The
Coming Revolution: Julius Malema and Fight for Economic Freedom [“Yaklaşan
Devrim: Julius Malema ve Ekonomik Özgürlük için Savaş”] isimli yeni bir kitap
çıktı. Kitap, batı medyasındaki hâkim anlatının aksine, Güney Afrika
Devrimi’nin eksik olduğu iddiasında. Güney Afrika’daki mevcut duruma ilişkin
üstünkörü bir inceleme bile ırksal ve sınıfsal eşitsizliklerin arttığını,
ekonominin (toprak, madenler, bankalar vb.) tepesinin hâlâ beyaz azınlığın
hâkimiyetinde olduğunu ortaya koyuyor. Kısacası kitleler hâlâ çile çekiyorlar.
1994’te politik demokrasinin işlerlik kazanmasından beri ANC (Afrika Ulusal
Kongresi) hükümeti ekonomik sektörleri özgürleştiren ve özelleştiren BİY
(büyüme, istihdam ve yeniden dağıtım) ve UKP (ulusal kalkınma planı) gibi
politikalar uyguladı. Yazarların da cüretle ortaya koydukları gibi, “ANC,
halkımızın ekseriyetini Güney Afrika ekonomisinin kıyısına iten sağcı,
neoliberal ve kapitalist bir ajandaya başvurdu.”
Geçmişte
Nelson Mandela ve Robert Sobukwe gibi ANC Gençlik Birliği liderleri kurtuluş
hareketi esnasında görece militan bir konum almışlardı. 2008’de ise ANC Gençlik
Birliği 23. Ulusal Kongresi, “Güney Afrika ekonomisinin stratejik sektörlerinin
mülkiyeti ve kontrolü devlette olmalıdır” diyen bir karar aldı. Bu hedefe
ulaşmak için Juluis Malema ve ANC Gençlik Birliği işçi sınıfını ve işsiz Siyah
gençleri örgütlemeye başlar başlamaz, Malema “disiplinle ilgili kimi
sebepler”den ötürü ihraç edildi. Kalleşçe gerçekleştirilen bu eylem ANC
hükümetinin Özgürlük Belgesi’nde belirlenmiş hedefleri hayata geçirme konusunda
isteksiz olduğunu gösteriyor. Bu noktada hareket, devrimin tamamlanması için
yeni bir bağımsız örgütün gerekliliğini fark etti.
İşçilerin,
öğrencilerin, geleneksel liderlerin, gençlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve
diğer ANC Gençlik Birliği liderlerinin bir anayasa ve kurucu bir manifesto
kaleme almak için toplanıp 26-27 Temmuz 2013’te “Ne Yapmalı?” başlıklı bir
Ulusal Meclis oluşturdular. Kurucu metinlerinde ve eylemlerinde örgüt geniş bir
devrimci gelenekten ilham alıyor. Ulusal meclis adını Rusya’daki Bolşevik
Devrim’in lideri Lenin’in Ne Yapmalı? başlıklı eserinden alıyor. Kuruluş
tarihi de Küba Devrimi’nin başlangıç tarihine denk getirilmiş (26 Temmuz
Hareketi). Ekonomik Özgürlük Hareketi’nin (EÖS) kızıl üniforması bile Venezuela
gibi tarihsel ve modern devrimleri selâmlamak için seçilmiş. Bu bağlamda örgüt
yedi temel sütun benimsemiş:
Eşit
yeniden dağıtım için Güney Afrika toprağının tazminatsız müsadere edilmesi;
Madenlerin,
bankaların ve ekonominin diğer stratejik sektörlerinin tazminatsız
ulusallaştırılması;
Devletin
ve hükümetin kapasitesini artırıp, ihalelerin ilga edilmesi;
Ücretsiz
kaliteli eğitim, sağlık, barınma ve sağlık önlemleri;
Zenginle
fakir arasındaki ücret açığını kapatmak amacıyla, asgari ücretlerin devreye
sokulması dâhil, milyonlarca sürdürülebilir iş oluşturmak için devlet eliyle
korunan kütlesel sınai kalkınma;
Afrika
ekonomisinin kütlesel manada geliştirilmesi ve barıştan adalete doğru tüm kıta
genelinde bir hamle içine girilmesine dönük savunu;
Açık,
hesap veren, yozlaşmadan azade bir hükümet ve devlet kurumlarınca kurban edilme
korkusu duymayan bir toplum.
Kitapta
EÖS, “devrimci teori olmadan başarılı bir devrim olmaz” diyen Amilcar Cabral ve
Thomas Sankara gibi bir dizi önemli Afrikalı devrimciye atıfta bulunuyor. Bu
nedenle EÖS kendisini Marksist-Leninist-Fanoncu olarak tanımlıyor. MLF harekete
bilimsel bir analiz yöntemi temin ediyor, bu da ekonomi-politiğin esası teşkil
ettiğini söyleyen bir yaklaşıma yol açıyor.
Aynı
zamanda hareket şunu söylüyor: “Siyah bilinci EÖS içinde kendisine uygun bir
yuva bulmuştur ve kendisini Fanoncu niteliği üzerinden ifade edebilmektedir.”
Kısacası EÖS, Sovyetler Birliği ya da Çin’i körü körüne kopya eden dogmatik bir
Marksist örgüt değildir. Bunun yerine MLF, dört yüz yıldır hüküm süren
sömürgeciliğin psikolojik etkisini kabul eden ve sürdürülebilir bir kültür
devrimini inşa etmeye çalışan canlı bir bilimdir. Hareket tüm Afrika kıtasına
seslendiğini göstermek amacıyla “yaşanan erozyon üzerinden gereksizleşen
sınırların kaldırılmasını ve Afrika kıtasının nihai birleşmesini savunuyor.”
Kwame Nkrumah’nın rüyası EÖS aracılığıyla hayat buluyor.
Bir
yıllık tecrübenin ardından EÖS, üye sayısının yaklaşık 400.000 olduğunu, ulusal
mecliste 25 üyesinin bulunduğunu iddia ediyor. EÖS, her ne kadar seçimlere
yönelik bir yan barındırsa da şu konuda net: “Mücadelemizin doğası ve niteliği
bir halk hareketi, köklü bir değişiklik için gerekli bir protesto hareketi
mahiyetinde olacaktır.” Bu kısacık zaman diliminde hareket, kadın haklarını,
homofobinin ilgasını, Marikana’daki 34 madenci ailesini desteklemeye dönük
eylemler gerçekleştirdiler. Sonuç olarak umut edelim ki EÖS’ün ekonomik
özgürlük vizyonu tüm Afrika kıtasına, Afrika diasporasına ve nihayetinde tüm
dünyaya yayılsın.
Benjamin Woods
1 Ekim 2014
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder