01 Temmuz 2020

,

Azad’ı Öldürmek Devrimin Sesini Susturmak Demektir


Hindistan devrimci hareketinin en gür sesini bastırmak adına devlet, Hindistan Komünist Partisi (Maoist) sözcüsü, Azad kod adlı, Çerukuri Rajkumar’ı 1 Temmuz günü gerçekleştirdiği cani bir suikast sonucu katletti. Katliamda serbest muhabirlik yapan Hemçandra Pandey de öldü. Azad’ın Dandakaranya ormanına ulaşmak için 1 Temmuz günü saat 13’te Maharaştra Nagpur’daki Sitabardi’de bulunan bir kurye ile buluşması gerekiyordu. Azad ve Pandey’in cesetleri, Nagpur’un iki yüz elli kilometre uzağındaki Andra Pradeş’e bağlı Adilabad bölgesindeki Sarkepalli ile Jogapur köyleri arasında bulunan ormanda, bir tümseğin üzerinde teşhir edildi.

2 Temmuz’da, Andhra Pradeş’teki TV kanalları, sabah saat 9 civarında yaşanan çarpışmada iki maoistin öldürüldüğünü flaş haber olarak duyurdular. Takip eden birkaç saat içinde öldürülenlerden birinin Azad kod adlı Çerukuri Rajkumar, diğerinin ise Kuzey Telangana Özel Bölge Komitesi sekreteri, Çandranna kod adlı, Pulluri Prasada Rao olduğu öne sürüldü. Öğle vakti Dandakaranya Özel Bölge Komitesi sözcüsü Gudsa Usendi, canlı yayına bağlandı ve TV kanallarına, ikinci kişinin Azad’ı gidip almakla görevli Sahadev isimli yerli (Adivasi) kurye olabileceğini söyledi. Sonrasında Usendi tekrar televizyona çıktı ve Sahadev’in Azad’ı randevu yerinde bulamayıp güvenle geri döndüğünü bildirdi. Bu esnada dostları, Hemçandra Pandey’in Telugu dilinde günlük yayın yapan Eenadu gazetesinde yer verilen cesedine ait fotoğraftan onu teşhis ettiler, Pandey’in karısı, Delhi’deki bir basın konferansında ölen kişinin kocası olduğunu söyledi. İlk günlerde Pandey, maoist diye görmezden gelindi, kimliği anlaşılınca polis bu sefer de onun gazeteci olduğunu inkâr etmeye başladı.

Resmî kaynaklara göre, olayın seyri şu şekilde gelişti: “1 Temmuz gecesi polis Maharaştra ve Andhra Pradeş eyaletlerini ayıran ormanlık sınırda maoistlerin hareket hâlinde oldukları ihbarını aldı; bunun üzerine her iki eyalete mensup polislerden müteşekkil tarama ekibi arama faaliyetlerine başladı. Akşam saat on buçukta polis maoistleri buldu ve onlardan teslim olmalarını istedi, sayıları yirmi civarında olan, uzlaşmaz bir tavır içindeki maoistler ateş etmeye başladılar. Kendilerini korumak için polis karşılık verdi ve çatışma gece iki buçuğa dek sürdü. Polis ekibi, zifiri karanlık sebebiyle bölgeyi tarama imkânı bulamadı, sabah ışığında bölgeye geldiklerinde yanlarında bir AK-47, 9 mm tabanca, iki sırt çantası ve devrimci yayın bulunan iki kişinin cesedi ile karşılaştı.”

Ancak Andhra Pradeş’te gazete okurları olan biten karşısında kuşkuluydular: aynı hikâyeyi son kırk yıldır dinliyorlar, anlatılan hikâyelerde sadece kimi isimlerin değiştiğini biliyorlardı. Bu hikâyeye kimsenin inanmıyor oluşu, devlet mekanizmasının güvenirliliğine ilişkin bir olumsuz yorumu da ihtiva ediyordu.

Bu kez resmî dillerden aktarılan bu türden hikâyelere safça inanmamak için birçok neden mevcut: Azad ihtiyatlı bir insan olarak biliniyor, öyle ki polis onun yakın zamana ait bir fotoğrafına bile sahip değil, elinde sadece otuz yaşına ait bir fotoğrafı var. Siyasî büro ve merkez komite üyesi olması hasebiyle, hele ki ormanda, güvenliğinin tam manası ile sağlanmış olması gerekiyor. Yalnızca şehirde iken tek başına kalıp silâhsız dolaştığı vaki. Cesetlerin teşhir edildiği yere giden haberciler, bölgenin oldukça zor şartlara sahip olduğunu, dolayısıyla gerçek bir çatışma yaşandı ise tek bir polisin bile yaralanmadan kurtulmasının imkânsız olacağını söylüyorlar. Dahası ortalıkta iki kurşundan başka, karşılıklı çatışma olduğunu ele veren herhangi bir sahte işarete de rastlanmıyor; civarda yaşayan köylüler hiç silâh sesi duymadıklarını söylüyorlar, oysa polisin iddiasına göre çatışma dört saat sürmüş.

Yönetici sınıf Azad’a karşı öyle öfkeli ki n’aşına bile saygısızlık ediyor. Azad’ın yetmiş beş yaşındaki hasta annesi Çerukuri Karuna, n’aşın uzak bir bölgedeki Jogapur’dan Haydarabad’a getirmesi konusunda hükümeti yönlendirmesi için yüksek mahkemeye ricada bulundu. Mahkemeye yaşının ve sağlığının Adilabad bölgesine gitmesine imkân vermediğini söyledi. Mahkeme ise isteğini reddetti ve sadece, o da lütufta bulunurcasına, annenin oğlunun cesedini görmesine dek polisin otopsiyi ertelemesi emrini vermekle yetindi. Ekipman konusunda oldukça zayıf olan Maniçerial’deki hastanenin önünde yüzlerce insan, Azad’a yönelik son görevlerini ifa etmek için toplandı, ancak hastaneye sevk edilen polis kuvveti, halkı bambu sopalarla (lathi) dağıttı. Polis, sadece Azad’ın annesinin ve kardeşlerinin hastaneye girmelerine izin verdi.

Çerukuri Rajkumar, Mayıs 1954’te, Andhra Pradeş eyaletine bağlı Krişna bölgesinde, orta sınıf bir ailede dünyaya geldi. Eski bir tamirci olan babası küçük bir lokanta açmak için Haydarabad’a taşındı. Üç erkek kardeşin ikincisi olan Rajkumar’ın (Azad) bir de kız kardeşi vardı. İlköğretimini bu şehirde tamamlayan Azad, orta eğitimi için Vizianagaram bölgesindeki Korukonda’ya gitti. Warangal’daki Bölgesel Mühendislik Üniversitesi’nin kimya mühendisliği bölümünden derece ile mezun oldu. Visakhapatnam’daki Andhra Üniversitesi’nde gemi mühendisliği alanında yüksek lisansını tamamladı. Tüm eğitim hayatı boyunca parlak bir öğrenci olarak anıldı. Annesinin ifadesine göre: “onuncu sınıftan itibaren görme bozukluğu sorunundan mustarip olan Azad lens kullanıyordu. Başlarda lenslere pek alışamamıştı, bu sebeple dersleri kendisine okuması için bir arkadaşına ricada bulunuyordu. Sadece dinleyerek o yıl yedi ayrı dersten, diğer öğrencilerle arasındaki farkı kapatmayı bildi.” Politik mücadeleye girdiği dönemde bile öğretmenleri ve dostları onun deneme ve hitabet yarışmalarında ödüller kazanan, takdire şayan bir öğrenci olduğunu söylüyorlardı.

Rajkumar lisede iken Srikakulam’da mücadele patlak verdi; bu mücadele aile üyelerini bütünüyle etkiledi. Anne tarafından dedesinin ailesi Adilabad bölgesinde ikamet etmekte, burada hüküm süren, Andra Pradeş’teki Naksalcı hareketinin kurucularından olan Kondapalli Seetaramaiah liderliğindeki köylü mücadelelerinde yer almaktaydı. Yaz tatillerini bu bölgede geçiren Rajkumar, sözkonusu devrimci ortamın tesiri altına girdi.

1972’de devrimci öğrenci hareketinin yatağı durumundaki Bölgesel Mühendislik Üniversitesi’ne kaydını yaptırdı. Öğrenci hareketi büyük ölçüde Warangal’daki köylü hareketlerinden ilham alıyordu. Bu ortamda çevresine karşı giderek hassaslaşıp keskinleşen Azad, öğrenciler arasında hüküm süren politik coşkuya duhul etti. O dönem oldukça etkin ve radikal olan öğrenci lideri Surapaneni Janardhan’dan iki yaş küçüktü. Sadece Janardhan değil, Acil Durum günleri öncesinde Warangal ve civarında faal olan işçi-köylü mücadeleleri de Rajkumar’da kalıcı kimi izler bıraktı.

Üniversite öğrencileri, Ekim 1974’te, Andra Pradeş Öğrenci Birliği’ni kurdular, Azad da bu birliğin bir üyesiydi. Öğrenci Birliği ilk konferansını 1975’te, Haydarabad’da gerçekleştirdi. Üç ay içinde, özellikle Acil Durum siyasetinin dayatması ile, birlik ciddî baskılara maruz kaldı. Birçok radikal öğrenci tutuklanmamak ve aynı zamanda köylüleri örgütlemek için yeraltına çekildi. Rajkumar da aynı günlerde İç Güvenliği Koruma Yasası’na bağlı olarak tutuklandı, ancak birkaç ay sonra serbest bırakıldı. Janardhan ve üç yoldaşı, Medak bölgesindeki Giraypalli ormanında, Temmuz 1975’te yaşanan çatışmada katledildi.

Diğerleri ile birlikte Giraypalli katliamı, Acil Durum siyasetini takip eden dönemde yoğun bir öfkeye yol açtı. Janardhan ve Calicut’tan Öğrenci Birliği üyesi Rajan demokratik haklar hareketinin birer sembolü oldu. Jayaprakaş Narayan, Andhra Pradeş’teki uydurma çatışmaları sorgulamak için V. M. Tarkunde liderliğinde halkın araştırma komitesini kurdu. Rajkumar gerekli istihbaratı temin edip Giraypalli ormanı ve civar köylerdeki delilleri muhafaza ederek Tarkunde Komitesi’ne yardım etti. Komite raporu, 1977-78 arası dönemde soruşturma yapan V. Bhargava Komisyonu’nun kurulmasına ön ayak oldu. Komisyon önünde davayı tartışan K. G. Kannabiran liderliğindeki savunma makamına yardım eden gene Rajkumar’dı. Kannabiran, 2009 tarihli, 24 Gantalu isimli otobiyografisinde, Rajkumar’ın etkin yardımını sevgi dolu ifadelerle anlatıyor.

Radikal Öğrenci Birliği, Acil Durum günlerinin sona ermesi ardından yeniden bir canlanma yaşadı ve Şubat 1978’te Warangal’da, ikinci konferansını düzenledi. O günlerde gemi mühendisliği üzerine Visakhapatnam’da yüksek lisans yapan Rajkumar birliğin eyalet başkanı oldu. Birlik bu konferansta öğrencilere o ünlü “köylere gidin” çağrısını yaptı. Köy kampanyaları birliğe katılan öğrencilerin genel bakış açısında ciddî bir değişime yol açtığı gibi aynı zamanda devrimci mesajın halk tabanında yaygınlaşmasını sağladı. Kampanya Karimnagar-Adilabad’daki köylü mücadeleleri için bir girizgâh niteliğindeydi; sözkonusu süreç sonunda Öğrenci Birliği ciddî bir güç kazandı.

“Köylere gidin” kampanyaları, Mayıs 1978’te Radikal Gençlik Derneği’nin ve 1980’de de Raitu Coole Sangham’ın (“işçi-köylü derneği”) oluşumunu doğrudan koşulladı. Tarihsel açıdan oldukça önemli olan bu yıllar boyunca Rajkumar, Radikal Öğrenci Birliği‘nin başkanıydı. Şubat 1979’da Anantapur’da düzenlenen üçüncü ve Şubat 1981’de Guntur’daki dördüncü konferansta üst üste başkan seçildi. Ancak Guntur konferansı sürecinde polis tarafından yakalandı ve dava sürecinde mahkemeye bile çıkartılmadı.

Öğrenci Birliği başkanı iken Rajkumar, Visakhapatnam’da ve tüm eyalette bir dizi mücadelenin liderliğini üstlendi. Visakhapatnam’daki özel taşımacılık sistemine karşı onun liderliği altında verilen mücadele şehir otobüslerinin millîleştirilmesi ile son buldu. Güçlü bir hatipti, öğrencilerin ya da diğer kesimlerin düzenledikleri yüzlerce mitingde o güçlü hitabeti ile yerini aldı. Yürüttüğü tüm faaliyetler onu devletin gözünde tehlikeli bir kişi hâline getirdi. 1980’in ikinci yarısında Rajkumar yeraltı faaliyetine katıldı ve bir daha geriye hiç bakmadı.

Ağustos 1981’de Öğrenci Birliği Hindistan genelini kapsayan, millet meselesi üzerine bir seminer örgütledi. Rajkumar, takdim amaçlı bir broşür ve başkanlık adına seminerde okunması amacıyla bir makale kaleme aldı. Bu seminer farklı milletlere mensup bir dizi öğrenci örgütünü ve radikal demokratik hareketi biraraya getirdi. Semineri müteakip, Devrimci Öğrenci Örgütleri Koordinasyon Komitesi kuruldu, dört yıllık yoğun bir çalışmanın ardından da Tüm Hindistan Devrimci Öğrenci Federasyonu 1985’te Haydarabad’da ilk konferansını topladı. Rajkumar, tüm bu gayretlerin eşgüdümlü kılınması için çaba yürüten başlıca liderlerden biriydi.

Takip eden yirmi beş yıl süresince Rajkumar, Karnataka, Tamilnadu, Kerala, Maharashtra, Gujarat ve Dandakaranya gibi birbirinden farklı sayısız bölgede faaliyet yürüttü, teorik, politik ve örgütsel birikimini mücadeleye akıttı. Tüm bu eyaletlerdeki parti birimlerine ve komitelerine rehberlik ederken, bir yandan da Güneydoğu Bölge Bürosu için çalıştı. İlgili dönem boyunca en az altı ayrı dilde akıcı konuşabilen bir hatip hâline geldi.

Rajkumar, partinin kolektif karar alma mekanizmasının da bir parçasıydı, ancak sahip olduğu kişisel vizyon, farklı alanlardaki uzmanlık ve keskin görüş yeteneği onu hareket içinde ayrıksı bir konumda tutuyordu. O tam anlamıyla bir kitap kurdu ve aynı zamanda üretken bir yazardı. Gizlilik esasına uygun olarak farklı müstear adlarla yazılar kaleme aldı ve bu yazıları çoğunlukla kolektifin hanesine kaydetti, ancak gene de Öncü’nün Sesi, Halkın Yürüyüşü, Halk Gerçeği, Maoist Enformasyon Bülteni gibi yayınlardaki yazılarında onun kalem izi aşikârdı. Ayrıca partiye ait hangi belgeye elinin dokunduğu da kolaylıkla anlaşılabiliyordu.

Söylenenlere göre Rajkumar, beynelmilel faaliyet yürütmek gerektiğini yaklaşık on beş yıl öncesinden kafasına koymuştu, bu gerçek de onun ufkunun geniş olduğunu gösteriyordu. Henüz tasdiklenmemiş bir söylentiye göre, o birkaç yıl önce Brezilya’da yapılmış beynelmilel maoist partiler toplantısına iştirak etmişti. Gene aynı söylentiye göre, Güney Asya Maoist Partiler Koordinasyon Komitesi’nde önemli bir rol üstlenmiş ve komitenin birçok toplantısında konuşma yapmıştı.

Teorik, politik ve örgütsel rehberliği ile yürüttüğü koordinasyon faaliyetinin ne denli kıymetli olduğunu gösteren iki ayrı örnek olaydan bahsetmek gerek bu noktada:

1993’te, marksizmin toplumsal dönüşümün bir aracı, hatta etkin bir analiz silâhı olup olmadığı hususunda K. Balagopal kimi temel soruları gündeme getirdiğinde bir dizi devrimci sempatizan hayal kırıklığına uğradı; parti tarafından ilgili tezin çürütülmesi amacıyla teorik bir çalışmanın yapılması kararlaştırıldı. Rajkumar, biri 1995’te, diğeri 2001’de olmak üzere, iki ayrı eleştirel deneme kaleme alarak Balagopal’ın ortaya attığı felsefî sorulara cevap verdi. Onca eleştiriye rağmen Rajkumar, Balagopal’ın vefatı ardından onu hürmetle anmayı sürdürdü. Balagopal’daki postmodernist eğilimlere işaret etmesine karşın onun halk hareketlerine yaptığı “önemli” katkıya saygı duyan bir taziye yazısı kaleme aldı; sonrasında ilgili yazı parti içinde bir model olarak kabul gördü.

Hindistan’daki millet meselesinin önemli olduğu noktasında tutarlı bir tavır geliştirmiş olan Rajkumar, Şubat 1996’da Tüm Hindistan Halk Direnişi Forumu himayesinde ilgili mesele üzerine beynelmilel bir seminerin hazırlanması için çalıştı. William Hinton, Ngugi wa Thiongo, Luis Jalandoni, Raymond Lotta, Celil Andrabi ve Manoranjan Mohanty gibi akademisyenlerin katılımı ile bu seminer, Hindistan ve dünyadaki millî hareketler üzerine otuzdan fazla tebliğle sona erdi. Seminer, Millî ve Demokratik Hareketler Koordinasyon Komitesi’nin kuruluşuna öncülük ederek ülkedeki devrimci halk hareketinin genişlemesi noktasında önemli bir kilometre taşı hâline geldi.

2002’de Andra Pradeş hükümeti, kimi iyi niyetli aydınların ve Endişeli Yurttaşlar Komitesi’nin barış için HKP(ML) Halk Savaşı Grubu ile konuşulması önerilerini kabul etti. Devrimci parti adına barış görüşmelerini Rajkumar yürüttü, bir dizi beyanat verdi ve gazetelerle partinin konumunu açıklığa kavuşturan çok sayıda mülâkat yaptı. Ancak görüşmeler, parti ve hükümet temsilcilerinin önerisi ile yapılan başlangıç turlarının ötesine geçemedi.

Ayrıca Rajkumar, farklı kimi ülkelerin devrimci örgütlerini HKP(ML) Halk Savaşı Grubu liderliği altında Hindistan’da yürütülen halk mücadelelerinden etkilenmelerini sağlayan Dünya Sosyal Forumu’na paralel örgütlenmiş bir eylemlilik süreci olarak Mumbai Direniş 2004’e rehberlik eden kolektifin bir parçasıydı.

Gene 2004’te, Andra Pradeş’te düzenlenen kongrede parti diğer devrimci partilerle görüşmek suretiyle iktidarı ele geçirme kararına vardı. Bu sefer HKP(Maoist) ve HKP(ML) Janashakti (Halk İktidarı) temsilcileri arasındaki görüşmeler kayda değer bir ilerleme ile sonuçlandı. Kongrenin iktidar hedefi koyduğu Mayıs 2004’ten Ocak 2005’e kadar geçen süre zarfında ateşkes anlaşmasının birçok kez ihlal edilmesi ve yoğun çatışmalar yaşanması üzerine Rajkumar çok sayıda beyanat verdi ve yazılar kaleme aldı. Böylelikle parti, tartışılmakta olan meselelerle ilgili gerekli raporları ve gündemi hazırlama imkânı bularak kendi görüşünü halkın farklı kesimlerine çok sayıda belge ile ulaştırırken, hükümet ise emrine amade olan devasa mekanizma ve kaynaklara rağmen, hükümet temsilcilerinin ev ödevlerini yapmakta aciz kalmaları sebebiyle, tek bir belge bile hazırlayamadı.

2007 ile birlikte başbakan maoist hareketi en büyük iç tehdit olarak tarif etti. Bu dönemde Rajkumar, Yeşil Av Operasyonu ve maden mafyasının gerçek niyetlerini ifşa eden yazılar yazdı. Bu yazılar ve çeşitli medya kuruluşlarına verdiği mülâkatlar aracılığıyla barış süreci gibi kimi konularda partinin konumunu izah etti. Ekim 2009’da basına takdim edilen on sekiz sayfalık mülâkat ve ses kaydı, Nisan 2010’da Hindu gazetesinde verdiği 12.262 kelimelik mülâkat, İçişleri Bakanı P. Çidambaram’ın 10 Mayıs’ta Swami Agniveş’e yazdığı mektuba verdiği 31 Mayıs 2010 tarihli mektubu, HKP(Maoist)’in fikriyatını ve hâlihazırda yapıp ettiklerine ilişkin gerekli vuzuhu kazandıran çalışmalardı.

Azad’ın katli Yeşil Av Operasyonu’nun bir uzantısıdır: onu katlederek hükümet direnişin sesini susturmak istemiştir. Yeşil Av Operasyonu, Hindistan yönetici sınıflarının Hint halkına ait zengin kaynakları çok-uluslu şirketlere ve onların ülke içindeki yeni palazlanmış ortaklarına peşkeş çekme işlemidir. Yönetici sınıflar Azad’ı halkın doğal kaynaklarını açıktan yağmalanmasına mani olanların en güçlü dili olduğu için katletmiştir.

N Venugopal
29 Temmuz 2010
Kaynak

0 Yorum: