Suikastın
gerçekleştiği günün (8 Temmuz 1972) sabahı hep birlikte balkonda oturmuş, her
zamanki gibi Türk kahvemizi içiyorduk. Gassân’ın anlatacağı çok şey vardı ve
biz onu dinlemeye her daim hazırdık. O sabah bana FHKC’deki (Filistin Halk
Kurtuluş Cephesi’ndeki) yoldaşlarından ve kendisinden bahsetmişti, sonra kız
kardeşi Fayze, Filistin’deki çocukluğunu anlatmaya başladı. Bürosundan
ayrılmadan önce oğlumuz Fayiz ve iki kuzeni oynasın diye elektrikli treni
kurdu. O sabah üç çocuk evde oynadılar. Gassân’ın yeğeni Lamis, annesi ve
ağabeyleriyle Kuveyt’ten geleli bir hafta olmuştu ve o gün dayısı ile birlikte
ilk kez şehre iniyordu. Lamis, Beyrut’taki kuzenlerini ziyaret edecekti ama
oraya hiç gidemedi. Gassân ve Lamis, bizi öpüp hoşça kal dedikten iki dakika
sonra o korkunç patlama yaşandı.
Evdeki
tüm camlar kırıldı. Koşarak aşağıya indim. Karşımda küçük arabamızın yanmakta
olan enkazını buldum. Lamis birkaç metre ötedeydi, ama Gassân orada değildi.
“Gassân” diye bağırdım, sonra yerde sol bacağını buldum. Sanki tüm vücuduma
felç inmişti, Fayiz’in başını duvara vurduğunu görüp kız kardeşi Leyla’nın
“Baba baba” diye bağırdığını duyunca kendime geldim.
Gassân’ın
sadece ağır yaralı olabileceği konusunda hâlen daha bir umut vardı içimde. Onu
evimizin yanındaki vadide buldular. Alıp götürdüler. Onu bir daha göremedim.
Usame,
patlamada ölen kız kardeşinin naaşının yanına oturup “endişelenme Lamis, iyi
olacaksın, bana eskisi gibi gene İngilizce öğreteceksin” dedi.
Akşam
küçük kızım Leyla, bana gelip şunları söyledi: “Anne, babama ‘beni arabayla
götür, bana çikolata al’ dedim ama o bana meşgulüm dedi, cebindeki çubuk şekeri
çıkartıp verdi. Sonra beni öptü ve eve gitmemi söyledi. Evimizin merdivenlerine
oturup şekerimi yedim, ardından büyük patlama oldu. Ama anne, bu onun hatası
değildi ki. Babamın arabasına bombayı İsrailliler koydu.”
Anni Kenefâni
Kaynak