29 Aralık 2018

,

Amos Oz

Batılı birçok liberalin bu adamı çok ama çok sevdiğinin farkındayım.
Lakin o ırkçı bir savaş suçlusuydu. Ondaki ırkçılık, Avrupalı olmayan Yahudileri bile kapsıyordu.
Doksanların başlarında Kolorado Koleji’nde ders veriyordum (ki burası Dick Cheney’nin iki kızının gittiği, eşinin yıllarca mütevelli heyetinde yer aldığı okuldu).
Bir seferinde, ben oradayken, Amos Oz’u davet ettiler. Ben derse katılmak istemedim ama bir İngiliz öğrencim “gidelim, onun yüzüne reddiyelerini dillendirmeden gitmesine izin veremezsin” deyince gitmek durumunda kaldım. Amerika’ya has, retorik temelli dalaverelerini kustukça ben deliye döndüm.
Toplumdaki ahlâkî bozulmanın bir alameti olarak dilin nasıl kötü kullanıldığından söz ediyordu. Konuşmasının bir yerinde, dilin kötüye kullanımının Nazi Almanyası’nın sunduğu ilk işaretlerden biri olduğunu söyledi.
Sonra savaşlarda harcadığı çabalardan gururla bahsetti: 1956’dan 1973’dek uzanan süreçte Mısır üç kez işgal edilmişti ve dediğine göre Oz üçüne de katılmıştı.
Konuşmasını bitirince sözü ben aldım ve konuşmamda, toplumdaki ahlâkî çürümeyle ilgili olarak Oz’un dile getirdiği ölçüte başvuracağımı söyledim ve şöyle devam ettim:
“Amos Oz, konuşmasında dilin kötü kullanılmasından bahsetti. Gördüm ki konuşmasında 27 kez Filistinlileri terörizmle ilişkilendirdi. Tek akşamda bu ilişkilendirmeyi 27 kez kurabilmeyi başardı. Bu, dilin kötüye kullanılması değilse nedir?”
Buradan başka meselelere geçtim. Bana cevap vermek istedi ama ben salonu terk ettim.
Kampüsteki solcu akademisyenlerin onu sevdiğini biliyordum. Bunlardan biri de sonradan ünlü olan radikal feminist bir yazardı.
Geçmişte olduğu gibi bugün de o liberallere şunu söylüyorum:
Siz, Batı’da Amos Oz’da onun kendisinde bulmadığı şeyleri buluyorsunuz. [Türkiye’den bir örnek için bkz. “İsrailli Yazar Amos Oz Öldü”, Gazete Duvar –çn.] O, savaşlarda yapıp ettiklerinden gururla söz ederken siz, ondan şiddete bulaşmayan birisiymiş gibi bahsediyorsunuz.
Liberaller onun pasifist ve barış yanlısı olduğunu ısrarla dile getirseler de Amos Oz, böyle olmadığını her seferinde anımsatıyor. O, tipik bir liberal Avrupalı ırkçı ama liberaller, onun ırkçılığa karşı olduğunu söylüyorlar. Ondaki ırkçılık, Avrupalı olmayan Yahudileri bile kapsıyor.
Seksenlerde Oz, hatırladığım kadarıyla, New York Times’ın dergisine yazdığı bir yazıda, Likud’u İsrail’de Avrupalı olmayan Yahudileri kucakladığı için eleştirmişti. O, Ulusal Filistin Hareketi’ni Nazi ideolojisiyle ilişkilendiren ilk Siyonist propagandacılardan biriydi. Son Gazze savaşı ve 2006’da Lübnan’a yönelik olarak gerçekleştirilen Temmuz Savaşı da dâhil tüm savaşları kutsadı.
Ama hemen manevra yapmayı da ihmal etmedi: her savaşa destek verdi, sonrasında da, savaşın son günlerinde o kutsadığı savaşa son verilmesi için çağrıda bulunan bir bildiri yayınladı.
O, İsrail’in çocukları öldürmesine karşı değildi, sadece öldürülen çocukların sayısı belirli bir yüzdeyi aştığı noktada mikrofonu alıyordu eline. O tipik bir Siyonist liberaldi.
Irk ayrımcısı duvarı savundu ama farklı bir güzergâhtan geçmesi gerektiğini söyledi. Sonuçta Amos Oz, Batılı liberallerin olmasını istediği kişi değildi. O Batılı liberaller ki Netanyahu’yu da bir aydınlanma putuna dönüştürmede gayet becerikliler bugünlerde.
Esad Ebu Halil
28 Aralık 2018

0 Yorum: