“Terörizmin tarihi, devlet tarafından
yazılmıştır.”
[Guy Debord]
İki yüz yıldan fazla bir
süredir adına “Demokrasi” denilen sistemle bütün gücü elinde tutmaya çalışan
egemenler, tüm bu süre boyunca en büyük çabayı, bütün bir insanlığa özgür
vatandaşlar olduklarına, yaşamalarını etkileyecek seçimler yaparak
yönetildiklerine inandırmaya çalıştı. Böylesine yüce ve idealist demokrasi ülküsünün
varlığını devam ettirebilmesi için fizik yasaları gereği bir karşıta ihtiyacı vardı:
“Terörizm”.
“Terör” ve “Terörizm”
kelimeleri, etimojik açıdan Latince korku ve dehşet anlamındaki “terrere”
kelimesinden türemiştir. Terimin gerçek manada ilk kullanımı 17. yy sonlarıdır.
Fransız İhtilali lideri Maximilien Robespierre’in karşı devrimcileri bastırmak
ve kamu düzenini tesis etmek için giriştiği faaliyetler “terör” olarak
tanımlanmış, ancak bu tanım yönetici sınıf için olumlu anlamda kullanılmıştır.
“Komplo kuran tüm
kişileri dehşete düşürmenin zamanı geldi. Kanun adamları terörü başlatın.”
Bu sözler, Fransız Devrimi
ile birlikte kamu güvenliğinden sorumlu komitenin başındaki Maksimilien
Robespierre’e ait. Devrimin ilk yıllarında gücü eline alan burjuvazi, yürütme
yetkisine sahip ulusal konvansiyon ile birlikte, içeride ve dışarıda devrime
zarar verebilecek tüm durumları halka korku vererek bastırmıştı. Her ne kadar
adına son iki yüzyıldır “terör, terörizm" denilse de, insanlık tarihinden
bugüne, gücü elinde bulunduran egemenlerin-ezilen sınıflar üzerinde korkuyu
yaymak ve dehşetle baskılamak, onların en doğal silahıydı. Namlu her zamanki
gibi itaat etmeyen, haksızlığa ve eşitsizliğe itiraz eden halka uzatılacaktı.
Modern dünya ile
birlikte çağımıza yaklaştığımızda, egemen güçlerin menfaatleri her ülkede
farklılaştığından “Senin teröristin, benim özgürlük savaşçım” ikilemini ortaya
çıkardı. Bu sebeple, kendi aralarında ortak bir “Terör-Terörizm-Terörist”
tanımı gerçek anlamda yapılabilmiş değil.
Bu konuda derin
araştırmaları olan Waves Of Global Terrorism kitabının yazarı David C.
Rapoport’un ünlü 4 dalga teorisi oldukça ilginçtir. Rapoport, bu dalgaları
dönemlere ayırmış ve her dönemi ideolojiye göre sıralamıştır. Tespitlerine göre
1880-1920 arası yaklaşık 40 yıl “Anarşist Terör”, 1920-1960 arası yine 40 yıl
Sömürge Karşıtı Terör, 1960-1990 yılları arası 30 yıl “Yeni Sol Terörü” ve 1979’dan
günümüze kadar uzanan son dalgayı “Dinci Terör” olarak tanımlayarak ayırmıştır.
Çalışmasında dikkat çeken en önemli husus; her terör dalgasının yaklaşık olarak
bir insanın aktif yaşam devri kadar sürmesi ve dalga devri bitmeden çoğu terör
örgütünün yok olduğunu belirtmesidir.
Fransız İhtilali sonrası
sıkça karşılaştığımız “Terör” kavramı, 1880’lerde anarşistler, 20. yüzyıl
başlarında işçi örgütleri, 1940 ve 50’li yıllarda ise ulusal milliyetçi gruplar
için kullanıldı. Günümüze geldiğimizde ise özellikle El Kaide’nin saldırıları sonrası
dinci gruplar için kullanılıyor.
Ezcümle; küreselleşen dünya
ile birlikte başta sömürge devi ABD olmak üzere batılı sömürge devletler, gücünü
ve varlığını daha da yaymak adına, önce kendi topraklarında, ardından üçüncü dünya
ülkelerinde ve bütün bir Ortadoğu’da “Demokratik değerler!” kılıfıyla terörizmi
doğurmaya muhtaçtı. Tabiatıyla bütün senaryoyu yazdı, aktörleri seçti ve
replikleri dağıttı.
İdil Mevsim
14 Ocak 2025
0 Yorum:
Yorum Gönder