20 Kasım 2017

,

Direnişin Yumruğu Nazi İşgalinden Beri Hâlâ Sımsıkı


Tasarruf tedbirleri karşıtı gösterilerin Yunanistan’da yaşanan finansal kriz esnasında tüm Atina’yı ele geçirdiği günlerde, saçları beyaz bir ihtiyarın ön sırada yumruğunu kaldırdığını ve polisin yüzüne gaz sıktığına tanık oluyordunuz. Bazen aynı gün içerisinde aynı adamı, meclisin önünde durup milletvekillerinin kredi kuruluşlarınca ülkeye dayatılan tasarruf tedbirleri paketini reddetmelerini isterken görüyordunuz. O adama göre, söz konusu paket Yunanistan’ın boynuna vurulmuş bir prangaydı.

Bu 92 yaşındaki adamın adı Manolis Glezos. Yunanistan’ın özgürlüğü için savaşmış bir savaşçı o. İnançlarından ötürü zindana atılmış biri. Yetmiş yılı aşkın bir süredir ülke tarihinin en önemli momentlerinde aktif rol almış bir devrimci.

Üç kez idam cezasına çarptırılmış. 12 yıl hapis yatmış, işkencelerden geçmiş, dört yılı sürgünde geçmiş.

Bugün tüm ideolojilerin ötesinde, ülkenin direniş sürecine ait bir sembol. Akropol’de dalgalanan Nazi bayrağını arkadaşıyla birlikte söküp yırtan o.

Bu olaya dair haberler, tüm dünyaya yayılmış ve Avrupa’nın üzerine kapkara bulutların çöktüğü günlerde milyonlara umut vermiş. Gençken kumral olan saçları ağarmış, onca yükü taşımayı bilmiş sırtında kambur çıkmış ama çelik grisi gözleri inançla hâlâ alev alev, bilhassa Akropol’de o bayrağı yırttığı anı anımsarken.

Kendisiyle röportaj yapan gazeteciye şunu söylüyor: “tarihsel bir görevi ifa ettiğimizin bilincindeydik. İnanmadığın bir mücadele her daim beyhudedir.”

Glezos, Almanya’nın öncülük ettiği, Yunanistan’a dayatılan tasarruf tedbirlerine karşı yürütülen mücadelede sesini yükseltti, bu yüzden gaz yedi, hastanelik oldu ve tutuklandı. Üyesi olduğu parti seçimlerde zafer kazandı, kendisi de en yaşlı milletvekili olarak meclise girdi.

“Avrupa genelinde insanlar, her yerde geleceğime kendim karar vermek istiyorum diyor.”

Glezos’a göre, yüzyıl boyunca verilen mücadelelerle Avrupa barışı güvence altına aldı ama Avrupa demokrasisi bir avuç muktedir seçkin eliyle tehlikeye girdi. Altın Şafak gibi neofaşistler, yeni aşırı sağcı gruplar artık yeni tehdit.

“Ben insanların kendi kaderlerine kendilerinin karar vermelerini istiyorum.”

Glezos’a göre Yunanistan’a iki milyar dolarlık kredi verenlere karşı hükümet, sistem ve troyka karşıtı sözlerini sarfetmekten geri durmuyor. Troykanın dayattığı şartlar bankaların işine yarıyor ama sıradan Yunan halkının yaşam koşullarını mahvediyor.

Glezos, kendi partisi içerisinde bile sert kaçan sözler dillendiriyor ve ülkesini Avro bölgesinden çıkması gerektiğini söylüyor. Ona göre, Almanya Avrupa’yı sömürgeleştiriyor. Bu nedenle Glezos, Berlin’e bir trilyon avro kadar savaş tazminatı ödemesi gerektiğini söylüyor.

Manolis Glezos 1973’teki Politeknik Üniversitesi Katliamı’nda ölen gençler için saygı duruşunda

Glezos, net ifadelere başvuran bir isim, zira o, arkadaşı Santas’la birlikte, Akropol’e girerken taşıdığı inancı bugün hâlâ taşıyor.

O gece henüz 18’inde olan iki genç, Akropol’ün altındaki bir kovuğa girdi. Üzerlerinde bir fener ve bir bıçak vardı. O saatlerde Alman subaylar, Hitler’in Girit Adası’nı alışını kutlamak için Parthenon yakınındaki meyhanelerde kadeh tokuşturuyorlardı. Gençler kale direğine tırmandılar ve orada asılı Nazi bayrağını indirdiler, bayrağı lime lime edip yakarak bir deliğe attılar. Glezos eve döndüğünde annesi ona sarılıp “neredeydin?” diye sordu.

Glezos bu anla ilgili şunu aktarıyor: “Annemin sorusu üzerine gömleğimi açıp Nazi bayrağından kalan bir parçayı çekip çıkarttım.” Anneme göstererek ona ‘İşte buradaydım’ dedim. Annem tek kelime etmedi, beni kucakladı ve gitti.”

Ertesi gün Glezos’un üvey babası annesine “senin oğlan ne yapıyor?” diye sordu. “Akropol’e bak anlarsın” diye cevapladı anne. Birkaç saat sonra Naziler bayrağı indirenlerin ölüm cezasına çarptırıldığını ilân ettiler.

“Bu benim direniş sürecindeki ilk eylemimdi. Başka eylemlere de iştirak edeceğimi biliyordum.”

Glezos, 1942’de Almanların eline geçti ve hapse atıldı.

İdam cezası hafifletildi, bir sonraki yıl İtalyanların eline geçti, iki yıl sonra da Nazilerle işbirliği yapan Yunanlılarca hapse atıldı. Kaçmaya çalıştığında ağır işkencelerden geçti.

İkinci Dünya Savaşı sonrası Yunanistan, dört yıl sürecek bir iç savaş sürecinin içine girdi. Savaş, yeni hükümetle Nazi işgaline karşı direnişi örgütlemiş komünist savaşçılar arasında cereyan etti. Glezos komünistlerin safındaydı. Bu yüzden 1948’de iki kez idam cezasına çarptırıldı ama ceza müebbet hapse çevrildi.

Hapisteyken Glezos milletvekili seçildi. 1958’de Sovyet casusu olma suçuyla tekrar tutuklandı. Buna karşılık Sovyetler üzerinde Glezos’un resminin bulunduğu bir posta pulu bastı.

1967’de askerler iktidara gelince sürgüne gönderildi. 1974’te demokrasi yeniden tesis edildiğinde o solcu hareketler içinde çalışmaya başladı ve seksenlerde Panelenik Sosyalist Hareket adına seçimlere girdi.

“Hiçbir zaman kahraman olmak için uğraşmadım. Sadece inancımın peşinden gittim.”

Röportaj esnasında bir an duraksadı ve ölüm, hapis, işkence ve sürgüne rağmen mücadeleye devam etmesini sağlayan şey üzerine düşündü.

“Arkadaşlarım ve ben, özgürlüğümüzü geri kazanmak için yaptığımız her eylemimizi gerçekleştirmeden önce, birbirimize şunu söylüyorduk: Yarın ben ölürsem beni asla unutmayın.

Ne vakit ormanda yürüsem, rüzgârda salınan yaprakları dinlesem onların sesini duyarım. Sahilde yürürken, kuma vuran dalgaları dinlerken onları duyarım. Her şarap içişimde bir yudum da onlar için alırım.”

Pastel boyayla çizilmiş bir yığın resmi çıkartıyor. Birinde Santas elinde Yunan bayrağı ile çizilmiş. Bunlar, ülke genelinde çocuklar tarafından yapılmış resimler. Nazi bayrağının indirilişi hâlen daha okullarda öğretiliyor.

“Şuan karşınızda duran tek bir kişi değil, artık aramızda olan tüm yoldaşlarım.

İşte benim yola devam etmemi sağlayan bu. Onlar için yaşamaya, kavgaya ve mücadeleye devam etmek zorundayım.”

Liz Alderman
5 Eylül 2014
Kaynak

0 Yorum: