30 Nisan 2016

,

Göçmen Anlaşması


AB-Türkiye Anlaşması Göçmenleri Riske Sokuyor
Ortadoğu, Afrika ve Asya’dan Yunanistan’a gelen binlerce göçmen, Avrupa’ya yönelik akını engellemek ve sayıyı azaltmak için Türkiye’ye gönderiliyor.
Yunanistan’a varmış olanların statüsüyle ilgili belirsizlik, 10 Nisan’daki çatışmaların ana nedeni. O çatışmalarda Makedon güvenlik kuvvetleri iki ülke arasındaki Idomeni sınırını geçmeye çalıştığını iddia ettikleri kalabalığı zaptetmek için göz yaşartıcı gaz ve plastik mermi kullandı. 300 kadar göçmen ve 23 güvenlik memuru yaralandı.
Yunan hükümeti yaptıklarından ötürü Makedon polisini kınadı ve “korunmasız insanlara karşı, sebepsiz yere, ayrım gözetmeksizin kimyasal, plastik mermi ve ses bombaları kullanılması tehlikeli ve esef verici bir eylemdir.” dedi [Reuters, 10 Nisan]
Bu son saldırı, Yunanistan’ın Sisam Adası açıklarında dört kadın ve bir çocuğun boğulmasından bir gün sonra gerçekleşti. 4 Nisan’da AB’nin göçmenleri Yunanistan’dan Türkiye’ye göndermeye başlamasından sonra resmî yollardan rapor edilen Ege Denizi’ndeki ilk ölümler.
Makedonya sınırında yapılan saldırıya yönelik eleştirilere cevaben o saldırılarda yer alan güvenlik kuvvetleri baskı tedbirlerini şu şekilde gerekçelendirdiler: “Büyük bir göçmen grubu, dikenli telleri kopartıp Makedonya topraklarına girmeye çalıştı. Polise taş ve benzeri şeyler attılar.” [Irish Times, 10 Nisan)
Orta Avrupa’ya ana geçiş kapısı olan Balkan devletleri sınırlarını kapattığından beri, Şubat’ın ortasından bu yana Idomeni Köyü’ndeki sınır kapısında en az 11.000 göçmen kamp kurdu. Haberlere göre, Yunanistan’da Türkiye’ye gönderilme ihtimaliyle yüzleşen göçmenlerin sayısı yaklaşık 50.000.
Avrupa Bölündü
Son bir yıl boyunca AB’ye bir milyondan fazla insan giriş yaptı. Bu durum AB üyesi devletlerarasında ve o ülkelerdeki toplumların içinde gerilimlere yol açtı. Sağcı hükümetler ve politik partiler göçmen krizini seçimlerde daha fazla destek bulmak ve iltica etmeye çalışanlara karşı şiddeti tırmandırmak için kullandı.
Avrupa devletleri arasındaki ilişkileri normalleştirmek ve göçü durdurmak amacıyla AB liderleri 5 Nisan’da Türkiye’yle bir anlaşmaya vardı. Ankara, Ege üzerinde yolculuk eden tekneler türünden, usule aykırı yollardan Yunanistan’a giren tüm mültecileri ve göçmenleri geri alacak. Bunun karşılığında AB, binlerce Suriyeli mülteciyi resmi göç kanalları üzerinden doğrudan Türkiye’ye kabul edecek. Bu politikanın arkasındaki sözde gerekçe, göçmenleri insan kaçakçılarının imkân sağladığı geçiş üzerinden Yunanistan ve adalarına girmekten vazgeçirmek.
İnsanî yardım örgütleri bu planı eleştirdiler. Planın hâlâ yardıma ihtiyaç duyan yüz binlerce insana yiyecek, su, barınak ve tıbbî tedavi imkânı sunmakla ilgili giderek artan ihtiyaçla bağlantılı daha çok soruna yol açacağını söylediler. Idomeni sınırındaki kampta karşımıza çıkan kötü koşullar bu gerçeğin bir dışavurumu.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği gibi göç ve yerinden yurdundan edilme meseleleriyle ilgilenen kurumlar da AB anlaşmasının göçmenler ve mültecilerin yönlendirilmesi ile ilgili uluslararası hukuk anlaşmalarını ihlal ettiğini söyledi. 1 Nisan’da Sakız Adası’nda çok sayıda insan birçok zarar gördü. Söylendiği kadarıyla, Yunanistan ve uluslararası örgütlerin kapasitesi mevcut göçmen toplamıyla ilgilenme noktasında kesinlikle yetersiz.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği insanî yardım şubesinin gözlemine göre Midilli Adası’nın Moria tesisinde de istikrarsızlığı ve kaygıyı artırıyor. Resmî rakamlarla barınma imkânı bulan göçmen sayısı 2.300 ki bu mevcut iki bin civarındaki kapasiteyi aşıyor.
Mülteciler Komiserliği’nin 1 Nisan tarihli bildirisinde ifade edildiği üzere:
“Bizler, mülteciler ve göçmenlerle ilgili yapılan son AB-Türkiye anlaşmasının taraflarının her türden geri dönüş başlamazdan önce tüm tedbirleri almasını istiyoruz. Her iki taraftaki ciddi açıkların varlığını sürdürdüğü açıktır. Avrupa’daki diğer her yerde sınırların kapalı olması sebebiyle, bu insanlara ev sahipliği yapmak zorunda kalan Yunanistan genelinde uluslararası korumaya muhtaç olan insanları almak ve onlarla ilgilenmek için gerekli sistemlerin bir dizi yönü henüz ya işlemiyor ya da zaten mevcut değil.”
Göçmen Krizine Yol Açan Emperyalizmdir
Batı’daki şirketlerin ve hükümetlerin kontrolündeki medyada bu göçmen akınının sebeplerinden hiç bahsedilmiyor. Bu kaçan insanlar, Libya ve başka ülkelerden insan kaçakçılarının insafına terk edilmiş biçimde Akdeniz üzerinden Avrupa’ya giderken her gün tehlikelerle yüzleşiyor.
Krize asıl yol açan, Afrika, Ortadoğu ve Asya-Pasifik genelinde ekonomilerin kısa süre önce yaşadığı çöküş yanında, rejim değişikliği ve işgal amacıyla ABD ve NATO’nun gerçekleştirdiği savaşlardır.
Washington, 1991’de Körfez Savaşı’yla başlayan askerî müdahalelere ön ayak oldu ve bu yüzyılın başından beri hem Irak’ın hem de Afganistan’ın işgali üzerinden bu faaliyetine devam ediyor.
2011’den beri ABD ve müttefikleri Libya, Suriye ve Yemen’e karşı yıkım ve işgalle sonuçlanan yeni savaşlar yürüttü. Bu savaşlar on milyonlarca insanın yerinden yurdundan olmasına, ölmesine veya yaralanmasına sebep oldu. II. Dünya Savaşı’nın bitiminden beri içte ve dışta en kötü insanlık krizine yol açan, bu savaşlar.
Ayrıca emperyalistler hedef alınan devletlerin ve komşularının ekonomilerini de mahvetti. Emperyalist entrikanın ve hâkimiyetin adına yürütülen bu savaşlar, 2008 ve sonrasında yaşanan küresel kapitalist krizden ekonomik açıdan tam manasıyla çıkılamadığı koşullarda, varlığını sürdürüyor.
Abayomi Azikiwe
24 Nisan 2016

0 Yorum: