Kadıköy’ün
yozlaşmışlığı, solu da içine çekip eriten bir bataklık gibi duruyor, ama içinde
olanlar, dışarıdan bakamadığı için bunu göremiyorlar.
Çok
şükür ki kurtulduk.
Solun
acilen seks, alkol ve hatta cannabis bağımlılığından kurtarılması gerekiyor.
İtiraz eden edebilir tabii, ama bunların nasıl düşkün insan profilleri
yarattığına hepimiz çok yakından tanık oluyoruz maalesef. Devrimci misiniz
rock’n roll’cu mu?
Sizin
canınız Woodstock Festivali’ndeki hippiler gibi takılmak istiyorsa elbette ki
takılabilirsiniz, ama devrimcilikle bunu götürmeye çalışırken “kimse konfor
alanımıza çomak sokmasın” derseniz orada yanılırsınız.
Çarpık
batılılaşma, tüketim kültürü, takılma kültürü de eklenince temel yoldaşlık
hukuku bile kalmamış. Fakbadi ile yoldaşlık arasındaki ayrım bile muğlaklaşmış.
İnsanlar, seks partneri bulmak, çevre yapmak, arada takılmak için
örgütlenebiliyor, sıfır ciddiyet.
AKP’nin
eliyle yaratılan seküler gettolaşma, insanları bir makine gibi çiğneyip geriye
böyle bir posa çıkartıyor. Ortada devrimci irade olmayınca da buna karşı gerçek
bir direnç gelişemiyor. Lümpenlik eleştirisi bile yapılmıyor, durumun vahametini
içeridekiler hakikaten göremiyor.
“AKP’lileşmeyeceğiz”
derken neye dönüştük, bunu da konuşalım.
Son
olarak bu not üzerine gelen yorumu aktaralım:
“Bir
Kadıköylü olarak söylediklerinizin altına imzamı atarım. Hiçbir siyasi yapı da
bu eleştirinizden azade değil. Gezi Direnişi’ni bir süre devam ettirdiği için
saçma bir misyon biçildi Kadıköy’e. Oysa yoksul emekçi semtlerine kalkan son
minibüs ve otobüs saatine kadar sürüyordu direniş. Bunu görebilen siyaset
olmadı, herkes eylemini Kadıköy’de yapmaya başladı. Gazi, 1 Mayıs, Gülsuyu gibi
mahallelerde devletin yozlaştırma politikasından bahsediyoruz ama Kadıköy bizim
eserimiz maalesef.”
Ben,
kimseye “sevişmeyin, alkol almayın” demiyorum. Mevzuyu buraya çekmeye gerek yok,
ama ortada apaçık duran lümpenleşmeyi görmemek için de ya körleşmiş olmak ya da
onun bir parçası olunduğu için görmezden gelmek lazım. Bunun ortası yok.
Belki
de ön almasını beklediğimiz devrimci öncüler de bunun bir parçası olmuştur. Bu,
daha büyük bir soru/sorun. Solun hâlinden memnun olana, o hâli kendine dert
etmeyene zaten diyecek sözümüz yok, ama sorun şu ki Tayyip Erdoğan da solun bu
hâlinden memnun diye düşünüyorum.
Solun
hedonizm batağına saplandığını ve AKP’nin yarattığı şeriat kaygısı ile bu
durumun teorize edilip meşrulaştırıldığını düşünüyorum. Misal, dünden beri
gördüğüm “seks, alkol, uyuşturucu elimizden kaymasın” telaşını mücadele
araçları yitirilirken bu endişe seviyesinde görmedim.
Devrimci
önderlerin anmaları, nostaljik bir belirli günler ve haftalara indirgenince
yaşamı mücadeleden ayrı algılama eğilimi de artınca böyle oluyor tabii. Sadece
fotoğraflarını taşıyıp kahramanlıklarını konuşalım o önderlerin, kendi
yaşamlarımızı hiç sorgulamayalım. Öyle mi?
Bilinçli
olarak konuşulmuyor, çünkü sola dair elimizde son kalan şeye -Kadıköy’e-
eleştiri getirmek, dönüştüğü şeyi görmek yerine bir yankı odasında herkes,
bunları görmezden gelmeyi seçiyor.
@compossui
25
Eylül 2023
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder