10 Ağustos 2015

Siyah Ayaklanması


Devlet, geçen yıl Ferguson’da ırkçı polis şiddetine karşı başlayan isyanda ülkeyi kasıp kavuran Siyahların Hayatları Önemlidir ayaklanmasını ezmeyi planlıyor. Bu ayaklanma, sisteme yönelik muazzam bir tehdit arz ettiğinden, hareketin Wall Street’i İşgal Et hareketine kıyasla daha büyük bir baskıya maruz bırakılmasına yönelik hazırlıklar yapılmakta.

Politikacılar ve polis memurlarının tek umudu, yaşanan ulusal ayaklanmanın coşkusunu yitirmesi idi. Ancak Nisan ayında Freddie Grey’in Baltimore’da katledilmesi üzerine başlayan isyan hızla tüm ülke geneline yayıldı. Söz konusu ayaklanmanın kapitalist müesses nizamı temellerinden sarstığı ve mevcudiyetini hâlâ muhafaza ettiği açık.

FBI ve Pentagon’un katılımı ile birlikte, Ülke Güvenliği Dairesi’nin koordinasyonu altında çalışan yereldeki emniyet müdürlükleri polise karşı gerçekleştirilmesi muhtemel kütlesel protestoları ezmeyi planlıyorlar. Esasında koordineli olarak planlanan baskı politikasının yeni bir düzeyi hâlihazırda uygulamaya konuldu bile. Baltimore’da Ulusal Muhafızlar’ın konuşlandırılması, uygulamaya konulan sokağa çıkma yasağı yoğun polis gücü ile protestoların dağıtılmasında ve kitlesel gözaltıların yapılmasında söz konusu tedbirlerin nasıl kullanılacağını sınama amaçlı, hesap edilmiş bir deney esasında.

Son birkaç hafta içerisinde polis, New York, Philadelphia, Cleveland ve diğer kentlerde polis şiddetine karşı gerçekleştirilen gösterilere saldırdı, yüzlerce göstericiyi dövüp gözaltına aldı. Oakland, Kaliforniya’da hava karardıktan sonra gösteri düzenlemek yasaklandı, diğer kentlerde de benzer yasakların getirilmesi planlanıyor. Öte yandan polis, protestoların açıktan ezilmesini amaçlayan “anti-terörist” vurucu kuvvetler denilen kuvvetler örgütlüyor.

Aralarında New York City’nin de bulunduğu kimi kentlerde ise gözaltına direnmenin hafif suç kapsamından çıkartılıp ağır suç kapsamına alınması planlanıyor. Bu daha başlangıç. Polis, Ağustos ayı içerisinde Michael Brown’un katlinin yıldönümüne hazırlanırken daha büyük bir baskı politikasını yürürlüğe sokmayı planlıyor.

Sistem yanlısı kimi insan hakları hareketi önderleri ve medya ile birlikte politikacılar, gösterilerin ezilmesi için “şiddeti durdurma” bahanesini yankılamak suretiyle, polise gerekli politik kılıfı temin ediyorlar.

Ulusal Sorun ve Siyahların Kurtuluşu

İlerici güçlerin, bilhassa beyaz ilericilerin, böylesi bir krize nasıl cevap üretecekleri meselesi, ta Lenin yüz yıl önce komünist hareketin ana şiarı olan “Dünyanın Bütün İşçileri Birleşin”in “Dünyanın Tüm İşçileri ve Ezilenleri Birleşin” şeklinde değiştirilmesi gerektiğini beyan etmesinden bile önce, Marksistlerin uğraştıkları önemli bir mesele olagelmiştir.

Lenin bu değişikliği, kendi kaderini tayin hakkı dâhil, sömürgeciliğin ve emperyalizmin sömürüp zulmettiği kitlelerin kurtuluş mücadelelerini kucaklayıp desteklemedikçe, işçi sınıfı hareketinin sosyalist devrim hedefine doğru ilerleyemeyeceğini kabul etmek suretiyle yaptı. Çığır açıcı kitabı Kapital’de Karl Marx da temelde aynı şeyi söylüyor, “beyaz derili emek, siyah derili emek kızgın demirle dağlandığı sürece asla özgür olamaz” diyordu.

Komünistler, uzun süre, mazlum halkın kurtuluş mücadelesi ile ilgili anlayışlarını ve konumlarını “ulusal sorun” olarak nitelediler.

Komünistlerin zihinlerinde ulusal sorunu diğer sorunlardan ayıran nedir? Onun diğer sorunlar üzerinde ahlakî bir üstünlüğü mü söz konusudur? Hayır, değil. Ulusal sorun önem bakımından tümüyle özgüldür, zira bu sorunu anlamak ve bu anlayış üzerinden harekete geçmek sınıf içi dayanışma için esası teşkil eder. Ulusal sorunu inkâr etmek yönetici sınıfın işçi sınıfına karşı kullandığı en etkili silâha teslim olmak demektir.

Siyahların Hayatları Önemlidir ayaklanması, temelde siyahların kurtuluş mücadelesinin başka bir bedende dirilişidir. Kapitalist sınıf bu hareketin süreklilik arz eden varoluşunun işçi sınıfı hareketi ile ilerici hareketten mümkün olduğu ölçüde ayrı ve tecrit edilmiş olmasını sağlamaya dönük gayretlere dayandığını anlamıştır. Tersten, tüm hareket kurtuluş mücadelesini ne kadar çok omuzlayıp yürütürse, kapitalist devletin kapsamlı bir baskı politikasını yürürlüğe sokması da o ölçüde güçleşmektedir.

Ezilenlerin tecrit edilmesi, yönetici sınıf için çok önemlidir. Sistem, ezilenlerin bu ayaklanmasını ezmeye dönük planında başarılı olmak için gerekli koşulları, bu türden bir mücadeleyi coğrafî veya en azından politik açıdan işçi sınıfı ve ilerici hareketten tecrit etmesi sayesinde temin edecektir.

Siyahların Hayatları Önemlidir ayaklanmasına genç beyaz eylemcilerin beklenmedik bir biçimde katılmış olması çarpıcı sonuçlar doğurdu. Ama hâlâ, bir bütün olarak ele alınacak olunursa, Solun, bilhassa beyaz solun eylemlere katılımı çok düşük düzeyde. Bu, tehlikeli bir durum ve düzeltilmesi gereken bir hata.

Kapitalist devletin söz konusu ayaklanmayı tecrit edip ardından ezmesi durumunda tüm işçi sınıfına karşı benzer bir baskı politikasına başvuracağına şüphe yok. Zira kapitalizmin krizi kapitalizmle işçi sınıfı arasında daha büyük çatışmaların, yakında değilse bile, gerçekleşmesini kaçınılmaz kılıyor.

1870’lerde ve 1880’lerde işçi sınıfı hareketi Kuzey’de sekiz saatlik işgünü, Güney’de Yeniden İnşa için mücadele ediyordu. İç Savaş sonrası siyahların iktidar mekanizmalarında ufak tefek görevler aldıkları dönemde, devletin desteğini arkasına almış bulunan Ku Klux Klan’ın linç ve terör kampanyalarına maruz kalındı. Kuzey’deki işçi sınıfı hareketi, Yeniden İnşa’ya karşı yürütülen ırkçı karşı devrim sürecini tümden durdurmak için elini taşın altına pek koymadı. Maalesef on dokuzuncu yüzyılın sonunda Siyahların maruz kaldıkları ulusal zulme işçi sınıfının kapsamlı bir cevap üretememesi, o günden bugüne benzer bir dizi hayal kırıklığının yaşanmasına sebep oldu.

Yeniden İnşa Hareketi’nin ezilmesi sonrası köprünün altından çok su aktı. Ancak gene de yaşanan hiçbir değişim, Siyahlarla ilgili olarak yaşanan ulusal sorunu tümüyle boşa çıkartacak zerre sonuç üretmedi.

Sol Güçlenmek Zorunda

2014 sonbaharına geri dönüp bir bakalım. O günlerde hepsi değilse de büyük bölümü beyaz olan yüz binlerce insanın yürüdüğü iklim değişikliği yürüyüşü Ferguson’daki ayaklanmayla dayanışma yürüyüşüne dönüşmüş olsaydı, nasıl bir zelzeleye tanık olunurdu, bir düşünün. Bu, gezegenin kapitalistlerin sebep oldukları kirlenmeden kurtarılması için mücadele etmenin acil bir mesele olmadığını söylemek değil, kitlesel hareket için daha acil olanın Ferguson ayaklanması ile ilişki kurmak olduğunu iddia etmek anlamına geliyor.

Eylemciler ve devrimciler olarak asli meselemiz, ister ABD emperyalizmine karşı koymak, ister kapitalizmle mücadele etmek, ister işçi sınıfı mücadelesini desteklemek isterse sosyalizm için kavga etmek olsun, Siyahların Hayatları Önemlidir ayaklanmasının önemine şöyle bir derinden bakmak, cümlemizi bu ayaklanmanın neden hayatiyet arz ettiğine, hatta belki de desteklememiz gereken ve bizi nihai hedefe ulaşmada önemli bir mevzi kazandıracak olan bir gerçek olduğuna bizi ikna etmeye yetecektir.

Söz konusu ayaklanma, ABD emperyalizmine karşı verilen mücadelede Siyahların kurtuluş mücadelesinin merkezî bir niteliği haiz olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bu tespiti yapmak, dünya genelinde ABD emperyalizmine karşı verilen mücadelenin birçok cephesinden uzaklaşmamızı gerekli kılmaz; sadece basit manada gerçekliğin teslim edilmesini ifade eder.

Polisin beyaz olmayan gençleri kitlesel olarak hapse atmasını da içerecek biçimde, Siyah ve Melez gençlere yönelik yürüttüğü savaş, polisin reforma tabi tutulmasından çokça bahsetmemiz ya da Adalet Bakanlığı’nın çok sayıda emniyet müdürlüğüne soruşturma açması sayesinde sona erebilecek bir şey değil. Esasında bu savaşın giderek yoğunlaştığını görmek gerek. Peki ama neden? Çünkü bu savaş, ileri teknoloji imkânlarına sahip, yeni yeni küreselleşmiş kapitalist düzenin doğrudan bir sonucudur. Polis ve hapishaneler işgücünü düzenlemek ve sayıca azaltmak için kullanılmaktadırlar. Kapitalizm, Siyah ve Melez gençlere düşük ücretli işler bile sunamamaktadır, bu nedenle sistem kullandığı asli silâhları olan soylulaştırma, tasarruf tedbirleri ve polis devletine özgü müdahalelerle toplumsal bir soykırımı uygulamaktadır.

Çıkarını işçi sınıfının çıkarına bağlamış insanlar bilsin: polisin hedef aldığı insanlar işçi sınıfının en hızlı büyüyen kesimlerine mensup kişiler. Bugün ve gelecekte kapitalizmin hüküm sürecek aşaması birçok şey yanında şunu yapmaya yazgılı: sistem, işsiz ve yeterli istihdam edilemeyen kesimi, öncelikle beyaz olmayan gençler, kadınlar, göçmenler ve engellilerle dolduracak, ardından tüm işçi sınıfına saldıracak.

Kimin işçi sınıfına mensup olup kimin olmadığına ilişkin o eskimiş fikirlerin yok olma vakti geldi çattı. Tıpkı kapitalist ekonominin sürekli değişmesi gibi, diğer her şey kadar işçi sınıfının da bileşiminin sürekli değiştiği bir hakikat; buna diyalektik materyalizm deniliyor. İşçi sınıfının tanımı sürekli devrimcileştirip ezilenleri de daha fazla içermedikçe, dahası, işçi sınıfı hareketinin temel bileşeni olan örgütler sadece işçi sınıfı örgütünün değil, ayrıca onun ideolojik yönelimini de etkilemesi gereken bu sürekli değişimi yansıtmadıkça, işçi sınıfı sosyalist devrime uzanan yolu asla bulamayacak.

Siyahların Hayatları Önemlidir ayaklanması, hem ulusal zulme karşı bir isyandır hem de bir işçi sınıfı ayaklanmasıdır. Tüm hareketler gibi bu hareket de politik düzlemde homojen değildir. Gene de hareket, en azından kısmen de olsa, işçi sınıfının diğer kesimlerinin devrimcileştirilmesinde öncü bir rol oynayabilecek olan bir devrimci hareket olma potansiyeline sahip bulunan, oldukça radikal, alabildiğine militan ve derinlemesine antikapitalist bir hareket.

Siyahların kurtuluş mücadelesinin diğer aşamaları ile kıyaslandığında bu ayaklanmada daha fazla kadının, LGBTİ’nin yer alması hafife alınacak bir durum değildir. Bu durum ayaklanmayı daha radikal ve çokuluslu kılmıştır.

Bu genç hareket içerisinde, genel bir ifadeyle, Sol’un, özelde beyaz solun ya çok zayıf, bölünmüş ve sekter olduğuna ya da kendilerince önemli gördükleri şeyleri ayaklanmaya katmama noktasında alabildiğine muhafazakâr olduğuna dair bir algının olduğu tespitinin doğru olduğunu söylemek lazım. Genel manada bu ayaklanmanın destek ya da alınacak cevaplar konusunda sola yüzünü dönmemesinin sebeplerinden biri de bu. Söz konusu tespit ister adil olsun ister olmasın, her şeyin söze dökülmesinin gerekli olduğu açık. Kendilerini solun parçası kabul edenlere ama bu ayaklanmayla her türden anlamlı ilişkiyi kurmaktan kaçınanlara öncelikli olarak sorulması gereken soru ise şu: Ayaklanmaya ilgisiz kalarak suç işlediğinizi kabul etmeye hazır mısınız?

Birkaç ay sonra Ferguson İsyanı’nın birinci yıldönümü. Yıldönümünden önce Eric Garner’ın Staten Island’da polis tarafından katledilişinin yıldönümü anılacak. 25 Temmuz’da Newark’ta polis şiddetine karşı büyük bir yürüyüş tertiplenecek. Bu ve diğer etkinlikler, hareketin isyanla ilişkili olduğunu göstermesi için çok sayıda fırsat sunacaklar. Soru şu: bu fırsatlardan istifade edilip eyleme geçilecek mi?

Larry Holmes
Kaynak

0 Yorum: