06 Ekim 2020

, ,

Devrimci Kimdir?

Pek çok kez, -eğer varsa tabii- çok farklı ideolojik geçmişlerden gelen insanların, kendilerinin devrimci olduklarını söylediğini görüyoruz. Kendilerine “devrimci” diyorlar çünkü bir şeylere karşılar. Kendilerinin devrimci olduklarına inanıyorlar çünkü hırsız, katil, demagojik, yozlaşmış ya da adi bir başkana karşı savaşmak istiyorlardı ya da savaşıyorlardı. Bazı kişilere göre hükûmet devrilmeliydi çünkü başkan çatalı bıçağı nasıl kullanacağını bilmeyen birisiydi ya da kendisini devrimci gören bu kişilere göre alt bir kademeden geliyordu. Bunlar da aynı şekilde kendilerine devrimci yakıştırması yapıyorlardı.

Bu yüzdendir ki hükûmet karşıtı bir hareketin içinde, böyle hayret verici derecede bireysel farklılıklar vardır. Fakat hareket zafere ulaştığı vakit, mozaik paramparça olur. Bu hareketin içinde, sırf kötü hükûmete karşı oldukları için bulunanlar, bu andan itibaren, iktidardakilerin düşüşünü devrime giden yolda kaçınılmaz bir adım olarak gören yoldaşlarıyla, mecburî olarak zıt düşerler.

Hükûmet karşıtı eylem, taktiksel olarak, darbecilerle gerçek devrimcilerin karşı karşıya saflaşmasına neden olur.

Rejimin çirkin maskesini düşürmek için bir araya gelen ve savaşan pek çok kişi, kendilerini memnuniyetsiz, hatta bununla tatmin olmayanlar, devrilenlerin koltuklarını saf bir huzurla ısıtma ayrıcalığından mutluluk duymayanlar tarafından uyarılmış bir durum içinde bulurlar. Ülkeyi altüst etmeye, devrimcileştirmeye, düzenin tüm kötülüklerini imha etmek için onun mezarını kazmaya devam ederler.

Öte yandan diğerleri -katıksız gericiler- eski ama her zaman etkili olan önemli mevzileri devralma taktiğiyle devrimcilerle kararlı bir şekilde yüzleşirler. Bu, düşmanlarının ilgisizliğini besleyen, böylece devrimci eylemi geciktiren ve engelleyen yapay çatışmaları kışkırtan bir operasyondur.

Kayıtsızlar ve gericiler, her daim bir darbeden ve ülkenin mümkün olan en kısa süre içinde “normalleşmesinden” yanadırlar.

Öte yandan devrimci ise, her zaman savaşma ve ileriye gitme zorunluluğunu hisseder.

Hiç kimse ve hiçbir şey, devrimciyi durduramaz, onu yontamaz. Çünkü bu, onun mesleğidir, kaderidir. Ateşleyecek silahı yoksa ısırarak saldırır. Dişleri dökülürse, tekme atar. Öldürülürse, kan döker.

Fakat olur da kazanırsa, o zaman daha çok savaşır. Çünkü artık elinde silahlarla kendisine saldıran aleni bir düşmanla yüzleşmeyecektir, ancak sinsiliğin, dalkavukluğun, iftiranın, iç ve dış baskıların ağırlığını kendi sırt çantasında taşımak zorunda kalacaktır. Daha çok savaşacaktır, çünkü o da bilir ki, hükûmette bulunduğu sürece, her savaşın ardından gelen zaferde yaşadığı tatmini yaşamayacaktır. Her savaştan sonra onarıcı bir ateşkes olmayacaktır.

Hükmü sadece ruhu değil aynı zamanda kemikleri de sarsan Martí, “vatanın mermer değil, toprak olduğunu” söylüyordu. Gerçek devrimciler, o toprak üzerinde canlarını, hırslarını, daha da acı verici olanı ise, gururlarını bile sunacaklarını bilenlerdir. Çünkü devrimci artık “kendisi” değildir, uğruna savaştığı ve dertlendiği insanların basit bir aracıdır. Mücadelesi daim olacaktır, devrimin daim olması gibi.

Devrimci, isyankârlığın kendisini asla terk etmediği bir kişidir. Asker ya da polis olsa bile, kötülüğün kendisinden dolayı varlığı gerekli bir kötülük olan kurumların yönetiminde olsa bile bunlardan nefret eder. Bilir ki tüm bunlar halkın özgürlüklerine karşı sinsi birer tehdittirler. Devrimci, polis şefi olsa bile, siren sesini duyduğunda ürperir. Yalnızca halkın elindeki silahları ve çalışanların terli gömleklerinin üzerindeki üniformayı tasavvur eder.

Bir bidayeti olan devrimci, yola ruhuyla ve bedeniyle halkının bir parçası olduğu anda koyulur, lâkin onun bir sonu yoktur.

Hiçbir devrimci, kendi mücadelesini ve örnekliğini sürdürmeden can vermez. Devrimcinin haykırışı, kendisini yenileyen bin tane genç gırtlakta yankısını bulmadan asla son bulmaz. Devrimcinin kanı, üzerine döküldüğü toprağa karışmadan önce asla kurumaz.

Bu, devrimcinin en değerli ve rahatlatıcı ödülüdür.

Jorge Ricardo Masetti
21 Nisan 2017
Kaynak

0 Yorum: