03 Haziran 2016

Nahda


Nahda Siyasal İslam’ı Neden Terk Ediyor?
Tunus’taki Nahda Partisi, partinin öğreti açısından olmazsa olmazı ve kurucu kimliğinin temeli olan “İslamcılık”tan feragat mi ediyor?
Parti’nin 2012’den beri ilk kez gerçekleşen ve 3 gün süren kongrede üyeler, bu soruyu ateşli bir şekilde fakat aynı zamanda çoğulcu bir biçimde tartıştılar. Yetmişlerin sonunda İslamî çerçeveyi referans alan bir ulusal parti biçiminde ortaya çıkan hareket, şimdilerde dinî yönünü (el-dâvi) siyasi yönünden ayırmayı vaat ediyor.
Otuz yılı aşkın bir süredir muhafaza edilen vizyon, yeni bir sivil İslamcılığa bırakıyor yerini. Eskisine kıyasla yeni Nahda sadece sivil devlet kavramına değil, aynı zamanda Mısır’daki “İhvanî” modelden, yani Müslüman Kardeşler’in modelinden uzaklaşıp Türkiye’nin iktidar partisi olan Ak Parti’nin modeline de yakınlaştı: İlki İslamlaştırma politikasına dair geçmişten gelen tutkusunu muhafaza ederken, diğer model politikayı minimum ideoloji ile yürütüyor.
Parti’nin lideri Şeyh Raşid Gannuşi’nin kongrede gerçekleştirdiği müdahaleler dâhilinde, pazar ekonomisinin önceliğini, ekonomik kalkınmayı, otuz yılı aşkın süredir fikirlerinin büyük kısmının kökenini oluşturan kimlik politikasını terk etmeyi vurgulayan bir söylemi sahiplenmesinin sebebi bu.
Peki Nahda siyasal İslam’ı neden terk ediyor?
İlk sebep, Nahda’nın “derin devlet” ile ilişkisini normalleştirmesi. “Derin devlet” tabiri, merhum Habib Burgiba’nın doğuştan seküler olan Fransız tarzı politik modelinin izlerini koruyan, siyasi-güvenlik bürokrasisinden müteşekkil müesses nizamı anlatmak için kullanılıyor.
Tunus toplumu da benzer bir biçime sahip, İslam’a saygı duyan fakat politik alan da dâhil olmak üzere hayatın yatay boyutuna ait tüm yönleriyle sivil bir üslupla uğraşma eğilimi taşıyan, son derece melez bir kimlik taşıyor.
Nahda, yüzde 35-40’lık sabit desteğiyle ile ana politik güçlerden biri olarak bir tür “Tunuslulaşma” ile kimliğini oluşturmaya çabalıyor ve nihayetinde sürece adapte oluyor.
Nahda’nın ikinci motivasyon kaynağı ise profesyonelleşme. Nahda, din ile politikayı birbirinden ayıran yeni bir kimliği savunarak, tam bir sivil siyasi parti olma yolunda önemli bir dönemeci alıyor.
Mutlak bir çoğunluk ile geçen tüm kanun değişiklikleri, parti içerisinde iç tartışmalarla geçen birkaç ayın reformcuların muradına ermesiyle neticelendiğini kanıtlıyor.
Bu süreç dâhilinde 100 temsilcisi doğrudan kongrelerde, diğer 50 temsilcisi de seçilmiş bu 100 temsilci tarafından seçilen Parti’nin Şura Konseyi çok daha güçlendirildi. Nahda, 2014 başında ülkeyi demokratik bir anayasa yapma sürecine götüren üçlü yönetimin bir ortağıydı. Parti bu süreçte kendini ifade etme, gözden geçirme ve uyarlama noktasında istifade ettiği “gerçekliği kontrol etme”ye dönük kıymetli bir imkân buldu.
Üçüncü faktör ise ayrışma yoluyla demokratikleşmedir ki bu yöntem başka yerlerde de olgunlaşma sürecindeki partilerin göze çarpan bir özelliği.
En çarpıcı ve Parti tarihinde ilk kez olan tartışmalar 22 Mayıs sabahı gerçekleşti. Hareket’in birinci ve ikinci kuşağına mensup üç lider, Parti’nin içte nasıl teşkilatlanması ve nasıl yönetilmesi gerektiği ile ilgili görüşlerini açıkça savunup tartışmaya açtı.
Bu, 2011 devrimi öncesi Tunus’ta düşünülemeyecek bir şeydi. Nahda’nın iç demokrasi pratiği bir tür hizipleşmeye neden oldu fakat bu, tek başına kötü bir şey de değil. Söz konusu hizipleşme muhtemelen kimi ideolojik faktörlere sahip.
Sabit olanı (el-sabit) ve değişebilir olanı (el-mutağiyr) ayırmak, değişimi açıklayabilecek faktörlerden biri olabilir. Politikalar, bu değişim alanına aittir. Toplum maslahatının mı yoksa şeriat maksadını içeren bir çerçevenin mi olması gerektiğine dair bir soru da orta yerde durmaktadır.
Tunus bağlamındaki zaruretler ve ihtiyaçlar bu hamleye tesir ediyor. Müslüman âlemindeki, dinden ilham alan failler, kendilerini IŞİD ve benzerlerine karşıt bir konumda tanımlamaya çabalıyorlar. “Ilımlılara” karşı “radikaller” hikâyesinde Nahda bir istisna değil.
Tunus bağlamında Nahda, muhtemelen kendi aleyhinde olan çevrelerin şu vehmine cevap veriyor: “İktidara geldiklerinde diktatörlüğü dayatacaklar.”
Değişim ayrıca liberaller ve sekülerlerden gelebilecek, Tunus’un politik kimliğine saygı duyma yönündeki eleştirilerin önünü alma niyetini de taşıyor. Artık Nahda’nın kimlik siyasetinin ötesine geçtiğini iddia etmesi mümkün.
Larbi Sadıkî
24 Mayıs 2016

0 Yorum: