Chris Hani, 28 Haziran 1942’de, Cofimvaba,
Transkei’de dünyaya geldi. Aralık 1991’den beri Güney Afrika Komünist Partisi
Genel Sekreteri, 1974’ten beri de Afrika Ulusal Kongresi Ulusal İcra Komitesi
üyesi oldu. 1958’de Lovedale’de üniversiteye girdi. 1959-61 arası dönemde
Rhodes Üniversitesi ile Fort Hare Üniversitesi’nde Latin dili ve İngiliz
dilinden diploma aldı. 1957’de Afrika Ulusal Kongresi’nin gençlik birliğine
katıldı. 1962’de ülkeden ayrılmadan önce Doğu ve Batı Burnu’nda ANC için
çalışmalar yürüttü. 1967’de Afrika Ulusal Kongresi ile Zimbabve Afrika Halk
Birliği’nin [ANC/ZAPU] gerçekleştirdiği müşterek harekâtta faal olan Luthuli
Müfrezesi’nin komiserliğini üstlendi. Bostwana’ya kaçtı, 1968’de Zambiya’ya
geçti. 1973’te gizlice Güney Afrika’ya girdi, ardından Lesotho’ya yerleşti. Bir
dizi başarısız suikast girişimi ardından, 1982’de Maseru’dan ayrılıp Lusaka’ya
gitti. Afrika Ulusal Kongresi’nin silâhlı kanadı Umkhonto we Sizwe’nin [Ulusun
Mızrağı] komiserliğini ve komutan yardımcılığını yaptı. 1987’de örgütün başına
geçti. 10 Nisan 1993 günü suikast sonucu öldürüldü.
“Sosyalizm,
büyük kavramlar veya sıkıcı bir teoriyle ilgili değildir. Sosyalizm, evsizlere
başlarını sokacak, düzgün bir barınak temin etmekle ilgilidir. O, temiz içme
suyu bulamayanlara su temin etmekle ilgilidir. Sağlık hizmeti vermekle,
yaşlılara onurlu bir hayat sunmakla ilgilidir. Sosyalizm, kırla kent arasındaki
o devasa uçurumun aşılması ile ilgilidir. O, piyasanın dayattığı istibdadı
yıkmakla ilgilidir. Ekonomi, seçimle işbaşına gelmemiş, imtiyazlı bir avuç
insanın hâkimiyeti altında olduğu sürece, sosyalizm de varolacaktır.” [Chris
Hani]
● ● ●
Transkei’de Cofimvaba isminde küçük bir kasabada
doğdum. Bu kasaba, Doğu Londra’dan yaklaşık 200 kilometre ötede. Altı çocuklu
bir ailenin beşinci çocuğuyum. Altı çocuğun sadece üçü hayatta, diğer üçü
bebekken öldü. Annem okuma-yazma bilmezdi, babamsa az çok bilirdi.
Transvaal’daki madenlerde göçmen işçi olarak çalışan babam sonrasında inşaat
sektöründe vasıfsız işçi olarak çalışmaya başladı.
Hayat bizim için çok zordu. Annem geçimimizi
sağlamak adına rençberlik yaptı. Zor zamanlardı. Beyaz kapitalistler için
çalışan, bu yüzden uzak şehirlere giden babam, anneme pek yardım edemiyordu.
Haftanın beş günü okula gitmek için her gün yirmi
kilometre yol yürüyordum. Sonra her Pazar günü de aynı yolu kiliseye gitmek
için kullanıyordum. Sekiz yaşında Katolik kilisesinde rahip yardımcısı çocuk
olmayı bile başardım. Gayet dindar biriydim.
İlkokulu bitirdikten sonra rahip olma arzusuyla
yanıp tutuşuyordum fakat babam istemedi.
1954’te, ortaokula giderken ırk ayrımcısı rejim,
her alanda beyazların siyahlara üstün olduklarını kabul etmelerini ve buna onay
vermelerini sağlamak amacıyla siyah çocukların beyinlerini yıkamak için
hazırlanmış Bantu Eğitim Programı’nı yürürlüğe koydu. Bu program, bizi çok
öfkelendirdi. Söz konusu gelişme, benim mücadeleye katılmamı sağladı.
1956’da ihanetle suçlanan Afrika Ulusal Kongresi
liderleri beni örgüte katılmaya ikna ettiler. Bu süreçte özgürlük
mücadelesindeki yerimi aldım. 1957’de ANC’ye bağlı Gençlik Birliği’ne katıldım.
On beş yaşındaydım. Afrikalı okullarında siyaset yasak olduğundan,
çalışmalarımızı gizli sürdürüyorduk. 1959’da Fort Hare’deki üniversiteye
gittim. Özgürlükçü bir ortama sahip olan okulda açık mücadele yürüttüm.
Marksist fikirlerle burada tanıştım. Irkçı kapitalist sistemin kapsamını ve
niteliğini bu sayede öğrendim. Marksist olmak suretiyle, aynı zamanda ırk
meselesi dışındaki meseleleri de gören bir anlayışı derinleştirmemi sağladı.
Çocukken Katolik oluşum sebebiyle Latin dili ve
İngiliz edebiyatına ilgi duydum. Bu çalışma süreci üzerinden modern ve klasik,
tüm İngiliz, Latin ve Grek edebiyatını büyük bir aşkla okudum. Edebiyata dair
bu yoğun ilgim üzerinden zulüm, baskı ve gericiliğin her türlü biçiminden
nefret ettim. Çeşitli edebiyat çalışmalarında resmedilen zalimler ve yaptıkları
da zulümden ve kurumsallaşmış baskıdan nefret etmemi sağladı.
1961’de yeraltında faaliyet yürüten Güney Afrika
Komünist Partisi’ne katıldım. Bunun sebebi, ulusal kurtuluşu esas kabul etsem
de, ekonomik kurtuluş olmaksızın ulusal kurtuluşun gerçekleşemeyeceğini
anlamamdı. Partiye katılma kararımı Govan Mbeki, Braam Fischer, JB Marks, Moses
Kotane, Ray Simons gibi mücadelemizin o büyük isimler etkiledi.
1962’de ırkçı rejimle uzlaşmayı reddeden biri
olarak yeni yeni gelişme kaydeden Ulusun Mızrağı örgütüne girdim. Böylelikle
silâhlı mücadelede yürüyeceğim o uzun yol da başlamış oldu. Bu süreçte bana
karşı, sonuçsuz kalan üç ayrı suikast girişiminde bulunuldu. Başka mücadele
biçimleriyle birleştirdiğimiz, özel bir olgu olarak görmediğimiz silâhlı
mücadele sayesinde ırk ayrımcısı rejim krize girdi.
1967’de politik komiser olarak Zimbabve’de faal
olan, Zimbabve Afrika Halkının Birliği’ne bağlı Zimbabve Halkın Devrimci Ordusu
[ZIPRA] güçleriyle birlikte mücadele ettim. 1974’te yeraltı örgütünü kurmak
için Güney Afrika’ya geri döndüm. Sonrasında ülkeyi terk edip Lesotho’ya
gittim. Burada yeraltında faaliyet yürüttüm ve Güney Afrika’da ANC’ye bağlı
olarak faaliyet yürütecek yeraltı örgütünün inşa sürecine katkıda bulundum.
Mücadelemizin dört ayağı var. O mücadele sayesinde
ırk ayrımcısı rejim bugün krize girmiştir. Irkçı rejim müzakere sürecinin nasıl
başlatılacağını tartışmak amacıyla bizimle oturmayı kabul etmiş, böylelikle
mücadelemizin meşruiyetini gönülsüz de olsa kabul etmiştir.
Mevcut politik durumda
örgütümüzün silâhlı mücadeleyi askıya alma kararı doğrudur ve bu karar,
müzakere sürecinin belirli bir hızda ilerlemesine katkı sunacaktır.
Chris Hani
Şubat 1991
0 Yorum:
Yorum Gönder