31 Ağustos 2014

,

Antisemitizm ve Beyaz Üstünlükçülüğü


Filistin’deki Ölümleri Toronto’da Kutlamak

 

Toronto’da yüzlerce insanın katıldığı antisemitizme karşı gösteri, neden ırkçılık karşıtı bir yürüyüşten çok, beyaz üstüncülüğü için yapılan bir yürüyüşe benzer?

Kanada’daki Jewish News’in haberine göre, 20 Ağustos’ta binlerce insan Bathurst Caddesi’nde yürüyerek, “Susmayacağız. Küresel Antisemitizme Karşı Yürüyün” diye bağırdı. Gösteri, Büyük Toronto Birleşik Yahudi Çağrı Federasyonu, İsrail ve Yahudi İşleri Merkezi, B’nai Brith Kanada, Kanada İsrail Deneyimi, Yaşayan Kanada Yürüyüşü ve Kanada Yahudi Ulusal Fonu (JNF) tarafından organize edildi. Eğer örgütçülerin sloganını ciddiye alacak olursak, bu gösteri, Kanada’nın yakın tarihinde yapılan, ırkçılık karşıtı en büyük eylemlerden biri. Ama maalesef gösteride “esmer” insanların boyun eğmesini isteyen bir grup “beyaz” insandan başka bir yoktu.

Fotoğrafların ve makalelerin anlattığı kadarıyla, ırkî açıdan homojen olan kalabalığın içerisinde birçok insan İsrail bayrağı taşıdı ve İsrail’in Gazze’ye yönelik son askerî saldırısını kutladılar. Times of Israel’in haberine göre: “Yürüyüşün amacı, Bill Glied’in kapanış konuşmasında özetleniyordu aslında: “İsrail Savunma Güçleri için Tanrı’ya şükürler olsun. İsrail için Tanrı’ya şükürler olsun. Birlikte durmamız gerektiğini sakın unutmayın. Bir daha asla!”

Aksi yönde iddialar bulunsa da, ortada antisemitizmin diğer zulmün bir gölgesi olduğunu gösteren çokça delil var (“Eğer daha çok bağırırsam, herkes bana inanır” taktiğinin bir örneği de Torontolu işadamı ve İsrail Yahudi İşleri Merkezi yönetim kurulu üyesi Michael Diamond’ın geçen ay Jewish News’e yazdığı yazıda ettiği laftı: “Biz Yahudiler, bugün kampüste, İsrail’de, medyada, hatta liselerimizde ve sokakta kuşatma altındayız.”)

Peki bu durumu yetmiş yıl önce Ottawa’da “sıfır bile çoktur” denildiği, Nazi toplama kamplarından kurtulan Yahudi mültecilerin reddedildiği günlerdeki durumla nasıl kıyaslayacağız? Bu düşmanlık yüklü antisemitik iklim ellilere kadar devam etti, o dönem, Yahudilerin toprak anlaşmaları ve çeşitli kurumlar üzerinden kimi mahallelerden kovulduğu günlerdi. Örneğin Montreal’daki McGill Üniversitesi, Yahudi öğrencilere kota uyguluyordu.

Şükür ki Hristiyanlığın zayıflaması, bununla birlikte ırkçılık karşıtı politikanın yükselişi, Kanada’daki bir toplumsal güç olarak antisemitizmin altını oydu. Bugün Yahudiler, büyük ölçüde “beyaz” insanlar olarak görülüyorlar. Kanada’daki Yahudi cemaati, bu ülkedeki etkili kurumlarda temsil ediliyorlar ve bugün onlara karşı uygulanan yapısal ırkçılık çok düşük düzeylerde (bu, tabii, mücadele edilmesi gereken, önemli kültürel klişeler olmadığı anlamına gelmiyor.). Esasında seçkin iş adamları arasında, politika ve meslek kuruluşlarında Yahudilerin temsiliyeti, Kanada nüfusunun %1,3’ünü teşkil eden cemaati epey aşan düzeylerde.

Kanadalı Yahudiler, genel nüfus içerisinde üniversite mezunu bakımından önemli bir orana sahip, ayrıca ciddi bir kısmı 75.000 dolar üstü gelire sahip. Yahudi Diasporası Ansiklopedisi: Kökenler, Deneyimler ve Kültür isimli çalışmasında Mark Avrum Ehrlich, en zengin Kanadalıların beşte birinin Yahudi olduğunu söylüyor, ayrıca Toronto’da çıkan Shalom Life isimli gazetenin haberine göre, Forbes 2011 listesine giren 24 Kanadalı zenginin altısı Yahudi.

Bu ülkedeki yapısal antisemitizmin hüzünlü hikâyesi uygun bir bağlam içerisine yerleştirilmeli. O dönemde, birçok Avrupalı olmayan halkta görüldüğü üzere, Yahudi göçmenlerin Kanada’ya girmeleri engellendi. Aynı şekilde, Yahudilerin mülk sahibi olmasına engel çıkartan toprak anlaşmaları genelde aynı amaçla diğer gruplara da uygulandı ve üniversiteye girişte uygulanan kota yükseköğrenim imkânı bulamayan Güney Asyalılar ve siyahlar için de geçerliydi. Yahudilere karşı kurumsal ayrımcılığın uygulandığı söz konusu dönemde Yerli statüsündeki insanların oy kullanma hakkı yoktu ve Yerli Kanunu Kanada’daki muhtelif Aborjin halkları içeren Birinci Uluslar’ın (potlaç (festival), toplantı, arınma töreni ve güneş dansları gibi) dinî/kültürel törenlerini yapma hakları bile bulunmuyordu.

Dolayısıyla antisemitizmin Kanada’nın herhangi bir yerinde, Birinci Uluslar ya da beyaz olmayan diğer halklara uygulanan ırkçılığa yakın bir ırkçılığa maruz kaldıklarını iddia etmek, en iyi ihtimalle, ikiyüzlülük olacaktır.

Kendi “kabile”sini şevkle savunmak belki affedilebilir ama bugün İsrail toplumunu kendisine bağlamış ırkçı bir militarizmin desteklenmesi anlaşılır bir şey değil. Son iki ay içerisinde İsrail ordusu Gazze’de 1.700 sivil katletti, bu sebeple devletin Yahudi niteliğine yönelik bir tehdit olarak görülen, ırkçı infiallerde önemli bir artış yaşandı (bu süreç, önemli ölçüde İsrail’deki Filistinli yurttaşlarda ama ayrıca antisiyonist Yahudiler ve Afrikalı mülteciler arasında işledi.). Toronto’daki gösteriyi örgütleyen gruplardan biri, uzun süredir Ortadoğu’da Yahudi/beyaz üstünlüğünün hâkim gelmesi fikrini destekleyen bir örgüt. Yahudi Ulusal Fonu isimli bu örgüt, Kanada’da faaliyet yürüten ve belki de ırkçılığını açıktan ilân eden tek kayıtlı yardım kuruluşu.

Elli yıl önce Kanada’da belirli etnik ya da dinî gruplara mülk satışını sınırlandırmak kanun dışı ilân edilirken, Yahudi Ulusal Fonu (JNF) aynı şeyi bugün İsrail’de yapıyor. JNF’in yönetmelikleri ve kira sözleşmeleri, Yahudi olmayanlara mülk kiralanmayacağını söyleyen sınırlandırıcı kimi maddeler içeriyorlar. 1998 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi raporunun tespitine göre JNF, ülkenin yüzde yirmisini teşkil eden, İsrail’deki Filistinli yurttaşlara sistematik biçimde ayrımcılık uyguluyor. BM raporuna göre, JNF’in elindeki araziler “sadece Yahudilere kiralanıyor” ki bu da, “kurumsal bir ayrımcılık biçiminin oluşmasına yol açıyor.”

Kısa süre önce ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2012 tarihli İnsan Hakları Uygulamaları Ülke Raporları, İsrail’deki “kurumsal ve toplumsal ayrımcılığı” detaylandırıyor. Rapora göre, “toprağın yaklaşık yüzde 93’ü kamu arazisi, bunun yaklaşık yüzde 12,5’i, bir STK olan Yahudi Ulusal Fonu’na ait. JNF, toprağın Yahudi olmayanlara satılmasına ya da kiralanmasına asla izin vermiyor.”

Kanada’da olduğu gibi, İsrail’de de imtiyazların Yahudi’nin/beyazların elinde olması, antisemitizmden daha büyük bir toplumsal sorun. Artık bu imtiyazı bir miktar kontrol etme vakti gelmiştir.

Yves Engler
29 Ağustos 2014
Kaynak

0 Yorum: