16 Temmuz 2020

,

Fred Hampton

Fred Hampton: Kara Panter ve Kızıl Devrimci


George Floyd’un öldürülmesi sonrası ABD genelinde yapılan kitlesel gösteriler, altmışlardan beri ülkede görülen en büyük gösteriler olarak tarif edildiler.

Altmışların başında Martin Luther King ve Malcolm X gibi isimler, Afro-Amerikalı toplumunun yurttaşlık haklarına kavuşması için verilen mücadeleye öncülük ettiler. Bu iki insanın öldürülmesi sonrası Kara Panterler doğdu ve bu hareket, ABD’deki politik sistemin dayandığı kurumsal ırkçılığa en militan itirazı gerçekleştirdi.

Örgüt, 1966’da Batı Sahili’nde Huey Newton ve Bobby Seale tarafından kuruldu. Gelgelelim örgütün en gelişkin militanı ve düşünürü, Şikago’da yaşayan Fred Hampton isimli gençti.

Bugün ayaklanma esnasında birçok gösterici, üzerinde Hampton’ın resmi bulunan tişörtler giyiyor. Bu tişörtlerin üzerinde ayrıca Hampton’ın Amerika’da ırkçılıkla mücadelenin kapitalizmle mücadele hâlini alması gerektiğine dair o önemli mesajı da yer alıyor.

Kapitalizm ve Irkçılık

Hampton, ırkçılıkla kapitalizmin iç içe geçtiğini, ABD toplumunda ezilen tüm kesimlerin sosyalizm çatısı altında birleşmesi gerektiğini, Kara Panterlerin üst yönetimdeki herkesten daha iyi kavramış bir isimdi.

Birçok insandan ileri olan bu sınıf bilinci, nihayetinde 1969’da Hampton’ın hayatına mal oldu. Hampton, başında J. Edgar Hoover’ın bulunduğu FBI’ın yönettiği devlet terörünün hedefi hâline geldi. Şikago’daki ırkçı polisler, bugün George Floyd’u öldürenlerde gördüğümüz türden bir duygusuzlukla katlettiler Hampton’ı. Cinayetten bir yıl önce Hampton, şunları söylüyordu:

“Biz, Amerika’da ırkçılık olduğu gerçeğini hiçbir zaman inkâr etmedik, fakat biz, öte yandan ırkçılığın kapitalizmin bağrından çıkan bir yan ürün olduğunu söyledik. Önce kapitalizm vardı, ırkçılık sonra geldi. Para kazanmak için köleleri buraya getirdiler. Öncelikle akıllarında para kazanmak vardı, köleler para kazanmak içindi. Demek ki ırkçılık, kapitalizmin içinden çıktı. Önce kapitalizm vardı, ırkçılık onun yan ürünüydü.”

Düşman Kapitalizmdir

Fred Hampton, İkinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği tarihten üç yıl sonra, 1948’de dünyaya geldi. Ailesi, Şikago’nun işçi mahallelerinden birinde yaşamaktaydı. Anne babası sendikacıydı. Hampton, hukuk okumaya karar verdi, amacı ırkçı Şikago Emniyet Müdürlüğü’nün ezip durduğu Afro Amerikalılara yardım etmekti. Genç bir eylemci iken Hampton, beyazların değil kapitalizmin gerçek düşman olduğunu anlamıştı. Bir arkadaşı, onunla ilgili şunları söylüyor:

“O günlerde kardeşi Bill, ‘Fred, okulda hem siyahların hem de beyazların lideri hâline geldi’ demişti. Arkadaşlarının aktardığı kadarıyla bir seferinde Fred, başı derde girmiş, uzun saçlı, deri ceketli beyaz bir grup belalı tiple tanıştı. Yoğun bir tartışmanın ardından arkadaşlarının kullandığı ifadeyle ‘Hamp’ zulmedenin ‘sistem’ olduğuna o insanları ikna etti.

Fred altmışlarda, Siyahların Gelişimi İçin Ulusal Birlik içinde genç bir eylemci olarak, herkeste görülmeyen kimi örgütsel beceriler ortaya koydu. Birliğe katıldığında birliğin şehirdeki üye sayısı ikiydi. Birkaç ay içinde bu sayı yedi yüzü buldu! Söz konusu birlik, o dönemde ayrımcılığı besleyen aygıtı zaman içerisinde hukukî yollardan reforma tabi tutma önerisi üzerinde duran siyah yurttaş hakları hareketi içerisinde önemli bir baskı grubu hâline geldi.”

Ne var ki 1968’de Martin Luther King’in öldürülmesiyle Hampton, Afro Amerikalıların ikinci sınıf vatandaş olma hâllerine son verme noktasında devlete seslenip durmanın faydasız olduğunu gördü.

Polis Zulmü

Hampton, Kaliforniya’da Newton ve Seale’ın çalışmalarından aldığı ilhamla, King’in ölümü, ardından birçok şehirde açığa çıkan isyan dalgası sonrası Şikago’da Özsavunma İçin Kara Panter Partisi isimli teşkilâtın şubesini kurdu.

Panterler, siyah deri ceketleri, bereleri ve güneş gözlükleriyle tüm ülkenin dikkatini çektiler. Ellerindeki silâhlarıyla sokaklara çıkıp ırkçı polislerin karşısına dikildiler ve bu noktada anayasada yapılan ikinci değişikliğin verdiği haklardan istifade ettiklerini söylediler. KPP, doğrudan Afro Amerikalıların eşitlik taleplerini ele alan on maddelik bir program hazırladılar. Yedinci maddede geçen ifadeye baktığımızda, aradan geçen elli küsur yıla rağmen çok az şeyin değiştiğini görüyoruz:

“Polisin siyahlara yönelik uyguladığı vahşet ve katliam politikasının derhal sona erdirilmesini istiyoruz.

Biz, kendilerini siyah halkı, ırkçı polisin zulüm ve vahşetine karşı korumaya adamış öz savunma grupları örgütleyerek, kendi halkımıza yönelik polis vahşetine bir son verebileceğimize inanıyoruz. Birleşik Devletler Anayasası’nda yapılan İkinci Değişiklik, bize silâh taşıma hakkı vermektedir. Bu nedenle biz, tüm siyahların öz savunma amacıyla silâhlanmaları gerektiğine inanıyoruz.”

KPP, ayrıca Vietnam Savaşı’na karşı güçlü bir kampanya yürüttü. Bu noktada parti, bilhassa halkın yüzde 11’ini teşkil eden Afro Amerikalıların savaşta ölenlerin yüzde 25’ini meydana getirdiği gerçeğe üzerinde duruyordu.

Halk Eylemliliği

Hampton’ı KPP’nin medyadaki görünümü değil, yoksul siyahlarla kurduğu ilişki, çocuklara kahvaltı hazırlaması, her yaştan siyaha ücretsiz klinik hizmeti sunması etkilemişti. Örgüt, aynı zamanda siyahları daha çok etkileyen orak hücreli anemi hastalığı ile ilgili araştırmalara para aktardı. KPP, iktidara bağlı resmi kurumlarda ırkçı saldırılara ve önyargıya maruz kalan siyahlara özgüven kazandırmak için onlara hukuk ve siyahların tarihi ile ilgili eğitimler verdi.

Hampton, ABD’deki kapitalist devletin yüzlerce yıldır yaydığı ırkçılık ideolojisiyle mücadelenin önemi konusunda şu yorumu yapmaktaydı:

“Eğitimi olmayan kişi var olamaz da. Ne dediğimi anlıyor musunuz? Eğitimsizseniz, bir yere gidemezsiniz. Hatta neyi neden yaptığını bile bilemezsiniz. Olursunuz, duygusallıkla hareket edersiniz. Duygularınızın esiri olursunuz, yoksullaşırsınız ve hep bir şey istersiniz. Eğitilmezlerse insanlar, daha fazlasını isterler. Kapitalist olurlar, tanıdığımız bildiğimiz insanlar, zamanla zenci bir emperyalist hâline gelirler.”

Hampton, sosyalist bir boyut kazanmadığı takdirde yurttaşlık hakları mücadelesinin, zulüm kurumlarını güçlendirmekten başka bir iş yapmayan siyah orta sınıfı oluşturmak isteyen yönetici sınıfın eline geçeceğini görüyordu. Barack Obama, Colin Powell ve Condoleezza Rice gibi isimler, Hampton’ın tespitinin doğru olduğunu pratikleriyle ispatladılar.

Kapitalizmin Yan Ürünü

Zeki bir örgütçü, karizmatik bir hatip olarak Fred Hampton KPP saflarına katıldı ve Illinois şubesinin başkanı, ayrıca partinin başkan vekili oldu. 1969’da Şikago’daki düşman çetelerin katıldığı bir konferansta etkili bir konuşma yaptı. Hampton, konferansı çetelerin birbirlerine fırlattıkları okları gerçek düşmana atmalarını sağlamak için düzenlemişti. Kardeşi Bill, o günlere dair şunları anlatıyor:

“Fred, hastane grevleri örgütlüyordu. Ayrıca zulme karşı mücadele vermek için Şikago şehrinde yoksul beyazlardan, siyahlardan, Latinlerden, Kızılderililerden ve Meksikalılardan oluşan Gökkuşağı Koalisyonu adında bir yapı kurdu. Fred, Porto Rikolu örgüt Genç Lordlar ve şehrin dışındaki mahallelerde faal olan beyaz örgütü Genç Vatanseverler ile birlikte politik bir örgüt meydana getirdi, burada Fred’in amacı, onların ırkçılığı kapitalizmin yan ürünü olarak görmelerini ve yegâne sorun olarak ele almalarını sağlamaktı.”

Suçlu Gösterme Çabası

Hampton’ın öne çıkışı, doğalında Şikago Emniyet Müdürlüğü’nün dikkatini çekti. 1968’de bir sokak satıcısından 71 dolar değerinde dondurma çalmakla suçlandı. Suçlamayı reddeden Fred, “Şişman olabilirim ama 710 tane dondurma çubuğunu yemem mümkün değil” dedi.

Hampton, gene de hapse atıldı. Çıkartıldığı mahkemede hâkim, Fred’in politik gerekçelerle suçlu gösterildiğini düşünmemize neden olacak sözler sarf etti: “Bu sanık karşıma geçip, silâhlı devrimi savundu. Onun buradan çıkıp kayıplara karışmasına izin veremezdim.”

Hampton, birkaç ay sonra kefaletle serbest bırakıldı ve politik faaliyetlerine kaldığı yerden devam etti. Örgütlediği bir çalışma dâhilinde Şikago’daki bir traktör fabrikasında grevde olan işçilere destek vermek için yapılan yürüyüşe öncülük etti. Eyleme siyah, beyaz, Porto Rikolu, binlerce işçi katıldı.

Siyahî Mesih

Tam da bu noktada Hampton’daki karizma, örgütleme becerisi ve arkasındaki desteğin büyüklüğü, onu FBI’ın ana hedefi hâline getirdi. 1968’de Richard Nixon’ın seçimden zaferle çıkmış olması, FBI başkanı Hoover’a KPP liderlerini zor kullanarak yok etme konusunda açık çek sundu.

FBI, COINTELPRO isminde, gizli ve tümüyle anayasaya aykırı olan bir bölüm kurdu ve bu bölüm, hazırladığı karşı-istihbarat programını yürürlüğe koydu. Bölümün söylediğine göre amacı, “militan siyah milliyetçi hareketinin birleşmesini ve harekete geçmesini sağlayacak bir mesihin doğuşuna mani olmaktı.”

4 Aralık 1969 gününün sabah erken saatlerinde polis, Hampton’ın Şikago’daki evine baskın düzenlendi ve polisler yatağında yatmakta olan Hampton’ı vurup öldürdüler. Bir gece önce bir polis casusu Hampton’ın içkisine uyku ilâcı atmış, böylelikle baskın esnasında onun mücadele etmemesi sağlanmıştı. Hampton’ın karnı burnunda olan ve onun yanında uyuyan kız arkadaşı, ölümden kıl payı kurtuldu.

On yıl sonra cinayetin yargısız infaz olduğunu zımnen kabul eden Şikago polis teşkilâtı, Hampton’ın ailesine yaklaşık 2 milyon dolar para verdi.

Onu Neden Öldürdüler?

Fred Hampton öldürüldüğünde henüz 21 yaşındaydı. Bu dehşet verici ölüm, ABD’deki kapitalist devletin reforma tabi tutulması mümkün olmayan doğasını tüm çıplaklığıyla ortaya koyan bir olaydı. Aynı kapitalist devlet, son dönemde George Floyd’un ölümü üzerinden milyonlara kendisini ifşa etmiş oldu.

Hampton’ın öldürülmesi sonrası diğer Panterlerin lider kadrosu, FBI’ın uyguladığı baskılar sonucu dağıldı, hükümeti silâhlı bir azınlıkla devireceklerine dair inanç, tarihin bir parçası hâline geldi.

Hampton’ın kısa ömrü, işyerlerinde ve sokaklarda kitlesel hareketlilikle birleşen sosyalist bir mesajın ta başından beri Amerikan kapitalizmini ayakta tutan ırksal ayrışmaları ortadan kaldırma potansiyeline sahip olduğunu hepimize anımsatıyor.

Hampton’ı desteklemiş beyaz bir hemşire, onun geride bıraktığı mirası gayet güzel özetliyor:

“Mesele, kapı komşumuz olan siyah adam değil, Belediye Başkanı Richard Daley gibi isimlerin ve sanayicilerin oluşturduğu iktidar yapısıydı. Tahminimce Fred’in katledilmesinin sebebi, onun herkesle çalışma becerisine sahip olmasıydı. […] Fred, siyahlar sorun yaşadıklarında yönetici sınıfın siyahları hemen yalnızlaştırabileceğini, ama siyahlarla beyazlar bir araya geldiklerinde bu durumla başa çıkmak zorunda kalacaklarını söylerdi. Bence o, tam da bu tür şeyler söylediği için tehlikeli bir isimdi ve bu yüzden öldürülmesi gereken birisi olarak görüldü.”

Sean Ledwith
8 Haziran 2020
Kaynak

0 Yorum: