28 Temmuz 2014

,

İsrail'e Ölüm


En son haberlere göre, bugün Siyonist ordusunun bir göçmen kampı ve bir hastaneye hassas güdümlü mühimmatla gerçekleştirdiği iki ayrı saldırıda, 7 ilâ 10 civarında Filistinli çocuk katledildi.

Elbette İsrail, bu ölümlerin batı kamuoyunun ruh hâli üzerinde yol açacağı duygusal etkinin oluşmasını bile çok görerek, Hamas’ın daha fazla çocuğun “televizyona mahsus ölü” çocuk ayarlayacağını iddia edecektir.

Bu “tüm dünyaya karşı olan” ve zihinleri kuşatan İsrail, Filistin halkına karşı uygulanan soykırımı destekleyenlerin oranını inceleyen muhtelif anketlerdeki %85-87 seviyesini yükseltmekten başka bir şey yapmayacak. Bu rakamlar, Hamas’ın 3 İsrail yerleşimcinin öldürülmesinden sorumlu olmadığına dair bilginin kamusallaşmasına karşın, artmaya devam edecek.

Bu arada batı medyası, bu iğrenç suçu “sivil zayiat” olarak gösterip örtbas etmeye çalışacak ve ümitsizce, İsraillilerin de öldürüldüklerini bize hatırlatarak, verdikleri haberlerde “denge”ye ulaşmaya gayret edecek; Sanki 43’ten fazla İsrail Savunma Güçleri mensubu askerin Gazze’yi işgal ederken yaşanan çatışmalarda katledilmesi ile Hamas’ın ilkel, dolayısıyla özensiz füzeleriyle 2 sivilin öldürülmesi, bir biçimde İsrail füzelerinden kaçarken veya saklanırken ya da oyun oynarken kasten hedef alınmış yüzlerce çocuk dâhil, 1000’den fazla Filistinli SİVİL ölümüne niceliksel ve ahlâkî açıdan denkmiş gibi.

Diğerlerinde olduğu gibi bu vakalarda da “denge” denilen kavram, yöntemsel açıdan anlamsız, ahlâken iflas etmiş bir kavramdır, zira bu kavramın kardeşi olan ve barbar bir zalimliğin yol açtığı durumlarda taraf tutmayı anlatan “tarafsızlığın”, yapılması gereken en doğru şey olduğunu iddia eder.

Şurası açık ki bizim birlikte varolabileceğimiz bir İsrail “kamuoyu” yoktur, bizim İsrail devletiyle birlikte yaşamamız mümkün değildir, stratejik ve varoluşsal zeminlerde kabul edebileceğimiz ya da ahlâkî zeminde tanıyabileceğimiz bir İsrail mevcut değildir.

Daha önce de yazdığım üzre, tüm baskıcı devletler için olduğu gibi, öldürmek, İsrail için sadece bir taktik ya da strateji değil, İsrail’in fizikî güvenliği ve onun yenilmez askerî güç olarak sahip olduğu kimliğin güvence altına alınmasına dönük bir gerekliliktir. Tam da bu nedenle Filistin, asla salt bir insan hakları ya da insanî yardım davası olamaz; onun kurtuluşu Arap dünyası için stratejik ve varoluşsal bir gerekliliktir.

“İsrail’e Ölüm” sadece bir slogan değil, yegâne çözümdür de.

Emel Saed Gureyb

0 Yorum: