26 Şubat 2023

Yarık


Her biri diğerleriyle eşmerkezli (konzentrisch) olmak üzere, giderek büyüyen, iç içe geçmiş daire şeklindeki kafeslerinin içinden çıkmamıza asla müsaade etmeyen ve muhtemeldir ki her hurucu “trick or treat” seklinde kendine bağlayarak sönümleyen egemenler, mütegallibeler, burada da bizi davar gibi gütmek için hiçbir fırsatı tepmiyor. Bu dairelerden en darı Şengör iken, bir büyüğü Görür, onun daha büyüğü Yaltırak şeklinde gidiyor. Fakat her dairede kafeslenmenin uğultusu, tedricen o kadar azalıyor ki görece daha büyük dairede kafeslenmiş olanın dışarıda daha geniş bir dairenin kaplamı (extension) dâhilinde olabileceği aklına gelmiyor. Çünkü her bir merkez aynı noktada ve sabit.

“Deprem öldürmez, bina öldürür” diyedursun, Avrupa fonlu belediye solcularımız, her yutkunduklarında gırtlaklarından çıkan yıllardır bilime aç kalmışlıklarının kokusunu yüzümüze yüzümüze üfleyerek, güya ellerinin altındaki uzman ordusuyla “sizi döveriz bak” deyu tehdit ediyorlar.

Diğer tarafta ise AKP güruhu kadere bakadursun, müteahhit avına çıkıyor.

E o zaman kader bu işin neresinde?

Öyle ki Maraşlı bir güya suçlu müteahhit, Sakarya’da saklandığı yerde yakalanıyor iki hafta sonra.

Müptezel ortacılarımız ve kırmızı yanaklı sosyal medyayı aktif kullanan liberallerimiz ise finans ağına olan karından bağlılıklarıyla yine “yetmez ama evet” diyerek imar müdürlerini, denetim firmalarını, çevre şehircilik bakanlığı muvazzaflarını, il ilçe belediye encümenlerini de suça ortak etmeye çalışıyor. En tehlikelisi de en büyük muhite sahip olan işte bu son dairedekiler.

Ama hepsi, egemenleri-mütegallibeleri aklıyorlar. Kimse demiyor ki “ovalara yapılan her yapı kümes dahi olsa halka ihanettir, vatana ihanettir, emeğe ve millet gelirine düşmandır.” Diyemiyorlar çünkü haklın olur da bir şekilde örgütlenip tüm emlak ve inşaat rantiyesi ağına (komisyoncusu da dâhil olmak üzere) alayının yakasına yapışma ihtimalinden korkuyorlar. “O zaman neden sattınız lan bana adı bir zamanlar -ova suffixi ile biten bu yöredeki evi” şeklinde bir bağırtı duyulsa, biliyorlar ki elite ve petit bourgeois yamaçlardaki ve tepelerdeki evlerinin jaluzili camları şangırdayacak sesten; suyla dolu havuzlarına düşen kuru yaprak filtrelerine takılacak yelden.

Bu açığa çıksa, bu sefer ovalar rençberliğe açılacak, belki de buğdayı, mercimeği, bulguru ithal etmek zorunda kalmayacak bu halk.

O ne, yoksa Turgut Ö‘z’alan’a mı çıkacak, yolları ve istimlaki ovadan geçirme kastinin faturası? Kasabanın sırrını çözmek için yoksa daha geriye mi gitmeli? Daha küresel Reagan-Thatcher şebekesine mi çıkacak yolun bir başka ucu?

Thatcher, “sazdan çatı yapan usta” demek; ama bu şıngıllar, membranlar, ondulinler hepsi de petrol artıkları, demek ki saza kota koymak lâzım. Ama ovadaki evlerin çatısını bile taştan, kiremitten yapmaktan kaçıyorlar, ‘f’ eşittir ‘m’ çarpı ‘a’daki m’nin değerini yükseltmemek için. Çünkü her şey deprem hazırlığı, her şey bilim için. Egemenlerin bilimi için. Ama ola ki hakikatin ışığı bir şekilde huzme olarak içeri süzülmesin diyedir, tüm bu ekranlarda orada burada dönen kara kostümlü palyaçolar.

“İzolatör korurmuş” diyenler var, “beton densitesi önemliymis, hele bir de radye temel varsa ne âlâ!” 780.000 kilometrekarelik ülkede hane sayısı 26 milyonmuş. Halk şehirlere dağıtılmalı, tüm ülkeye yedirilmeliymiş. İşlerini bir kenarı yemek diğer kenarı yedirmek olan “üçgen planı” dâhilinde yapanlardan ne beklenebilir ki? Hele ki “göze göz, dişe diş” demedikçe?

Fay kırıkları değildi aslında depreme neden olan. Gördük ki toplum olarak uçtan uca zaten yarılmıştık; “depremde biz değildik enkaz altında kalan, insanlığımızdı” diye bitirecek olursam bu yazıyı, bağımsız halk mahkemelerinde yargılayıp kurşuna dizin beni, olur mu?

O nedenle, nefretimiz ve öfkemizdir bizi güçlü kılan. Çürüyen ve eskiyen omuzlarımızdır diri tutan. Dikkat edelim, hiçbir şey ıslatmasın namluları.

Zion mefkuresi taraftarlarının kendini bilmez ebleh yardakçılarına yine kendi aralarında “good boy” demeleri gibi. Murat Belge bile 15 Temmuz dedikleri süreci müteakiben bir yazısında, mealen, “ya galiba TSK’nın içinde komplocu mahfiller olduğunu kabul etmemiz gerekecek” demişti. Ki “Belge, eğer böyle dediyse aksini kabul etmek gerekir” seklindeki bir faraziyeyi de masada tutmak lâzım…

Coltius
26 Şubat 2023

0 Yorum: