13 Kasım 2019

, ,

Edward Said’in Günlüğü


Edward Said (1935-2003) Ortadoğu’nun en önemli edebiyat eleştirmenlerinden biri kabul ediliyor. Said, Arap dünyasına ve Filistin’in mücadelesine dair birçok çalışma kaleme almış. 1978 tarihli kitabı Şarkiyatçılık, sömürgecilik sonrası dönemi inceleyen düşünce okullarının önemli bir parçası hâline gelmiş.
Said, Sartre, Simone de Beauvair ve Michel Foucault gibi Fransız felsefecilerinden epey etkilenmiş bir isim.
Sartre, önde gelen varoluşçu düşünürlerden biri, Simone de Beauvoir’nın cinsiyetle ilgili yazıları feminizmin ikinci dalgasına epey katkı sunmuş, Foucault’daki şüphecilik, onun ünlü bir tarihçi ve felsefeci olarak öne çıkmasını sağlamış.
Bu üç felsefecinin Arap coğrafyasındaki meselelerle ilgili görüşlerini öğrenmek isteyen Said, 1979’da Paris’te düzenlenecek Ortadoğu konferansına katılımı konusunda Sartre ve Beauvoir’dan davet alınca epey heyecanlanıyor.
Günlüğünde aktardığı kadarıyla “bu, Bayreuth Festivali’ne Cosima ve Richard Wagner tarafından davet edilmek veya The Dial dergisinin bürosunda akşama kadar T.S. Eliot ve Virginia Woolf ile vakit geçirmek gibi bir şey.”
Said, Paris’e gidiyor ve konferansın kimsenin bilmediği, güvenlikle alakalı sebeplere bağlı olarak Foucault’nun evine taşındığını öğrenince epey şaşırıyor. Konferansın gerçekleştiği günlere tam anlamıyla kaos hâkim oluyor.
Etkinlik için belirlenmiş konu başlıklarını Sartre’ın dostları belirliyor ve katılımcılara bu konuda asla danışılmıyor. Seçilen başlıklar, Arap akademisyenleri hiç memnun etmiyor. Bu başlıklar, daha çok herkesin aşina olduğu bir zemin üzerinden belirleniyor ve farklı fikirlerin bir araya gelmesine imkân sağlamıyor, ayrıca Filistinlilerin mücadelelerini görmezden geliyor.
Said’in de aktardığı biçimiyle, “kısa bir süre sonra toplantının ana konusunun Araplar veya Filistinliler değil, İsrail’in gelişip güçlenmesi meselesi olduğu anlaşılıyor.”
Said, bu noktada Sartre, de Beauvoir ve Foucault’nun meseleye bu açıdan yaklaştığını anlıyor.
Kitaplarından birini Foucault’nun kitaplığında gören Said, Fransız düşünürle epey samimi bir sohbet gerçekleştirse de onun Ortadoğu ile ilgili herhangi bir meseleyi tartışmak istemediğini görüyor.
Tunus Üniversitesi’nde felsefe dersleri veren Foucault’nun Tunus’tan neden ayrıldığı konusunda farklı rivayetler söz konusu. Günlüğünde bu meseleden bahseden Said, bir arkadaşının anlattıklarını aktarıyor. Bu kişiye göre Foucault, Tunus sokaklarında İsrail karşıtı gösterilere şahit olması üzerine ülkeden ayrılmış. Bir de Foucault’nun öğrencilerle kurduğu eşcinsel ilişkiler sebebiyle ülkeden kovulduğuna dair bir rivayet mevcut.
Filistin yanlısı felsefeci Gilles Deleuze’ün sözünü aktaran Said, onun kendisine Foucault’dan Siyonist görüşleri sebebiyle koptuğunu söylediğinden bahsediyor.
Bu türden değerlendirmeler üzerinden Said, Foucault’nun Araplarla ilgili meseleleri tartışmak istememesinin ana sebebinin ondaki Filistin karşıtı duygular olduğunu söylüyor.
Said, Simone de Beauvoir’la ilgili olaraksa, “kendisiyle konuşan herkese Kate Millett’la birlikte Tahran’a gidip burada çarşaf karşıtı bir gösteri yapmayı planladığını” anlatıp durduğundan bahsediyor.
Simone de Beauvoir’la tartışma imkânı bulmaya çalışan Said, bu gösteri planının “küstahça ve aptalca” bulduğunu söylüyor, sonrasında da “Simone de Beauvoir’la tartışmanın bir faydası olmayacaktı” diyor.
Simone de Beauvoir konusunda duyduğu hayal kırıklığına ve Foucault’yla yaşanan tuhaf karşılaşmaya rağmen Said, umudunu kahraman olarak gördüğü Sartre’a bağlıyor.
Sonuçta Sartre, kendi ülkesinin Cezayir’i işgaline karşı çıkmış bir isim, dolayısıyla Said, onun “İsrail’e eleştirel yaklaşıyor olması gerektiğini” düşünüyor.
Ama yanılıyor. Sartre, İsrail’in sadık bir destekçisi. Hatta ondaki Siyonizm yanlısı görüşler, Filistin yanlısı Fransız romancı Jean Genet ile dostluk ilişkisinin sona ermesine neden olmuş.
Sartre, bahsini ettiğimiz Ortadoğu Konferansı’nın son günü geliyor ve kısa süre bir seminere katılıyor. Burada yaptığı konuşmada, Mısır’la İsrail arasında imzalanan ve Filistin mücadelesinden tek kelime bahsetmeyen Camp David Anlaşması’nı kısa bir süre önce imzalamış olan eski Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ı övüyor.
Said, Arapların yürüttüğü adalet mücadelesinin Sartre’ı zerre etkilemiyor olduğunu görünce epey üzülüyor ve “Araplarla ilgilenmemesinin sebebi, antisemit görünmekten korkmak mı, Holokost konusunda kendisini suçlu hissetmesi mi, Filistinlileri mağdur görmemesi mi yoksa bilmediğimiz başka bir şey miydi?” sorusunu soruyor.
Yasmin Helal
8 Ağustos 2017

0 Yorum: