08 Kasım 2019

, , ,

SSCB ve Sömürge Halklar

Sömürgecilik, çifte vantuza sahip bir sülüktür; bu vantuzlardan biri Batı proletaryasının, diğeri de sömürgelerin kanını emer. Bu canavarı gebertmek istiyorsak, bu iki vantuzu aynı anda kesip atmak gerekir. Eğer birini kesersek, diğeri proletaryanın kanını emmeye devam eder, hayvan yaşamını sürdürür ve kesilen vantuz yeniden çıkar.

Rus Devrimi, bu gerçeği net olarak kavramıştır. Bu devrimin boş laflar etmek ve mazlum halklar lehine “insancıl” kararlar almak yerine onlara mücadeleyi öğretmesinin sebebi budur. Lenin’in sömürge meselesi ile ilgili tezlerinde dile getirdiği biçimiyle devrim, mazlum halklara manevi açıdan katkı sunmaktadır.

Bakû Kurultayı’na yirmi bir doğu ülkesi delege göndermiştir.[*] Batı’daki işçi partisi temsilcileri de bu kurultay çalışmalarına katılmışlardır. Sağı solu fethe çıkmış olan Batılı devletlerdeki proletarya ve onlara tabi olan Doğulu ülkelerin halkları, ilk kez kardeşlik duygularıyla birbirlerine ellerini uzatmış, ortak düşman olan emperyalizmi yenmek için verilen mücadelede ortaklaşmışlardır.

Bu tarihî kurultayın ardından, içte ve dışta yaşanan onca güçlüğe karşın devrimci Rusya, o destansı ve muzaffer devrimi aracılığıyla, yılların uykusundan uyanmış olan halkların yardımına zerre tereddüt etmeden koşmuştur. İlk önemli adımlarından biri de Doğu Üniversitesi’ni kurmak olmuştur.

Bugün bu üniversitenin 151’i kız, 1.022 öğrencisi vardır; 895’i de komünist parti mensubudur. Öğrencilerin toplumsal bileşimleri ise şu şekildedir: 547 köylü, 265 işçi, 210 proleter aydın.

Köy kökenli öğrencilerin yüzdesinin yüksek olmasının sebebi, öğrencilerin önemli bir kısmının Doğu ülkelerinden geliyor olması ve bu ülkelerin ekonomisinin tarıma dayanmasıdır. Hindistan’da, Japonya’da ve bilhassa Çin’de mücadelede işçilere öncülük edenler, bu sınıfa sadık aydınlardır. Bu, Doğu Üniversitesi’ndeki öğrenciler arasında aydınların sahip olduğu konumu izah eden bir durumdur. İşçi öğrencilerin sayısının nispeten düşük olması ise Japonya hariç Doğu ülkelerinde sanayinin ve ticaretin henüz gelişmemiş olmasıyla alakalıdır. Bunun dışında öğrencilerin yetmiş beşinin on altı yaşın altında olduğunu belirtmek gerekmektedir.

Üniversitede görevli yüz elli profesör, sosyal bilimler, matematik, tarihsel materyalizm, işçi hareketi tarihi, doğa bilimleri, devrimler tarihi ve politik ekonomi gibi alanlarda dersler vermektedir. Altmış iki milletten gençler, sınıflarda kardeşlik duygularıyla bir araya gelmektedirler.

Üniversitenin on büyük binası vardır. Ayrıca bir de Perşembe ve Pazar günleri öğrencilere ücretsiz film gösterimlerinin yapıldığı bir sinema bulunmaktadır. Haftanın diğer günleri sinema, başka örgütlere hizmet vermektedir.

47.000 kitabın bulunduğu iki ayrı kütüphane, genç devrimcilere kapsamlı çalışmalar yapmaları ve kendilerini eğitmeleri konusunda katkı sunmaktadır. Her milletin veya “grubun” kendi anadilinde yayımlanmış kitap ve dergilerini içeren bir kütüphanesi vardır. Sanatsal dekorasyonunu öğrencilerin yaptığı okuma odası, gazetelerle ve dergilerle doludur. Ayrıca öğrenciler de bir gazete çıkartmaktadır. Gazetenin bir nüshası, okuma odasının yanındaki büyük panoya asılmaktadır.

Hasta öğrenciler, üniversitenin hastanesinde tedavi edilebilmektedirler. Dinlenme ihtiyacı duyan öğrenciler, Kırım’daki sanatoryumdan yararlanabilmektedirler. Sovyetler, tatillerde istifade edilen dokuz binadan oluşan iki kampı üniversiteye vermiştir. Her bir kampta öğrencilerin hayvan yetiştirmeyi öğrenebilecekleri bir merkez bulunmaktadır. Üniversitenin tarım sekreterinin dediğine göre, öğrencilerin “şimdiden otuz ineği, elli domuzu vardır.”

Bunun dışında öğrencilerin ekim yapacakları yüz hektarlık arazi bu kamplara tahsis edilmiştir. Tatillerde ve çalışma saatleri dışında öğrenciler köylülere yardım etmektedirler.

Bu arada belirtmekte fayda var: bu kamplardan biri eskiden bir grandüke aitmiş. Dükün tacıyla bezenmiş, kızıl bayrağın dalgalandığı kulenin tepesinden baktığınızda unutulması mümkün olmayan bir manzarayla karşılaşırsınız. Ayrıca dükün eskiden ziyafet verdiği salonda bugün Koreli ve Ermeni köylülerin oyunlar oynadığına şahit olursunuz.

Üniversite öğrencilerine yemek, kıyafet ve pansiyon ücretsizdir. Ayrıca cep harçlığı olarak her bir öğrenciye altı altın ruble verilmektedir.

Öğrencilere çocuk eğitimi konusunda doğru bir fikir verebilmek adına üniversitede kreş ve anaokulu bulunmakta, buralarda altmış çocuğa bakılmaktadır.

Üniversitenin yıllık masrafı 561.000 altın rubleyi bulmaktadır.

Üniversitede ders gören, altmış iki ayrı millete mensup olan öğrenciler, “Komün” adı verilen bir kurul meydana getirmişlerdir. Bu kurulun başkanı ve görevlileri üç ayda bir öğrencilerce seçilir.

Komün’ün belirlediği bir delege, üniversitenin ekonomik ve idari işlerinde aktif olarak yer alır. Her bir öğrencinin düzenli olarak, sırayla mutfakta, kulüpte ve kütüphanede çalışması zorunludur. Kabahat işleyenler ve kavga edenler, tüm yoldaşların hazır bulunduğu, üyelerini öğrencilerin seçtiği mahkemede yargılanırlar. Gerekli kararları bu mahkeme alır. Komün, uluslararası politik ve ekonomik durumu tartışmak amacıyla haftada bir toplanır. Zaman zaman amatör sanatçıların kendi ülkelerinin sanatını ve kültürünü takdim etme fırsatı buldukları toplantılar ve akşam partileri düzenlenir.

Komünistlerin eskiden alt düzeyde görülen yerli halklara kardeş halk olarak muamele etmekle kalmayıp onları ülkenin politik hayatına dâhil ediyor oluşları, esasen Bolşeviklerin “barbarlık”larına ait bir özelliktir.

Kendi ülkelerinde tebaa veya korunacak kişiler olarak görülen, vergi ödemek dışında başka bir hakkı bulunmayan, seçme-seçilme hakkından mahrum olan, düşüncelerini ifade etme imkânı bulamayan Doğulu öğrenciler, Sovyetler’e temsilci gönderme ve seçimlere katılma hakkına sahiptirler. Sömürgelerde yaşayan ve milliyetini değiştirmeyi düşünen kardeşlerimizin, bugün artık burjuva demokrasisi ile proleter demokrasisi arasında kıyaslama yapıp durmaları, esasen nafile bir uğraştır.

Bu öğrenciler çok çile çekmişler, başkalarının çektikleri çilelere şahitlik etmişlerdir. Hepsi de “yüksek medeniyet”in boyunduruğu altında yaşamış, yabancı kapitalistlerin sömürüsüne ve zulmüne maruz kalmışlardır. Ayrıca bu öğrenciler, bilgiye ve çalışmaya hasrettirler. Coşku, şevk ve ciddiyetle mücadele etme arzusundadırlar. Doğulu öğrenciler, Paris’in Latin Mahallesi’ndeki o havalı caddelerin müdavimlerinden, Paris, Oxford ve Berlin’deki Doğulu öğrencilerden çok farklıdırlar. Bu üniversitenin çatısı altında sömürge halkların geleceğinin şekillendiğini söylersek asla abartmış olmayız.

Suriye’den Kore’ye dek uzanan Yakındoğu ve Uzakdoğu ülkeleri, 15 milyon kilometrekareyi aşan bir yüzölçümüne ve 1,2 milyardan fazla nüfusa sahiptirler. Tüm bu ülkeler, bugün kapitalizmin ve emperyalizmin boyunduruğu altındadırlar.

Her ne kadar sayıca güçlü olsalar da bu ülkelerde yaşayan itaatkâr halklar, bu boyunduruktan kurtulmak için henüz ciddi herhangi bir adım atmamış, uluslararası dayanışmanın değerini anlamamış, mücadele için nasıl birleşeceğini henüz öğrenememiştir. Bu ülkeler arasında henüz tek bir ilişki bile kurulmamış, Avrupa ve Amerika halkları arasındaki ilişkinin bir benzeri buralarda tesis edilememiştir. Doğulu halklar muazzam bir güce sahiptirler, ama henüz bunun farkında değildirler. Sömürge ülkelerin tüm genç, faal ve zeki liderlerini bir araya getiren Doğu Üniversitesi, önemli bir görevi yerine getirmiştir: Bu anlamda Doğu Üniversitesi:

1. kafası ırklararası çatışmalar ve ataerkil geleneklerle karışmış olan geleceğin öncü militanlarına sınıf mücadelesinin ilkelerine öğretmektedir;

2. Batı proletaryasıyla sömürgelerin proleter öncüsü arasında bağ kurmakta, böylelikle uluslararası işçi sınıfının nihai zaferini tek başına güvence altına alacak sıkı ve etkili işbirliği için gerekli yolu açmaktadır;

3. Doğu Üniversitesi, bugüne dek birbirleriyle hiç ilişki kurmamış olan sömürge halklara birleşmeyi öğretmekte, halkların birbirlerini tanımalarını sağlamakta, bunun için de Doğu ülkelerinin ileride gerçekleştireceği, proleter devrimin dayandığı sütundan biri olan birlik için gerekli zemini oluşturmaktadır;

4. Üniversite, sömürgeci ülkelerdeki proleterlere ezilen kardeşleri için neler yapabilecekleri, neler yapmaları gerektiğine dair bir emsal sunmaktadır.

Ho Chi Minh
Imprekor
Sayı: 46, 1924

[Kaynak: Ho Chi Minh On Revolution: Selected Writings, 1920-66, Yayına Hazırlayan ve Takdim Yazısı: Bernard B. Fall, s. 43-46.]

Dipnot:
[*] Birinci Doğu Halkları Kurultayı, Eylül 1920’de Bakû’de düzenlendi. Kurultaya Doğu ülkelerinden gelen yaklaşık 2.000 temsilci katıldı. Kurultay’da oluşturulan Doğu Halkları Propaganda ve Eylem Komitesi yaklaşık bir yıl faaliyette bulundu.

0 Yorum: