15 Şubat 2025

, ,

Hristiyanlara Mesaj

Son dönemde yaşanan politik, dini ve toplumsal olaylar, Kolombiya’da Hristiyanları epey sarstı sürükledi. Tarihimizin seyrine karar veren bu tür önemli momentlerde biz Hristiyanlar, dinimizin ana esaslarına sıkı sıkıya sarılmak zorundayız.

Katoliklikte esas olan, “komşunu sevmek”tir. Kutsal Kitap’ta “Komşusunu seven, şeriatı ifa etmiş sayılır” [Romalılar 13:8] denilir. Bu sevginin gerçek olabilmesi için onun belirli bir etkiye sahip olması, belirli sonuçlara yol açması gerekir. 

Onca iyilik, onca sadaka, karşılığında az sayıda ücretsiz okul ve ücretsiz ev üretiyorsa o “yardımseverlik” denilen şey, demek ki açları doyurmuyor, çıplakları giydirmiyor, eğitimsizleri eğitmiyor, demek ki bizim halkın çoğunluğunu esenliğe kavuşturabilmek için etkili araçlar arayıp bulmamız gerekiyor.

İktidarı elinde bulunduran imtiyazlı azınlıklar bulmayacak bu araçları, çünkü genel manada bu araçlar, azınlıkların ellerindeki imtiyazlarından mahrum kalmalarını talep ediyor. Örneğin Kolombiya’da daha fazla iş imkânı yaratmak istiyorsak, sermayenin dolara teslim olmaması, o paranın ülkede yatırıma dönüşmesi gerekiyor. Oysa pezo her gün değer kaybediyor, parayı ve iktidarı ellerinde bulunduranlar, paranın ülkeden çıkmasına yasak getirmiyorlar, çünkü böylelikle paranın değer kaybettiği sürecin etkilerinden kurtulma imkânı buluyorlar. O hâlde demek ki bizim iktidarı imtiyazlı azınlığın elinden alıp onu yoksul çoğunluğa vermemiz gerekiyor. Bu devrimin ana unsurudur. Devrim, azınlıklar şiddet araçlarına başvurmak suretiyle çoğunluğun iradesine direnmemeleri durumunda, barış içerisinde gerçekleşebilecek bir şeydir.

Devrim, açları doyuracak, çıplakları giydirecek, eğitimsizleri eğitecek, yardım faaliyetleri yürütecek, geçici süreliğine, ara sıra değil, her daim komşularını, birkaç komşusunu değil, büyük bir kısmını sevecek bir hükümete kavuşmanın aracıdır. Bu sebeple devrim, herkes için sevgi üretmenin en etkin ve en eksiksiz yolunun devrim olduğunu gören Hristiyanlar için hem caiz hem de zaruridir.

Şurası kesin ki “Tanrı’nın şeriatından gayrı şeriat yoktur.” [Romalılar 13:1] Fakat öte yandan, Aziz Thomas’ın da dediği gibi somutta gerekli otoritenin kaynağı halktır. Halka dışarıdan dayatılan otorite gayrimeşrudur ve zorbalıktır. Biz Hristiyanlar, zorbalıkla mücadele edebiliriz, etmeliyiz de. Mevcut hükümet zorbadır, çünkü seçmen kitlesinin sadece yüzde 20’sinin desteğine sahiptir ve aldığı kararların kaynağı imtiyazlı azınlıktır.

Kilisenin dünyevi kusurları hiçbirimizin yüzünü yere düşürmesin. Neticede kilise de insan elinden çıkmış bir kurumdur. Asıl önemli olan, kilisenin aynı zamanda kutsal olduğunu ve biz Hristiyanlar “Komşunu sev” emrine uyduğumuzda kiliseyi güçlendireceğimizi bilmektir.

Din adamlığımın bana bahşettiği görevleri de imtiyazları da geride bıraktım, artık rahip değilim. “Komşunu sev” emri uyarınca gidip devrimin safına katıldım. Bu ekonomik, dünyevi ve toplumsal dünyada bu “Komşunu sev” emrini yerine getirebilmek için o ekmek-şarap ayininde dua okumaya bir son verdim. Komşum benim yüzüme vuracak bir şey bulamadığında, devrim tamama erdiğinde Tanrı’nın izniyle, ayine geri döneceğim. Ben, bu sayede “Adaklarınızı sunağa takdim etmek için geldiğinizde kardeşinizin yüzünüze vuracağı bir şeyler kaldığını hatırladığınız an o adağınızı da alıp gidin. Önce kardeşinizle barışın, sonra gelip adağınızı sunağa bırakın” [Matta 5:23-24] sözü uyarınca hareket etmiş oluyorum. Devrimden sonra biz Hristiyanlar, komşumuzu sevmemizle ilgili emir uyarınca hareket eden bir sistem kurduğumuzu göreceğiz. Mücadele uzun ve artık başlamanın vaktidir.

Camilo Torres

[Kaynak: Revolutionary Writings, Herder and Herder, 1969, s. 172-173.]

0 Yorum: