[…]
Harlem’in o mütevazı siyahları, bize hürmetle,
misafirperverlikle ve nezaketle yaklaştılar. (Alkış ve Şarkılar)
[O sırada kalabalığın içinde bir bomba patlıyor –Ed.]
Ah gene şu küçük bomba; onun parasını kimlerin
verdiğini herkes biliyor. Gene şu emperyalizmin bombalarından. Şu sözümü not
edin: Yarın tüm gazeteler, “emperyalizmden söz ederken bomba patladı” diye
yazacaklar. [Kalabalık dakikalarca alkışlıyor. Kitleyi sakinleştirmek için
müzik çalınıyor –Ed.]
Ne kadar da çocuk bunlar böyle. Üzerinde “ABD
yapımı” yazan 200 ilâ 500 kiloluk bombalar patlattıklarında, ellerine bir şey
geçmeyecek. Napalm bombası da patlatsalar, tepemizde uçaklarını da uçursalar,
hiçbir şey yapamayacaklar. Teslim olmak zorunda olan onlar. Sierra Maestra’yı
alamadılar. Bu ufak tefek patlayıcıların arkasına saklanıp
ilerleyebileceklerini mi sanıyorlar?
Eğer halk, bu kadar ufak bombalara direnmeye
hazırsa, o halkı nasıl etkileyebilirler ki. Tepesine atom bombaları düşse bile
halk direnişe hazırdır.
Emperyalistlerin attığı her bombanın parasıyla
bizler 500 ev yapıyoruz. Bir yılda ürettikleri bombalarla biz üç kooperatif evi
inşa ediyoruz. Her bombadan sonra Yankilere ait bir malikâneyi
millileştiriyoruz. Emperyalistlerin her bir bombası karşılığında, yüz binlerce
varillik petrolü rafine ediyoruz. Her bombaya karşılık insanımıza iş
vereceğimiz bir fabrika kuruyoruz. Onların her bir bombasına karşılık bir
kışlayı okula dönüştürüyoruz. Bombaya verilen parayla biz en az bin milisi
silâhlandırıyoruz. (Alkışlar) Yoldaş Pani’nin güzel bir fikri var. Bu bombaya
ithafen bir alay insanı emek sürecine sokalım. (Alkışlar)
Kolektif teyakkuz sistemi kuracağız, emperyalizmin
etrafımızda nasıl dolaştıklarını göreceğiz. İyi temsil edilmeyen bir mahalle
var mı, anlayacağız. Kolektif bir teyakkuz sistemi kuruyoruz, her blokta ne
oluyor, kim ne yapıyor bileceğiz. Eğer bu emperyalizm uşakları, halkla uğraşmak
zorunda olduğunu anlarlarsa, çok korkacaklardır. Her bir blokta devrimci
teyakkuz komitesi kuracağız ki halk neler olup bittiğini anlasın.
Emperyalistler ve uşakları kımıldayamayacaklar
bile. Halkla temas hâlindeler ve henüz halkın o muazzam devrimci gücünü
bilmiyorlar. Bu nedenle milislerin örgütlenmesi noktasında yeni adımlar atılmak
zorunda. Tüm Küba genelinde milis müfrezeleri oluşturulacak. Tek tek insanlar
seçilecek ve onlara birer silâh teslim edilecek. Tüm milisler belirli bir
yapıya kavuşturulacak, böylelikle mümkün olan en kısa sürede muharebe
birliklerimiz kusursuz bir biçimde oluşturulup eğitilecek. Şurası çok açık: O
vakit gelmeden önce, işleri iyice sıkı tutmaya çok da gerek yok.
Endişelenmemizi gerektirecek bir durum yok. Bırakalım onlar endişelensin. Biz,
sakinliğimizi koruyacak ve yürüyüşümüze devam edeceğiz. Bu, yolunu şaşırmadan,
emin adımlarla yapılacak bir yürüyüştür.
Bu yolculuğumuzda, bu önemli yolculukta bizi asıl
etkileyen hususlardan biri de emperyalizmin devrimci halkımıza olan nefreti,
onun bugün ulaştığı histeri ve demoralizasyon düzeyi. Siz de gördünüz. Onlar,
hâlâ Kübalıları nasıl suçlarız diye düşünüp duruyorlar, çünkü aslında bu
emperyalistlerin bize verebilecekleri tek bir cevapları bile yok.
Gelgelelim bizim de devrimin emrettiği mücadeleyi
eksiksiz bir bilinçle kucaklamamız gerekiyor. Hepimizin bilmesi gerek: bu, çok,
çok uzun ve çok zor bir mücadele. (Alkışlar) Devrimimizin dünyadaki en güçlü
imparatorlukla karşı karşıya olduğunu anlamamız şart. Tüm sömürgeci ve
emperyalist ülkeler içerisinde Yanki emperyalizmi, diplomatik nüfuz ve askerî
kaynaklar bakımından en güçlü devlet. Bu emperyalizm, daha olgun, daha
deneyimli olan İngiliz emperyalizmine de benzemiyor, ABD emperyalizmi kibirli,
barbar bir emperyalizm, birçok lideri mağaralarda yaşayan ilk insanların bile
gıpta edecekleri kadar barbar kişiler. Dişlerinden zehir akıyor bunların. Bu,
en saldırgan, en savaşçı ve en aptal emperyalizm.
Cephe hattındayız, küçük bir ülke, elindeki az
sayıda ekonomik kaynakla bu cephe hattında egemenliği, kaderi ve hakları için
cenk ediyor. Ülkemizin günümüzün en acımasız imparatorluğu ile karşı karşıya
olduğunu eksiksiz bilince çıkartmamız lazım. Ayrıca emperyalizmin devrime mani
olana, onu yok edene dek durmayacağını anlamamız gerekiyor. Emperyalizmin isyan
eden kölelerden nefret eden köle sahipleri gibi, bizden nefret ettiği gerçeğini
aklımızdan hiç çıkartmamalıyız. Biz de isyan etmiş kölelerdeki o öfke ve
şiddetle savunacağız kendimizi.
Köle sahibinin isyan etmiş köleye yönelik
nefretinden daha ağır ve sert bir şey yoktur. Bir de buna sadece burada değil,
tüm dünyada çıkarlarının tehlikeye girmiş olmasını eklemek gerekir. Davamızı
Birleşmiş Milletler gündemine taşıdık. Esasen bu dava Latin Amerika’nın,
Afrika’nın, Ortadoğu’nun, Asya’nın, tüm azgelişmiş ülkelerin davasıdır. O,
dünyanın geri kalan kısmına tatbik edilebilecek bir davadır. Azgelişmiş dünya
da tekeller tarafından sömürülmektedir. Onlara tekellerin mülklerinin tazminat
bile ödemeden millileştirilmesi gerektiğini söyledik. Diğer ülkelere “bizim
yaptığımızı yapın, saldırıların kurbanı olmaya devam etmeyin” dedik.
[…]
Fidel Castro
[Castro’nun Guantanamo Konusunda ABD’yi Uyardığı
Konuşma, 29 Eylül 1960]
0 Yorum:
Yorum Gönder