21 Haziran 2014

, ,

Kapitalizmin Latin Amerika’daki Mermileri


Görünmez İmparatorluklar, Devlet İktidarı 

ve Yirmi Birinci Yüzyıl Sömürgeciliği


“Bir metafor olarak futbol kimi zaman gerçek bir savaşa dönüşür.” diye yazıyor Uruguaylı yazar Eduardo Galeano. Brezilya’da birçok insan için hâlihazırda gerçekleşen Dünya Kupası etrafında gerçek bir savaş çoktan kopmuş durumda. Fukara halk toplulukları, stadyum inşaatları ve bağlantılı altyapı için yerlerinden edildiler, yüksek güvenlik düzeyi polis şiddetini artırdı ve Dünya Kupası’nın muazzam ekonomik maliyeti ülkenin en fakir insanlarının haklarına karşı bir saldırı olarak görülmeye başlandı. Bu karşıtlıkların bir sonucu olarak söz konusu uluslararası spor etkinliği yaygın bir dizi protesto eylemleriyle karşılandı.

Bu gösterileri bastıran Brezilya güvenlik güçleri eğitimlerini, eskiden Blackwater şimdilerde Academic olarak bilinen, ABD’li bir özel askerî ve güvenlik şirketinden alıyor. Bu eğitim, Brezilya basını ve ABD’li spor yazarı David Zirin tarafından açığa çıkartıldı. “Blackwater Dünya Kupası Güvenliğine Neden Yardım Ediyor?” başlıklı bir makale kaleme alan Zirin, 2009’da açığa çıkan bir Wikileaks belgesine atıfta bulunuyor. Bu belgeye göre, Washington Brezilya’da Dünya Kupası ile bağlantılı olarak ortaya çıkabilecek krizlerin ABD’nin ülkenin iç işlerine çeşitli yollardan karışma fırsatları sunması beklentisi içerisinde. Zirin’e göre, Washington “Brezilya’nın içine düştüğü sefalet koşullarının oportünizm için gerekli alanı açacağını düşünüyor.”

Kapitalizmin mermileri Dünya Kupası’nın başlamasıyla çıkıyor namlusundan. Tıpkı ABD ile Serbest Ticaret Anlaşmaları’nın imzalanmasında olduğu gibi. Beş yıl önce Haziran ayında Peru’da sayısız protesto gerçekleştirilmiş, binlerce yerli Awajun ve Wambi Amazon arazisinde petrol-gaz çıkartılmasına ve ağaç kesimine karşı yolları kapatmıştı. ABD ile serbest ticaret anlaşması imzalayan Peru hükümeti protestolarla nasıl başa çıkacağını bilememişti, zira STA şartlarını karşılamak için ihtilaflı kimi imtiyazların verilmesi kararının altına imza atmıştı. 21 Temmuz 2009 tarihli Wikileaks belgesine göre, ABD Dışişleri Bakanlığı Lima’daki ABD Büyükelçiliği’ne bir mesaj gönderdi: “Kongre ve Peru Cumhurbaşkanı Garcia protestoları bastırmak zorunda, Peru-ABD arasında imza edilmiş serbest ticaret anlaşmasının böylesi sonuçları olması kaçınılmaz.” Dört gün sonra Peru devleti protestoları şiddetle bastırdı, çatışmalarda 24 polis, 10 sivil, toplam 34 insan öldü. Çatışma sürecinin ABD eliyle derinleştirilmesi işe yaradı ve serbest ticaret anlaşması planlandığı gibi açılan yolda ilerlemeye başladı.

ABD, bölgedeki emperyalist tarihinden ötürü, kötü şöhretli bir ülke. Ama Washington kendi arka bahçesinde at koşturan yegâne imparatorluk değil. Kapitalizmin, emperyalizmin ve günümüz sömürgeciliğinin küresel ve yerel güçleri, futbol stadyumlarından bakır madenlerine, tüm Latin Amerika genelinde iş başında.

Çin, bölgenin en zengin ülkeleriyle kurduğu aslî ticaret ortaklığı üzerinden ABD’yi geride bıraktı, Çin’in bölgedeki işlerinin önemli bir bölümü doğal kaynakların çıkartılması ile ilgili. Güney konisindeki birçok millete kıyasla, altıncı en büyük ekonomi olmakla Britanya’yı geride bırakan bir dünya süper gücü olarak Brezilya da emperyalist bir güç hâline geldi ve bölgenin doğal zenginliği, toprakları ve hidroelektrik enerjisini patlama yaşayan endüstrileri ve kendi nüfusunu beslemek amacıyla kullanıyor.

Kapitalizm birçok yüze ve müttefike sahip; bunlar sadece dünyanın kuzeyine ya da söz konusu ekonomi devlerine dayanmıyor. Sosyolog William Robinson’ın da yazdığı biçimiyle, “Latin Amerika’daki küresel kapitalizmin yeni yüzü ulusötesi kapitalist sınıfın safları kadar ulusötesi şirketler ve finansal sermayeyle de bütünleşmeye çalışan yerel kapitalist sınıfların güdümünde.” Meksika’dan Arjantin’e uzanan hat dâhilinde söz konusu yerel kapitalist sınıf, küresel düzeyde rekabet edebilme becerisine sahip yetmiş ulusötesi şirket tesis etmiş durumda.

İmparatorluğun ve sermayenin dostlarını Latin Amerikalı politik liderler arasında bulmak mümkün. ABD’nin uzun yıllar Latin Amerika’da casusluk faaliyeti yürüttüğü bilinen bir gerçek. Edward Snowden’in sızdırdığı belgelerin de açık biçimde ortaya koyduğu hâliyle, Şili’deki Michelle Bachelet yönetimi iktidara geldiği ilk dönem süresince toprak hakları için mücadele yürüten Mapuche yerlileriyle ilgili casusluk faaliyeti yürütmesi için ABD hükümetinden yardım talep etmişti. ABD 2012’de Paraguay’ın başındaki Fernando Lugo’ya karşı gerçekleştirilen darbeye destek olurken, Lugo görevinden uzaklaştırılmazdan önce, kendi topraklarına yönelik soya fasulyesi işleyen şirketin saldırılarına göğüs geren köylülerin bastırılması için kırsal bölgelerde olağanüstü hâl ilân etmişti.

Latin Amerika’daki birçok yerli halk için, çoğunlukla ulusötesi şirketlerle ittifak hâlinde olan devlet, yirmi birinci yüzyıla sömürgeci bir dünya görüşünü taşıyan aslî güç. Devlet bu görüşü özellikle madencilik, petrol ve gaz endüstrileri alanında doğal kaynakların çıkartılması noktasında yürürlüğe koyuyor. Ekvador’daki Quito San Fransisko Üniversitesi profesörü Manuela Picq’in ifadesiyle, “Toprağın madencilik için tek taraflı sömürüsü bugün Keşif Doktrini’nin bir devamıdır. Bu doktrin, Yeni Dünya’yı kimseye ait olmayan toprak (terra nullius) olarak kavramsallaştırmış, sömürgeci güçlere Amerika’daki arazilerin fethedilip sömürülmesi yetkisini vermiştir. […] Bugün ‘boş’ arazilere dair fikir, doğal maddelerin işlenmesine dönük uygulamalarda varlığını sürdürmektedir.”


Esasında madencilik alanında Kolombiya’nın kanunen tanınan yerlilere ait bölgelerin yüzde seksenine kimi imtiyazlar verilmiştir; Amazon kuşağındaki madencilik bölgelerinin 407.000 kilometre karelik kısmı yerli arazileri üzerindedir. Picq’e göre, doğal maddelerin işlendiği bu bölgelerle ilgili olarak, Peru’da 2006-2011 arası dönemde 200 eylemci katledildi, Ekvador’da doğal kaynakların özelleştirilmesini protesto ettikleri için 200 insan suçlu ilân edildi, 2010’dan beri Arjantin’de madencilik faaliyetlerine karşı çıkan 11 eylemci katledildi.

Madencilik endüstrisi ister devlet isterse özel sektör eliyle işletilsin, çevreyi de tahrip eden bir güç. Picq’in tespitiyle, Guatemala’daki Kanadalı Goldcorp şirketine ait Marlin Madeni 22 yıl boyunca bir ailenin kullandığı su miktarını bir saat içinde tüketiyor. Dünyadaki en büyük bakır üretimi yapan şirketin devletin elinde olduğu Şili’deki madencilik endüstrisi ülkedeki elektrik üretiminin %37’sini kullanıyor.

Kapitalizm, imparatorluk ve yirmi birinci yüzyıl sömürgeciliği Latin Amerika’ya çok uzaklardan geliyor ve kurbanlarının üzerine günbegün çullanıyor. Ancak bu güçler ayrıca Dünya Kupası’nda Brezilya güvenlik güçlerinin kullandığı biber gazı kapsülleriyle gerçekleştiriyor saldırılarını. Söz konusu saldırıda yerlilerin elindeki bölgelerde bulunan doğal kaynaklar sömürülüyor, serbest ticaret anlaşmaları kanla imzalanıyor.

Benjamin Dangl
12 Haziran 2014
Kaynak

0 Yorum: