, bugün de devam ediyor. BM mensubu barış gücü
askerleri arasında bu suç yaygın olarak işleniyor ve rutin bir hâl almış
durumda. Fuhuş eşitsizlik üzerine kurulu, gelişmekte olan ülkelerdeki yoksul ve
beyaz olmayan kadınlarla onlara yardım etme amacıyla oralarda bulunduklarını
söyleyen beyaz erkek kurtarıcılar arasında çok net bir güç dengesizliği
mevzubahis. Görüştüğüm müşterilerin bazıları, büyük bir cüretle, yoksul bir
kadına seks karşılığı para vermek suretiyle en azından karınlarını
doyurmalarını sağladıklarını söylemişlerdi.
Seks ticaretinden kaçıp
kurtulmuş İrlandalı bir kadın olarak Rachel Moran,
“seks işi”nin aç kalmaktan daha iyi olduğunu söyleyen İnsan Hakları Gözlemevi
başkanına cevaben şunu söylüyor: “Ne demek yani, bir kişi karnını doyuracak
para bulamıyorsa ağzına yemek yerine çük mü alsın?” Şu her şeyin farkında,
ayırdında olup fuhşun “seks işi” olduğunu, kadınlara sunulmuş hakiki bir tercih
olarak görülmesi gerektiği görüşünü benimseyen kadın ve erkekler, Moran’ın bu
sözü üzerinde durup düşünmeliler.
Julie Bindel
28 Şubat 2019
28 Şubat 2019
Dipnotlar
[1] Julie Bindel, “Tell me if You Still Think
Prostitution is Empowering”, 12 Ağustos 2017, Independent.
[2] Akeia A. F. Benard, “Colonizing Black Female
Bodies”, 13 Aralık 2016, Sage.
[3] Space International.
[4] “Women of Colour against Sex Trade”, 21 Şubat
2019, Womensgrid.
[5] IUSW.
[6] Julie Bindel, The Pimping of Prostitution: Abolishing the Sex Work Myth, Goodreads.
[7] Paris Lees, “Ban Sex Work”, 10 Ağustos 2015, Vice.
[8] Sextrade.
[10] “The Disappeared”, Guardian.
[11] Maria Laura Di Tomasso ve Marina Della
Ciusta, “Decriminalising Sex Work is Better for Everyone”, 12 Aralık 2017, Big Think.
[12] Share Network.
[13] Breaking Free.
[14] Asian Women for Equality.
[15] “Comfort Women”, Encyclopedia Britannica.
[16] Julie Bindel, “The UN’s Sexual Abuse Shame”,
14 Şubat 2019, Unherd.
[17] Irin Carmon, “Paid For”, 9 Eylül 2015, NYT.
0 Yorum:
Yorum Gönder