08 Nisan 2018

Önsöz


Huriye Butelca’nın Kitabına Önsöz
Beyazlar, Yahudiler ve Biz: Devrimci Sevgi Siyasetine Doğru isimli bu kitap, devrimci sevginin ortaya koyduğu cüretkâr ve tartışmalara yol açan bir eylem. Huriye Butelca’nın hepimize, bilhassa solcu veya ilerici olduğunu iddia edenlere meydan okuyan cesur ve eleştirel itirazı, Malcolm X, Jean Genet, Aimé Césaire, Audre Lorde, James Baldwin, Frantz Fanon ve Chela Sandoval’ın geride bıraktığı zengin mirasa yaslanıyor. Bu itiraz, emperyalizmin masumiyet iddiasına yönelik karşı çıkıştan ve yerli devrimci siyasetinin yürekten attığı o dokunaklı çığlıktan müteşekkil. Bu yerli devrimci siyaset, hiçbir şeyden pişman olmaksızın, patriarkaya, kapitalizme ve emperyalizme sömürge halkların yaptıkları ve çektikleri temelinde karşı koyuyor. Bugün neofaşist rejimlerin yükselişe geçmiş olması, patriarkal uygulamaların sıklaşması ve neoliberal serbest piyasa ideolojilerinin solu ve ilerici sesleri paniğe sürüklemesi asla şaşırtıcı değil. Esasen beyazlık, Siyonizm, patriarka ve imparatorlukla sağlam temeller üzerinden, insana acı verecek bir tür diyaloga girilmesini güçleştiren de işte bu yaşanan panik hâli.
Emperyalizmin masumiyet iddiasına son vermek için “beyaz iyi vicdanlar”a, yukarıdan aşağı dönüşümü öngören feminizme, burjuva çokkültürcülüğe, Filistin ülkesi ve Filistin halkının İsrail işgali altında oluşuna yönelik itiraz ile birlikte, sosyal demokrasiye veya neoliberal siyasete karşı koymamız gerekmiyor mu? Yabancı düşmanlığının en çirkin biçimlerinin ABD ve Avrupa’nın kontrolünde nasıl yaygınlaştığını anlama noktasında, ABD ve NATO’ya bağlı silâhlı kuvvetlerce (ve ahlâkdışı insansız hava aracı saldırılarıyla) katledilen yüz binlerce Müslümanın kıymetli canı, ahlâkî açıdan belirli bir yere ve ağırlığa sahip değil mi? Samimi ve merhametli bir üslupla, Siyonistlerin Batı Şeria ve Gazze’deki uygulamalarına dönük suçlamaların Yahudi karşıtı nefretten ve horgörüden uzak durduğunu görmek gerekmiyor mu? Sağlam köklere sahip milliyetçilikler veya neoliberal kozmopolitizm karşısında “sömürgecilik karşıtı mücadelenin teşkil edeceği enternasyonalizm” kendisine nasıl yol bulabilir? ABD denilen emperyalist canavarın pençesinde hayali çanlar çalan versiyonları ile birlikte “dekolonyalist feminizm”, patriarkal dinlere ve seçkinci feminizmlere karşı çıkan “somut bir kurtuluş” yoluna sokabilir mi bizleri? Yeni seküler hiyerarşilerle bağlantılı soykırımlara, çevre felâketlerine ve etnik temizlik vakalarına tanık olunduğu koşullarda, kapitalizmi, imparatorluğu, beyazlığı ve patriarkayı aşan vizyonlara yaslanan, “sömürge oluştan kurtulmuş”, büyük bir Biz’i teşkil eden bir çoğunluk olarak, ya devrimci sevginin peşinden gideceğiz ya da “insanda eskiden beri varolan açgözlülük ve şiddet denilen güçler”e boyun eğeceğiz. Bu sorular ve meseleler, en iyi hâliyle, bizim kim olduğumuz sorusuna cevap bulmamızı gerekli kılıyor. Hiçbirimiz, o soru ve meselelerin ihtiyaç duyduğu ve talep ettiği hakikat ve adalet üzerinde belirli bir tekele sahip değiliz. Butelca’nın kitabına gerçek bir tevazu hâkim. Ayrıca kitap okurunda, acil harekete geçilmesi ve yüzleşilen ciddi tehlikeye cevap verilmesi konusunda derin bir his uyandırıyor ve bizleri içeriğindeki o zenginliğe vakıf olup onunla yoğun biçimde cebelleşmemizi gerekli kılıyor.
Cornel West
4 Ekim 2017

0 Yorum: