29 Aralık 2016

Noel'in Önemi

Noel Amerika’da bir kültür savaşının ortasında kaldı. Muhafazakârlar, kendi kuruntuları olan bir “Noel’e karşı savaş”ın kurbanı olduklarını ve bu savaştan ancak İsa’sız Noel’i reddederek galip çıkılabileceğini iddia etmeyi sürdürüyorlar. İlericiler ise bu tüketime yönelik bayramın maddiyatçılığını eleştiriyorlar.

Ancak tartışmanın tarihi daha eskilere dayanıyor. Noel, bin yıldır ne anlama geldiği konusunda yürütülen kültürel, siyasî ve dinî savaşların merkezinde yer alıyor. İncil’in kendisi de İsa’nın doğumuna ilişkin çelişen anlatılar barındırıyor.

Bu bayram bizim için ne ifade etmeli? İster Hristiyan, ister ateist, ister başka inançlara mensup olsunlar, sol siyasî hareketler için bu bayramın ne kıymeti olabilir?

Dinî bağlarınızdan (ya da herhangi bir dinle kendinizi bağlı hissetmeyişinizden) bağımsız olarak, Yeni Ahit’in İsa’nın doğumu ile ilgili neler anlattığını ve bu hikâyelere ilişkin tefsiratın bizim davamıza nasıl destek ya da köstek olacağını bilmek başlı başına değerlidir. Ayrıca işe buradan başlandığında, kitabın kendisinin bizzat birbiri ile uyumsuz anlatılar içerdiği görülür.

İncillerdeki doğuma ilişkin anlatılar, her şeyden önce birer hikâyedirler. İsa’nın hayatını anlatan bu metinlerin yazarları onun doğumunda bulunmuş değillerdi. Ayrıca her iyi hikâye için geçerli olduğu gibi, her biri aslında belli bir noktaya dikkat çekmek üzere yazılmıştır.

Matta: İsa Kral Hirodes’e Karşı

Matta İncili Yeni Ahit’in ilk kitabıdır. Kitap, İsa’nın doğumunun Musa’nınkine koşut olduğu iddiasındadır: her ikisi de bir kriz zamanında dünyaya gelmiş, ölümden kıl payı kurtulmuş ve halk tarafından kurtarıcı olarak anılmışlardır.

Matta’da İsa’nın doğumuna ilişkin uzun anlatı, doğumun kendisi ile değil de bebek İsa ile ilgilenir. Doğulu astrologlar, bir takım hediyeler taşıyarak kendilerini bebek kral İsa’ya götürecek olan bir yıldızı izlerler, ancak bundan evvel Kral Hirodes’in karşısına çıkarlar. Ya yıldız onları oraya götürmüştür ya da onlar kralların saraylarda doğmasının bekleneceğine hükmetmişlerdir. Kral Hirodes, onlara bu asil bebeğin nerede olduğu bildirmek üzere geri dönmeleri talimatı verir. Ancak onlar bunu asla yapmayacaklardır.

Hikâyenin anlatıcısı siyasî niyetlerini de ifşa eder: tepesinde yıldızların belirmesine yetecek kadar önem arz eden iktidar sahipleri değil, henüz tümce bile kuramayan bir bebektir.

Kral Hirodes astrologların dönmeyişi karşısında köpürür. Tehdit altındaki birçok imparator gibi onun da verdiği karşılık şiddetli olur.

Hirodes, Beytüllahim’de iki yaşının altında ne kadar erkek çocuk varsa öldürülmeleri için bir ferman çıkarır. Allah’tan, İsa’nın üvey babası Yusuf’a rüyasında kutlu ailesini de alıp Mısır’ın yolunu tutması bildirilmiştir.

İsa’nın ailesi mülteci olur. Peşlerinde onları katletmek isteyenler vardır. Zalim bir diktatör eliyle yurtlarından edilmişlerdir.

Sonunda İsa ve ailesi, Hirodes’in ölümünün ardından yurtlarına -ancak İsa’nın doğduğu Beytüllahim’e değil de kuzeyin dağlık şehri Nasıra’ya- dönerler. Bu dönüşün ardından İsa yoksul çiftçilerin yaşadığı bir kasabada büyümüştür. Şu işe bakın ki Hirodes’in daha bebekken katletmeye niyetlendiği bu “yeni kral” iktidarın merkezi Roma’da ya da yine mühim bir şehir olan Beytüllahim’de değil de taşrada yaşamaya gelmiştir.

İsa’nın annesi Meryem bu sırada 15’inden büyük olmamalı. Yusuf’sa muhtemelen otuzun üzerindedir ve icracısı olduğu marangozluk mesleği itibarlı olmaktan hayli uzaktır. Bugünün toplumunda Meryem, ekmeğini yaptığı parça başı işlerden kazanan bir emekçi ile evli hamile bir liseli olurdu.

Matta’da mülksüzler, en alt sınıfın mensupları ve toplumsal/siyasî sermayeden yoksun olanlar kurtuluşu getirecek olan devrimci kudretin asıl sahipleridir.

Luka: İsyan Şarkıları, Dışlanmışlar ve Zındıklık

Yeni Ahit’in üçüncü kitabı Luka İncilinde de İsa’nın doğumundan bahsedilir. Bu kez mülteci değil ancak fakirlerdir. Ayrıca hikâye burada Meryem yönünden aktarılmaktadır.

İsa, Meryem’in karnında büyüyedururken annesine birdenbire bir ilham gelir ve fevkalade bir şarkı tutturur; mülk sahiplerine yöneltilmiş radikal bir isyanın ilanıdır şarkı. Meryem şunları söyler: “Tanrı güçlü olanları tahtlarından indirdi ve aşağıda olanları yükseğe çıkardı”. Ve ekler: “Aç olanları güzel şeylerle doyurdu, zenginleri ise eli boş gönderdi.”

Meryem, siyasi ve toplumsal iktidarın altüst oluşunu ilan eder, bu altüst oluş Tanrı eliyle getirilecektir. Tanrı’nın karnı tokların, yüksek tahtlarına kurulmuş olanların değil, mazlum ve yoksulların safında olduğunu bildirir.

Meryem’in şarkısı sadece dindarların diline düşmez. Dünyanın her yanında adalet arayan hareketlerin tümünce sahiplenilir. Bu şarkı, çağrısının emperyal güçlere yönelttiği tehdit nedeniyle totaliter hükümetlerce defaten yasaklanmıştır: Britanya hâkimiyetindeki Hindistan’da, Arjantin’deki Kirli Savaş sırasında, Guatemala’daki iç savaş boyunca ve 70’lerin ve 80’lerin El Salvador’unda.

Luka’da ayrıca İsa doğarken bir melekler ordusunun çobanlara görünüşte masum bir tümceyle seslendiği bilgisi yer alır: “En yücelerdeki Tanrıya hamd-ü senalar, dünya üzerindekilerin tümüne hayr-ü selamet olsun.”

Bu söz, o zamanlar bugünkü okuyucuya göründüğü kadar zararsız değildi. İmparator Agustus’a coşkulu bir karşı çıkıştı bu.

Milattan önce 9 yılı civarında taşa kazılmış olan Priene Yazıtı, Agustus’un doğumunu yüceltiyor ve onun tanrısallığını ilan ediyordu. Şöyle:

“Bize ve zürriyetimize Mesih olarak gönderilmiş bulunan [İmparator Agustus] savaşa son verdi ve her şeye bir nizam getirdi; işte o Tanrı’nın tecessümüne dönüşmüş olmaklığıyla eski zamanlarda umulan her şeyi mümkün kıldı. […] Tanrı Agustus’un doğduğu gün bütün âlem için ondan sadır olan müjdelerin bidayeti oldu.”

Roma İmparatorluğu’nun görüşünce imparator Agustus tanrısal bir kişilikti ve selametin bedenleşmiş haliydi. Bunun aksini iddia eden ya öldürülür ya da özgürlüğünden edilirdi. Gökten gelen meleklerin daha dakikalar önce iktidar ve zenginliğin mekânı sarayların uzağında doğmuş bu bebeğin dünyaya esenlik getireceğini ilan etmesi imparatorluğun suratına inmiş bir tokattı.

Gökten gelen bu duyuruyu alan çobanlar yeni doğanı görmeye gittiler. Tarihsel olarak çobanlar dışlanmış paryalardı: kimileri henüz çocuktu ve hepsi büyük bir sefalet içindeydi. Ama onlar yemek yemek ve hacet gidermek için de kullanılan, pire ve kemirgenlerin cirit attığı bir ahırı ziyarete gittiklerinde bu sefaletin bir ehemmiyeti yoktu.

Şayet Matta’nın hikâyesinin sorusu iktidarın kimde olduğuna dairse, Luka’nın sorduğu soru şu olmak gerekir: “Yoksulların devrimi ne zaman vuku bulacak?” Luka, dönüp dolaşıp kadınların ve yoksulların muktedirlere karşı önderlik ettiği aşağıdan yukarı doğru bir devrimci ahlakı vurgular.

İncil yazarları, hikâyelerinin olgusal olarak doğrulanabilir olması ile ilgili değillerdi. Onlar, imparatorluk karşıtı bir anlatıyı inşa eden polemikçilerdi. İncillerdeki İmparator dünyaya esenlik getiren biri değildir. Getirdiği, şiddet ve işgal altındakilere esarettir.

İncil yazarları için pireler arasında bu yoksul bebektir esenliği getiren ve söz konusu olan esenlik ve barış varlıklı elit için değil, unutulmuş ve haksızlığa uğramışlar içindir.

Noel’in Kültürel Tarihi

Aslında söylemek yersiz; bu tevillerimiz bütün Hıristiyanlarca sahipleniliyor değildir. Öyle ki Kutsal Kitap’taki karmaşık metinlerin temel oluşturmasıyla Noel defalarca yeniden ve yeniden şekillendirile gelmiştir. Yüzyıllar içinde sayısız biçimlerde sahip çıkılmış, reddedilmiş ve yeniden sahiplenilmiştir. Pagan ritüellerinin ve baskın kültürün kaçınılmaz sızmasının bu bayramın anlamını ve tatbikatını biçimlendirmesine ne oranda izin verilebileceği üzerine bir kavga yürütülmüştür.

Gerry Bowler’ın Hedefteki Noel isimli çalışmasında gösterdiği gibi, Ortaçağ’a kadar uzanan tarih dilimi içinde dindar ve seküler elitler bayramın kutlanışına eşlik eden ve ahlak düşkünlüğü gösteren davranışlarla -müzik, dans, oburca yiyip içme- ilgilidirler. İngiltere’deki Püritenler daha da ileri gidip insanları bayram boyunca oruç tutmaya teşvik etmiş, o gün açık olan dükkânlara yönelik saldırıları tahrik etmişlerdir.

Modern çağda kimi ilerici Hıristiyanlar Noel’i reforme edip onu liberal değerlerle uyumlulaştırmanın yollarını aradılar. Bill McKibben gibi bazıları bayrama eşlik eden tüketimciliğe bir son verilmesi çağrısında bulunmuş ve tüketim azgınlığından kaynaklanan fosil yakıtların fazladan kullanımı ve muazzam miktarda fazladan çöple ilgili ekolojik endişeleri öne çıkarmıştır. Adbusters uzun bir süre boyunca bir “Hiçbir Şey Satın Almama Günü” için kampanya yürütmüştür, Alışverişi Durdurun Kilisesi ile ismiyle müsemmadır zaten. Bütün bunlar insanları daha az alışveriş yapmaya ve bayramı sevdikleriyle geçirip bağışta bulunmaya ya da yardım kampanyaları için gönüllü olmaya teşvik etmiştir.

Noel tüketimciliğinin bir sorun olduğu şüphesiz doğrudur ve bu durum emekçi sınıftan ailelerin daha fazla borçlanması yönünde bir baskı yaratıp mağaza çalışanlarının uzun saatler boyunca az bir ücret karşılığında, üstelik kendileri de tatilden/bayramdan mahrum olarak sefil kalabalıklarla karşı karşıya kalmaları sonucunu doğurmaktadır. Ancak tüketimciliğin bu eleştirmenleri, Noel’in devrimci ruhunun ne olabileceği konusunda sessizdir. Daha kötüsü, bir anlamda emekçi sınıfa kültür ve davranış alanlarında polislik taslayan elitleri çağrıştırıyor olmalarıdır.

Kapitalizmin yıkımı, tüketime karşı düzenlenen boykotlar eliyle olmayacaktır. Bunu yapabilecek olan, ancak örgütlü işçi sınıfıdır. Bugünlerde ise işçiler biraz nefes almayı ve gelmekte olan mücadeleye hazırlanmak üzere kendilerini yenileme fırsatını hak ediyorlar. Böylesi bir tutum bize muhafazakâr kültür savaşçılarının “İsa olmasaydı Noel de olmazdı” diye hakkında çığrışıp durdukları Noel hikâyelerinin gerçekte kurtuluş için derhal mücadeleye girişilmesine dair olduğunu hatırlama şansı verecektir. Altta olanları yukarıya taşırken güçlü olanları tahtlarından eden ritüeller kutlanmaya layıktır.

Ama bu bayramı hak kılan şeylerden biri de muhtaç olanlara vereceği umut ve neşedir. Noel zamanı aynı zamanda kasvetli ve bunaltıcı da olabilir elbette, bununla beraber bazıları için bu zaman dilimi işten başlarını kaldırıp ailelerini görebilecekleri ve evlatlarına keyifli bir zaman sağlayabildiklerini hissedebilecekleri nadir dönemlerdendir. Bu kutlama, bugünde de bir bağlamı bulunan kadim bir devrimci hikâyenin onuruna cereyan etmektedir.

Noel, yoksullara müjde, mahkûmlara özgürlük getiren birinin dünyaya gelişinin kutlanmasıdır. Bunu kutlamanınsa tek bir “doğru” yolu yoktur. Ancak bu bayramda hak etiğimiz adalet için mücadele eden bizlere ziyadesiyle yer vardır. İlahiyatçı Howard Thurman’ın sözleriyle:

Meleklerin şarkısı durduğunda,
gökteki yıldız kaybolduğunda,
krallar ve prensler yurtlarına,
çobanlar sürülerine döndüğünde,
Noel’in işleri başlar:
kayıplar bulunacak,
kırılanlar onarılacak,
açlar doyurulacak,
mahkûmlar salınacak,
milletler yeniden inşa edilecek,
insanlar arasında barış hâkim kılınacak,
kalpler musiki ile dolacaktır.

Katrina Forman
Timothy Wotring
25 Aralık 2016
Kaynak

0 Yorum: