22 Ocak 2025

, ,

Daralan Pergel: Tespihin Dağılan Taneleri


Takvimler 2013’ü gösterdiğinde Suriye’deki dengeler farklı bir aşamaya geçmişti. Kuzey ve doğudaki güçlerini savaşın yoğunlaştığı iç kesime kaydıran rejimin bu hamlesinden sonra Suriye’nin kuzeyinde tek taraflı özerklik ve kantonlar kuruldu.

Bu süreç içerisinde, özerklik ilânıyla birlikte rejim taraftarlığı da başka bir yöne doğru evrildi. Sonra IŞİD kantonlara ilerledi, emperyalizmin ona verdiği destekten hareketle, insanlık dışı katliamlara girişen IŞİD bu hâliyle bile yine emperyalizmin Suriye’ye müdahalesi için gerekçeye dönüştü.

Ardından onlarca ülke, emperyalizm öncülüğünde “Koalisyon Güçleri” adı altında birleşerek Suriye’nin kuzeyine saldıran IŞİD’e karşı bölgedeki Kürt siyasi yapılanmasına destek verdi. Emperyalizmin havadan attığı silahlar, önce “yanlışlıkla” IŞİD’in eline geçti, ardından emperyalizm havadan bölgenin siyasi hareketi karadan bu saldırıyı durdurdu. Aynı zamanda Barzani yönetimi de oluşturulan koridordan geçerek emperyalizmin icazetini aldıktan sonra bölgeye desteğe gitti fakat yakın bir zamanda Barzani taraftarlarına bölgede gözaltı-tutuklama işlemleri yapılıyordu. Konvoy Urfa’ya ulaştığında halka “Biji Obama” sloganı attırıldı. O dönemde sendika, iki günlük grev ilan etti.

Daha sonra Kobane’de bir “devrim” olduğu propagandası politik gündeme yerleşti. Bookchin’in yerelcilik adı altındaki postmodern anarşist tezleri, komünalcilik, post-Marksist tezler bir kez daha üretilerek, bunların kantonlarda hayata geçtiği iddia edildi. Suruç’ta, Ankara Garı’nda, seçim mitinglerinde gerçekleşen saldırılarla yüzlerce “barış” yanlısı insan katledildi.

Kantonlar vardı fakat birleştirilmesi hedefleniyordu. Buna sınır güvenliği gerekçesiyle müsaade edilmeyeceği bilindiğinden, ülkemizin bölge illerinde hendekler kazıldı. Amaç, kantonlar birleştirilirken oluşacak bir operasyonun engellenmesiydi. Sendika, bir kez daha grev ilân etti.

OHAL sonrası çeşitli operasyonlarla kantonların birleştirilmesi engellendi, tampon bölgeler oluşturuldu, kantonların sınırı onlarca kilometre içeri çekildi. Afrin’i terk etmeyeceğini söyleyenler, halkı yüzüstü bırakıp çekilirken “Esad gelsin ‘kendi’ toprağını savunsun!” diye açıklamalar yapıldı. 2014 ile başlayıp IŞİD saldırılarının durdurulmasından sonraki süreçte emperyalizm desteğiyle Kürt nüfusun bulunmadığı Arap şehri olan Rakka’ya “özerk” yönetimin operasyonuyla şehir IŞİD’den alındı. Menbiç aynı şekilde alındı. Menbiç’in sivil halkına demokratik protesto düzenliyor diye, “dış mihraklar” gerekçe gösterilerek, “özerk” yönetimin bileşenleri tarafından ateş açıldı, Menbiçli sekiz insan yaşamını yitirdi.

İki yıllık OHAL sürecinde tüm o mitinglere ve grevlere katılım gerekçe gösterilerek sendika üyesi beş bin emekçi, “Barış İçin Akademisyenler” adıyla toplanıp “barış” bildirisini imzalayanlar ihraç edildi. Belediyelere kayyum atandı, vekiller tutuklandı, emekçiler ihraç edildi. Gerek sendika gerek buna neden olan çevreler, sınıfsal, ideolojik ve politik kapsamda eleştirildi. Buraya kadar kısa bir özet vermeye çalıştık.

2024’ün son haftalarında Suriye rejimi devrildi ve HTŞ yönetimi yeni bir rejim inşa etmeye başladı. Bu rejim ise Suriye’nin kuzeyinde “devrim” yaptığını iddia eden yönetime merkezi yönetime dâhil olup ülke ordusuna katılmasını, aralarında bulunan yabancı uyruklu kişilerin Suriye’den çıkarılmasını deklere etti. Önce Afrin gibi Menbiç’i terk etmeyeceğini söyleyenler, aynı pratiği bir kez daha tekrarlayıp geri çekildiler.

Suriye’nin kuzeyindeki yönetim, önce Esad karşıtı olduğunu HTŞ’ye deklere etti, ardından Suriye’nin yeni bayrağındaki üç yıldız tasarlanırken kendilerinin de bileşen olduğunu iddia etti, ardından konfederal yapıda ısrarcı olmadıklarını dile getirdi. Ardından emperyalist “dostlarıyla” (ki bu kendi ifadeleri) iletişim hâlinde olduklarını ve süreci değerlendirdiklerini söylediler. İkinci özetimiz ise bu olsun. Başka bir yazıda eleştiri konusu olsa da şu soruları yöneltmek yerindedir:

- Madem bir “devrim” yapıldı, aksini iddia edenler, o dönem linçe uğratılıp tartışma kültürü yerle bir edildi, eleştiren kişi ve çevreler “ırkçı, şoven, ulusalcı, faşist, IŞİD zihniyetli” diye yaftalandı, o vakit neden şimdi konfederal yapıda ısrar edilmediği dile getiriliyor? “Devrim” sözcüğünün anlamı devirmekten gelir ki devrilenin yerine konulan yeniden neden bu kadar çabuk vazgeçiliyor?

Yazımızın değineceği asıl konu, 12 yıllık Suriye sürecinde ülkemiz solunun aldığı tavırdır. Özerklik ve kantonlar ilân edilirken bunu “bir devrim” olarak görmediğini Marksist tezlerle savunanların linç ve aforoz edildiği sürece reformistinden radikaline her çevre ortak oldu. Bazı çevrelerden insanlar, gönüllü olarak IŞİD’le savaşmak için Suriye’nin kuzeyine kitleler hâlinde geçerek birçok insan bu bölgede yaşamını yitirdi. Bu çevreler ise “Enternasyonalist Tabur” kurduklarını, Dünya Kobane Günü ilân ettiklerini, zincirin en zayıf halkasının buradan kırılacağını, gösterilen bu desteğin halkların sınıf mücadelesine katkı sağlayacağını, hatta İspanya “İç” Savaşı’nı bile geride bırakan bir mücadele ve enternasyonal dayanışma geliştirildiğini propaganda etti. Buraya kadar bedel ödeyen halklarla onlar adına siyaset yürütenleri ayırdığımızı özellikle belirtmek zorundayız.

Bu çevrelere yönelik asıl sorularımız şunlar:

- Madem bir “devrim” olduysa buna şimdi neden sahip çıkılmıyor, çıkmıyorsunuz, mücadele ortaklarınızla bu yönde hareket etmiyorsunuz?

- Suriye’nin kuzeyinden çıkarılması deklere edilen yabancı uyruklular sizlersiniz fakat “özerk” yönetim bunu sorun yapmayacağını, zaten bu yabancıların sayısının “az” olduğunu söyleyerek sizin insanlarınızdan vazgeçiyor. Orada yaşamını yitiren insanlarınızın anılarına saygıyı nasıl bir sahiplenmeyle göstereceksiniz? Daha şimdiden sendika.org gibi sitelerde “O zaman kuzey yönetimi de HTŞ ve SMO’nun içindeki yabancılardan arındırılmasını talep etsin” diyerek güya bu durumu eleştirdiğini düşünen yazılar neden yayınlanıyor?

- Suriye’nin bütünlüğü yani üniter yapılanması için mi IŞİD’le savaşmaya gittiniz yoksa derdiniz, kuzey yönetiminin sizden vazgeçip emperyalizm çetesinin kuracağı merkezi Suriye yönetimine destek sunmak mıydı?

- Özeleştiri vererek ideolojik-politik hata yaptığınızı dile getirip linçlediğiniz çevrelerden ve halklarımızdan özür dileyecek misiniz? Bunu yapmadığınızda solun politik ahlakını da hiçe sayacaksınız!

- Beş bin emekçinin ve akademisyenlerin işlerine geri alınmasını ülkemizde yürütülen “barış” görüşmelerinin öznelerinden ilkesel şekilde talep edecek misiniz?

- İran Kürtleri üzerinden gelişecek olası bir emperyalist işgal için “barış” görüşmecilerinin dâhil edileceğini dile getiren Yeni Yaşam’daki yazıya karşı mı çıkacaksınız yoksa zamanı geldiğinde İran’da kurulacak “Enternasyonal Tabur”a bileşen mi olacaksınız?

Peşinden gittiğiniz radikal demokrasi hareketi, burada kayyuma razı geliyor (ki razı gelen halk değil), Suriye’nin kuzeyinde de IŞİD’i yendiğini söyleyenler, eski IŞİD’lilerin yönetime gelip “özerk” yönetimi tasfiye etmesine rıza gösteriyor, fakat tasfiye edilen siz oluyorsunuz, şimdi ne diyeceksiniz ne yapacaksınız? Sendikalardaki ve meclisteki birkaç koltuğunuzdan vazgeçmeyerek, sessiz kalıp “Kürt halkının kazanımları için sustuk” şeklinde bir politik retoriğe mi sığınacaksınız?

Son yazılarımızda belirtmiştik: ülkemizdeki süreçte tarafların mutabık kalması durumunda, acaba bir dahaki seçimde sol partiler, radikal demokrasi partisinin desteğiyle meclise girebilecek mi?” sorumuza gerekli yanıtı Suriye’nin kuzeyinden geldi. Bugün tasfiye edildiğiniz süreç, bir pergel misali, Suriye’den buraya doğru daralacak.

Ortadoğu’da veren el de alan el de emperyalizme aittir. Sovyetler’in çözülüşünden beri durum budur, durum kötüdür, iyi değildir. Bu gerçeğe boyun eğen reformistler ve çeşitli sol çevreler, bugün peşinden gittikleri çevreler tarafından emperyalizm desteğiyle tasfiye edilecek. Suriye’nin petrolü emperyalizme, Esad rejiminin askeri alt ve üstyapısı siyonizme ihale edilip onlar adına garantiye alınmışken, acaba dönüp ilgili sol çevreler, cami avlusuna nasıl bırakıldıklarının ve neye ortak edildiklerinin/olduklarının ve sınıf mücadelesi açısından ne kayıplara yol açtığının özeleştirisini verecek mi? Daha önce dediğimiz gibi kısa bir zamanda her şey netleşecek.

Ek olarak, Kürt halkının ödediği bedeller üzerinden bu durumun emperyalizm lehine çözülmesine bile ödenen bedelleri gerekçe gösterecek olan sol çevreler, dönüp Filistin direnişine baksınlar: Ne emperyalizmden destek alındı ne de sizin gibi solların adı anılıp size teşekkür edildi, öyle ki elli bine yakın insan siyonizm tarafından katledildi ama Gazze düşmedi. Verilen geri de alınır fakat kazanılanın verilmemesi için mücadele edilir. Bu yazının son sözü olarak şunu söyleyelim: Neye iştirak ediyorsanız osunuzdur, bu tespit, hepimiz ve her çevre için geçerli.

S. Adalı
21 Ocak 2025

0 Yorum: