Köz
gazetesi diyor ki:
“Önümüzdeki
dönemde merkeze oturacak anayasa krizinde, işçi sınıfının düzen güçlerinin
sergileyeceği demokrasi müsameresinin figüranı değil, demokrasi mücadelesinin
savaşçısı olması için emekçileri hükümet karşısında sermaye muhalefetinden
bağımsız bir hatta birleştirmek gerekir.”
İşçi
sınıfının demokrasi mücadelesinin figüranı değil, bağımsız savaşçısı hatta öncü
savaşçısı ve önderi olması gerektiği doğrudur ama sınıf bilinçli proletarya
demokrasi mücadelesini başlı başına bir amaç olarak görmez, kendi proleter
devrim ve iktidar mücadelesi için bir araç olarak görür.
İşçi
sınıfı, “anayasa krizi” gibi burjuva sınıfın içinde olan krizlerden kendi
demokrasi ve iktidar mücadelesi için yararlanma fırsatları doğarsa elbette
bunları değerlendirmesini bilmelidir ama Köz çevresinin yaptığı gibi, sadece
bunlara odaklanmamalıdır.
Köz
çevresi, bütün seçim platformlarında tam da burjuvazi içindeki uzlaşmaz olmayan
çelişkilere ve “kriz”lere (anayasa krizi, AKP ile MHP arasındaki çelişkiler,
Erdoğan'ın 2028'de 4. kez aday olup olmaması vb.) odaklandı (bkz. Köz’ün
desteklediği Tunahan Dursun arkadaşın sitesindeki yazılar: Tunahandursun).
Burjuvaziyle
işçi sınıfı arasındaki uzlaşmaz çelişkinin görünümleri olan sorunlarla
(kapitalist tekeller kâr rekorları kırarken emekçi kitlelerin muazzam bir hayat
pahalılığıyla boğuşması gibi) bağlantılı olarak proleter devrimin ve Sovyet
iktidarının propagandasına hiç yer vermedi.
Köz’ün
desteklediği adaylar (aynı Maçoğlu örneğinde olduğu gibi) komünizmin
propagandasını yalnızca kendilerinin “komünist” olduklarını vurgulamakla
sınırladılar. Ve Dem Parti aday gösterdiğinde Dem Parti'nin “düzen dışı bir
işçi partisi” olduğu tezine dayanarak, adaylarını Dem Parti adayları lehine
geri çektiler. Zira Köz’e göre seçimlerde en önemli şey, “sol”un belli başlı
burjuva partilerinden bağımsız aday gösterebilmesiydi.
Biz
de belli başlı burjuva partilerden bağımsız aday gösterilmesinin (özellikle
solun mümkün olduğu kadar büyük bir bölümünün CHP kuyrukçuluğundan kopmasının)
önemli olduğunu düşünüyoruz ama bu, komünistler için ne tek ne de en önemli
sorundur.
Köz
çevresi Bolşevizmi ve Komintern’in ilkelerini savunduğunu söylüyor. Bolşevizm
ve Komintern ise, komünistlerin, seçimlere ister bağımsız girsinler ister başka
bir partinin adayını desteklesinler, proleter devrimin, proletarya
diktatörlüğünün ve komünizmin propagandasını merkeze almaları gerektiğini,
diğer gündemleri de bunların propagandasına bağlamaları gerektiğini söylüyor.
Gelin görün ki Bolşevizmi ve Komintern'i dilinden düşürmeyen Köz çevresi bu
seçimlerdeki gündemini neredeyse tamamen burjuva politikasının gündemiyle
sınırladı, kitlelerin politik ilgisinin yükseldiği seçim dönemini Bolşevizmin
ve Komintern’in ilkelerinin emrettiği şekilde proleter devrimin, Soyvet
iktidarının ve komünizmin propagandası için kullanma görevini tamamen bir yana
bıraktı veya “bir başka bahara” erteledi. Oysa işçi sınıfı kendi devrimci sınıf
partisinin önderliğinde kendi devrimci sınıf iktidarı için mücadeleye
çağrılmadıkça ve bu mücadeleye kazanılmadıkça başka güçlerin iktidar
mücadelesinde figüran olmaktan kurtulamaz.
Kızıl Okuyucu
26 Şubat 2024
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder