Anasse,
Le Bourget’de makasçı: Bugün bir aydın, işçi greviyle nasıl dayanışma içine
girmeli?
“Aydın” denilen o fikirden pek hazzettiğim
söylenemez zira bu fikir, görüşler konusunda bir tür tekele veya işçi
mücadelelerine sunduğu desteği afişe eden ve onun reklâmını yapan aydın
duruşuna işaret ediyor. Bence başkalarından bekledikleri dayanışma eyleminin
tam olarak neyi ifade ettiğini, bu dayanışmanın maddi bir yardıma mı yoksa
destekleyici açıklamalarda bulunmaya mı denk düştüğünü mücadeleyi yürütenler
söylemeliler. Gelgelelim bana kalırsa asıl önemli mesele, bugün farklı durumlar
ve farklı mücadeleler arasındaki mesafenin giderek kapanıyor olmasıdır. Devlet
demiryolları [SNCF] ve diğer faaliyet alanlarında olduğu gibi üniversitelerde
de benzer bir saldırıya maruz kalıyoruz. Yani bugün dayanışmanın hükmettiği,
herkesin eğitim, sağlık, ulaşım ve benzeri hizmet alanlarında, toplumsal
mertebesinden bağımsız olarak, aynı imkânlardan istifade ettiği o dünya saldırı
altında.
Kerim,
Landy Bakım Merkezi’nde işçi: Sahip olduğumuz statünün bugün artık geride
kalmış olan bir döneme ait bir imtiyaz olduğu söyleniyor. Sizce bugün hak ve
imtiyaz nedir, neyi ifade eder?
Bir imtiyaz, tıpkı geçmişte varolan asalet
unvanları gibi, belirli kimi toplumsal kategorilerin farklı ve üstün olduğunu
söyleyen, ancak bu düzlemde sahip olunan bir avantaj. Buna karşılık, hak ise herkes
gibi olduğunuz ölçüde yararlandığınız bir şey. Hak, aynı zamanda eşitliğin cari
olması için verilen mücadele üzerinden kazanılıyor. Demiryolu işçileri, halk
hareketi, herkese aynı hizmeti verme imkânını sunan kamu hizmetleri pratiğinin
yürürlüğe sokulmasını sağladığı noktada bir statüye kavuştular. Bugün
muktedirlerin saldırısı altında olan da herkesin eğitim, sağlık, ulaşım gibi
başlıklarda eşit koşullara sahip olması gerektiği görüşü. Bu saldırıyı
gerçekleştirenler, saldırılarını meşrulaştırmak adına, geçmişte verilmiş
mücadeleler aracılığıyla kazanılmış toplumsal hakların basit birer “imtiyaz”
olduklarını söylemek durumunda kalıyorlar. Oysa bu “imtiyazlar” ve
“imtiyazlılar” konusunda gürültü kopartanların asıl derdi, mevcut düzeyi aşağı
çekmek, herkesi o haklardan mahrum etmek.
Laura,
Le Bourget’de makasçı: Zaman içerisinde bu grevin daha da sertleşmesi olası.
İnsanları rehin alan kişilermiş gibi bahsediyorlar bizden. Bu konuda ne
düşünüyorsunuz?
“İnsanları rehin alma”
lafı üzerine kurulu olan bu söylem, esasen, sıradan insanların gerçek mağdurlar
olduğunu dile getiren düşünce adına toplumsal mücadeleleri itibarsızlaştırmaya
dönük çabanın bir parçası. Fakat burada sadece dilin kötüye kullanımından söz
edilemez. Kelimelerin bu şekilde kullanılması, maddi gerçeklik açısından ele
alınmalı. Yıllardır, mücadele dâhilinde, işçilerin bilhassa patronları ve
müdürleri kaçırarak, kendi taleplerini kibarca dillendirmenin ötesine geçen
eylem biçimleri ile her türden eylemin kriminalize edilmesine dönük yığınla girişime
tanıklık ettik. Onların ufak adımlarla asıl kriminalize etmeye çalıştıkları
şey, toplumsal mücadelenin ta kendisidir. Dolayısıyla grevin birçok insanın
karşısına çıkarttığı güçlüğü dikkate almak, ama aynı zamanda da “insanları
rehin alma” suçlaması üzerinden dile getirilen şantajlara karşı koymak
gerekmektedir.
23 Nisan 2018
Kaynak
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder