11 Nisan 2018

,

Chris Hani

Chris Hani, 28 Haziran 1942’de, Cofimvaba, Transkei’de dünyaya geldi. Aralık 1991’den beri Güney Afrika Komünist Partisi Genel Sekreteri, 1974’ten beri de Afrika Ulusal Kongresi Ulusal İcra Komitesi üyesi oldu. 1958’de Lovedale’de üniversiteye girdi. 1959-61 arası dönemde Rhodes Üniversitesi ile Fort Hare Üniversitesi’nde Latin dili ve İngiliz dilinden diploma aldı. 1957’de Afrika Ulusal Kongresi’nin gençlik birliğine katıldı. 1962’de ülkeden ayrılmadan önce Doğu ve Batı Burnu’nda ANC için çalışmalar yürüttü. 1967’de Afrika Ulusal Kongresi ile Zimbabve Afrika Halk Birliği’nin [ANC/ZAPU] gerçekleştirdiği müşterek harekâtta faal olan Luthuli Müfrezesi’nin komiserliğini üstlendi. Bostwana’ya kaçtı, 1968’de Zambiya’ya geçti. 1973’te gizlice Güney Afrika’ya girdi, ardından Lesotho’ya yerleşti. Bir dizi başarısız suikast girişimi ardından, 1982’de Maseru’dan ayrılıp Lusaka’ya gitti. Afrika Ulusal Kongresi’nin silâhlı kanadı Umkhonto we Sizwe’nin [Ulusun Mızrağı] komiserliğini ve komutan yardımcılığını yaptı. 1987’de örgütün başına geçti. 10 Nisan 1993 günü suikast sonucu öldürüldü.
“Sosyalizm, büyük kavramlar veya sıkıcı bir teoriyle ilgili değildir. Sosyalizm, evsizlere başlarını sokacak, düzgün bir barınak temin etmekle ilgilidir. O, temiz içme suyu bulamayanlara su temin etmekle ilgilidir. Sağlık hizmeti vermekle, yaşlılara onurlu bir hayat sunmakla ilgilidir. Sosyalizm, kırla kent arasındaki o devasa uçurumun aşılması ile ilgilidir. O, piyasanın dayattığı istibdadı yıkmakla ilgilidir. Ekonomi, seçimle işbaşına gelmemiş, imtiyazlı bir avuç insanın hâkimiyeti altında olduğu sürece, sosyalizm de varolacaktır.” [Chris Hani]
Aşağıdaki kısa otobiyografiyi yoldaş Chris Hani Şubat 1991’de kaleme almıştır:
● ● ●
Transkei’de Cofimvaba isminde küçük bir kasabada doğdum. Bu kasaba, Doğu Londra’dan yaklaşık 200 kilometre ötede. Altı çocuklu bir ailenin beşinci çocuğuyum. Altı çocuğun sadece üçü hayatta, diğer üçü bebekken öldü. Annem okuma-yazma bilmezdi, babamsa az çok bilirdi. Transvaal’daki madenlerde göçmen işçi olarak çalışan babam sonrasında inşaat sektöründe vasıfsız işçi olarak çalışmaya başladı.
Hayat bizim için çok zordu. Annem geçimimizi sağlamak adına rençberlik yaptı. Zor zamanlardı. Beyaz kapitalistler için çalışan, bu yüzden uzak şehirlere giden babam, anneme pek yardım edemiyordu.
Haftanın beş günü okula gitmek için her gün yirmi kilometre yol yürüyordum. Sonra her Pazar günü de aynı yolu kiliseye gitmek için kullanıyordum. Sekiz yaşında Katolik kilisesinde rahip yardımcısı çocuk olmayı bile başardım. Gayet dindar biriydim.
İlkokulu bitirdikten sonra rahip olma arzusuyla yanıp tutuşuyordum fakat babam istemedi.
1954’te, ortaokula giderken ırk ayrımcısı rejim, her alanda beyazların siyahlara üstün olduklarını kabul etmelerini ve buna onay vermelerini sağlamak amacıyla siyah çocukların beyinlerini yıkamak için hazırlanmış Bantu Eğitim Programı’nı yürürlüğe koydu. Bu program, bizi çok öfkelendirdi. Söz konusu gelişme, benim mücadeleye katılmamı sağladı.
1956’da ihanetle suçlanan Afrika Ulusal Kongresi liderleri beni örgüte katılmaya ikna ettiler. Bu süreçte özgürlük mücadelesindeki yerimi aldım. 1957’de ANC’ye bağlı Gençlik Birliği’ne katıldım. On beş yaşındaydım. Afrikalı okullarında siyaset yasak olduğundan, çalışmalarımızı gizli sürdürüyorduk. 1959’da Fort Hare’deki üniversiteye gittim. Özgürlükçü bir ortama sahip olan okulda açık mücadele yürüttüm. Marksist fikirlerle burada tanıştım. Irkçı kapitalist sistemin kapsamını ve niteliğini bu sayede öğrendim. Marksist olmak suretiyle, aynı zamanda ırk meselesi dışındaki meseleleri de gören bir anlayışı derinleştirmemi sağladı.
Çocukken Katolik oluşum sebebiyle Latin dili ve İngiliz edebiyatına ilgi duydum. Bu çalışma süreci üzerinden modern ve klasik, tüm İngiliz, Latin ve Grek edebiyatını büyük bir aşkla okudum. Edebiyata dair bu yoğun ilgim üzerinden zulüm, baskı ve gericiliğin her türlü biçiminden nefret ettim. Çeşitli edebiyat çalışmalarında resmedilen zalimler ve yaptıkları da zulümden ve kurumsallaşmış baskıdan nefret etmemi sağladı.
1961’de yeraltında faaliyet yürüten Güney Afrika Komünist Partisi’ne katıldım. Bunun sebebi, ulusal kurtuluşu esas kabul etsem de, ekonomik kurtuluş olmaksızın ulusal kurtuluşun gerçekleşemeyeceğini anlamamdı. Partiye katılma kararımı Govan Mbeki, Braam Fischer, JB Marks, Moses Kotane, Ray Simons gibi mücadelemizin o büyük isimler etkiledi.
1962’de ırkçı rejimle uzlaşmayı reddeden biri olarak yeni yeni gelişme kaydeden Ulusun Mızrağı örgütüne girdim. Böylelikle silâhlı mücadelede yürüyeceğim o uzun yol da başlamış oldu. Bu süreçte bana karşı, sonuçsuz kalan üç ayrı suikast girişiminde bulunuldu. Başka mücadele biçimleriyle birleştirdiğimiz, özel bir olgu olarak görmediğimiz silâhlı mücadele sayesinde ırk ayrımcısı rejim krize girdi.
1967’de politik komiser olarak Zimbabve’de faal olan, Zimbabve Afrika Halkının Birliği’ne bağlı Zimbabve Halkın Devrimci Ordusu [ZIPRA] güçleriyle birlikte mücadele ettim. 1974’te yeraltı örgütünü kurmak için Güney Afrika’ya geri döndüm. Sonrasında ülkeyi terk edip Lesotho’ya gittim. Burada yeraltında faaliyet yürüttüm ve Güney Afrika’da ANC’ye bağlı olarak faaliyet yürütecek yeraltı örgütünün inşa sürecine katkıda bulundum.
Mücadelemizin dört ayağı var. O mücadele sayesinde ırk ayrımcısı rejim bugün krize girmiştir. Irkçı rejim müzakere sürecinin nasıl başlatılacağını tartışmak amacıyla bizimle oturmayı kabul etmiş, böylelikle mücadelemizin meşruiyetini gönülsüz de olsa kabul etmiştir.
Mevcut politik durumda örgütümüzün silâhlı mücadeleyi askıya alma kararı doğrudur ve bu karar, müzakere sürecinin belirli bir hızda ilerlemesine katkı sunacaktır.
Chris Hani
Şubat 1991

0 Yorum: