12 Ekim 2020

, ,

Proletarya Partisi


Proletaryasız Proleter Devrimciliği Olmaz

En eski Sosyalizmi (ABA’cılıkta) “bend”lemek ve (MDD'cilikte) "sansür" etmek fraksiyon-yuvar-provokasyon) üçüzünden kurtulamaz. Proletaryasız sosyalizm ve sosyalist partisiz devrimcilik, boşuna ajitasyondur.

Ne var ki Türkiye’de Finans-Kapital, daha doğarken, ölümü görmüşçesine, Proletarya Partisi’nden ürkmüştür. En son TİP’in doğuşunu, sırf Türkiye’de gerçek bir İşçi Partisi’nin kuruluşunu önlemek üzere kışkırtmıştır. Kazara TİP içine gerçek Sosyalistlerin sızmaması için de çoktan beri hazırladığı lanet damgası ile her türlü karantina zorbalıklarını bir an bile uygulamaktan geri kalmamıştır.

O nedenle Türkiye’nin bugünkü paradoksu ortaya çıkmıştır: İşçi Partisi dışında Proletarya Partisi’nin prensipleri savunulmak durumu doğmuştur. Onun için TİP, özlenen Proletarya Partisi olmak dururken, ters yönde, gizli servislerin ve açık okşayışların itkisiyle, aristokratlığa bayılan küçük burjuva histerisine kapılmış bulunan ABA'cı [Aybar-Boran-Aren çizgisi] ve kısmen düşük liderler yönünde zorlanmıştır. TİP’in gerçekten bir Proletarya Partisi olmak için büyük “nefis mücadelesi”ne yardımcı olunabilir. Ancak TİP, “Otokritik+Yığın” problemleri yoluna girmedikçe, tartışmalarda mihenk taşı, pratiğin kriteryumu olamayacağı unutulamaz.

Demek henüz kesin karar organı yok. Hiç değilse şu gerçek görülmektedir: sosyalistler için en acil tutum, Proletarya Partisi’nin gerçekleştirilmesidir. Yoksa, her konu kişicil görüntüsünü ve komplikasyonlarını yitiremez. Her şeyin “nirengi noktası” gelmiş, örgüte dayanmıştır. Nasıl: “Devrimci teorisiz, devrimci pratik olmaz” ise, tıpkı öyle: Proletarya Partisiz Proletarya Devrimciliği de olmaz. Bu hakikat kafalarda olsun durulmadıkça, yapılacak her düşünce ve davranış, dağınıklığı maskeler.

Her ne pahasına olursa olsun bu boşluk doldurulacaktır. Yoksa atlama tahtasına gelmiş bütün ajitasyonlar, bütün propagandalar gibi, bütün tartışmalar da, bütün eylemler de, her türlü düşünce-davranışlar boşlukta havada, eski deyimle “muallâkta” asılır kalır.

Duygular, sempatiler, tercihler bir yana. Hiç kimseye özel taş atmadan, herkese, Usta'nın deyişiyle, “her zaman yeni olan” en eski prensibi, Romalının “Delenda Carthago est”i [“Kartaca Yıkılmalı!”] gibi analım. Çetecilik yetmez. Yuvar savaşı [Mahfiller, hizipler arası savaş] 50 yıl öncesine itilsin. Yoksa kimse kimsenin saçmalamasını pratikte önleyemeyecektir. Çeteciliğin yerine tüzükle işleyen ordulaşma geçmeli. Ordu, gerçekten o adı alabilecek Proletarya Partisi'dir. Proletarya partisiz, proletarya devrimciliği olamaz. Proletarya devrimciliğinin bulunmadığı yerde ise, hiçbir şey yok demektir.

Yaygın adıyla “Aydınlık’lar çelişkisi” denilen problem önünde tek çözüm yönü, siyasi iktidar savaşı yapacak, programı ve tüzüğü ile gerçekten Bilimcil Sosyalizme uygun Proletarya Partisi’dir. Hiç değilse en eski sosyalistler başka türlü düşünüp davranmaya zorlanamazlar. Bu genel kural konulduktan sonra, örgüt dururken propaganda ve ajitasyon eylemleri ve tezlerine birincil önemin verilemeyeceği konusunda, hiç değilse Yeni-Aydınlıkçıların kuşkusu kalmamalıdır.

Hikmet Kıvılcımlı

1970

[Kaynak: Devrim Zorlaması, Demokratik Zorlama, Köxüz Yay., s. 65-66.]

0 Yorum: