Küçük Burjuvazi ve Proletarya Yüzünü Neden Faşizme Dönüyor?
Çünkü yaklaşmakta olan dünya savaşı, millet
meselesinin, yani sotede beklemekte olan askeri ve ekonomik saldırılara karşı
milleti savunma meselesinin gündeme gelmesine sebep oluyor. Çünkü sosyal
demokrasi, patronları korumak için tüm milleti feda ediyor, oysa herkes biliyor
ki millet feda edilirse patronlar da onunla birlikte feda edilir. Sosyal
demokrasi, savaş dâhilinde tarafsız kalmayı vaaz ediyor ve aslında
tarafsızlığın zayıf değil güçlü bir konuma sahipseniz geçerli bir pozisyon
olduğunu unutuyor. Güçlü ittifaklar oluşturup özsavunma iradesini pekiştirmek
ve bağımsız pazarlar oluşturmak gibi adımlar atmak suretiyle tarafsızlık
konumunu pekiştirmesi için millete gerekli gücü vermiyor. Yani aslında sosyal
demokrasi, halkın belirli kesimlerinin, sosyal demokrat siyasetin ortaya
çıkarttığı bir sonuç olarak, bitişikteki kapının eşiğinde toplanmasını, yani
yüzünü faşizme dönmesini istiyor.
Küçük burjuvazi ve proletarya yüzünü faşizme
dönüyor çünkü sosyal demokrasi gelecek konusunda herhangi bir vizyona sahip değil.
İçişleri gibi dışişlerinde de siyasetsiz ve vizyonsuz. Sosyal demokrasi,
İskandinav kaynaklı fikriyata toplumsal bir muhteva kazandıramadığı gibi tüm
İskandinavya’da sosyalizmi geniş bir toplumsal zemin üzerinde inşa edemiyor.
İçişleri ile ilgili olarak sosyal demokratların tavrını anlamak için onların
tıp sektöründeki aşırı yığılma meselesine yönelik yaklaşımına bakmak kâfi. Bu
alana baktığınızda “çok fazla doktor var, yeterince doktorumuz mevcut” diye
düşünüyorsunuz. Sonra da şu soruyu soruyorsunuz: kariyerleri önünde engel
bulunan o gençler hangi alana yönelsinler?
Herkes yüzünü faşizme dönüyor, çünkü sosyal
demokrasi sosyalist fikirlerin propagandasını yapmıyor, sosyalist programı
yürürlüğe koymuyor. Tüm üretim sistemi dönüştürülmedikçe siyaset denilen ağır
işçilik üzerinden orta sınıflara ve proletaryaya avantajlar sağlanamaz,
sağlansa bile bu avantajlar yeterli gelmez. Sosyalizm, emtianın dağıtılması
değil üretilmesi ile ilgili bir meseledir. Üretim, artık değer ve kâr elde etme
ihtiyacı gereği genişletilmeli, planlanmalı ve özgürleştirilmelidir. Bu noktada
faşist ülkünün karşısına gerçek manada sosyalist olan ülkü çıkartılmalıdır. İyi
vasıflarınızı gizleyerek kimseyi kazanamazsınız. Proletarya ve orta sınıflar,
sosyalist ülküler kendilerine izah edildiği takdirde onlardan korkmazlar,
onlarda korkmalarını gerektirecek hiçbir yön bulunmamaktadır.
Yüzler faşizme dönüyor, çünkü sosyal demokrasi
sosyalist ülküleri propaganda ettiği noktada komünistlerden kaçıyor, onları
ütopik olmakla eleştiriyor ve işçi sınıfı ile orta sınıf için bir tehlike
olduğunu söylüyor. Dolayısıyla aslında komünizm korkusunu bizzat sosyal
demokrasi yaratıyor, sonuçta komünizm korkusu da sosyalizm korkusunu
koşulluyor!
İşçiler ve orta sınıfı yüzlerini faşizme dönüyor,
çünkü bugün mülkiyeti, özelde bireysel mülkiyeti faşizm sosyal demokrasiye
kıyasla daha iyi koruyor, çünkü sosyalistler mülkiyeti sadece sosyalist formu
dâhilinde koruyup onda bir artışa yol açabiliyorlar.
Sosyal demokrasi
komünizmle değil de faşizmle mücadele etmek istiyorsa kendi savaş düzenini
oluşturmalı ve bu düzen faşistlerin mevcut düzenine kafa tutacak hatta onu
aşacak düzeyde olmalıdır. Sosyal demokratlar sosyalist ülküleri propaganda
etmeli, sosyalizmin faydalı, üstün ve ilerici olduğunu her yerde dile getirmeli
ve tüm bu sözleri eylemleriyle kanıtlayıp desteklemelidir. Onlara lazım gelen,
geleceğe uzanan yolu açacak (İskandinavya’nın birleşmesini ve sosyalist
ekonomiyi koşullayacak) iç ve dış siyasetle ilgili bir büyük programdır. Sosyal
demokratlar, içeride ve dışarıda ittifaklar kurmalı yani bir yandan işçileri,
köylüleri, aydınları ve küçük esnafı birleştirirken (ki bu noktada tarım
ürünlerinin fiyatlarının ancak işçilerin ücretleri arttığı takdirde artabileceği
insanlara anlatılabilir) bir yandan da İsveç’i, Norveç’i ve Danimarka’yı
birleştirmelidir.
Bertolt Brecht
Yaz 1939
[Kaynak:
Brecht on Art and Politics, Ed. Steve
Giles ve Tom Kuhn, Bloomsbury, 2003, s. 191-193.]
Not: Brecht, bu yazıda İskandinav hükümetlerinin Nazi Almanyası
ile saldırmazlık anlaşması imzalanması önerisi üzerinde duruyor. Almanya’nın
baskısıyla Danimarka bu anlaşmayı imzalarken diğer İskandinav ülkeleri
“tarafsız” kalacaklarını beyan ediyorlar.
0 Yorum:
Yorum Gönder