03 Haziran 2014

Yuri Koçiyama

Şiddet, isyan ve savaş halkın hakkıdır. Birleşik Devletler ve Batılı güçlerin üçüncü dünyaya yaptıkları göz önüne alınırsa, üçüncü dünya halklarının savaşması zorunludur.
[Yuri Koçiyama]


Uzun ömrü boyunca kadınların cinsiyet dışında sınıf ve etnik kimliklerin de etkisinde olduğuna dair görüş üzerinden ciddi bir gayret sarfetmiş olan Yuri Koçiyama 93 yaşında, Kaliforniyada 1 Haziran Pazar günü vefat etti.

Akrabası Tim Toyama’nın ifadesiyle, “O kesinlikle zamanının ötesinde bir isimdi, bizler sadece ona yetişmeye çalıştık.

Kaliforniya’da doğduğunda Mary Yuriko Nakahara ismini alan Koçiyama adaletsizlikle daha evdeyken tanıştı. Babası, Japonların Pearl Harbora gerçekleştirdikleri saldırı sonrası ilk tutuklananlar arasındaydı:

“Babam balıkçılık işiyle uğraşıyordu. Bu nedenle devlet ilkin balıkçılara vurdu, çünkü o balıkçıların denizi bildiğinden haberdardı, dolayısıyla eğer Japon gemileri yakınlaşırsa, Amerikadaki Japon balıkçıların Japonlara yardım edeceğini düşündü. Oysa Amerikadaki Japonlar, henüz Amerikalılaşmamış ilk nesil Japonlar bile, aslında epey Amerikalıydılar. Ama gene de Japonlara yönelik şüphe çok güçlüydü. Günün sonunda tüm Japonlar dostlarına şunu soruyorlardı: Eve gelip birileri anneni ya da babanı götürdü mü?’[…]”

O dönemde Koçiyama’nın babası ülser ve diyabet tedavisi görüyordu. Ama resmî makamlar ailenin ilâç tedavisi isteğini geri çevirdiler ve baba 43 gün hapiste kaldığı dönemde tek ilâç alamadı ve Ocak 1942de öldü.

Bir ay sonra, 9066 sayılı kararnamenin yürürlüğe konulması sonrası Koçiyama ve ailesi 120.000 Amerikan yurttaşı Japon ile birlikte Arkansastaki Jerome Kampı gibi bir dizi enterne kampına yerleştirildi. Kız torunu Maya Koçiyama, 2010da kamptaki hayatı şu şekilde anlatıyor:

“Bu tecrit koşullarında serbest kalacaklarına dair sarsılmaz bir inanç içerisindedirler. Soluk, sıkışık barakalarda kalan Amerikalı Japonlar durumlarını biraz olsun iyileştirmeye çalışırlar, odun parçalarından birkaç küçük eşya yaparlar, manzarayı az da olsa güzelleştirmek için çiçek ekerler, çarşaf, masa örtüsü ve perde dikip ellerindeki sınırlı mahremiyeti artırmaya çalışırlar.

Yuri o dönemi şu şekilde anmaktadır: Kısa sürede hayatta kalma konusunda elimizdeki en güçlü silâhların, takım çalışması, işbirliği ruhu, el becerileri ve başkaları ilgili kaygı duymak olduğunu öğrendik.

Kamp deneyiminden Yuri’nin öğrendiği bir şey de kendisinin ait olduğu Amerikalı Japon toplumu ve Amerikalı Japon kimliği olur. Kampa gittiğimizde kendi halkımı tanımaya başladım. () Japon olduğum için gerçekten gurur duyuyordum.

Yuri’de dil bulan bu düşünceler tümüyle Amerikalı’ olarak yetişmiş ve kendisini Japon geçmişiyle tanımlamayan ikinci nesil Amerikalı Japonlarda da yankısını bulur. Kendi ülkesinin ihanetine uğramış ikinci nesil Japonlar (Nisei) Japon kültürünü öğrenmeye ve Japon kimliğini benimsemeye, hatta hiç görmedikleri Japonyaya geri dönme kararı vermeye başlarlar.

Hapis ve savaş koşullarının orta yerinde Yuri yârine kavuşur; sonrasında kocası olacak yakışıklı, karizmatik bir Nisei askeri olan Bill Koçiyama ile tanışır. Hayatının aşkı olan Bill, Tüm Amerikalı Japon Muharebe Timi 42. Alay’ın bir üyesidir, söz konusu dönemde Mississipideki Shelby Kampı’nda eğitim görmektedir. Sonrasında Bill savaşa, Avrupaya gönderilir.

Çift, savaşın sona ermesi ve ailesinin kamp cezasının bitmesi ardından, 1946da evlenir ve New Yorka taşınır. Ancak birkaç on yıl sonra Koçiyamalar 1988 Sayılı Temel Haklar Kanununun imzalanmasına yol açan bir halk hareketinin içinde bulurlar kendilerini. Bu kanun üzerinden ABD hükümeti geçmişte kurulan kamplardan ötürü özür dilemekte, kamptan kurtulan her bir kişiye 20.000 dolar tazminat ödenmesini öngörmektedir.

Yuri Koçiyama doğuya yaptığı yolculuk sonrası eylemcilik dünyasına adımını atar.

“Evimiz tıpkı aralıksız ayin yapılan kiliseler gibiydi.” Koçiyama’nın en büyük kızı Audee Koçiyama-Holman’ın ifadesiyle, ev Siyahların ve Porto Rikoluların toplandığı bir mekân hâline gelir.

Dört yıl sonra çift, Harlem’deki Manhattanville Barınma Evleri’ne taşınır ve yereldeki Ebeveynler Komitesine katılır. Üç yıl sonra devlet okullarının boykot edildiği süreçte aile Audee ve kardeşlerini Harlem Özgürlük Okuluna kaydettirir. 1963te Yuri ve en büyük oğlu Billy, Brooklyndeki Downstate Tıp Merkezi inşaatında çalışan Siyah ve Porto Rikolu işçilerin yaptığı gösteride 600 kişiyle birlikte gözaltına alınır.

Yuri, aynı yılın Ekim ayında Malcolm X ile tanışır. Brooklyn Adliyesinde yargılandığı esnada Malcolm’ın elini sıkma fırsatı bulur ve ona yönelik eleştirilerini dillendirir:

“Sizin yaptıklarınızı takdir ediyorum ama bazı görüşlerinize katılmıyorum. der Malcolma. Malcolm da karşılığında şunu sorar: Hangi görüşüme katılmıyorsun? Yuri şu cevabı verir: Entegrasyon konusundaki sert duruşunuza.

İlk tanışma anı pek hoş olmasa da ileride ciddi bir dostluğun başlamasına neden olur. Malcolm’ın İslam Milletini terk edip, Yurinin de iştirak ettiği, Afrikalı-Amerikalıların Birliği Örgütü’nü kurması sonrası bu dostluk daha da pekişir:

“O yıl Yuri Malcolm’ı, atom bombasına maruz kalmış bir grup insanla (hibakuşa) tanıştırmak için evine davet eder. Hiroşima-Nagazaki Dünya Barış Heyeti ile birlikte seyahat eden bu grup, Amerikada en çok Malcolm X ile tanışmak istemektedir. Yuri, Malcolm’ın geleceğinden pek emin değildir ama program başladığında birden kapı çalar. Karşısında, birkaç korumasıyla birlikte Malcolm X durmaktadır.

Yuri, o akşam Malcolm’ın sarfettiği sözleri gayet iyi hatırlamaktadır. Malcolm, atom bombasından kurtulan Japonlara bombanın açtığı yaraları görüyorum, Harlemde de ırkçılığın açtığı yaralar var. Devamında Malcolm, siyah milletlerin Asyada Avrupalılarca sömürgeleştirilmiş halklarla ortak bir tarihi olduğundan söz eder ve şu tespitte bulunur: Vietnam halkının mücadelesi Üçüncü Dünyanın mücadelesidir, bu mücadele emperyalizme karşı bir mücadeledir. Yuri, ertesi gün bile Malcolm’ın sözlerinin etkisinden çıkamaz.

Audee’nin ifadesiyle, ‘Malcolm, Amerika’daki ırkçılığın sahip olduğu derinlik konusunda Yurinin gözlerini açan isimdir. Belli bir noktada Yuri sadece insan haklarına inanmakla kalmaz, ayrıca bunun ötesine geçerek, ülkede ve dünyada hüküm süren politikaya bakar. Yuri, ayrıca Malcolm’ın kendini paraya satmaya karşı koyan, her şeyi değiştirmeye içten bir arzu duyan yanına saygı duyar. Oaklanddaki Doğu Sanatları İttifakı’nın işlemesi konusunda kendisine yardım eden, aile dostu Greg Morozuminin ifadesiyle, Malcolm, genel politikayla ve toplumsal yapıyla asla uzlaşmamanın bir sembolüdür. O, siyah halkın kendi kaderini tayin hakkı için mücadele etmekte ve her şekilde teslim olmaya karşı koymaktadır.

Malcolm, Afrika seyahatinde Koçiyama ailesine dokuz ayrı ülkeden on bir kartpostal gönderir. Birinde Malcolm şunları yazar: Hâlâ seyahat etmeye ve ufkumu genişletmeye çalışıyorum, zira bağnaz insanların başa ne tür belâlar açtıklarını gayet iyi biliyorum. Kardeşiniz Malcolm X. ()

21 Şubat 1965te Yuri ve kocası, Malcolm Xin konuşması esnasında vurulduğu Audubon Dans Salonundadır. Life dergisi, sadece onun ölümünü değil, son anlarında Yurinin de Malcolm’ın yanında olduğunu görüntülemiştir.

“Ona, ‘lütfen Malcolm, lütfen hayatta kal’ dedim. Ama çok fazla kurşun yemişti. Sahnenin üzerinde çok sayıda insan vardı. Gömleğini yırttılar ve kaç kurşun saplandığını gördüler. On üç kurşun saydılar. En belirgini, çenesine saplanmış olandı. Yüzünde bir kurşun vardı, göğsü ise delik deşikti.[]


Koçiyama, Malcolm’ın vefatı sonrası çalışmayı bırakmaz; Yeni Afrika Cumhuriyeti’ne, İspanyolların Harlem’i olarak bilinen Porto Gençler Partisi’ne ve Asyalı Amerikan Eylem Birliği’ne katılır. “Duvarlar değil, köprüler inşa edelim” sözü nesiller boyu eylemcilerin ilham aldığı bir slogana dönüşür.

Bugün Yuri’nin ışığının çekilmesiyle dünya biraz daha karanlık. Ama bence Yuri de vefatı sonrası bizim yasımızı, kendimizi yeniden mücadeleye vakfetmemek, görevlerimizi yerine getirmek, birbirimizden öğrenmek ve savaş çığlıklarımızı asla susturmayacağımıza dair yemin etmek suretiyle tutmamızı isterdi.

Arturo R. García

0 Yorum: