New
York Times’da yazdığı yazıda Emily Shire, Filistin’in sömürgelikten
kurtulmasına dönük talebi de içeren Uluslararası Kadınlar Günü Grevi ile
ilişkili olarak, feminist hareketin kendisi gibi Siyonistlere kucak açıp
açmadığını soruyor: “Kendimi Siyonist olarak tanımlıyorum, çünkü ben, İsrail’in
bir Yahudi devleti olarak varolma hakkını savunuyorum.”
Shire’ın
asıl söylediği şey nedir? Bu soruya cevap vermek için biraz tarihten bahsetmek
gerekiyor. Siyonizm, Nekbe anlaşılmadan anlaşılamaz. Nekbe, 1948’de İsrail’in
kurduğu günden itibaren 750.000 Filistinlinin topraklarından ve evlerinden
kovulmasıdır. Filistinli, İsrailli ve başka ülkelerden tarihçiler, Nekbe’nin
tarihini kapsamlı bir biçimde belgelediler.
Ben,
Siyonizmi onunla kurduğum ilişki üzerinden biliyorum. Yaptığım ve unutmak
istediğim birçok şey var. Gençken ben de kendimi Siyonist (sosyalist feminist
Siyonist) olarak tanımlıyordum. Ta ki Siyonizmi Yahudilerin yürüttüğü ulusal
kurtuluş hareketi olduğuna dair tasavvurumun yanlış olduğunu idrak edene kadar.
Sonrasında
ben, Siyonizm adı altında Filistinlilerin topraklarının çalındığını, bir halkın
özgürlük ve ulusal kurtuluş hakkının inkâr edildiğini öğrendim. Onun için ana
mesele, Yahudi olanlara Filistinliler karşısında imtiyaz bahşetmekten ibaretti.
Mesele, sadece 1967’den itibaren İsrail ordusunun Filistin topraklarını işgal
etmesi değil, devletin oluşumu öncesinde ve bu oluşum süresince yaşananlar ve
bugün de yaşanmaya devam edenlerle ilgiliydi.
Nekbe,
İsrail ve ABD’de pek takdir görmeyen, daha doğrusu inkâr edilen bir mesele.
Temelde bu iki ülkede Yahudilerin sığınağı olarak görülen İsrail’in kurulmasına
odaklanılıyor ve Filistin halkının mülksüzleştirilmesi tümüyle göz ardı
ediliyor.
Oysa
Nekbe, salt geçmişle ilgili değildir ve hâlen daha devam ediyor. Filistinli
erkekler, kadınlar ve çocuklar topraklarından ve evlerinden sürülüyorlar,
onların en temel hak ve özgürlükleri ellerinden alınıyor. İsrail’in yürüttüğü
ırk ayrımcılığı, toplumsal dokuyu ilmek ilmek dokuyor ve en zorba biçimleriyle
uygulanıyor. Ev yıkımları, yerleşim inşaatları, toprak müsadereleri,
tutuklamalar, tutsaklara yapılan işkenceler ve askeri saldırılar
Filistinlilerin her gün maruz kaldığı hususlar. Eğitim, sağlık, istihdam
imkânlarından yoksun kalma ve onurlu bir hayat yaşayamamak zaten olağanlaşmış.
İşte
Shire’daki feminizm, Filistinli kadınların kontrol noktalarında doğum yapmak
zorunda kalmalarını, ırkçı İsrailli yetkililerden gerekli izin alamadıkları
için evlerinin yıkılmasını, Filistinlilerin yaşadıkları yer yerde sistematik
bir ırk ayrımcılığı ile yüzleştiklerini, annelerin, babaların İsrail
askerlerinin veya yerleşimcilerin çocuklarını yaralayacağı, tutuklayacağı veya
öldüreceği korkusuyla yaşadığını asla görmüyor.
Siyonizm
ve İsrail, hayatın tüm yönlerinde Filistinli erkek ve kadınları kenara itiyor
ve Yahudilere imtiyazlar bahşediyor. Shire’ın kendi feminizmine uygun bulduğu
Yahudi devleti ve Siyonizm işte bu.
Siyonistlerin
feminist hareket içerisinde yer alıp alamayacaklarını sormak yerine, onun asıl
sorması gereken soru şu: Feminist olduğunu, ataerkilliğin gücüne ve tüm zulüm
biçimlerine karşı çıkan bir adalet ve kurtuluş hareketi olarak feminizme destek
verdiğini söyleyen birinin eşitlik ve adalet gibi en temel değerleri inkâr eden
bir hareket olarak Siyonizme destek sunması nasıl mümkün olabilir?
Kadınlar
günü grevinin kökleri, özgürlükçü ve çok boyutlu olan sömürge karşıtı feminizme
dayanıyor. Bu feminizm, temelleri itibarıyla toplumsal dönüşüme bağlıdır ve
“onlarca yıl süren ekonomik eşitsizliğe, ırksal ve cinsel şiddete, ülke dışında
yürütülen savaşlara karşı çıkar.” Eğer Shire, bu türden ilham ve umut veren
hareketin parçası olmak istiyorsa, Siyonizme destek vermek yerine, Filistin ve
İsrail’de yaşayan tüm insanlara eşit haklar verilmesi talebini tüm dünyada
dillendiren, sayıları giderek artan kadına ve Filistinlilerin öncülük ettiği,
adalet mücadelesi veren halk hareketine yoldaş olmalıdır. Bu yoldaşlıktan daha
feminist bir şey var mıdır?
Donna Nevel
13 Mart 2017
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder