13 Haziran 2016

Ebabil


Savaş esnasında çadırının üzerine yuva kuran kuşa ihtimam göstermiş bir Peygamber’in ümmetine mensub olduğunu iddia eden bir kişinin, “hayvan” kelimesini bir düşüklük ve aşağılama ifadesi olarak kullanması nasıl mümkün olabilir?

Yeryüzünde yürüyen bütün hayvanlar ve kanatlarıyla uçan bütün kuşlar da ancak sizin gibi birer ümmettir.” [En’am:38] diyen bir Kitap’a iman edenin, hayvanları ölçü alarak kendisini yüceltmesinin tevhidî ve rabbanî bir zemini var mıdır?

Kendisinin muhtaç olmadığını zanneden (kâfir) insan azgınlık eder.” [Alak:6-7] ayetleri bu kişiler için geçerli bir hüküm içerir mi?

Ya da “yaptığınız ibadetle övünmeyin” buyuran Hz. Muhammed’in, kendilerini “yüce” ve “üstün” varlıklar zannedenler için bir kıymeti var mıdır?

* * *

Devlet, dil-tarih-coğrafyadır. Onun bir de yönetim düzleminde mülkiyeye ihtiyacı vardır. Ellilerden sonra Anglosakson felsefesinin ve liberal temrinlerin hücum etmesi belirli kaideleri esnetmiştir. Bu, devletin yeni döneme kendisini uyarlama zorunluluğu ile alakalıdır. Yukarıdaki yumuşama, aşağıdaki avamı sertleştirmeyi gerekli kılar.

“Namaz kılmayan hayvandır” diyen kişi, devlet adına konuşur, din değil. Zira devlet, aşağıdakileri sürekli yükselme, hayatta kalma geriliminde tutmak zorundadır. Batı’dan gelen felsefe de Afrika ve Asya’daki insanları aşağılık hayvanlar görenleri meşrulaştırma görevini ifa edenlerce üretilmiştir.

Batı’da “İnsan” mülk sahibi olandır. Devlet, o mülkün asli kaidesidir. Batı’nın “üstün” insanının temelini koruyup üzerine İslamî binalar inşa etmenin bir anlamı yoktur.

Bu cihetle, söz konusu lafı eden, insan-hayvan ayrımını İslam içinden yapan kişi, o devletin ideolojisine uygun hareket ediyordur. Bu devletin dilinin, tarihinin ve coğrafyasının ulaşamadığı yerlere ulaşması zorunludur. Oralarda mülkiyeler tesis edilmelidir. Mülk tanrısı bunu emreder. Orada La ilahe illallah artık hükümsüzdür.

Şimdilerde Antalyaspor’da oynayan Eto’o’ya geçmişte muz fırlatanlar, bugün üstünlükçü, devletçi dillerine namazı âlet etmektedirler. Namazı insan olmanın gereği, ölçütü sayan kişi, tabiatıyla geçmişte pergelle kafatası ölçen zihniyete bağlanmıştır. Kavmiyetçilik, bu tür bir din tüccarlığı şahsında yeniden huruc eylemiştir. Bunlar da elde pergel, alında seccade izi ölçeceklerdir. Hulâsa, devlete bağlanmakla muhtaç olmaktan kurtulduğunu zannedenler, azmışlardır. O azanlar, ebabil kuşlarının da, aşağılamak için kullandıkları türden, hayvan olduğunu unutmamalı, bu muktedir ve müstekbir hâlleri sürdükçe, o semalarını bir kuş sürüsünün saracağını bilmelidir.

* * *

Orlando Katliamı, sarihtir ki, Araf Suresi’nde geçen ifadeleri o Lut kavminin efendilerinin, ileri gelenlerinin otağından okuyup anlamanın bir sonucudur. Yakında seçimin yapılacak olması, Demokrat Parti’nin önünün açılması gerekliliği üzerinden de bir okuma yapmak mümkündür.

İsrail’in Filistinlilerin mücadelesini “gerici” göstermek için devreye soktuğu LGBT faaliyetlerine karşı da eleştirel bir konum almak gerekir. O Filistinliler, Müslüman Arap coğrafyasının tarihinde eşcinsellere kötü davranıldığına dair örneklere rastlanılmadığını söylemek zorunda kalmaktadırlar.

Lut kavmi ile ilgili Kur’anî değerlendirmede vurgu eşcinselliğe değil, müsrifliğe, haddi aşmaya yöneliktir. Bugün Lut kavminin efendileri kendi “müsrifliklerini”, “had bilmezliklerini” görünmez kılmak için fukara Müslüman’ı eşcinsellerin üzerine salmaktadırlar. Parmağın gösterdiği yere değil, parmağa odaklanmak, Müslüman olmayı zeminsiz kılmaktadır.

Eren Balkır
12 Haziran 2016

0 Yorum: