Şimdi “içki içmek ve onu alenileştirmek politik
bir eylemdir” diyorlar. Öyle ya, şeriat ilmek ilmek örülüyor. Tıpkı İran’da
olduğu gibi bir senaryo tatbik ediliyor. Gerekli müdahale yapılmaz ise
kâbuslarda görülen Humeyni’nin suretinin Tayyip’te görülmesi an meselesi.
Oysa Tayyip olsa olsa Şah Rıza Pehlevi’dir. Bir
devrim hareketi vücud bulmasın diye barlara da saldırılır, Gezi Parkı hikâyesi
yeniden güncellenir. Esasen Müslüman kitlenin kendiliğinden herhangi bir
saldırı gerçekleştirmesi mümkün değildir. Farklı ideolojik, kültürel ve politik
gerekçeler sebebiyle bu tür saldırıların maddi zemini yoktur. Bara
saldırılmışsa, orada Radiohead dinletisi yapıldığı biliniyordur, batı basınına
yansıyacağı hesap edilmiştir, bu aşamada tek yapılacak, kameranın tuşuna basmak
olacaktır. O bara saldıran, illaki polistir.
Tıpkı Orlando’ya saldıran en genel manada CIA
olduğu gibi. Seçim yaklaşmaktadır. Endüstriyel-askerî kompleks dedikleri
yapının Hillary yönetiminde kârlarını üç-beş kat artırmayı hesapladığı tespiti
yapılmaktadır. Onca transın canı o müesses nizam için yok hükmündedir.
Özellikle sol kesimin o müesses nizamla bir derdi,
hesabı kalmamıştır. Onun yönelimleri, dinamikleri artık sorun değildir. Varsa
yoksa Tayyip’tir. Onun rolü, işlevi budur: muhalif kesim farklı boyutlarıyla
devlete örgütlenmiştir.
Son üç yıldır hikâye döne dolaşa darbe meselesine
kilitlenmiştir. Herkes kaba manada darbeye tavdır. Kıvama gelmek, budur. Veli
Küçük herkesin zihninde meşrudur. Mustafa Keser’lerin askerleri bugün dayak
yerken, darbenin askeri olmaya çağrılmaktadır. Misal, kapeli Aydemir Güler bu
yönde çağrıda bulunmaktadır.[1] O da saldırının kimin eliyle
gerçekleştirildiğini gayet iyi bilmektedir ama onun tek işi, tek siyaseti
darbeye kitle toplamaktır. Bütün operasyon, bağımsız, devrimci hattın devletin
bekasına örgütlenmesi yönündedir.
* * *
Bugün Ak Parti diye bir yapı yoktur. Geçmiş
kadrolar ya tasfiye edilmiş ya da etkisizleştirilmiştir. Tayyip’in
cumhurbaşkanı yapılması ile “darbe” fiilen zaten gerçekleştirilmiştir.
Dolayısıyla diploma meselesi emzik niyetinedir. Buradaki tuhaflık, güvenilen
tek dağ olarak ordunun bu diploma edebiyatı ile “aptal” yerine konulmasıdır. En
güvendikleri bu odağın diplomanın sahte olup olmadığını bilmemesi mümkün
değildir. Diplomasız biri ordunun başına komutan yapılmışsa, zaten fiilen
görevlidir. Bir görev ifa ediyordur. Etmesi için getirilmiştir. O göreve ve
görevi verene itiraz etmeyen bir Tayyip düşmanlığı başka bir yere hizmet
ediyordur.
O güvendikleri dağın adamlarından İlker Başbuğ,
hızını alamayıp “imam-hatipler kapatılsın” diyenleri boşa düşürmüştür.
“İmam-hatipler cumhuriyet için lazım” diyen paşa, birilerinin hevesini
kursağında bırakmıştır.
* * *
Politika düz, pürüzsüz bir zeminde gerçekleşmez.
Bir direncin, gerilimin mevcudiyeti zaruridir. Sadece kendimize benzerlerle
yürütülecek bir iş değildir, örgütlenmek sadece kendimize benzerleri bir
derneğe toplamak olarak görülemez.
AKP devletin merkezî örgütlenmesidir, onun bir
merkeze örgütlenmesidir. Dolayısıyla bugün yaşanan tüm saldırılar, o merkezin
pekişmesine dairdir. Başka türlü olması mümkün değildir. “Dinciler içki
içenlere saldırdı” cümlesini ısıtıp herkese satanların anlaması gereken budur:
bu cümle o merkeze aittir, onun içindir.
Merkez, yukarıdaki fotoğrafta ortada duran erkek
ve kadındır. Soldakilerin ve sağdakilerin başları düzlenmeli, devletin
belirlediği kalıba dökülmelidir. Sermayenin emri bu yöndedir. Kara insanlar
biraz olsun beyazlatılmalı, hiç beyaz olamayacaklarına dair telkinle
köleleştirilmelidir. Onlar o devlete kul edilmelidir. "Cehalet"
kötüdür, cahiller ölmelidir, ölmemek için cehaletten kurtarandan asla
ayrılmamak gerekir.
Kapeli Aydemir Güler ve başkaları aydınlanmacı
pilavı bu yüzden ısıtmaktadır. “Akıl bizde var, onlarda yok” demek zorundadır.
Bu yaklaşım herkesi devletin merkezine, onun aklına doğal olarak kul
etmektedir. Herkes akılsızlığa karşı devletin aklına örgütlenmektedir. “Tüm
yobazları kestikten sonra onlara karşı hoşgörü göstereceklerini” söylemektedir.
Bu akıl Kürd’e de böyle yaklaşmaktadır, en iyi Kürd gibi en iyi Müslüman da ölü
Müslüman’dır.
* * *
“Devletten ve sermayeden bağımsız” olan Siyasi Haber sitesi ise Cihangir
saldırısının yıllardır süren toplumsal-politik boyutunu görmezden gelerek o
akla örgütleniyor.[2] Artan emlâk fiyatları, toplumsal gerilim bu solcuların
dünyasında bir değer taşımıyor. Diğer yandan AKP döneminde ne kadar çok bar
açıldığının, o barların ne çok kâr ettiğinin, bira tekellerinin üzerinde
durulmuyor. Çünkü artık hepsi nasılsa antifaşist ve devrimci politik bir hattı
temsil ediyor. Politika en basit, güncel olana çekiliyor, devlet “bugünler iyi
gününüz, yaşadıklarınızla yetinin, fazlasını istemeyin” diyor. Birileri “bu
ülkeye komünizm gelecekse biz getiririz” diye bağırıyor, birileri de ancak bu
sözün çapı kadar solculuk oynayıp safça bir yaklaşımla o devletin komünist
olmasını umuyor.
O hat bu kutsuz günlerde
kutlu darbenin utkusu için zorunlu. Keser döndü, sap döndü, hepimiz o utku için
asker olmadık mı, halkın zaferinden o utku için vazgeçmedik mi zaten?
Eren Balkır
18 Haziran 2016
Dipnotlar
[1] Aydemir Güler, “Saldırganın Son Günü”, 18
Haziran 2016, Sol.
[2] “Yobazlar Cihangir’de Alkollü Mekâna
Saldırdı”, 17 Haziran 2016, Siyasi Haber.
0 Yorum:
Yorum Gönder