Tasarruf tedbirleri karşıtı gösterilerin
Yunanistan’da yaşanan finansal kriz esnasında tüm Atina’yı ele geçirdiği
günlerde, saçları beyaz bir ihtiyarın ön sırada yumruğunu kaldırdığını ve
polisin yüzüne gaz sıktığına tanık oluyordunuz. Bazen aynı gün içerisinde aynı
adamı, meclisin önünde durup milletvekillerinin kredi kuruluşlarınca ülkeye
dayatılan tasarruf tedbirleri paketini reddetmelerini isterken görüyordunuz. O
adama göre, söz konusu paket Yunanistan’ın boynuna vurulmuş bir prangaydı.
Bu 92 yaşındaki adamın adı Manolis Glezos.
Yunanistan’ın özgürlüğü için savaşmış bir savaşçı o. İnançlarından ötürü
zindana atılmış biri. Yetmiş yılı aşkın bir süredir ülke tarihinin en önemli
momentlerinde aktif rol almış bir devrimci.
Üç kez idam cezasına çarptırılmış. 12 yıl hapis
yatmış, işkencelerden geçmiş, dört yılı sürgünde geçmiş.
Bugün tüm ideolojilerin ötesinde, ülkenin direniş
sürecine ait bir sembol. Akropol’de dalgalanan Nazi bayrağını arkadaşıyla
birlikte söküp yırtan o.
Bu olaya dair haberler, tüm dünyaya yayılmış ve
Avrupa’nın üzerine kapkara bulutların çöktüğü günlerde milyonlara umut vermiş.
Gençken kumral olan saçları ağarmış, onca yükü taşımayı bilmiş sırtında kambur
çıkmış ama çelik grisi gözleri inançla hâlâ alev alev, bilhassa Akropol’de o
bayrağı yırttığı anı anımsarken.
Kendisiyle röportaj yapan gazeteciye şunu
söylüyor: “tarihsel bir görevi ifa ettiğimizin bilincindeydik. İnanmadığın bir
mücadele her daim beyhudedir.”
Glezos, Almanya’nın öncülük ettiği, Yunanistan’a
dayatılan tasarruf tedbirlerine karşı yürütülen mücadelede sesini yükseltti, bu
yüzden gaz yedi, hastanelik oldu ve tutuklandı. Üyesi olduğu parti seçimlerde
zafer kazandı, kendisi de en yaşlı milletvekili olarak meclise girdi.
“Avrupa
genelinde insanlar, her yerde geleceğime kendim karar vermek istiyorum diyor.”
Glezos’a göre, yüzyıl boyunca verilen
mücadelelerle Avrupa barışı güvence altına aldı ama Avrupa demokrasisi bir avuç
muktedir seçkin eliyle tehlikeye girdi. Altın Şafak gibi neofaşistler, yeni
aşırı sağcı gruplar artık yeni tehdit.
“Ben
insanların kendi kaderlerine kendilerinin karar vermelerini istiyorum.”
Glezos’a göre Yunanistan’a iki milyar dolarlık
kredi verenlere karşı hükümet, sistem ve troyka karşıtı sözlerini sarfetmekten
geri durmuyor. Troykanın dayattığı şartlar bankaların işine yarıyor ama sıradan
Yunan halkının yaşam koşullarını mahvediyor.
Glezos, kendi partisi içerisinde bile sert kaçan
sözler dillendiriyor ve ülkesini Avro bölgesinden çıkması gerektiğini söylüyor.
Ona göre, Almanya Avrupa’yı sömürgeleştiriyor. Bu nedenle Glezos, Berlin’e bir
trilyon avro kadar savaş tazminatı ödemesi gerektiğini söylüyor.
Glezos, net ifadelere başvuran bir isim, zira o,
arkadaşı Santas’la birlikte, Akropol’e girerken taşıdığı inancı bugün hâlâ
taşıyor.
O gece henüz 18’inde olan iki genç, Akropol’ün
altındaki bir kovuğa girdi. Üzerlerinde bir fener ve bir bıçak vardı. O
saatlerde Alman subaylar, Hitler’in Girit Adası’nı alışını kutlamak için
Parthenon yakınındaki meyhanelerde kadeh tokuşturuyorlardı. Gençler kale
direğine tırmandılar ve orada asılı Nazi bayrağını indirdiler, bayrağı lime lime
edip yakarak bir deliğe attılar. Glezos eve döndüğünde annesi ona sarılıp
“neredeydin?” diye sordu.
Glezos bu anla ilgili şunu aktarıyor: “Annemin
sorusu üzerine gömleğimi açıp Nazi bayrağından kalan bir parçayı çekip
çıkarttım.” Anneme göstererek ona ‘İşte buradaydım’ dedim. Annem tek kelime
etmedi, beni kucakladı ve gitti.”
Ertesi gün Glezos’un üvey babası annesine “senin
oğlan ne yapıyor?” diye sordu. “Akropol’e bak anlarsın” diye cevapladı anne.
Birkaç saat sonra Naziler bayrağı indirenlerin ölüm cezasına çarptırıldığını
ilân ettiler.
“Bu
benim direniş sürecindeki ilk eylemimdi. Başka eylemlere de iştirak edeceğimi
biliyordum.”
Glezos 1942’de Almanların eline geçti ve hapse
atıldı.
İdam cezası hafifletildi, bir sonraki yıl
İtalyanların eline geçti, iki yıl sonra da Nazilerle işbirliği yapan
Yunanlılarca hapse atıldı. Kaçmaya çalıştığında ağır işkencelerden geçti.
İkinci Dünya Savaşı sonrası Yunanistan, dört yıl
sürecek bir iç savaş sürecinin içine girdi. Savaş, yeni hükümetle Nazi işgaline
karşı direnişi örgütlemiş komünist savaşçılar arasında cereyan etti. Glezos
komünistlerin safındaydı. Bu yüzden 1948’de iki kez idam cezasına çarptırıldı
ama ceza müebbet hapse çevrildi.
Hapisteyken Glezos milletvekili seçildi. 1958’de
Sovyet casusu olma suçuyla tekrar tutuklandı. Buna karşılık Sovyetler üzerinde
Glezos’un resminin bulunduğu bir posta pulu bastı.
1967’de askerler iktidara gelince sürgüne
gönderildi. 1974’te demokrasi yeniden tesis edildiğinde o solcu hareketler
içinde çalışmaya başladı ve seksenlerde Panelenik Sosyalist Hareket adına
seçimlere girdi.
“Hiçbir
zaman kahraman olmak için uğraşmadım. Sadece inancımın peşinden gittim.”
Röportaj esnasında bir an duraksadı ve ölüm,
hapis, işkence ve sürgüne rağmen mücadeleye devam etmesini sağlayan şey üzerine
düşündü.
“Arkadaşlarım
ve ben, özgürlüğümüzü geri kazanmak için yaptığımız her eylemimizi
gerçekleştirmeden önce, birbirimize şunu söylüyorduk: Yarın ben ölürsem beni
asla unutmayın.
Ne
vakit ormanda yürüsem, rüzgârda salınan yaprakları dinlesem onların sesini
duyarım. Sahilde yürürken, kuma vuran dalgaları dinlerken onları duyarım. Her
şarap içişimde bir yudum da onlar için alırım.”
Pastel boyayla çizilmiş bir yığın resmi
çıkartıyor. Birinde Santas elinde Yunan bayrağı ile çizilmiş. Bunlar, ülke
genelinde çocuklar tarafından yapılmış resimler. Nazi bayrağının indirilişi
hâlen daha okullarda öğretiliyor.
“Şuan
karşınızda duran tek bir kişi değil, artık aramızda olan tüm yoldaşlarım.
İşte benim yola devam etmemi sağlayan bu. Onlar için yaşamaya,
kavgaya ve mücadeleye devam etmek zorundayım.”
Liz Alderman
5 Eylül 2014
0 Yorum:
Yorum Gönder