Başkan olma yolunda adım adım ilerleyen
Kentucky’li Cumhuriyetçi aday Paul, Salı günü Breitbart ile yaptığı mülâkatta,
ABD’nin sadece Kürd savaşçılarını doğrudan silâhlandırmakla kalmaması
gerektiğini, ayrıca Kürdlere bir “ülke” vaadinde bulunmak zorunda olduğunu
söyledi. Paul’ün tespitine göre, Kürdistan bölgesini bir ülkeye dönüştürmek,
yapılana nazaran daha kolay olacak, üstelik bu teklifin kimi faydaları da
mevcut.
“Kanaatimce Kürdler, onlara bir ülke vaad edersek
ölümüne savaşacaklardır” diyen Paul sözlerine şu şekilde devam etti: “Bir Kürd
ülkesi aynı zamanda Kürdlerle Türkiye arasında uzun süredir var olan kan
davasını da sonlandırabilir.”
Kürdler, Irak, Türkiye ve Suriye arasında uzanan
bir bölgede yaşayan etnik bir azınlık. Muhtelif Kürd partileri, yüz yıldan
fazla bir süredir bağımsız ve egemen bir Kürdistan talep ediyorlar, hatta bazı
kesitlerde bu uğurda bir mücadele yürütüyorlar.
IŞİD’in bölgede yükselişe geçişi, Kürdlerin
uluslararası sahnedeki konumunu pekiştirdi, Kürd savaşçılar, Irak hükümet
güçleri kuzeyde çöküş yaşarken, IŞİD’in ilerleyişini püskürtme noktasında en
etkin saha kuvveti olduğunu kanıtladı. ABD liderliğinde oluşturulan koalisyonun
sunduğu hava desteği ve Irak hükümeti üzerinden aktarılan Amerikan silâhları
ile Kürdler neredeyse tamamı belirli bir noktada IŞİD’in kontrolü altında olan
Suriye’deki Kobani şehrini geri aldı.
Paul de ABD’nin Irak hükümeti dolayımına
başvurmadan Kürdleri doğrudan silâhlandırmasını isteyen Cumhuriyetçiler
korosuna katıldı ama bir adım daha ileri giderek, Kürdlere bağımsızlık
verilmesini talep etti. Bu, Bağdat’taki Irak hükümetini kesin olarak kızdıracak
bir hamle, zira Irak hükümeti ülkeyi tek bir bütün olarak muhafaza etmek için
Sünniler, Şiiler ve Kürdlerden oluşan kırılgan ve karmaşık koalisyonu bir arada
tutmaya çalışıyor.
Ancak Paul’ün Kürdlerin kendi ülkesi olsun talebi,
Muhafazakâr Politik Eylem Konferansı’nda özgürlükçülük eğilimli bir senatörün
çağrısından iki hafta sonrasında dile getirildi. Bu senatör, ABD dış siyasetinin,
“uluslaşma sürecinin yükü”nden kurtarılması gerektiğini söyleyerek, George W.
Bush’un başkanlığını tanımlayan neokonservatif dış siyasetin terk edilmesi
gerektiğini ifade etti.
Bu açıklama, Paul’ün hâlâ dış siyasetin cambaz
ipindeki yürüyüşünde tutunacak yeri bulmaya çabaladığını gösteriyor.
Paul kendisini, 2016
yaklaşırken ve IŞİD kisvesi altında yeniden canlanan güvenlik ve terörizm
tehdidi karşısında, görece daha tecritçi dış siyaset pozisyonlarından
uzaklaşmaya başladı. Bugün Paul, sağlam bir orduya ve yurtdışında gerekli proje
gücüne yaslanan eli daha güçlü bir dış siyaset için çaba harcıyor.
Jeremy Diamond
11 Mart 2015
11 Mart 2015
0 Yorum:
Yorum Gönder