Fidel Castro’nun ölümü üzerine, Washington’daki
kanalizasyondan fışkıran ve oradan Miami’deki Küçük Havana’ya ve plütokrasiye
ait medya organlarına akan o acınası sevinç gösterilerini görünce hiç
şaşırmadım. Bu şebeke, Küba deneyiminden nefret etmeye her daim meyilli
olmuştu. Bu nefretin en önemli nedeni de kimilerinin pazarlık masasında sahip
oldukları servetlerini kaybetmiş olmalarıydı. ABD sahillerine yalnızca yüz elli
kilometre ötedeki bir deneyime bu nedenle düşmanca yaklaşıyorlardı.
Castro karşıtı ekibin içinde Gloria Estefan da
var. Castro’nun ölümünü kutluyor. Ama babası Leonardo García’nın diktatör
Batista’nın koruması olduğundan ve CIA’in Domuzlar Körfezi’ndeki başarısız
işgal girişiminde aktif olarak yer almış olmasından hiç söz etmiyor. Estefan,
babasının yaptıklarından dolayı suçlanamaz elbette, ama bu sevinç gösterisini
ve kendisini vareden genel bağlamı da gözden kaçırmamak gerekiyor.
Bu çevrelerin dayanışma içerisinde olmasını
beklememiz tabii ki mümkün değil. Bu insanlar, Küba’daki yönetimi devirmek ve
Batistacıların iktidarını yeniden tesis etmek için çok uğraştılar.
Benim Küba’yla dayanışma faaliyetlerim
Hindistan’da başladı. Küba Devrimi hakkında yazılanları okuduktan sonra
dayanışma faaliyetlerine katıldım. Bu süreçte Castro’nun 1983’te Bağımsızlar
Hareketi’nin Delhi’de yaptığı konuşmayı izleme fırsatı buldum.
Küba’nın özel bir dönemden geçtiği doksanlar
boyunca Hindistan Komünist Partisi (Marksist) ve Hindistan Komünist Partisi, on
bin ton buğday ve on bin ton pirinç yetiştirip Küba’ya gönderdi. Yoldaş
Harkishan Singh Surjeet, tüm Pencab’ı gezip çiftçilerden Küba’ya buğday bağışı
yapmalarını rica etti. Tüm mahsul Kalküta limanı üzerinden Havana’ya gitti. Her
bir Kübalı, böylelikle Hint ekmeğinden bir dilim tatma imkânı buldu. Bunun
üzerine Castro, Yoldaş Surjeet’e “Ekmek Adam” demeye başlamıştı. Surjeet,
2008’de vefat edince Fidel, onu takdir eden yazısında bu ifadeyi tekrar
kullandı.
On yıl önce Üçüncü Asya Pasifik Bölgesel Küba’yla
Dayanışma Konferansı’na katıldım. Aşağıdaki fotoğrafta kızım Zalia Maya ile
birlikte görünüyorum. Konferans sonrası tuttuğum günlüğü CounterPunch yayınladı. Konferans
süresince yaşanan en önemli olay Tomás Gutiérrez Alea’nın Azgelişmişliğin Hatıratı (1968) isimli çalışmasını yayınlayan
Sergio Corrieri Hernandez’de röportaj yapma imkânı bulmamdı. Hernandez, o
röportajda dayanışmanın körü körüne destek demek olmadığını, devrimin hayatta
kalıp başarılı olması için ne tür bir yardımda bulunulması gerektiği konusunda
Küba ile belirli bir sohbet içerisinde olmak gerektiğini söylemiş ve şunları
aktarmıştı: “Toplumumuzun, yaşadığımız güçlüklerin ve yapılan hataların
inceleneceği devasa bir proje hazırlanıyor. Başında Fidel var. Proje,
işyerlerinde, eğitim kurumlarında sürüyor ve tek amacı toplumu ilerletmek.”
Castro ve Küba Devrimi ile
ilgili olarak Batı medyasında yapılan miyoplara has değerlendirmeler hiç
umurumda değil. Bu medyanın Castro ve Küba hakkında herhangi bir hükümde
bulunabilecek zerre birikimi yok.
Vijay Prashad
0 Yorum:
Yorum Gönder