15 Ocak 2025

Suç Ortakları

 

Terörizmin tarihi, devlet tarafından yazılmıştır.

[Guy Debord]

 

İki yüz yıldan fazla bir süredir adına “Demokrasi” denilen sistemle bütün gücü elinde tutmaya çalışan egemenler, tüm bu süre boyunca en büyük çabayı, bütün bir insanlığa özgür vatandaşlar olduklarına, yaşamalarını etkileyecek seçimler yaparak yönetildiklerine inandırmaya çalıştı. Böylesine yüce ve idealist demokrasi ülküsünün varlığını devam ettirebilmesi için fizik yasaları gereği bir karşıta ihtiyacı vardı: “Terörizm”.

“Terör” ve “Terörizm” kelimeleri, etimojik açıdan Latince korku ve dehşet anlamındaki “terrere” kelimesinden türemiştir. Terimin gerçek manada ilk kullanımı 17. yy sonlarıdır. Fransız İhtilali lideri Maximilien Robespierre’in karşı devrimcileri bastırmak ve kamu düzenini tesis etmek için giriştiği faaliyetler “terör” olarak tanımlanmış, ancak bu tanım yönetici sınıf için olumlu anlamda kullanılmıştır.

“Komplo kuran tüm kişileri dehşete düşürmenin zamanı geldi. Kanun adamları terörü başlatın.”

Bu sözler, Fransız Devrimi ile birlikte kamu güvenliğinden sorumlu komitenin başındaki Maksimilien Robespierre’e ait. Devrimin ilk yıllarında gücü eline alan burjuvazi, yürütme yetkisine sahip ulusal konvansiyon ile birlikte, içeride ve dışarıda devrime zarar verebilecek tüm durumları halka korku vererek bastırmıştı. Her ne kadar adına son iki yüzyıldır “terör, terörizm" denilse de, insanlık tarihinden bugüne, gücü elinde bulunduran egemenlerin-ezilen sınıflar üzerinde korkuyu yaymak ve dehşetle baskılamak, onların en doğal silahıydı. Namlu her zamanki gibi itaat etmeyen, haksızlığa ve eşitsizliğe itiraz eden halka uzatılacaktı.

Modern dünya ile birlikte çağımıza yaklaştığımızda, egemen güçlerin menfaatleri her ülkede farklılaştığından “Senin teröristin, benim özgürlük savaşçım” ikilemini ortaya çıkardı. Bu sebeple, kendi aralarında ortak bir “Terör-Terörizm-Terörist” tanımı gerçek anlamda yapılabilmiş değil.

Bu konuda derin araştırmaları olan Waves Of Global Terrorism kitabının yazarı David C. Rapoport’un ünlü 4 dalga teorisi oldukça ilginçtir. Rapoport, bu dalgaları dönemlere ayırmış ve her dönemi ideolojiye göre sıralamıştır. Tespitlerine göre 1880-1920 arası yaklaşık 40 yıl “Anarşist Terör”, 1920-1960 arası yine 40 yıl Sömürge Karşıtı Terör, 1960-1990 yılları arası 30 yıl “Yeni Sol Terörü” ve 1979’dan günümüze kadar uzanan son dalgayı “Dinci Terör” olarak tanımlayarak ayırmıştır. Çalışmasında dikkat çeken en önemli husus; her terör dalgasının yaklaşık olarak bir insanın aktif yaşam devri kadar sürmesi ve dalga devri bitmeden çoğu terör örgütünün yok olduğunu belirtmesidir.

Fransız İhtilali sonrası sıkça karşılaştığımız “Terör” kavramı, 1880’lerde anarşistler, 20. yüzyıl başlarında işçi örgütleri, 1940 ve 50’li yıllarda ise ulusal milliyetçi gruplar için kullanıldı. Günümüze geldiğimizde ise özellikle El Kaide’nin saldırıları sonrası dinci gruplar için kullanılıyor.

Ezcümle; küreselleşen dünya ile birlikte başta sömürge devi ABD olmak üzere batılı sömürge devletler, gücünü ve varlığını daha da yaymak adına, önce kendi topraklarında, ardından üçüncü dünya ülkelerinde ve bütün bir Ortadoğu’da “Demokratik değerler!” kılıfıyla terörizmi doğurmaya muhtaçtı. Tabiatıyla bütün senaryoyu yazdı, aktörleri seçti ve replikleri dağıttı.

İdil Mevsim
14 Ocak 2025

0 Yorum: