ABD Solunun Filistin’e Yönelik Yükümlülüğü,
Enternasyonalist Bir Hareket İnşa Etmektir
Altmışların sonlarında Kara Panter Partisi, İsrail’in
Filistin’i sömürgeleştirmesine karşı güçlü bir konum almıştı. 1970’te
düzenlediği bir basın konferansında Kara Panter Başkanı Huey Newton, “İsrail,
Batı emperyalizmince kurulmuş ve varlığını Batı’nın silâh gücü üzerinden
muhafaza eden bir ülkedir. Yahudi halkı, gerici ve yayılmacı İsrail devletini
yıktığı ölçüde var olma hakkına sahiptir.” der. Filistin’in kendi kaderini
tayin hakkına yönelik bu savunu, pek popüler olmaz ve beyazların önemli bir
kısmının Kara Panter Partisi’nden uzaklaşmasına sebep olur. İsrail’in Batı
Şeria’daki üç kayıp yerleşimcinin ölümünü bahane ederek Filistin’de son
günlerde başlattığı terör kampanyası, Siyonist sömürgeci projenin verili
niteliğinin hâkim politik söylemde ön plana çıkmasını sağlamıştır. Ancak bu
dönemde Kara Panterler’e has enternasyonalizm ruhu, artık ABD’deki sol güçleri
tanımlayan ana özellik değildir. Bugün asıl önemli olan, özgürlük
savaşçılarının, ABD’de, Filistin’le ve ABD imparatorluğu ve onun uzantısı İsrail
Devleti’nden ekonomik bağımsızlık elde edip egemenlik sahibi olmak isteyen tüm
mazlum halklarla dayanışma içinde olan yeni bir enternasyonalist akım
oluşturmasıdır.
İsrail’in politik ve ekonomik temeli, beyaz
üstüncülüğünün ortaya koyduğu terör politikasına dayanır. Siyonizmin yatırım ve
toprakla ilgili susuzluğunda önde olan slogan, “topraksız bir halk için halksız
bir toprak”tır. Siyonizmin kurucuları, bu sloganı, yerli halkların hiç var
olmadıklarını söyleyerek, Filistinlileri imha etme noktasında kullanmışlardır.
Siyonist devletin oluşumu (1947-1950) ya da Filistinlilere
göre, Nekbe esnasında Siyonist güçler, 750.000 ilâ 1 milyon civarında
Filistinliyi topraklarından sürmüş ve 33 ayrı katliam gerçekleştirmişlerdir.
Deyr Yasin Köyü’nde, çoğunluğu kadın ve çocuk 100 kişi, İrgun ya da Lehi
(Acımasızlar Çetesi) isimli Siyonist paramiliter unsurlarca katledilmiştir.
Bugüne dek Siyonist sömürgeci proje kendisini, Filistinlileri ve bölgedeki tüm
halkları Siyonist Yahudi yerleşimcilerden ırkî açıdan aşağıda gören İngilizlere
has ırkçı ideolojiye dayandırmaktadır. Batı Şeria’da ölü bulunan “kayıp”
Siyonist yerleşimcilerle ilgili şirket medyasında çıkan haberler de işte bu bağlam
içinde değerlendirilmelidir.
Alışılageldiği biçimde ABD, İsrail ve müttefik
ülkelerdeki şirket medyası, “kayıp” genç senaryosunu Filistin’de müteakip
Siyonist askerî operasyon için gerekli koşul olarak kullanmıştır. İsrail
devleti, İsrailli gençlerin ölümlerinde Hamas ya da herhangi bir Filistinlinin
dahlinin olduğuna dair hiçbir bir delile sahip olmamasına karşın, gençlerin
cesetleri bulunur bulunmaz, evlere saldırmaya ve hukuk dışı cinayetler işlemeye
başlamıştır. İsrailli faşistler, Batı Şeria’da 17 yaşındaki Filistinli bir genci
kaçırıp diri diri yakmışlardır. Bu vahşet, “Jim Crow” dönemi boyunca Beyazların
Siyahlara yönelik gerçekleştirdikleri linç terörünü anımsatmaktadır. Bir
Filistinli Amerikalı olan gencin kuzeni, sonrasında, İsrail Savunma Güçleri’nce
fena bir biçimde dövülmüştür.
“Kayıp” gençlerin ölümü ardından İsrail, “Koruyucu
Sınır Operasyonu’na başlamıştır. Bu operasyonla Gazze’ye yüzlerce bomba
atılmıştır. Aralarında çocukların bulunduğu yüzlerce Filistinli katledilmiştir.
Siyonist sömürgeciliğin geniş bağlamı içinden bakıldığında, bu olaylar,
İsrail’in gelişme modeliyle tam manasıyla uyuşmaktadırlar. İsrail, son 13
yıldır her üç günde bir, bir Filistinli çocuk katletmektedir. İsrail’in yaptığı
zulümler, yerleşimcinin hayatının sömürgeleştirilmiş Filistin ulusunun hayatından
daha değerli gören bir dünya görüşü oluşturmuş Siyonist ve ırkçı bir ideoloji
tarafından muhafaza edilmektedir.
Filistinlilerin içinde bulundukları durumla yakından
ilgilenen babahancı liberaller ise İsrail politikasının İslam inancına yönelik
nefreti üzerinden motive olduğuna dair yanıltıcı bir yaklaşımı papağan gibi
sıkça dillendirmektedirler. Bu tarz yaklaşımlar, Siyonist devletin emperyalist
niteliğini silikleştirmektedir. Siyonist emperyalizm, en iyi, 1982’de Dünya
Siyonist Forumu’nda sunulan, “Seksenlerde İsrail İçin Bir Strateji” başlıklı
Oded Yinon imzalı makalede örneklenmektedir. Yazara göre, seksenlerde İsrail’in,
ABD emperyalizminin ordusu ve ekonomisi ile daha fazla işbirliği içinde olması
gerekmektedir. Makaleye göre, ABD-Batı ittifakıyla ileride kurulacak işbirliği,
Siyonist yayılmacılık bayrağı altında ifa edilmeli ve bu güçler söz konusu
bayrak altında birleşmelidirler. Yinon Planı, vahşî emperyalizm siyaseti
üzerinden, İsrail’in “Nil’den Fırat’a” kadar genişlemesi gerektiğine dair,
Siyonizmin kurucusu Theodor Herzl’in rüyasını gerçekleştirmekle ilgili bir
çerçevedir aslında.
İsrail’de iktidarda olan parti, ülkesini Ortadoğu’daki
yegâne “demokrasi” olarak takdim etse de, Yinon Planı, bu saçma etiketleme
gayretiyle tümüyle ihtilaf içerisindedir. Yinon Planı’ndaki tespite göre,
İsrail’in Filistin dışına yayılması, Ortadoğu’nun (ve Kuzey Afrika’nın)
mezhepsel manada bölünmesine bağlıdır. ABD-NATO’nun ve Suudi Arabistan’ın
Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika planları, her ne kadar İsrail’in
planından az biraz farklıysa da, tüm bu planların amacı, ulus-devletleri
İslamcı terörizmle, yani “mezhep” savaşının neferleriyle
istikrarsızlaştırmaktır. İsrail, ABD-NATO-Körfez İşbirliği Konseyi’ndeki
emperyalist muadilleri ile Yinon Planı’nın hedeflerine ulaşmak amacıyla
işbirliği hâlindedir. İsrail, Suriye, Irak, İran, Libya, Sudan ve Kuzey
Afrika’nın önemli bir bölümünde emperyalizmin kirli işlerini yapan Batı
destekli cihad şebekesini dolaylı ve doğrudan desteklemektedir. Siyonizmin
meselesi İslam’la değil, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki bağımsız ekonomik ve
politik gelişme iledir.
Siyonist devletin gücü, Suriye örneğinde daha
belirginleştiği biçimiyle, ABD’nin emperyalist politikasının bile üzerindedir.
Obama yönetiminin 2013 Yaz’ında Suriye’ye karşı muhtemel askerî müdahaleyi
tartışmasından haftalar önce İsrail, Suriye Arap Ordusu’ndan karşılık
verileceği umuduyla, bu ülkeye hava saldırısı gerçekleştirmiştir. Obama
yönetiminin askerî müdahaleden kaçınma kararı, İsrail’de iktidarda olan partiyi
çıldırtmıştır. O tarihten beri İsrail, Suriye’ye yönelik hava saldırılarına
devam etmiş, Suriye için askerî müdahale seçeneğinin yeniden gündeme
getirilmesi için Washington’da yürüttüğü lobi faaliyetini sürdürmüştür.
Washington’un İsrail savunma güçlerine her yıl yaptığı 3,1 milyar dolarlık
yardım, onun emperyalist hedeflerinin ABD emperyalizmi ile uyumlu olduğunun da
delilidir.
ABD emperyalizmi ile Siyonizm arasındaki işbirliği,
ABD solunun İsrail her Gazze’yi hava saldırıları ile bombaladığında ve her
baskın düzenlediğinde sesini yükseltmenin ötesine geçmeyi gerekli kılmaktadır.
Saldırgan Siyonist İsrail, bugün Gazze’ye yaklaşık altmış yıllık sömürgeci
projesinin bir kısmını gerçekleştirmek için saldırmaktadır. Dahası İsrail, tek
başına ABD emperyalizminin bir kuklası ya da onun dışında bir varlık olarak da
görülemez. Siyonist devletin ABD’nin küresel emperyalist faaliyetleri üzerindeki
muazzam parasal ve politik etkisi, ABD emperyalizminin merkezindeki radikal sol
hareketi nezdinde ön plana çıkartılması gereken bir husustur. Filistinlilerin
kendi kaderini tayin hakkı, geniş bir enternasyonalist dayanışma programına
dâhil edilmelidir.
Boston’da, USW 8571 okul otobüsü şoförleri, Veolia
Şirketi’ne karşı, tasarruf tedbirleri ve sendikanın kabulü noktasında bir
mücadele yürütmektedirler. Veolia, New England bölgesindeki kamusal eğitim ve
ulaşımın özelleştirilmesi sürecinde en önde olan bir çokuluslu şirkettir. Bu
şirket, itibarını, İsrail’in uyguladığı ırk ayrımcılığına yatırım yaparak elde
etmiştir. Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar Hareketi Veolia’yı 2013’te işgal
altındaki bölgelerde faal olan otobüs hatlarını elinden çıkartmaya zorlamıştır.
Otobüs şoförleri, sendikayı kurtarıp politik faaliyetlerinden ötürü kovulan
işçi hareketi liderlerinin eski görevlerine geri dönmelerini sağlamak için
verdikleri mücadele dâhilinde, İsrail’in sömürgeci siyaseti ile Veolia
Şirketi’nin kurduğu işbirliğini ifşa etmişlerdir. Eğer ABD’de sol,
Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin hakkı mücadelesine ve halkların
emperyalizmden kurtulmalarına dair davaya gerçek manada katkı sunmak istiyorsa,
o, Siyonist emperyalizmi her yerde sürmekte olan kapitalizme ve ırkçılığa karşı
mücadeleye bağlayan kampanyalar başlatmalıdır. Siyonizm, Filistin’i tecrit
etmek için elindeki güç imkânları ile her şeyi yapmıştır, bizim de mevcut
siyasetimizle aynı şeyi yapmamamız gerekir.
Danny Haiphong
15 Temmuz 2014
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder