İstanbul
Sözleşmesi, emperyalizmin basit bir boşanma meselesine varana kadar, tüm kılcal
damarlara müdahale etme imkânı ve yetkisini ifade eder. Dolayısıyla, TKP
denilen şirketin CEO’sunun “İstanbul Sözleşmesi’nin kadınlara sağladığı ciddi
olanaklar vardı ve yargı üzerinde bir baskı aracıydı. Mesele sadece cinayet de
değil, şiddet çok yaygınlaştı ve devlet tarafından kadınlara dönük bir tehdit
de var”[1] demesi, asla tesadüf değildir.
Çünkü
TKP, Natocudur. Natoculuk eleştirisinin kontrollü olarak toprağa gömülmesini
sağlayan bir paratonerdir. Bu şirket, özgür bireylerin değerlerinin ve
özgürlüğün savunucusu olarak NATO kurgusuna bağlıdır. O, bahsini ettiği baskı
aracının ekonomi-politikasını ve sınıfsallığını analize tabi tutamaz.
Okuyan’ın
“Devlet ve kadınlar” arasında kurduğu karşıtlık, liberalizmin ürettiği bir
fikirdir. Kadın cinayetleri, “erkek devlet” gibi ifadeler, emperyalizmin
salladığı sopalardır. “Erkek”, 11 Eylül sonrası emperyalist saldırının
kullandığı “terörist Müslüman” imgesinin yerini almıştır. Kolektife karşı
bireyi çıkartan güç, erkek şahsında tüm toplumsal bağlara saldırmaktadır. Bu
açıdan, emperyalizm koşullarında “Birçok ilericinin, hatta kendisini sosyalist
olarak niteleyen birçok insanın bu türden toplum karşıtı bir konum alması”[2]
hiç de şaşırtıcı değildir.
Bu
TKP, “yargı üzerindeki baskı aracı”nın emperyalist niteliğini ve sınıfsallığını
asla sorgulayamaz. Çünkü TKP, öteki TKP’nin devrimci gençliğinin karşısına
ilerici gençliği çıkartan, DİSK’in ismini İngilizceye “Devrimci” değil de “İlerici”
diye tercüme edendir. TKP, bu ülkede ancak İngilizler, Sovyetler’le ticaret
anlaşması imzaladığı vakit solculuk yapmaya mecburen karar verenlerin
geleneğine mensuptur.
TKP, hem “CHP’nin devrime doğduğunu” söyler hem de “onun komünist katili Alman sosyal demokratları geleneğinin parçası” olduğuna vurgu yapar. O Mustafa Suphi ile katillerini içki sofrasında buluşturandır. O, Fransa’da Nazilerle dövüşen Ermeni komünisti Manuşyan ile Talat Paşa’yı yoldaş yapmaya çalışandır. 12 Eylül darbesinin güncellendiği koşullarda TKP gibi örgütler, “karıştır-barıştır” siyasetine tabidirler. Dersim’de öldürülen, öldürene oy vermeye mecburdur. Muazzez İlmiye Çığ, bugün TKP çizgisine örgütlenmiştir. Tersi de doğrudur: TKP de ona örgütlenmiştir. Esin Şenol gibi isimlerin ondan bir farkı yoktur.
Sirkeyle
limonun kardeşliği, turşuyla ve sahipleriyle ilgilidir. Aile filmi olarak Neşeli
Günler’de Atatürk’le sovyet temsilcisinin bir arada olduğu heykelin
üzerindeki İGD yazısı, 12 Eylül’e uzanan sürecin ürünüdür. O gün 12 Eylül için
Aile’yi kurtaran sol, bugün yeni dönemin darbesi için aileyi ortadan kaldırmaktadır.
O gün halka darbenin ilk günü ekmek dağıtmış olmasında solculuk bulanlar, bugün ekmeğin zararına dair yazılar döşenmektedirler.
12
Eylül ve sonrasında Sovyetler ve buradaki uzantısı, “ilerici askersel”
müdahalede boncuk bulmuş, onun neofaşistleri ve goşistleri temizlemesini
sahiplenmiştir.[3] Ekonomi politikasına destek sunmuştur. Buradaki neofaşist
eleştirisi milliyetçilik eleştirisiyle, goşizm eleştirisi ise Marksizme yönelik
yavan din eleştirisiyle alakalıdır. Bugün o “İGD”, emperyalizmin emri uyarınca,
Aile’ye düşman olmaya mecburdur. İlerlemecilik, bunu gerektirmektedir.
Esasında
sermayenin müdahalesi olmasa 12 Eylül paşalarının halkçı ve ilerici olduğunu
söyleyen Sovyetler’deki ilerlemeci solculuk, bugün de varlığını sürdürmektedir.
İlerlemecilik adına Dersim katliamına destek ve onay veren TKP, doksan yıl
sonra gene aynı konumdadır.
“Eski
TKP”li Ayşe Hür’ün “emperyalizmin nimetlerinden faydalanmak akıllılıktır”
demesi, tesadüf değildir. Aynı cümle, “yargının üzerindeki baskı aracı”ndan söz
eden Kemal Okuyan’ın ağzından da dökülmektedir.
