21 Haziran 2014

, ,

Washington’ın Fareleri Malikî’yi Terk Ediyor


 

Memeliler içinde fare, gezegen üzerindeki en başarılı hayvanlardan biridir. Kurnaz, acımasız, rekabete açık ve her şeyin ötesinde, uyum yeteneği yüksek bir hayvan, fare. İçinde bulunduğu koşullara kendisini uydurma gerektiği noktada alışkanlıklarını çabucak değiştirebiliyor.

Dış politika hususunda ABD hükümeti de farelerle dolup taşıyor.

Irak’taki mevcut duruma bir bakalım. ABD, 2003’te ülkeyi “kitle imha silâhlarına sahip” ya da “bu silâhları geliştiriyor” iddiasıyla işgal etti. Bunun bir yalan olduğu, hadi daha doğru bir ifadeyle, doğru olmadığı açığa çıkınca, işgal için dile dökülen gerekçe “rejim değişikliği” olarak yenilendi ve hedefe “Irak’a demokrasi götürmek” konuldu.

2006’daki ilk meclis seçiminde Malikî koltukların önemli bir bölümünü kazanıp başbakan olduğunda, ABD ve ABD’li şirketlerin elindeki önemli haber merkezleri sevindiler. Washington Post’tan David Ignatius sevinç çığlıkları atıp şunu söylüyordu: “Malikî’nin seçilmesindeki en önemli gerçek, ülkenin artık İran’dan bağımsız olduğuna dair ılımlı bir beyanatın verilmiş olmasıdır.” Ignatius, hemen Irak’ın ABD büyükelçisi Zalmay Halilzad’ın yanına gitti, Ulusal Demokrasi Vakfı’yla bağlantılı bir yeni muhafazakâr olan Halilzad’a lütufkâr bir üslupla, “ülkedeki itibarının İran’dan bağımsız olan herhangi bir kişi kadar olduğunu” söyledi.

Halilzad, Malikî’nin iktidara getirilmesi amacıyla, (İran’ın adamı olarak görülen) mevcut başbakan İbrahim Caferî’ye karşı çıkan Kürd, Sünni ve Şii siyasetçilerden müteşekkil bir koalisyon kurmak için sahne gerisinde epey gayretli bir biçimde (tıpkı bir fare gibi) çalıştı.

2010’da ABD Malikî’ye gene arka çıktı, rakibi Ayad Allavî çoğunluğu almış olmasına karşın, ikinci turda onu destekledi. Beceriksiz taktiklere başvuran ve yargı alanını kontrol altında tutan Malikî seçimi kendi lehine çevirdi. Bu hileyi ABD Büyükelçiliği’nin onayı ile yaptı. 2010 itibarıyla ülkeyi kontrol edemese de önemli bir oyuncu olarak sahneye çıkmış oldu.

Sonrasında Irak’ta yeni bir seçim yapıldı. ABD, kampanya süresince Malikî’nin yeniden başbakan seçilmesini sağlamaya çalıştı. Washington dış politikasının yerleşik nizamı konusunda sadık bir ses olan New York Times’ın 30 Nisan tarihli nüshasında çıkan bir makalede meclis seçiminin tam bir zafer olduğu iddia edildi. Muhabirler Tim Arango ve Dureyd Adnan konuyla ilgili şunları yazdı:

“Çarşamba günü milyonlarca Iraklı yeni meclis için oy kullandı, İslamcı aşırıcıların tehditlerine meydan okuyarak bir seçimi sonuçlandırdılar, Irak’taki şiddete dayalı ölçütler göz önüne alınırsa, bu seçim, takdire şayan bir huzur içerisinde geçti.

Amerikan birliklerinin ülkeyi terk etmesinden iki yılı aşkın bir süre sonra Irak genelinde yapılan bu seçim, ülkeyi yeni bir iç savaşın eşiğine getiren ve giderek büyüyen Sünni isyanının yaşandığı ortamda, üçüncü dönemde de başbakan olmak isteyen Nuri Kamil Malikî’nin sekiz yılına dair bir referandum olarak gerçekleşti.”

19 Mayıs’ta, (en azından Şii bölgesindeki) tüm oyların sayılması ardından, ABD dış politikasının bir başka sadık destekçisi Washington Post, seçimlerde Malikî’nin partisinin elde ettiği zaferi şu ifadelerle verdi:

“Başkentteki ABD Büyükelçiliği sonuçları memnuniyetle karşıladı ve bu seçimin ‘Irak’ın demokratik gelişimindeki başka bir köşe taşı’ olduğunu söyledi.”

Ancak Malikî’nin yeniden önemli bir çoğunlukla seçilmesi sonrası bir şey oldu: Sünni asiler, Malikî polisi ve ordusunun şiddetli saldırıları ve baskı politikası ile kuzeydeki Kürdlerin oportünist ayrılıkçı hamleleri karşısında uzun yıllardır öfkeli olan halkı yanına alarak ani bir askerî saldırı gerçekleştirdiler. Bu saldırı Bağdat’ı da risk altına soktu.

Birden, Washington’daki fareler, “Bağdat’taki adam”larını savunmasız gördüler, Irak’ta kurdukları çürük yapının yıkılmak üzere olduğunu anladılar. Bu aşamada demokrasi gibi bir dertleri olmayan bu güçler, yeni politik ortama birden “uyum” sağladılar.

Wall Street Journal geçen hafta şunları yazdı:

“Obama yönetimi, Irak’ta Başbakan Nuri Malikî’siz yeni bir hükümetin kurulmasını istiyor, Şii liderin Sünni çoğunlukla uzlaşabileceğine ve dengesiz politik ortamın istikrara kavuşturabileceğine ikna olmuş değil. ABD yönetimi, seçimler sonrası bir koalisyon kurulması için uğraştığından, Irak’taki politik partilerin Bay Malikî’nin olmadığı yeni bir hükümet kurmalarını istiyor.”

Ne yani, ABD Irak için demokrasi mi istiyor? Dün bu iddiadaydı. Bugünse mesele Sünnilerin isyanıyla mücadele etmek ve İran’ı Bağdat üzerinde tesirli olmaktan alıkoymak.

Malikî konusunda herkes belirli bir fikre sahip olabilir. Onun tipik bir Ortadoğulu lider olduğu, Şii destekçileri adına Sünni azınlığı ezdiği, rakipleri olan Şii siyasetçilere karşı sert adımlar atabildiği, onların bir kısmını tutuklattığı tabii ki doğru ama Washington’da müttefiklerine alçakça ve kibar bir üslupla ihanet etmenin de epey köklü bir gelenek olduğunu bilmek gerek. Hamas Gazze’de zafer elde edene dek, ABD destekli gerçekleşen Filistin seçimlerinde Washington demokrasiyi rafa kaldırmış, Gazze’yi dünyanın en büyük toplama kampına dönüştürme, insanları susuz, yakıtsız ve gıdasız bırakma politikasını desteklemişti.

Ukrayna’da ABD, “turuncu devrimler” olarak anılan süreci ve demokratik seçimleri destekledi ama sonrasında seçilmiş başbakanı iktidardan indiren sağcı darbeye arka çıktı.

ABD, dünya genelinde ülkeler aşırı gerilmiş ABD ordusundan daha az korktukça, dolar rezerv döviz olarak gerekli zemini yitirdikçe ve baskı politikası olarak devreye sokulan ekonomik tedbirler daha etkisiz kılındıkça, Foggy Bottom mahallesindeki dışişleri bakanlığı ile Beyaz Saray, Soğuk Savaş günlerinden beri yaptığı gibi, dünyayı fareler misali istila etmeyi umuyorsa, yeni sürece giderek daha yoğun biçimde uyum sağlamak zorunda kalacaktır.

Dave Lindorff
20 Haziran 2014
Kaynak

0 Yorum: