18 Kasım 2019

, ,

Majestelerinin Muhalefeti

Fethullah dolayımıyla, özellikle Gezi’den beri içe sızan muhalefet ve siyaset anlayışı, sorgulanmayı bekliyor. Devlet arazisinde kendisini özne zannedenlerin, “özne oldum ben” diyenlerin, o öznelik ehliyetlerini nereden aldıklarını anlamaları gerekiyor. Fethullah’ın ruh üflediği sol, eleştirilmeye ihtiyaç duyuyor. Fethullah’la dirileceğini, irileşeceğini düşünenler, tel tel dökülüyorlar. Bugün solun iç hesaplaşması, temelde Fethullah’ın bağlı olduğu hatta örgütlenmiş kesimin tasfiyeci çizgisi ile alakalıdır.

Fethullah, devlet eliyle orta sınıflara dağıtılmış bir tür ulufedir. Bugün geri alınmaktadır. Tarihi cumhuriyetten, kişisel tarihini altmış darbesinden başlatanlar, kendisine karşı gelebilecek dinamikleri ezmeyi ve dinamikler arası bağları kopartmayı tek gelenek bellemiş bir devletteki sürekliliği görmemekte, bu sebeple her yaptığı ile devlete bağlanmaktadır. Tel tel dökülme, o ulufenin geri alınması ile bağlantılıdır.

Gezi zamanı mangalda kül bırakmayan birçok solcu, “gerektiğinde geri adım atmayı bilmek lazım” diyordu bir yandan da. Atmayı bilmeyenleri eleştiriyorlardı. Erdoğan’ın kurduğu Dolmabahçe masasına oturuyorlardı. Buna bağlı olarak girdikleri her yeri çürütüyor, dağıtıyorlardı. Her şeyde söz sahibi olup tüm çalışmaları devletin ve sermayenin çıkarlarına bağlıyorlardı. Akılsız ve tehlikeli buldukları kitlenin dizginleri, bilerek ve kasten bu kişilerin eline teslim ediliyordu.

* * *

Sol, sırf varolmak için devlete gizliden verilen, “her türlü zararlı unsuru ben kontrol altında tutarım” mesajından başka bir şey değil. Gezi, bu şekilde heba edildi. Dün kendi Gezi’sini, ayaklanmasını felç etmek için elinden geleni yapanlar, bugün başka ülkelerin isyanlarına nağmeler düzüyorlar, hatta kimi zaman haddini bilmeden akıl veriyorlar. Aslında altta kaynayan kazanı soğutmak istiyorlar. Ayaklanmaların olası iç etkilerini silmeye çalışıyorlar. Tabandaki gençler bu sayede susturuluyor. Her şeyi devletin ve sermayenin kontrolündeki güçlere teslim ediyorlar, sonra da isyan, ayaklanma edebiyatı yapıyorlar. Sol, ayaklanma, devrim ve sosyalizm istemeyen kişilerin güdümünde ve hâkimiyetinde olduğunu bugün de ortaya koyuyor.

Gezi günlerinde Ukrayna’da, Libya’da, Suriye’de, Venezuela’da olan tüm ABD kaynaklı isyanlara destek veren kimi solcular, bugün Bolivya’ya timsah gözyaşı döküyorlar. Hepsi, gözümüzün içine baka baka yalan söylüyor. Ukrayna’da Lenin heykeli yıkıldığında, Avrupa’daki Neonaziler silahlanıp bu ülkeye geldiklerinde aynı solcular, burada “devrim” türküleri söylüyorlardı. Çünkü aynı Neonazilerin eline silâh verilip Suriye’ye gönderilecekti.

* * *

Sol şeflerin devrimle ve sosyalizmle ilişkisi, onlara mani olma iradesine tabidir.

O sol, devlet katında dönen dolapları, aşağıda yoksulla ağlamaya, işçiyle soğan kırmaya, yumruk sıkmaya tercih ediyor. Yoksulu, ezileni, işçiyi hor görüyor, ama bunları hasımlarını alt etmek için bir sopa hâline getirmeyi, kendisine verilen görevler konusunda şahsi varlığını satmayı iyi biliyor.

“Yoksullara ekmek yoksa zenginlere de huzur yok.”

İran’da bir banka ateşe verilmiş… Gezi zamanı bir İş Bankası şubesini ateşe vermeye çalışan gençleri durduranlar, sonrasında o bankanın ideolojisine övgüler düzenler, bu haberi sevinç naralarıyla paylaşıyorlar.

İş Bankası, kurtuluş mücadelesi esnasında Hintli Müslümanların gönderdikleri, Ankara’ya gelince gasp edilen paralarla kuruluyor. O Müslüman irade, bugünde belirli kişilerin kendilerine tuttukları fener adına kurban ediliyor. Kimse, o fenerdeki ışığın kaynağını sorgulamıyor. Bugünü, bugünde kendisine verilen madalyaları göklere çıkartanlar, yoksulların, ezilenlerin gökten yağdıracakları yıldırımları durdurmanın yollarını arıyorlar. Bugünkü isyanlarla ilgili yazıları buradan okumak gerekiyor.

* * *

Bugün dünyanın dört bir yanında çıkan isyanlara dair haberleri paylaşanlara, “siz Gezi’de ne yaptınız?” diye sormak gerekiyor. Halkın evlatlarının terini, kanını küçük burjuva dünyaları için istismar etmeye kalkanlar eleştirilmeyi bekliyor. Özgürlük mücadelesinden önce mücadele özgürleşmeli zira. O kanı ve teri pazarda satılığa çıkartanlara, gençlerin isimlerini dahi unutanlara, pazarlık sonucu gelinen mevkilere, oturulan milletvekili koltuklarına laf etmeden yol alınamıyor. Kişisel kariyer planları, çek defterleri, açılan mekânlar, dolan cepler, Avrupa pasaportları, devlet katında bulunan bağlar… bir isyan ateşini bunlar söndürüyor.

* * *

“Bu işçiler çok kaba, tüm sorunlar bununla ilgiliydi, bunların demokrasi terbiyesi edinmesi lazım” diyen sol ile “işçilere devlet disiplini vermek gerek” diyen Perinçek, aynı madalyonun iki yüzü sonuçta. Madalyonun sahibi ise belli. Bugündeki mevki adına herkes o sahibe örgütlenmiş, onu put eylemiş durumda. Sol, devlet katında kurduğu bağlara dolanıyor. O bağlarda “demokrasi terbiyesi” ile “devlet disiplini” arasında hiçbir fark bulunmuyor.

Putlarsa işçilerin, yoksulların kendi iç terbiyesi, iç disiplini ile yıkılıyor. Egemenlerden egemen olmayı öğrenmek, teslimiyetin ilk adımı. Devletin, yüksek siyasetin koridorlarında adam yurduna konulmayı sevenlerin bugünkü isyanlardan öğrenecek bir şeyi yok. Onlar, o isyanların önünü alma araçları. Sonuçta devrimden nefret ediyorlar, kitlesel mücadeleden korkuyorlar:

“Liberal burjuvazinin partisi olarak Kadetler, çarla ve feodal toprak sahipleriyle iktidarı paylaşmak, ama aynı çarın ve toprak sahiplerinin iktidarını ortadan kaldırmamak ve o iktidarı halka teslim etmemek istiyorlar. İktidarı almalarına mani oluyor diye hükümetten nefret eden liberaller, bir yandan o hükümeti ifşa ediyorlar bir yandan da onu kararsızlığa ve dağınıklığa sürüklüyorlar. Gelgelelim liberallerdeki devrime yönelik nefret, kitle mücadelesiyle alakalı korku, onların siyasetinde çok daha büyük bir yer tutuyor. Liberaller, halkın kurtuluş hareketi karşısında tereddüde ve kararsızlığa sürükleniyorlar. Dolayısıyla en önemli momentlerde birer hain olarak, krallığın safına geçiyorlar. Karşı-devrim esnasında çarlığın ‘Slavcı düşler’ini dillendirip ‘sorumlu muhalefet’ pozları takınan, böylelikle ‘Majestelerinin Muhalefeti’ olarak çarın önünde diz çöken, devrimcilere ve kitlelerin devrimci mücadelesine çamur atıp duran liberaller, özgürlük mücadelesinden giderek uzaklaşıyorlar.” [1]

Eren Balkır
18 Kasım 2019

Dipnot:
[1] V. I. Lenin, “The Election Platform of the RSDLP”, Mart 1912, Collected Works, Cilt 17, s. 511.

0 Yorum: