Said, Sartre, Simone de Beauvair ve Michel
Foucault gibi Fransız felsefecilerinden epey etkilenmiş bir isim.
Sartre, önde gelen varoluşçu düşünürlerden biri,
Simone de Beauvoir’nın cinsiyetle ilgili yazıları feminizmin ikinci dalgasına
epey katkı sunmuş, Foucault’daki şüphecilik, onun ünlü bir tarihçi ve felsefeci
olarak öne çıkmasını sağlamış.
Bu üç felsefecinin Arap coğrafyasındaki
meselelerle ilgili görüşlerini öğrenmek isteyen Said, 1979’da Paris’te düzenlenecek
Ortadoğu konferansına katılımı konusunda Sartre ve Beauvoir’dan davet alınca
epey heyecanlanıyor.
Günlüğünde aktardığı kadarıyla “bu, Bayreuth
Festivali’ne Cosima ve Richard Wagner tarafından davet edilmek veya The Dial dergisinin bürosunda akşama
kadar T.S. Eliot ve Virginia Woolf ile vakit geçirmek gibi bir şey.”
Said, Paris’e gidiyor ve konferansın kimsenin
bilmediği, güvenlikle alakalı sebeplere bağlı olarak Foucault’nun evine
taşındığını öğrenince epey şaşırıyor. Konferansın gerçekleştiği günlere tam
anlamıyla kaos hâkim oluyor.
Etkinlik için belirlenmiş konu başlıklarını Sartre’ın
dostları belirliyor ve katılımcılara bu konuda asla danışılmıyor. Seçilen başlıklar,
Arap akademisyenleri hiç memnun etmiyor. Bu başlıklar, daha çok herkesin aşina
olduğu bir zemin üzerinden belirleniyor ve farklı fikirlerin bir araya
gelmesine imkân sağlamıyor, ayrıca Filistinlilerin mücadelelerini görmezden
geliyor.
Said’in de aktardığı biçimiyle, “kısa bir süre
sonra toplantının ana konusunun Araplar veya Filistinliler değil, İsrail’in
gelişip güçlenmesi meselesi olduğu anlaşılıyor.”
Said, bu noktada Sartre, de Beauvoir ve Foucault’nun
meseleye bu açıdan yaklaştığını anlıyor.
Kitaplarından birini Foucault’nun kitaplığında
gören Said, Fransız düşünürle epey samimi bir sohbet gerçekleştirse de onun Ortadoğu
ile ilgili herhangi bir meseleyi tartışmak istemediğini görüyor.
Tunus Üniversitesi’nde felsefe dersleri veren
Foucault’nun Tunus’tan neden ayrıldığı konusunda farklı rivayetler söz konusu. Günlüğünde
bu meseleden bahseden Said, bir arkadaşının anlattıklarını aktarıyor. Bu kişiye
göre Foucault, Tunus sokaklarında İsrail karşıtı gösterilere şahit olması
üzerine ülkeden ayrılmış. Bir de Foucault’nun öğrencilerle kurduğu eşcinsel
ilişkiler sebebiyle ülkeden kovulduğuna dair bir rivayet mevcut.
Filistin yanlısı felsefeci Gilles Deleuze’ün
sözünü aktaran Said, onun kendisine Foucault’dan Siyonist görüşleri sebebiyle
koptuğunu söylediğinden bahsediyor.
Bu türden değerlendirmeler üzerinden Said,
Foucault’nun Araplarla ilgili meseleleri tartışmak istememesinin ana sebebinin
ondaki Filistin karşıtı duygular olduğunu söylüyor.
Said, Simone de Beauvoir’la ilgili olaraksa, “kendisiyle
konuşan herkese Kate Millett’la birlikte Tahran’a gidip burada çarşaf karşıtı
bir gösteri yapmayı planladığını” anlatıp durduğundan bahsediyor.
Simone de Beauvoir’la tartışma imkânı bulmaya
çalışan Said, bu gösteri planının “küstahça ve aptalca” bulduğunu söylüyor,
sonrasında da “Simone de Beauvoir’la tartışmanın bir faydası olmayacaktı”
diyor.
Simone de Beauvoir konusunda duyduğu hayal
kırıklığına ve Foucault’yla yaşanan tuhaf karşılaşmaya rağmen Said, umudunu kahraman
olarak gördüğü Sartre’a bağlıyor.
Sonuçta Sartre, kendi ülkesinin Cezayir’i işgaline
karşı çıkmış bir isim, dolayısıyla Said, onun “İsrail’e eleştirel yaklaşıyor
olması gerektiğini” düşünüyor.
Ama yanılıyor. Sartre, İsrail’in sadık bir
destekçisi. Hatta ondaki Siyonizm yanlısı görüşler, Filistin yanlısı Fransız
romancı Jean Genet ile dostluk ilişkisinin sona ermesine neden olmuş.
Sartre, bahsini ettiğimiz Ortadoğu Konferansı’nın
son günü geliyor ve kısa süre bir seminere katılıyor. Burada yaptığı konuşmada,
Mısır’la İsrail arasında imzalanan ve Filistin mücadelesinden tek kelime
bahsetmeyen Camp David Anlaşması’nı kısa bir süre önce imzalamış olan eski
Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ı övüyor.
Said, Arapların
yürüttüğü adalet mücadelesinin Sartre’ı zerre etkilemiyor olduğunu görünce epey
üzülüyor ve “Araplarla ilgilenmemesinin sebebi, antisemit görünmekten korkmak
mı, Holokost konusunda kendisini suçlu hissetmesi mi, Filistinlileri mağdur
görmemesi mi yoksa bilmediğimiz başka bir şey miydi?” sorusunu soruyor.
Yasmin Helal
8 Ağustos 2017
8 Ağustos 2017
0 Yorum:
Yorum Gönder