Yirmi
yıl önce Mustafa Suphilerle ilgili olarak Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenen
sempozyumda yoldaşı Mehmet Uçum gibi konuşan, “proletarya bitti, kapitalizm
ilerliyor” diyen Emel Akal’ın 1918-1920 arası dönemdeki komünistleri
komünistlik turnusoluna yatırıp teste tabi tutması da aynı operasyonun
parçasıdır.
Ancak
İngilizler Sovyetler’le anlaştığı vakit sosyalist olanlarla, Ekim Devrimi’nin
gücü ve şiddetiyle, antiemperyalist mücadelede sosyalist olanlar ayrışmıştır.
Bugünkü sosyalist hareket ikinci geleneği tasfiye etmiş, birinci geleneğe
bağlanmıştır.
Bu
geleneğin ürettiği, TKP ve türevlerinin artıklarının kurduğu sosyaliz.morg
sitesi de “Collective” olarak tezvirat peşindedir. “Ruslar CIA’ye rapor verdi”
diyen Serdar Turgut’la, “İran İsrail’le anlaşmalı hareket ediyor, İsrail’e içi
boş füze atıyor” diyen Cihat Yaycı’yla aynı yere örgütlü olan bu site, “Çin
diye bir ülke yok, onun şahsında aslında Britanya büyüyor” diyor.[4] Bu lafı
İngilizlerin füzesinin Ukrayna adına Ruslara fırlatıldığı gün ediyor. Bu tür
laflar, emperyalizm adına ve onun için yürüyen ülke egemenlerinin yapıp
ettiklerini gizlemek için ediliyor. Bu ülkenin egemenleri, İsrailli bir
yerleşimciyi öldüren Özbekleri terörist avı sonucu tutuklayıp İsrail devletine
teslim ediyor. Bu gerçek gizlensin diye su bulandırılıyor.
7
Ekim günü “Bize ne Filistin’den!” diyen bu sitenin bugün TOKAD ile panel
düzenlemesinin sebebi, TOKAD’ın emperyalist tekellerin mankeni Greta’yı
ağırlamış olmasıdır. Düne kadar “bu TOKAD, sırf Avrupa’dan para almak için
uyduruk sendikalar kuruyor” diyenler, bugün aynı dernekle panel düzenliyorlar.
Hepsi de aynı Yaycı’nın ordusu ve partisi üzerinden nemalanıyorlar. Aynı yere
hizmet ediyorlar.
Dün
Sovyet halklarının ve devrimin iradesini tanımayan, “bunların arkasında İngiliz
sermayesi var” diyenler, bugün aynı küfrü Çin Halk Cumhuriyeti’ne savuruyorlar.
Filistin-Ukrayna hattında emperyalizmin safında oluşlarını tezviratla gizlemeye
çalışıyorlar. Çin çizgisine destek veren bir yazar[5], Çin’in kazanımlarını
kapitalizme yar etmeyelim” diyor, ama burada sosyalist pozu kesen liberaller, “cahil,
yabani, köylü Çinliler bir halt yiyemez. Tüm kazanım kapitalizme ve emperyalizme
aittir” diyorlar. Tek siyasetleri, proletaryasız sosyalizmcilik, tek
ideolojileri proleter sosyalizme karşı liberalizm. Tek işleri, proletaryaya ve
halka karşı bireyi korumak.
Bunlar,
suyu bulandırdıklarında gizlenebileceklerini sanıyorlar. “Tasfiyeciliği örtbas
ederiz”[6] diye düşünüyorlar. Bu liberallerin “kuşatma” altında olduğunu
söyledikleri şey, “işçi sınıfı” değil, burjuva “birey”. Onu hukuken korumaya
çalışıyorlar. Geri kalanı yok etmek istiyorlar. Ama Marksizm-Leninizmin gücünü
bilmiyorlar. Halkın komünist partisine ve Ekim Devrimi’nin iradesiyle
antiemperyalist mücadeleye örgütlenmiş olan komünist harekete işaret eden
İştirakî, her türden liberal salvoya karşı bu güçle direnmeye çalışıyor.
Eren Balkır
27 Kasım 2024
Dipnotlar:
[1] TKP, “İstanbul Sözleşmesi”, 25 Kasım 2024, X.
[2]
Dustin Guastella, “Antisosyal Sosyalizm Kulübü”, 22 Mayıs 2023, İştiraki.
[3]
Hazal Yalın, “Sovyet Basınında 12 Eylül”, 20 Eylül 2024, İştiraki.
[4]
Burak Ö., “Britanya İmparatorluğu, Çin Üzerinden Diriliyor”, Eylül 2024, Org.
[5]
Global Times, “Carlos Martinez Söyleşisi”, 31 Ağustos 2023, İştiraki.
[6] Dün “Devletin derinlerinden gelen bilgilere vakıf önderim Halid Özkul buyurdu ki ‘devlet solu, İştirakî’yi tasfiye etmek için uğraşıyor” diyen sosyaliz.morg yazarı, bunu dedikten birkaç ay sonra söz konusu tasfiye işlemine şerik oldu. Bugün VP, HKP, SCP döküntülerine işmar ediyorlar. Onları yeniden sisteme katmak için uğraşıyorlar. Sahiplerine çalışıyorlar.
0 Yorum:
Yorum Gönder