01 Haziran 2014

,

Hindistan'da Safranlaşma


Priyamvada Gopal Söyleşisi

Feyzi İsmail
25 Mayıs 2014

 

Hindistan Halk Partisi ve Narendra Modi Hindu köktenciliği ile bağlantılı bir hareket. Binlerce insanın öldüğü, on binlercesinin kaybolduğu, 2002’de Gujarat’taki katliamı başlatan ve göz yuman, bu parti. HHP’nin zaferi, medyada kimi isimlerce “ezici seçim zaferi” olarak nitelendirildi. HHP neden kazandı?

Esasında küçük bir azınlığa dayanan ama son seçimde toplam oyların %31’ini alan HHP’nin elde ettiği “ezici seçim zaferi”nin nedeni, iktidardaki Kongre Partisi’nin etrafında tesis edilmiş Birleşik İlerici İttifak’ın yaptığı affedilemeyecek hatalar. Yolsuzluğun ayyuka çıkması ve soylu aileye dayalı yönetimin herhangi bir alternatif çıkartamaması, Gandi ailesi üyelerinin seçimlerde bitap düşüp halka seçenek sunamamaları gibi nedenler sıralanabilir. Öte yandan Narendra Modi ise her şeyi sonuna dek götürme vaadinde bulundu, Birleşik İlerici İttifak’ın (Bİİ) başbakanı Manhoman Sih’in neoliberal politikalarını sürdüreceğini söyledi, aynı zamanda Hindistan’ın küresel bir güç kılınması ve refahın artırılmasına dair orta sınıflara ait düşleri gerçekleştirmeyi vaat etti.

Modi’nin iktidara gelişi, Hindu-Müslüman ilişkileri için ne ifade ediyor?

Modi’nin iktidara gelişi, Hindistan’daki sosyal ve politik gerçekliğin endişe verici sonuçlar üretmesine neden olacak, öte yandan kendisini Müslüman (ve daha genel manada azınlık) karşıtlığı ile kuran Hindu çoğunlukçuluk retoriği daha da saldırganlaşacak. Bu yaklaşım, bugün Hinducu örgütler ailesini ifade eden “Sangh Parivar”ı içine almaktadır. Ekonomik açıdan haklarından mahrum bırakılmış olan Müslümanların, marjinalleştirilmeye ek olarak, ilerleyen süreçte ayrımcılığa, baskıya ve gettolaşmaya maruz bırakılacakları açıktır. Modi’ye oy verenlerin ekseriyeti, her ne kadar seçimlerde belirli bir azınlığı ifade etse de, şu mesajı vermektedir: “Müslümanlar ya Hindistan’ı terk edecek ya da yerlerini bilerek bu ülkede kalacaklar.” Bu da alt kıtada İslamcılığın, Keşmir’de görüldüğü üzere, daha da şiddetli bir nitelik arz edeceğini göstermektedir.

Hindistan’da siyaset ve demokrasi için bu yaşananlar ne anlama geliyor?

Siyaset sahnesi, ilerleyen süreçte daha da “safranlaşacak” ya da toplum ve siyasetin (dinî değil) ideolojik manada yaşadığı Hindulaşma daha da yoğunlaşacaktır. Bu seçimlerle birlikte, ülke tarihindeki en az sayıda Müslüman’ın parlamentoya girişine tanık olduk. Üstelik bu, çoğulculuk ve çokseslilikle övünen bir parlamentoydu. Ama seçimlerin en çok endişe verici sonucu “Modi Dalgası” denilen bir hareketin damgasını taşımış olması. Modi, mali ve ideolojik olarak birçok TV kanalı ve dergi tarafından desteklendi, şirket medyası partizan bir üslupla onun arkasında oldu. Elbette bu, Batı’nın, özellikle ABD’nin aşina olmadığı bir şey değil, ama bu yaşanan Hindistan için görece daha yeni bir gelişme ve halkla muhalefet için epey kötü. Bu süreçte Modi’nin ağzından birçok iğneleyici söz ve tehdit işittik. Örneğin saygın bir yazar olan UR Anantamurti, bugün polis korumasıyla yaşamak durumunda kaldı. Modi hakkında en ufak eleştiri dillendiren, fizikî tehditlere ve tacizlere maruz kalıyor. Kitlesel rıza imalatı ve muhalefetin zorla ezilmesi koşullarında demokrasi için her şey daha da zorlaşıyor. Ülkedeki demokratik çerçevenin korunması ve ülkenin bu çerçevenin dışına çıkmasına mani olunması konusunda birçok Hintlinin cüretli ve kararlı olması gerekiyor.

Hindistan’ın doğal kaynaklarını sömürme ve kalkınma konusunda Modi’nin gündeminde neler var? Modi, bu sömürüye karşı direnecek olanlarla nasıl başa çıkacak?

Her şeyden önce Modi’nin kafasındaki “kalkınma” tanımıyla söze başlamamız lazım. Ona göre kalkınma, şirketlerin kârlarıyla ve Özel Ekonomi Bölgeleri, kesintisiz elektrik arzı ile orta sınıfların kazanç elde etmesiyle bağlantılı bir kavram. Memleketi Gujarat’ta bu büyümeyi kendisi fakir köylülerin yurtsuzlaştırılması, çiftçilerin borç sarmalına sokulması ve çevrenin giderek daha da fazla yıkıma uğratılması pahasına elde etmişti. Eğer bu model, tüm Hindistan genelinde tekrarlanacak olursa ki ilk tatbik eden o değil, o vakit çokuluslu şirketlerin muazzam büyüklükte kaynaklara el koymasını, kendisinin tatlı kârlar elde etmesini, çevrenin yıkıma uğramasını ve binlerce insanın yerinden yurdundan edilmesini şimdiden umabiliriz. Birçok eyalette bu süreç HHP ve Kongre Partisi döneminde zaten işleme sokulmuştu. Maoistlerin ve daha de endişe verici biçimde sıradan adivasilerin (yerli halkın) önceki hükümet döneminde yüzleştiği zora dayalı baskı politikası, önümüzdeki süreçte devam edecek ve daha da yoğunlaşacaktır. Şimdiden tanık olduğumuz üzere, şiddete başvurmayı tercih etmeyen, muhalif siyasetçilerden iktidarı eleştiren gazetecilere ve kimi Twitter yazarlarına kadar tüm muhalif kesim tutuklamalara, gözaltılara ve soruşturmalara maruz bırakılmaktadır. Modi karşıtı ifadeler kullandı diye Goa’da bir Facebook kullanıcısı tutuklandı, aynı zamanda HHP’yi yolsuzlukla suçlayan, sonrasında tutuklandığında kefaletini ödemeyi reddeden muhalif siyasetçi Arvind Kejrival da hapse atıldı. Ünlü yazar UR Anantamurti bugün Modi taraftarlarından fizikî tehditlere maruz kaldığından, polis korumasına ihtiyaç duyuyor.

Seçimlerde sol ne yaptı, Hindistan’daki ilerici sol için HHP’nin zaferi ne anlama geliyor?

Seçimlere katılan sol, yani iki parlamenter komünist parti, Kerala dışında çok az oy aldı. Kerala’daki sonuç gayet iyiydi ama kazanmalarına yetmedi. Ulusal planda ise itibarsızlaşmış olan iktidardaki koalisyonu desteklediler. Bu partilerin artık pek bir itibarı kalmadı, dürüst olmak gerekirse, neoliberalizme dönük gerçek bir direniş için bizlerin, yeni sendikacılık girişimlerini de içeren, sivil direniş hareketlerinden ve halkın eylemselliğinden doğan üçüncü bir gücün gelişimine bakmamız gerekir. Ülkede kast ayrımcılığına karşı duran hareketler, eşcinsel hakları girişimleri, feminist örgütler, kabile hakları kolektifleri, nükleer karşıtı gruplar, çevre kampanyaları vb. birçok unsur mevcut. Mesele, üçüncü bir neoliberalizm karşıtı gücün ortaya çıkmasına imkân verecek daha geniş kapsamlı ilerici bir koalisyonun oluşup oluşmayacağı. Ancak statüko ile öldürücü etkilere sahip iki kardeş, Hinduculuk ve neoliberalizme karşı kudretli bir üçüncü güç dâhilinde, yeni bir liderlikle kitlesel örgütlenmeyi buluşturmak ciddi zaman alacaktır.

Kaynak

0 Yorum: