Rachel Moran Söyleşisi
Mickey
Z
6 Eylül 2015
6 Eylül 2015
“15
yaşında iseniz, yoksulsanız, işsizlik yardımı alamayacak yaştaysanız, o vakit
geriye satacak bir tek bedeniniz kalıyor.” Oldukça zor ve yaygın görülen bir
gerçekle yüzleşmiş olan Rachel Moran, İrlanda’da yedi yıl fahişelik yapmış, bu
zor durumdan 22 yaşında iken kurtulabilmiş.
O
günden sonra Moran, Dublin Şehir Üniversitesi’nde gazetecilik okumuş, Dublin
Koleji’nde yaratıcı yazarlık mastırı yapmış. Kendisi, İskandinav Modeli’nin
açık bir savunucusu ve aynı zamanda “seks işçileri”yle ilgili postmodern perspektifi
lafını hiç esirgemeden eleştiren bir isim. 2011 başından beri Birleşmiş
Milletler, Avrupa Parlamentosu ve Harvard Üniversitesi gibi birçok uluslararası
ortamda düşüncelerini dinleyicilerine cesaretle aktarıyor.
Rachel’in
taviz nedir bilmeyen, sürükleyici hatıratı Paid
For: My Journey Through Prostitution [“Parası Ödendi: Fahişelik Diyarındaki
Seyahatim”] 8 Eylül 2015’te piyasaya
çıktı. Paid For sadece Catharine
MacKinnon, Jane Fonda, Gloria Steinem ve Jimmy Carter gibi isimlerin desteğini
almakla kalmadı, ayrıca içi boş postmodern liberal “teoriler”in “cinsel
özgürlük”le ilgili yalanlarını da ifşa etti.
Kitabının
piyasaya çıktığı ve kısa süre önce Uluslararası Af Örgütü’nün pezevenklerin ve
fuhuş müşterilerinin “haklar”ını korumakla ilgili karar aldığı bu günler,
Rachel’le konuşmak için uygun bir zaman.
* * *
Dünya
seks ticaretinin devasa bir iş sahası olduğu, kadınların seslerinin şirket
medyası eliyle çoğunlukla yanlış takdim edildiği ya da susturulduğu gerçeğini
dikkate alacak olursak, dilediğiniz şeyleri açıktan söylemiş olmanız üzerinden
ciddi bir tepki gördünüz mü?
Her şeyden önce kadınların seslerinin susturulup
susturulmaması, esasında o kadınların neyi söylemeleri gerektiğine bağlı. Mesut
fahişe hikâyelerine uygun şeyler anlatanlar, medyada baş üzerinde tutuluyorlar.
Bu kadınlar, popüler kültür üzerinden bize sunulan senaryoya göre hareket
ediyorlar ve ayrıca kimseyi rahatsız etmedikleri için hoşça karşılanıyorlar. Bu
tip kadınlar, insanları medyanın çeşitli biçimleri üzerinden, bilhassa edebiyat
ve sinema aracılığıyla yutturulan fikirlere meydan okumaya zorlamıyorlar. Yani
“yetkili bir seks işçisi” olduğunuzu söylediğinizde alkış ve övgüyle
karşılanıyorsunuz ama eğer fahişeliğin kapitalist ataerkilliğin bu kapsamlı
sistemi içerisinde işleyen ticarîleştirilmiş cinsel istismara dayalı dünya
düzeninin adı olduğuna ilişkin o rahatsız edici gerçeği dile döktüğünüzde,
tanıklığınız hiçbir şekilde hoş karşılanmıyor ve talep görmüyor.
Fahişelik sisteminden bahsettiğim için dünya
genelinde muazzam bir tepkiyle karşılaştım, ama dürüst olmak gerekirse, en
berbat tepkileri de şirket medyasından gördüm. Bu tepkileri en fazla fahişelik
yanlısı lobicilerden ve fahişelik konusunda zerre deneyimi bulunmayan ama
kendilerini “seks işçisi hakları aktivistleri” olarak tanımlayanlardan gördüm.
Kim bu
“lobiciler” ve “aktivistler”, ayrıca sizin gibi birine saldırmak ve sizi
susturmak isteyecek kadar neden kaygılanmış olabilirler?
Küresel fahişelik yanlısı lobinin kimlerden
oluştuğu, çıkarlarının nasıl birbirleriyle bağlantılı geliştiği ve uluslararası
planda nasıl faaliyet yürüttüğüne ilişkin eksiksiz bir değerlendirme,
muhtemelen bu lobinin kapsam bakımından alabildiğine geniş ve karmaşık olması
sebebiyle kaleme alınamaz. Özet bir değerlendirme bağlamında denilebilir ki bu
lobi, birlikte faaliyet yürüten temelde üç gruptan oluşuyor: bunlar, dünya seks
ticaretini destekleme, savunma ve sürdürme amacıyla cinsel, mali veya ideolojik
planda motive olmuş kesimler.
Cinsel açıdan motive olanlar, fuhuş müşterileri.
Mali açıdan motive olanlarsa, pezevenkler, genelev sahipleri, hâlihazırda fuhuş
yapan az sayıda kadın, ayrıca STK’larının yaşamasını sağlayan devletin
yürüttüğü AIDS’ten korunma programları üzerinden para alan, zarar azaltma
amaçlı hizmet sağlayıcıları. Bunlar, temiz iğneler ve prezervatifler
dağıtıyorlar ama fuhuş yapan kadınlara pratikte alternatif sunma fikrine
açıktan muhalefet ediyorlar. İdeolojik olarak motive olanlarsa, akademisyenler,
siyasetçiler, gazeteciler veya diğer yorumcular.
Fuhuş yanlısı lobinin menfaatleri, pek kabul
etmiyorlar ama, politik açıdan muhalif olan kişilerin menfaatleriyle örtüşüyor
çoğunlukla. Örneğin ben, bizzat kendisi de fuhuş müşterisi olan bir akademisyen
tanıyorum. Kendi kişisel önyargılarına dayalı bakış açısı üzerinden âdeta kusar
gibi sürekli “araştırma” kaleme alıyor olması hiç şaşırtıcı değil bu adamın.
Daha mide bulandırıcı olansa, kadın meslektaşlarının yardımından istifade
ediyor olması. Ona göre fahişelik yanlısı olmak akademyanın birçok kısmında
olduğu üzre, asortik, havalı bir şey. Bu kadın akademisyenler, erkek
meslektaşlarının kişisel ajandaları bağlamında nasıl kullanıldıklarını
anlamıyorlar bile. Bir de gene fuhuş müşterisi olan bir erkek gazeteci
tanıyorum. O da sürekli seks ticareti hakkında yazılar yazıyor ve legalleşmiş
sistemlerin kurtarıcı gücünden dem vuruyor, kendi ereksiyonu dışında
önerebileceği bir şey yok aslında. Fahişelik yanlısı lobi içerisinde varolan
menfaat örtüşmelerine bu tür örnekler vermek mümkün. Bu kişiler, topluma çarpık
çurpuk önyargılar enjekte ediyorlar ve toplumsal sorumluluk gibi yaldızlı
lafların arkasına saklanıyorlar. Bu insanlar için benim gibi bir kadın, yağı
çıkartılacak bir sinek, bir eşekarısı oğulu.
Cinsel
ve mali motivasyonları olanlar anlaşılır ama ben ideolojik destek sunanların
motivasyonuna karşı hep şüpheyle yaklaşmışımdır. Verdiğiniz örnekler için
teşekkürler. Peki, liberal feministlerin fahişelik savunusu hakkında ne
söyleyeceksiniz?
Liberal “feminizm”in ilk sorunu ki bu sorun
diğerlerini koşulluyor, bunun aslında feminizm olmaması. Kelimenin gerçek
manasıyla feminizm, erkeklerin biz kadınlara verdikleri ikincil, tabiyet
statüsünden kadınları kurtarmayı taahhüt eden bir hareketi tarif eder.
Radikallerin durduğu yer, burasıdır: “feminizm” kelimesinin ne demek olduğunu
bilen bizim gibi insanlar, onun politikamız ve gündelik hayatlarımız dâhilinde
gerçekleştirecek cesarete sahiplerdir. Liberal “feministler” ise özellikle
dünya seks ticareti gibi kimi alanlarda benim iğrenerek baktığım insanlar.
Bunların fahişelik yanlısı duruşları, hem feminizm karşıtı hem de alabildiğine
ikiyüzlü. Başka bir yerde de yazdığım üzere, “bu kişiler, başka kadınların
vajinalarını satılığa çıkartma söz konusu olduğunda gayet liberallerken,
kendilerininkini satmaya gelince bayağı muhafazakâr oluyorlar.”
Söylediklerim sizi şüpheye düşürdüyse, bu kesim
kimlerden oluşuyor, bir bakın. Bunlar, ağırlıklı olarak beyaz üst orta sınıfa
mensup, üniversitelerden aldıkları diplomalarındaki mürekkebi henüz kurumamış
olan, yirmili yaşlardaki kadınlar. Sosyal medyaya doluşmuşlar ve sürekli “seks
işçilerinin hakları”ndan bahsediyorlar ama öte yandan da bir kez olsun
kafalarını bir genelevden içeri sokmamışlar, bizim gibi orada bulunmuş olanları
da pratikte kenara itip susturmaya çalışıyorlar. Onların gözden kaçırdıkları
gerçekse şu: bizim gibiler, onlardaki toplumsal imtiyaz bolluğuna sahip
olmadığı için seks ticaretine bulaştılar. Bizler, fuhuş denilen alana
kapatılıp, onların üzerine zerre tefekkür etmedikleri sınıf ve ırkla ilgili
ayrım çizgileri üzerinden marjinalleştirildik. Bu liberal feministlerin seks
ticaretinin gerçekliğine dair cehaleti, esasında sahip oldukları imtiyazın bir
dışavurumu, zira onlar aslında kendi cehaletlerinin bile farkında değiller.
Kamunun önüne çıktığım günden beri bu tip mide bulandırıcı kişilere çok rastladım.
Bunlar, hem kendilerine kıyasla toplumda daha çok saldırıya maruz kalan başka
kadınların kullanılıp istismar edilmesini savunuyorlar hem de bunu şu
“feminizm” kisvesi altında yapıyorlar, vay canına!
Gücüm yettiğince, kendimi kuvvetli hissedecek kadar
somut sebeplere dayandığım ölçüde bu düşüncemi şu türden bir bilgiyle besleyip
duracağım: bu genç kadınlar, soludukları havada özgürlükçü görüşlerin uçuştuğu
bir ortamda büyümüşler ve üniversitelerin kadın araştırmaları ve sosyoloji
bölümlerini istila etmiş olan o dogma ile yetişmişler. Bu genç kadınlar bir
biçimde kandırılmışlar aslında, ketenpereye getirilmişler. Hâkim kültür içinde
besleyip büyütülmüş bir zehir aşılanmış zihinlerine. Ama gene de kadın hakları
hareketi içinde faal olma konusunda insanın içini rahatlatan bir şey varsa o da
zihinlerin sıklıkla değiştiğine tanık olmam. Bugün onlarca kadın, yanıma gelip
fahişelikle ilgili fikirlerini neden değiştirdiklerini söylüyorlar bana. Birçok
kadın, konferanslarda bu türden yorumlarda bulunuyor, internette, erkeklerin
biz kadınları kullanma hakkını küstahça kabul ediyor olması sebebiyle, “sekse
olumlu bakan” liberal feminizmin üçüncü dalgasından artık gına geldiğine dair
birçok açıklamaya rastlıyorum. Tek yapabileceğimiz şey, daha fazla sayıda
insanın aklını başına devşirip liberalizmlerinin esasında özgürlükçülük eliyle
ağır biçimde kirlendiğini, kapitalist ataerkillik koşullarında özgürlükçülüğün
her daim tek bir yönde, kadınlara zarar verecek yönde işlediğini anlamalarını
umut etmek. Sonra bu insanların bu konuda bir şeyler yapmaya karar vermesini
umabiliriz. İşte o gün bu kadınlar feminist olacaklardır.
Menfaatler
meselesine geri dönersek, başka menfaatlerden söz edebilir miyiz? Bunların
örtüştüğünü nasıl söyleyebiliyorsunuz?
Bugün seks ticareti içerisinde legalleşme ve suçlu
olmaktan çıkma yönünde sözler sarfeden kadınlar var, buradaki menfaat açık.
Burada hatırda tutulması gereken şu: bu kadınlar, sadece kendilerini
savunuyorlar. Mevcut gerçekliklerini ve o gerçeklik içerisindeki yerlerini
savunuyorlar. Onların nereden ve niye geldiklerini biliyorum. “Tasvip edelim”
demiyorum sadece “anlayalım” diyorum. Benim anlayamadığım husus ise seks
ticaretinin kıyısında köşesinde bir süre bulunup şimdilerde bu konu hakkında
konuşanların, yazanların ve bu meseleyi savunanların sanki bu konuda ilk kez
bir fikre sahiplermiş gibi davranıyor olmaları. Alımlı birer manken veya
internet kamerası kızı olarak geçimini sağlayanlardan bahsediyorum. Binlerce
yabancı tarafından fiziksel açıdan kullanılmakla kullanılmamak arasında ciddi
bir fark var. İnternet kamerasına ya da bir kameraya poz vererek para
kazanıyorsanız, kendinizi “eski bir seks işçisi” olarak pazarlamaya, ilk elden
hiç tecrübe etmediğiniz, muhtemelen hayal bile edemeyeceğiniz bir sistemin
sürekli yaşamasını savunmaya da hakkınız olamaz.
Aldığınız
tepkilerden biraz daha bahsedebilir misiniz?
Aslında tepkiler hemen gelmeye başladı, bu tip
ortamlar, liberal feminizmle ilgili sorgulamanıza derhal cevap geliştiriyorlar.
İlk fark ettiğim şey, radikal feministlerin bana kulak verip yaşadıklarım,
tanık olduklarımla ilgili sözlerimi kabullenmeleri oldu. Oysa liberaller, beni
bir hayalperest ve yalancı olmakla suçlayıp kenara attılar. Bu insanlar,
fikirlerini destekleyecek tek bir kanıta bile sahip değiller, kendilerindeki
mesut fahişelikle ilgili görüşleri karşısında benim tanıklığımın beş paralık değeri
yok.
Ciddi tepkilerle karşılaşacağımı hep biliyordum
ama evsiz barksız, on beş yaşında bir çocukken, fuhşa bulaşmış birinin
gerçekliğini kasten silip atmaya çalışanların zorbalıkları insanın gerçekten
nefesini kesen bir şeydi, bu girişim fahişelik yanlısı lobinin ajandasına en
azından militan bir bağlılığın adını yazdırdı.
Kamuoyunun önüne çıkıp konuştuğumdan beri birçok
saldırıya maruz kaldım. Belki de bu röportajı vermeye bile fırsat
bulamayabilirdim. Tehdit edildim, üstelik evimin kapısının önüne gelip
tehditler savurdular, sokakta toplu tecavüz tehditlerine maruz kaldım, hakkımda
yalanlar söylendi, sayısız kez hakaret ve iftiralara uğradım. Her gün
hakaretler eden, karalayıcı ifadeler kullanan insanları sosyal medyada
bloklamak zorunda kalıyorum. İki ay önce ilk kez Irish Times gazetesinde bir makalede yaşadığım saldırıları yazma
fırsatı buldum. Cezası da çabucak kesildi. 24 saat içinde ev adresim Twitter’da
yayınlandı. Şimdi ne vakit seyahate çıksam oğlumun güvenliğinden
endişeleniyorum ve gözümün önüne kapıma çekilmiş polis şeridi geliyor hep.
Bir sapığım var mesela; akıl hastası bir kadın,
hakkımda bayağı ciddi, hakaret dolu bir yazı yazmış, hiçbir şey yapamadım.
Bunun için polise ve avukatlara gittim. Polis, bunun ferdî bir mesele olduğunu,
avukatlar ise kadının dava edilip engelli maaşının kesileceğini söyledi. O
günden beri bu ifade, internet üzerinden hızla yayılan hakaretlerle başa çıkmak
için iyi bir zemin sağladı.
“Seks işçisi hakları aktivistleri”, kişisel
epostamı, banka ayrıntılarımı, ev adresimi ele geçirip kendi aralarında bu
bilgileri internet üzerinden paylaşmışlar, her gün eposta kutuma onlarca
iğneleyici mesaj geliyor. Aklıma bile gelmeyecek tuhaf şeylerle suçlanıyorum,
“katil”, “pezevenk” ve “botoks bağımlısı” olduğum söyleniyor! O günden sonra
arkadaşlarım bana “botoks suratlı” demeye başladılar. Bazen de gülüp
geçiyorsunuz. Gerçek şu ki bunun hiç sonu gelmeyecek, onları gerçekte kızdıran
şeyse, benim bu zamana kadar susturulmuş olan ama bundan sonra asla susmayacak
bir kadın olduğumu biliyor olmaları. Onlardan tek istediğimse, savundukları
dünyayı aşikâr etmeleri, böylece gayet iyi bir iş yapıyorlar.
Okurlar,
şu an itibarıyla sürece nasıl dâhil olabilirler ve size yardım edebilirler?
Okurlardan ilk isteğim şu: bizim gibi seks
ticareti içinde yaşamış kadınları dinlemeye hazırlıklı olmaları. İnsanlar,
dünya genelinde giderek büyüyen seks ticaretinden kurtulanlar hareketinin
olduğunun pek farkında değiller. Bu hareket bilhassa ABD’de çok güçlü. Tüm
dünya genelinde kadınlar ayağa kalkıp fahişeliğin tüm hayat boyu bıraktığı
hasarlarla ilgili gerçekleri anlatıyorlar. Dünya genelinde onlarca ülkede
çeşitli etnisite ve milliyetten kadınla tanıştım. Hepsi de aynı şeyi
söylüyordu. Çok sayıda kitap, yüzlerce blog ve makale kaleme aldık. Tüm bu
tanıklıklarda aynı duygusal, zihinsel, fiziksel, cinsel ve ruhsal hasarlarla
karşılaşıyorsunuz.
Bazılarımız gruplar oluşturdu. Ben SPACE International’ı
[Fahişelik-İstismardan Kurtulanlar Aydınlanma İstiyor] kurdum. Üyelerimiz yedi
ayrı ülkeden. Bunların içerisinde birkaç ABD eyaleti de var. Diğer ABD’li
kadınlarsa STSU’yu [Kadın Ticaretinden Kurtulanlar Birliği] kurdular. Biz
kadınlar, suçluluğun ve utancın o asırlık sessizliğinden nihayet çıktık, dünya
genelinde harekete geçiyoruz ve toplumsal değişim için yasa yapıcılara baskı
uyguluyoruz. İnsanlardan bu değişimi gerçekleştirmemiz konusunda bize yardım
etmelerini istiyorum. Bunu kendimiz için de istemiyoruz. Biz fuhuş işinden çıkmışız,
verdiği hasar artık geride kalmış. Biz, bizden sonra gelecek kuşaklar için
yardım istiyoruz.
Bizler, fuhşun gerçeğini onu bizzat yaşamış
kişiler olarak biliyoruz. O nedenle kimse, sevdiklerini bir genelevde görmek
istemiyor. Asıl güçlük, insanların hissiyat düzeyinde zaten bildiklerini aynı
zamanda entelektüel düzeyde belirli bir anlayışa oturtmalarında. İstatistikleri
inceleyebilirsiniz. Fuhşa bulaşmış kişilerin hepsi çıkmak istiyorsa, demek ki
bu ticaret zararlı. Tüm fahişelik yapmış kadınlara kulak verin, her şeyden önce
kendi sağduyunuzu dinleyin.
Ayrıca bu dönemde tüm
dünya, pezevenklerin ve fuhuş müşterilerinin suçlu olmaktan çıkartılması gibi
bir tehditle karşı karşıya. Zira Uluslararası Af Örgütü birkaç hafta önce
Dublin’de yaptığı Uluslararası Konsey Toplantısı’nda bu kişilerin suçlu
olmaktan çıkartılması yönünde oy kullandı. O günü hiç unutmayacağım. Telefonum
hiç susmadı, keder, bu işe başladığımdan beri hiç bu kadar dışavurmadı
kendisini. Tecavüz ve toplu tecavüz mağdurları sürekli beni arayıp şunu
sordular: “Uluslararası Af Örgütü bizi neden terk etti? Bunu bize nasıl
yaparlar?” Dünyanın en önde gelen insan hakları örgütlerinden biri olan bir
yapının kendilerine zulmetmiş erkekleri kanun karşısında korunmaları yönünde
nasıl oy kullanabildiğini öğrenmek istiyorlardı. Eğer bu röportajı okuyan
insanlar yardım etmek istiyorlarsa, kendi ülkelerindeki Uluslararası Af Örgütü
şubeleriyle temas kurup aynı soruyu sormaları iyi bir başlangıç olacaktır.
0 Yorum:
Yorum Gönder