Son bilgilere göre, ABD’nin Ukrayna’daki Neonazilere
ve diğer aşırı uçtaki gruplara yardım, eğitim ve silâh vermesini yasaklayan
2015 Ulusal Savunma Yetki Kanunu’ndaki (USYK) değişiklik, Cumhuriyetçilerin
kontrolündeki Meclis Kuralları Komitesi’nce çıkartılan son yasa ile
geçersizleştirildi. Demokrat Parti temsilcisi John Conyers’in önerdiği
değişikliğin amacı, Ukrayna güçleri ile Rus ayrılıkçılar arasındaki şiddetli
çatışmaların yatıştırılmasına katkı sunmaktı.
USA Today/Pew anket şirketinin USYK’nin tartışıldığı
Nisan ayında yaptıkları ankette, Amerikalıların yarısından fazlasının Ukrayna
hükümetine silâh ya da başka türden askerî yardım sağlanmasına karşı çıktığı
tespit edilmişti.
Eğer değişiklik yürürlüğe girseydi, ABD Savunma
Bakanlığı’ndan her türden desteği almak suretiyle, beyaz üstünlükçü, Neonazi ya
da diğer benzeri sembollerin kullanılması aracılığıyla, “Nazizme veya onun
işbirlikçilerine övgüler dizen ya da onları yüceltenler”in bu türden eylemleri
net biçimde engellenmiş olacaktı.
Değişiklik önerisi, kongre personeli eliyle İftira ve
Karalamayla Mücadele Derneği (ADL) ile Simon Wiesenthal Merkezi’ndeki
lobicilere sunuldu. Bu iki kuruluş, ülkenin en büyük iki Yahudi baskı grubu.
Görevlerini antisemitizm ve şiddete dayalı aşırıcılıkla mücadele olarak
belirlemiş olmalarına rağmen ADL ve Wiesenthal Merkezi, Jeffries ve Conyers’in
teklifine destek sunmayı reddetti.
Kongre’deki Demokrat Parti kaynaklarına göre, ADL’nin
Washington Ofisi’ndeki ve Simon Wiesenthal Merkezi’ndeki personel değişikliğe,
ırkçı aşırılıklarına ilişkin elde belgeler bulunan Svoboda gibi sağcı Ukrayna
partilerinin “retoriklerini ılımlılaştırdıkları”nı söyleyerek karşı çıktı. ADL
üzerinden lobi faaliyeti yürüten bir ismin sürekli üzerinde durduğu husus
şuydu: “Esas olarak Rusya’ya odaklanmalıyız.” Öte yandan Wiesenthal Merkezi de,
Ukrayna’daki aşırı sağcı politik liderlerin İsrail büyükelçisiyle buluşmalarını
Svoboda ve Sağ Sektör gibi grupların aşırı yanlarını törpülediklerinin bir
kanıtı olduğu üzerinde durdu.
ADL’nin Washington Ofisi ile Simon Wiesenthal Merkezi,
bu konudaki yorumlarını öğrenmek için eposta ve telefon yoluyla gönderilen
sayısız isteğe tek bir cevap vermedi.
Bu yılın başlarında ADL’deki görevinden ayrılan Ulusal
Direktör Abraham Foxman, Svoboda’nın “antisemitizm tarihinden ve etnik
milliyetçilik platformundan” bahsetti ve bu konuşmayı yaptığı basın
konferansında Svoboda’nın Stepan Bandera’yı yüceltmeye artık bir son vermesini
istedi. Bilindiği üzere Bandera, Ukrayna milliyetçiliğinin sembolü hâline
gelmiş olan, II. Dünya Savaşı’nda faaliyet yürütmüş bir Nazi işbirlikçisi.
Bu Ekim ayında Bandera’nın Ukrayna İsyan Ordusu’nun
itibarının iade edilmesi ile ilgili bir kanunu Ukrayna parlamentosu
geçiremeyince, 8.000 civarında Svoboda destekçisi ve aşırıcı Sağ Sektör üyesi,
Banderacı bayrakları ve Svoboda flamalarıyla, binaya yürüyüşe geçti ve ev
yapımı silâhlarla polise saldırdı. Bu tepki, Bandera efsanesinin kısa bir
zamanda ölmeyeceğini, Foxman’ın ihtarlarının sağır kulaklarda bir karşılık
bulmadığını gösterdi.
Svoboda lideri Oleh Tiyanibuk, bir zamanlar ülkesinin
“Moskovacı-Yahudi mafyası”ndan kurtarılması için çağrıda bulunmuş bir isimdi.
2010’da Nazi ölüm kampı muhafızı John Demcanyuk’un Sobibor Kampı’nda 30.000
civarında insanın ölümüne katkı sunmaktan ötürü mahkûm olması ardından
Tiyanibuk Almanya’ya gitmiş, orada Demcanyuk’u, “hakikat için dövüşen bir
kahraman” olduğunu söyleyerek, övmüştü.
Ancak Avro Meydanı Devrimi’nden beri Svoboda imajını
iyileştirmek için çabalayıp durdu. Bunun için de İsrail’in Ukrayna Büyükelçisi
Reuven Din El ile buluşuldu ve ortak ulusal değerlere işaret edildi. “Tiyanibuk
bu görüşmede, “İsraillilerin de bizim vatansever duygularımıza saygı
duymalarını istiyorum” diyor ve şunu ekliyordu: “Muhtemelen İsrail
Knesset’indeki [Meclis] her iki parti de milliyetçi. Tanrı’nın yardımıyla bizim
meclisimizde de böyle olacak.”
Avro Meydanı ayaklanmasının son safhalarında polisle
çatışan radikal sağcı hareket Sağ Sektör, örgütün lideri Din El ile toplantı
yaptığında ADL Ulusal Direktörü Foxman’dan epey takdir topladı. İsrail
büyükelçisi ise şunu söyledi: “[Sağ Sektör lideri] Dmitri Yaroş’un ifadesiyle
Sağ Sektör, tüm ırkçı unsurlara, özellikle antisemitizme, elindeki tüm meşru
araçlarla karşı çıkacak.”
Bu ay içinde Ukrayna’da yapılan parlamento
seçimlerinin sonuçları, aşırı milliyetçi sağın başarısız olduğunu gösterdi.
Svoboda oyların yüzde altısını alırken, Yaroş’un Sağ Sektör’ü tek bir koltuk
bile kazanamadı. Ortaya çıkan sonuç, Amerikan Yahudi Komitesi’ni memnun etti.
Komite, “Ukrayna’daki Yahudiler seçim sonuçları üzerine cesaretlendiler, hatta
ülkenin geleceği konusunda iyimser bir yaklaşım içerisine girdiler.” dedi.
Oysa geleneksel aşırı milliyetçi partilerin sıkıntılı
durumu sağın güç kaybettiğinin bir kanıtı değil. Svoboda ve Sağ Sektör’ün
ayaklanmanın ilk döneminde kontrol ettikleri protesto oylarını kaybetmelerinin
nedeni, Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko’nun Doğu’da savaş çıkartmaya dönük
milliyetçi hayallere öncülük etmesiydi. Avrupa’daki radikal sağ konusunda uzman
olan Anton Şekovtsof’a göre, “2012’de Svoboda neredeyse tek ‘vatansever’ parti
kabul ediliyordu ama bugün tüm demokratik partiler vatansever, bu sebeple
Svoboda vatanseverlik üzerindeki ‘tekel’ini yitirdi.”
Ulusal seçim kampanyası süresince, Ukrayna’nın
başındaki parti olan Halk Cephesi’ne mensup Başbakan Arseniy Yatsenyuk, sağcı
militanlarla epey içli dışlı oldu. Neonazi esinli Toplumsal Ulusal Parti’nin
kurucularından, Meydan savunma komitelerinin eski lideri Andrei Parubiy de Halk
Cephesi listesinden parlamentoda yer bulan aşırıcılardan.
Parubiy’nin yanı sıra, Halk Cephesi listesinde bir de,
alenen Nazi savaş gücü olarak faaliyet yürüten Azak milisleri lideri Andriy
Biletski var. Bu şahıs, Doğu Ukrayna’daki Rus ayrılıkçılara karşı yürütülen
savaşın ön saflarında olmuş bir isim. Azak komutan vekili Vadim Troyan da parti
seçim listesine dâhil edildi. Böylelikle parti, haki gömlekli faşistlerle
tutucu neoliberalleri bir araya getirmiş oldu.
Svoboda’nın aksine bu isimler ılımlı pozu bile
kesmiyorlar. “Bu kritik momentte milletimizin tarihsel misyonu, hayatta kalmak
için verdikleri nihai savaşta, dünyadaki Beyaz Irklara öncülük etmektir.” Kısa
süre önce Biletski bir yazısında şunları söylüyor: “İnsan olmayan, Sami ırkına
mensup kavimlere karşı savaş verilmeli.”
Azak savaşçılarını birleştiren şey, Nazi Almanya’sına
dönük nostalji ve açık faşizmi benimsemeleri. New York Times’tan Andrew
Kramer’ın haberine göre, “askerlerinde swastika dövmeleri bulunan tabur,
üzerinde swastikaya benzeyen bir Neonazi sembolü bulunan bayrak taşıyor.”
Hükümeti değişim içerisinde olan bu ülkede Azak Taburu,
Doğu’daki boşluğu dolduruyor. Ukraynalı parlamenter Gregory Nemira’nın Eylül
ayında muhabir Anna Nemtsova’ya söylediği biçimiyle, “Cumhurbaşkanı, silâhlı
kuvvetler için hâlâ bir genelkurmay başkanı atamış değil. O, ülkenin bir savaş
hâli içerisinde olduğunu kabul etmiyor ve Azak gibi taburları, devlet
makamlarının düzenli birlik göndermeye cesaret edemediği en tehlikeli savaş
alanlarına göndermeyi tercih ediyor.”
Azak, Conyers’in USYK değişikliği önerisinin ABD
yardımlarından mahrum bırakması muhtemel bir tür Neonazi örgütü. Ama kongre
üyesi, ADL ve Wiesenthal Merkezi’nden teklifin geçmesine dönük yardım istediği
noktada, yediği fırçayla kaldı. Değişiklik önerisi sessizliğe gömüldü ve
Azak’ın Amerikan ikmal hattı zerre zarar görmeden muhafaza edilmiş oldu.
Max Blumenthal
20 Kasım 2014
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder